Prof. Dr. Kerem Alkin
Enflasyonla mücadelenin ve fiyat istikrarının öncelik arz ettiği bir dönemde, fiyat istikrarını kalıcı kılmanın en önemli sac ayaklarından birini gerçek piyasa ekonomisi şartlarını sağlamak oluşturuyor. Tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere mal tedarikinde bulunan sektörlerin önemli bir kısmı, eksik rekabet piyasası koşulları içerisinde çalışıyor. Özellikle de perakende sektörü. Türkiye’nin önde gelen perakende zincirlerinin, hipermarket, süpermarket ve market zincirlerinin, ürettikleri veya ticaretini yaptıkları ürünü bu tür perakende zincirleriyle ancak tüketiciye ulaştırmak zorunda olan KOBİ’lere, hatta büyük şirketlere uyguladıkları koşullar, çıkardıkları fazladan maliyetler, 10 yılı aşan bir süreden bu yana kangrene dönüşmüş durumda.
YASAL DÜZENLEME İLE SORUMLULUK
Tüketici ürünü peşin alsa da, sattıkları ürünün bedelini 3, 4, hatta 5 ay gecikmeyle ödeme umursamazlıkları öyle bir boyut kazanmış durumda ki, perakende zincirlerinin bu tür dayatmaları Türkiye’de tarım ve gıda ürünleri enflasyonunun önemli gerekçelerinden birini oluşturur hale geldi.
Bu yetmezmiş gibi, tek bir perakende zinciri dışında, satışına aracılık ettikleri tarım ve gıda ürünlerini ‘konsinye’ kabul eden ve raftaki ürünlerle ilgili en küçük bir sorumluluk taşımayan perakende zincirleri, bu tutumları nedeniyle yılda milyarlarca dolarlık tarım ve gıda ürününün de çöpe gitmesine sebep oluyorlar.
Oysa, çok basit bir yasal düzenleme ile perakende zincirlerinin temsil aldıkları her gram, her kuruş tarım ve gıda ürününün tüketiciye mutlaka ulaştırılması noktasında sorumluluk taşımaları sağlansa, ürünün son kullanma tarihi yaklaştıkça, tüketici tarafından satın alınmalarını sağlayacak kademeli indirim uygulama koşulları getirilse, Türkiye milyarlarca dolarlık tarım ve gıda ürünü israfı yaşamaz; ürünlere yapılacak kademeli indirimlerle raflar boşalır, tüketici mutlu olur ve enflasyon oluşmaz.
ELEKTRONİK ÜRÜN SATIŞI
Yine, ‘serbest piyasa’ anlayışı iddiasıyla, ‘piyasa düzensizliği’nden fazlasıyla yararlanan perakende zincirleri, esasen zorunlu tüketim ürünleri, yarı dayanıklı tüketim ürünleri ticareti yapmak üzere faaliyet gösteren firmalar olmalarına rağmen, ‘tuhaf’ bir şekilde ‘elektronik ürün’lere de giriyorlar. Oysa, elektronik ürünlerin bu konuda uzmanlaşmış, satış personelini buna göre yetiştirmiş, mağazasını elektronik ürün satışına yönelik olarak tasarlamış firmalar tarafından satılması gerekir.
Dünyanın önde gelen ülkelerinin hiçbirinde market veya süpermarkette elektronik ürün satışı görmezsiniz. Dolayısıyla, perakende zincirlerinin her yaptığına ‘serbest piyasa’ iddiası ile göz yumarsanız, hem başka sektörlerde ciddi yatırım yapmış firmalara haksızlık etmiş olursunuz hem de haksız ve eksik rekabet ile ‘enflasyon’a sebep olmuş olursunuz. Enflasyondan kurtulacak ise kuralları doğru işleyen, israfı sıfırlamış, verimlilik odaklı ve herkesin her işe ‘maydanoz’ olmadığı bir ekonomi olmak zorundayız.
KÜRESEL İŞSİZLİK 220 MİLYON
Covid-19 salgınının, 1918-19 İspanyol gribi ve 1929 büyük buhranından 100 yıl sonra dünya ekonomisini ne kadar ağır etkilediği, üzücüdür ki küresel istihdam piyasası verileriyle de kendisini gösteriyor. 2008 krizinden dört kat daha fazla istihdam kaybı ile karşı karşıyayız. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tüm 2020’yi kapsayacak şekilde gerçekleştirdiği hesaplamalar, kısıtlama ve karantinaların tüm sektörlerde sebep olduğu çalışma saati kaybının küresel ölçekte yüzde 8.8 azalmaya ulaştığına işaret ediyor.
ILO’nun son raporu, yüzde 8.8 azalmanın, 114 milyon kayıtlı işsiz dahil, toplam 255 milyon tam zamanlı iş kaybı anlamına geldiğini açıklıyor. Esnaf ve KOBİ’lerin dijitalleşmeye ayak uyduramamaları, artan rekabet ve KOBİ’lerin ortaya koyduğu var olma mücadelesine bağlı olarak, son birkaç yıl içerisinde küresel ölçekte önce 149 milyona, ardından 165 milyona, 2019’da ise 187 milyona yükselmiş olan küresel işsizlik, pandemiyle yüzde 1.1, yani 33 milyon kişi daha artarak, ne yazık ki 220 milyona ulaştı.
Beyaz ve mavi yakalı istihdam kaybının ekonomik değeri küresel ölçekte 3.7 trilyon dolara; yani, küresel GSYH’nin yüzde 4.4’ü kadar bir gelir kaybı anlamına geliyor. Bu tablodan en fazla gençler ve kadınlar etkilenmiş durumda.
05 Şubat 2021 Cuma