2000’li yılların başlarında, uluslararası ekonomi alanında tartışılan, üstüne kafa yorulan 10 başlıktan biri, ABD’nin bütçe ve cari işlemler açığından oluşan çifte açığı, diğeri ise petrole olan bağımlılık ve bu nedenle önümüzdeki dönemde petrol arzının dünyanın toplam tüketimine yetip yetmeyeceği meselesi idi. Clinton döneminde 250 milyar dolar fazla verirken, Bush döneminin sonunda 1.5 trilyon dolara ulaşan ABD’nin bütçe açığı, 2017 itibariyle 500 milyar doların altına gerilese de 2020’de tekrar 800 milyar dolar, 2022’de 1 trilyon doları aşıp, 2024’te yeniden 1.5 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu nedenle, ABD Hazinesi defalarca borçlanma tavanını doldurdu ve ek borçlanma imkanı verildi. Çin, Japonya, Güney Kore ve AB ülkelerinin ABD tahvillerini rezervlerinde tutmaktan vazgeçmeleri ABD ekonomisine ağır bir şok anlamına geliyor. Bu nedenle, geçtiğimiz hafta yalanlanan Çin’in artık ABD tahvili almayacağı haberi yarımgün piyasaları alt üst etti.
1990’ların başında 100 milyar dolar, sonlarında 200 milyar dolar olan ABD’nin cari işlemler açığı ise 2006’da 800 milyar doları gördü ve bugün ABD bu rakamı 500 milyar doların altında tutmaya çalışıyor. ABD için enerji ihracatı, cari açığını kontrol altında tutmak adına elindeki en önemli koz. Bu nedenle, Başkan Ford zamanında, 1975’te konulan ‘ABD’den dünyaya petrol ihracatı yasağı’ 40 yıl sonra kaldırıldı ve yaşadıkları iç savaş, ambargo benzeri olaylarla petrol üretiminin önemli bir bölümünü veya belirli bir kısmını kaybetmiş ülkeler kadar, Libya’nın 1.5 milyon varilini, İran’ın 800 bin, diğer ülkelerin de 700 bin varilini telafi edecek kadar, 2015’de ABD petrol üretimini 3 milyon varil çoktan artırmıştı. Petrol ihracatına hız vererek, ABD 1.7 trilyon dolarlık petrol pazarından önemli bir pay kapmak istiyor. 2010 ile 2015 arası Suudi Arabistan hariç OPEC ülkeleri ve Rusya hariç diğer üreticiler 7 puan pazar kaybı yaşarken, ABD pazar payını 5 puan artırdı.
60 doların üzerine çıkan petrol fiyatları ile petrol sondaj kule sayısını yeniden hızlandıran ABD’nin, 2019’da günlük ortalama 10.8, kasım 2019’da günlük 11 milyon varil petrol üretimi ile Suudi Arabistan’ı geçmeye hazırlanıyor. İşte bu esnada, tek başına günlük 10.5 milyon varil petrol üreten Suudi Arabistanlı Aramco, 2018’de planlanan halka arzı için 1 Ocak itibariyle, anonim şirkete dönüştürüldü. Şirket değeri 2 trilyon doları bulması beklenen Aramco’nun yüzde 5’inin satılması planlanıyor, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın ‘2030 Vizyonu’ projesine kaynak için. Bu projeye karşı çıkan prenslerin başına neler geldiğini izledik. Şangay Borsası’nda halka arz edileceği beklenirken, Trump’ın ziyareti sonrası, Suudiler halka arzı New York, Londra ve Hong Kong’a çevirdi. Buna, Trump Hükümeti’nin ABD’nin Pasifik ve Atlantik okyanuslarıyla Meksika Körfezi kıyılarında petrol ve doğalgaz sondajı ve üretimi için beş yıllık bir plan hazırlandığını ekleyin. Petrol çağı biterken, üretici ülkeler arasında tırmanacak savaşı daha çok konuşacağız.
PETROL FİYATLARI YİNE DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK
2. Soğuk Savaş döneminde, ‘4 suratlı mitolojik varlıklar’ gibi dünya siyasetine şekil veren ülkelerin siyasi ilişkileri de matruşkaya dönüştü. İç içe geçmiş yüzlerden oluşan matruşka parçalarında ABD, Rusya ve Çin, hepsinin birden fazla yüzü söz konusu ve hangisinin gerçek yüz olduğu konusunu anlamak hayli zor. Bu nedenle, Suriye meselesi başta olmak üzere, Rusya ne zaman Türkiye ile hangi ‘yüzü’ ile diplomatik ilişkiyi sürdürüyor, ikili ilişkilerin sürekli ‘güven’ ve ‘samimiyet’ testinden geçtiği bir sürecin içindeyiz.
Bu noktada, ABD’nin bir önceki başkanı Obama döneminde, Rusya ve Körfez için izlenen siyaset bambaşkaydı ve bunun bir uzantısı olarak hem Rusya’ya hem de Körfez’e petrol fiyatları üzerinden ‘gözdağı’ verilmeye çalışıldı. 2008’de 149 dolara, 2012’de ise 130 dolara yakın seviyeyi test eden bir varil ham petrol fiyatı, 2015 ve 2016’daki çöküş ile 30 doların dahi altını gördü. Ardından ABD petrol ve enerji şirketlerinin isyanı ile 40 dolar civarına yerleştirildi. Rusya ve Körfez ülkeleri ekonomik açıdan hayli zor bir sürece girdi. Rusya, 280 milyar dolar döviz rezervi kaybetti.
Bugün ise Başkan Trump ile ABD, bu defa Çin’e ve Asya-Pasifik’e yönelik yeni bir oyun kurgusu içerisinde. Rusya’nın ve Körfez’in konumu değişti. Bu durum Çin’in enerji ihtiyacını karşılayan İran için yeni zor günleri gündeme getirdi. Oysa Obama döneminde, İran ile ‘nükleer anlaşma’ sağlanmıştı. 2018 için ortalama varil petrol fiyatı 60 dolar olarak beklense de İran gerginliği ile petrol 70 dolara doğru hamle yaptı. Bu yeni kurguda, petrol ithalatına bağımlı ülkelere yönelik, ‘enflasyonist baskı’yı ve ‘enerji ithalatı faturası’nı tırmandırmaya yönelik bir ‘sert ve acımasız’ oyun gözleniyor. Bu nedenle enerji ithalatına bağlı ülkelerin 2018’i stratejik açıdan çok iyi kurgulamalarında yarar var.
22 Ocak 2018 Pazartesi