10 Ağustos 2018’de ABD yönetiminin ve coğrafyamızdaki kimi müttefiklerinin doğrudan ekonomik saldırısına uğramamız, en az 40 yıldır kökleşmiş yapısal sorunlarla mücadeleyi bir kat daha önemli hale getirdi. Söz konusu yapısal sorunlarla mücadeleyi önceki dönemlerdeki mücadele sürecinden farklılaştıran en kritik başlık ise ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’. 24 Haziran seçimleriyle fiilen hayat bulmuş olan yeni sistem, yeni kabine yapısıyla, Türkiye’nin yapısal sorunlarına daha kalıcı çözümler üretecek bir ‘seferberlik’ imkanı da sağlamakta. Geldiğimiz nokta, fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlayacak, enflasyon ve cari açıkla mücadele imkan ve kabiliyetlerinin artık sadece Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’yla sınırlı tutulamayacağı yepyeni bir ‘zihinsel dönüşüm’ün de önünü açmakta.
Bu nedenle, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın koordinasyonunda, ilgili tüm bakanlıkların seferber olup, üretime, mal ve hizmet arzına, piyasadaki değer zincirine, ihracata, istihdama, büyümeye topyekun çözüm üretme kapasitelerini arttıkları bir dönemin içindeyiz. Türkiye’nin son 40 yılda kökleşmiş yapısal sorunlarına kalıcı neşter atacak çözümleri üretmeye ilk kez bu kadar yakın olduğumuz bir fırsat penceresi yakalamış durumdayız. Örnek olarak, ihracatta küresel ticarete en çok konu olan mallar arasında, rekabet kabiliyeti en yüksek ürünlerimizi tespit edebildiğimiz, bu ürünlerde daha hangi pazarlara henüz girmediğimizi görebildiğimiz, bu ürünlerin üreticilerini ihracata davet edeceğimiz, bu ürünlerin ithal hammadde ve ara mamule bağımlılığını azaltacak köklü stratejiler oluşturduğumuz, oluşturacağımız bir süreçten söz ediyorum.
Tarımsal üretimden hizmetler sektörüne, imalat sanayinden finansal hizmetlere kadar köklü stratejiler oluşturacağımız yeni bir dönem. Bürokrasinin çözüm üretme kapasitesinde, reel sektör ve finans sektöründe iş yapış şekillerinde oluşturmaya odaklandığımız bu çapta bir ‘zihinsel dönüşüm’den, vatandaşın ‘kökleşmiş’ alışkanlıklarını da değiştirmeyi mahrum bırakmak doğru olmaz. Bu nedenle, ‘dolarizasyonla mücadele’ de artık radarımızda olmak durumunda. Son 30-40 yıl, onlarca kez tasarruflarını ‘döviz’de tutmaktan dolayı hep pişman olmuş tasarruf sahiplerini, artık ‘dolarizasyon’ girdabından kurtarmamız gerekmekte. Rekabetten uzak piyasa yapısıyla, bozuk fiyatlandırma alışkanlıklarıyla mücadelede elde edilecek başarı gibi, ‘dolarizasyon’ takıntısına karşı elde edeceğimiz başarı da, Türkiye Ekonomisi’ni üst lige taşıyacak.
2019 AVRUPA’YI ZORLAYACAK
2019, Avrupa Kıtası açısından ‘zor’ bir yıl olacak. Kıta, 29 Mart yaklaşırken, AB projesinin bugüne kadar karşılaştırdığı en kritik sorun olan ‘Brexit’in içinden çıkamıyor. İngiltere Parlamentosu, kendi başbakanları May’ın ‘anlaşmalı Brexit’ çabasına cevaz vermemekte kararlı. AB kulislerinde dolaşan dedikodu, İngilizlerin 23-26 Mayıs tarihlerindeki Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı’nı belirleyecek seçimleri bilhassa beklemek üzere işi yokuşa sürdükleri. Çünkü, önümüzdeki seçimlerde, AB tarihinde ilk kez, zaten AB projesinin karşısında olan aşırı sağ ve aşırı sol siyasi hareketlerin parlamentodaki sandalye oranının yüzde 28’e yükselmesi bekleniyor. Bu durum, İngilizlerin böyle bir parlamento yapısından işlerine daha fazla gelecek bir ‘Brexit’ anlaşması koparmaları halinde, İngiltere’yi takip edebilecek başka ülkelerin de olabileceği tartışmalarını alevlendirmekte.
Bu nedenle, ‘Brexit’ gibi, her ülkenin çıkış planına uygun isimlerin bile esprisi yapılmakta. Bu arada, 2019 için Yunanistan’daki seçimlerin yanı sıra, İtalya, İspanya ve Almanya’daki muhtemel erken seçimlerin yakından izlenmesi de gerekecek. Brexit ve seçim belirsizliği dertleri yetmezmiş gibi, ABD’nin son 1-2 haftadır, AB’ye yönelik ‘ticaret savaşı’ tehditlerinin tırmanması ve yine ABD ile Rusya arasında tırmanan gerginliğin ağırlık merkezinin de Avrupa’ya kayıyor olması, kıtanın omuzlarındaki yükü arttırmış gözüküyor.
04 Mart 2019 Pazartesi