Küresel ekonomi-politik, önümüzdeki 50 yıl, Pasifik-Avrupa, Pasifik-Afrika, Pasifik-Kuzey Buz Denizi-Baltık Denizi ve Hint Okyanusu-Baltık Denizi arasında uzanacak ticaret ve enerji koridorlarına yönelik büyük bir kavgaya şahitlik edecek. 2100 yılında, dünya nüfusu 11.3 milyara ulaşıp, 4.9 milyar insan Asya’da, 4.4 milyar insan ise Afrika’da yaşamını sürdürürken, Türkiye’nin ağırlık merkezinde olduğu Avrasya koridoru, dünya tarihinin en görkemli, en iddialı karayolu, demiryolu ve enerji hatlarını barındıran en stratejik coğrafya olacak.
50 TRİLYON DOLARLIK TİCARET
Türkiye, bu iki dev kıta arasında gerçekleşmesi beklenen 40 trilyon dolarlık mal ve 10 trilyon dolarlık hizmet ticaretinin en kritik önemdeki kavşak noktası olacak. Yakın döneme kadar dünya havayolu trafiğinde en önemli koridor Avrupa-Kuzey Amerika koridoru ise önümüzdeki 25 yıl dünya havayolu trafiği yükselen yeni koridor Pasifik-Afrika koridoru olacak. Bu koridorun en kritik önemdeki ‘çekim merkezi’, ‘yeni’ İstanbul Havalimanı olarak öne çıkacak. Türk Hava Yolları ise yükselen havayolu koridorunun en önemli üç markasından biri olarak perçinlenecek.
İşte tam bu noktada, Alman havayolları şirketi Lufthansa’nın uçuşlardaki gecikme ve iptalleri azaltmak amacıyla ülkenin en büyük dört havalimanındaki iniş ve kalkış sayısının sınırlandırılması önerisinin Alman hükümetinden kabul görmemesine şaşıralım mı?
ENERJİ KORİDORLARINDA KAVGA BÜYÜYOR
2040’dan itibaren ‘petrol çağı’nın fiilen kapanmaya başlayacağını dikkate aldığımızda, 2040-2100 arası küresel enerji ihtiyacının ağırlıklı olarak doğalgaz ve yenilenebilir enerji imkanlarıyla karşılanacağı bir dönemi temsil ediyor olacak. Bu nedenle Rusya, Azerbaycan, Katar, Türkmenistan gibi doğalgaz oyuncuları öne çıkarken, Körfez’deki pek çok petrol üreticisi Arap ülkesi ‘küresel enerji oyunu’ndan dışlanacaklar. Türkiye ile Rusya arasında birçok başlıkta derinleşen stratejik işbirliği süreci, iki ülkeyi küresel enerji oyununda da bölgesel ve küresel hamleler açısından birlikte hareket etmeye motive ediyor.
VAZGEÇİLMEZLİĞİMİZ PERÇİNLENİYOR
Bu noktada, Avrupa’nın enerji talebinin karşılanmasında Rusya’nın elini güçlendirecek olan ‘TürkAkım’; aynı zamanda Rusya’ya Türkiye sayesinde ‘Ukrayna’ koridorunu by-pass etme imkanı da sağlayacak. Rusya ile Ukrayna arasında son 10 yıla damgasını vuran gerginlik, Ukrayna’nın kendi topraklarından geçen boru hattından başka ülkelerin hakkı olan doğalgaza el koymasının yanı sıra boru hattının bakımsız kalması gibi hayli tehlikeli bir meseleyi de öne çıkardı.
İki ayrı boru hattından oluşan ‘TürkAkım’, Türkiye’ye küresel enerji koridorları savaşında ‘Türk’ damgasını vurma imkanı da veriyor; aynı zamanda Avrupa’nın enerji arz güvenliği açısından Türkiye’nin ‘vazgeçilmezliği’ni de perçinliyor. Rusya, Azerbaycan, İran ve Hindistan arasında yürütülen ‘Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’ görüşmeleri dahil olmak üzere Doğu’dan Batı’ya ve Güney’e tarihi bir ‘koridorlar savaşı’ hız kazanırken, bu koridorlara ‘Türk’ damgasını vurmayı sürdüreceğiz.
MEDENİYET DİPLOMASİSİ
Türkiye, Rusya’yla arasındaki Batı Hattı ve Mavi Akım Hattı’nın yanı sıra ‘TürkAkım’ boru hatlarıyla, Avrupa’nın Avrasya’ya enerji üzerinden eklemlenmesi adına tarihi bir ‘çağrıya’ imza atarken, ABD Enerji Bakanı Rick Perry’nin, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin enerji alanında Rusya’ya bağımlılığını azaltma ve ABD ile enerji ortaklıklarını genişletme hedefi çerçevesinde Polonya’yı ziyaret etmesini ve bu ziyaret çerçevesinde Polonya’nın kamu enerji şirketi PGNIG’in ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz ithal etmek üzere uzun vadeli bir sözleşme imzalamasını not almayacak mıyız?
Unutmayın, Suudi Arabistan-BAE-Mısır ‘küre ekürisi’nin 5 Haziran 2017’de Katar’a abluka ilan ettikleri hafta ABD, ilk sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatını yine Polonya’ya yapmıştı. Küresel ekonomi-politik, ABD, Rusya, Çin gibi yaklaşmakta olan ‘2. Soğuk Savaş’ döneminin ‘kutup’ları üzerinden tarihi bir ‘Koridorlar Savaşı’na sahne olacak. Ve Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve vizyonunda yürüttüğü ‘medeniyet diplomasisi’ platformu üzerinden üç küresel ‘kutup’ arasında oluşturacağı ‘denge’ siyasetiyle ‘Koridorlar Savaşı’nın sıklet merkezi olma vasfını perçinleyecek. Bu tarihi süreçte, mal ve hizmet ihracatından elde edeceğimiz döviz gelirini katlayarak, bu savaş için ‘mali tahkimat’a ağırlık vermeliyiz.
26 Kasım 2018 Pazartesi