2002’nin kasım ayından bu yana geçen 16 yılda dünya siyaset tarihi açısından ender görülen bir siyasi başarıya imza atmış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece kendisi ve partisi açısından ardı ardına tekrarlanan seçim zaferleri boyutuyla değil, aynı zamanda 1960’lardan bu yana Türkiye’nin birbirinden değerli siyasetçilerinin gündeme getirdikleri, Türk halkının kendi Cumhurbaşkanını seçme hakkı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modelini hayata geçirmeyi başarmış olması boyutuyla da hayli değerli. Muhalif partilerin ve siyasetçilerin 24 Haziran seçimleri açısından atladıkları en temel detay, iki önemli referandumla, önce Cumhurbaşkanını kendisi seçmeye karar vermiş olan; ardından 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin önünü açmış olan seçmenden, bu tercihini son seçimde geri almasını talep etmesiydi.
Bu nedenle, 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elde ettiği seçim zaferini, aynı zamanda Türk seçmenin ‘Cumhurbaşkanını halkın seçmesi’ ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili tercihinin arkasında durması olarak da okumamız gerekir. Bunun yanı sıra, 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim başarısının kodları içinde, PKK, FETÖ, DAEŞ gibi son derece tehlikeli, asimetrik düzenin laboratuvarlarında üretilmiş terör örgütleriyle kararlı mücadele başarısı ve seçmenin MHP’nin desteğiyle Erdoğan’ın liderliğinde, terörle mücadelenin aynı kararlılıkla sürdürülmesini talep etmesi; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modeliyle 2. ve 3. nesil reformların yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vizyoner liderliğinde yürütülmesi yönündeki tercih öne çıkıyor. Türk halkı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 yıldır sağladığı siyasi istikrarın Türkiye ekonomisinde yarattığı büyük dönüşümü de içselleştirmiş durumda. Anadolu kaplanları, 16 yılda küresel ekonomik sisteme entegrasyon noktasında, ‘sessiz devrim’in baş aktörünün Erdoğan olduğunun farkındalar.
Yükselen Asya-Pasifik’in dünya ekonomi-politiğinde artan ağırlıyla, küresel ekonomik sistemde kur ve ticaret savaşı giderek sertleşiyor ve daha beteri çirkinleşiyor. Türkiye gibi yükselen gelişmekte olan ekonomiler, ticaret ve kur savaşının doğrudan saldırısı altında. Bu çirkin ekonomi-politik tabanlı savaşta, Türkiye’nin ekonomi-güvenlik-siyaset üçgeninde seri karar alabilmesini sağlayacak sürdürülebilir bir siyasi istikrar kritik önemde. 16 yıllık liderlik vizyonu ve asimetrik düzenin son 10 yılda Türkiye üzerine örülmeye çalışılan tuzakları bertaraf etme başarısıyla Türk halkı, önümüzdeki 5-10 yıllık bu zorlu süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan’a emanet etmesinin en doğru tercih olduğunu da gösterdi. Seçmen, 24 Haziran sonuçlarıyla, 2040-2060 döneminde, 70 milyona ulaşacak Türkiye’nin ‘yeni yükselen orta sınıf’ı için bilgi ekonomisine dayalı bir dönüşüm ve yönetim ağını oluşturabilecek küresel tecrübeye sahip en güçlü liderin Erdoğan olduğunu tescil etti. Bu seçim zaferine Atlantik medyasında yapılan yakışıksız yorumlar, bilhassa bu zaferin önemini de teyit ediyor.
TÜRKİYE’NİN YENİ SIÇRAMA DÖNEMİ BAŞLIYOR
2030, 2060 ve 2100 Türkiyesi adına, 2. ve 3. nesil reformlar adına, siyasi istikrarın Türkiye ekonomisine yeni bir sıçrama fırsatı vermesi, Türkiye’yi 2.2 trilyon dolarlık bir milli gelire taşıması noktasında, Türk seçmeninin kararlılığıyla, tarihi bir fırsatı yakaladığımızdır. Üstelik, bu siyasi başarının sadece Türkiye için değil, Türkiye’nin siyasi başarısından kendileri için yüksek beklentiler içinde olan ve umutla seçim sonuçlarını bekleyen Avrasya ülkeleri açısından, Afrika ülkeleri açısından da çok değerli bir anlamı olduğunu atlamamalıyız.
Bu seçim başarısı, Filistin için bağımsızlık ilanı ve Kudüs için mücadele gücü, Körfez Bölgesi adına, Katar’a yönelik ablukanın zayıflaması, Irak ve Suriye’nin üçe, dörde bölünmesinin engellenmesi, Afrika’nın fakir ve desteğe muhtaç ülkeleri için Türkiye’nin şefkatli ve kapsayıcı gücü ve desteğinin devam edeceği anlamına geliyor. Türkiye’nin, İstanbul’daki yeni uluslararası havalimanıyla küresel havacılık alanında, Türk Hava Yolları’nın başarısını taçlandıracak ve katlayacak şekilde performansını daha da tırmandıracağı, Çin ve Avrasya ülkeleriyle birlikte, ‘kuşak-yol’ projesinin başarısı adına, Türkiye’ye milyarlarca dolar katma değer kazandıracak yeni mega projelere hızla girişilecek; Japonya, Güney Kore ve Çin iş dünyasından, Türk iş dünyasıyla yeni işbirliği çağrılarının geleceği bir seçim başarısından söz ediyoruz.
Türkiye’nin yepyeni bir girişimcilik ekosistemini, yepyeni bir bilim-teknoloji-inovasyon ekosistemini oluşturacağı, başta Tesla, dünyanın yüksek teknoloji alanındaki saygın kuruluşlarının yatırım kararlarını hızlandıracağı, Türkiye’nin küresel turizm endüstrisinde iddiasını tırmandıracağı, yenilenebilir enerji teknolojilerinde araştırmalarını yoğunlaştıracağı, uzayda iddiasını daha da üst noktalara taşıyacağı iki kritik önemde 5 yıldan söz ediyoruz. 2023’e kadar pek çok yeni nesil reformu tamamlayacağımız, 2023 ile 2030 arası Türkiye’yi 1.3 trilyon dolardan 2.2 trilyona dolara taşıyacağımız yeni bir döneme adım atıyoruz.
02 Temmuz 2018 Pazartesi