tatil-sepeti
Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

PROF. DR. KEREM ALKİN

Dünya, uzunca bir süredir, tüm kıtalarda konvansiyonel tarım üretim metotları, aşırı su kullanımı gibi tarıma elverişli toprakları tehdit eden ve hem sayısı hem de alım gücü artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarını, taleplerini karşılamak adına, küresel gıda sistemlerindeki tam kapasiteye aşırı yüklenilmesi nedeniyle, karbon salınımından, toprakların kalitesinin bozulmasından ve küresel biyoçeşitlilik kaybından kaynaklanan tehditleri konuşuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus ve Kalkınma Komisyonu’nun geçen haftaki son toplantısında da, 2050 itibarıyla dünya nüfusunun 9.7 milyara ulaşmasından hareketle, 10 milyara yaklaşan tüketicilerin gıda ihtiyaçlarını karşılamak için, gıda sistemlerinde köklü bir değişimin vakti geldiği vurgulandı.

‘Kovid-19’un sebep olduğu tüm belirsizliklere rağmen, uluslararası kuruluşların tümü, küresel pandemi sonrası dönemin geleneksel enerji üretim modelleri ve tüketim eğilimleriyle, tarım ve gıda üretiminin ve talebinin de gelenekselleşmiş yöntemlerle karşılanmasının mümkün olmadığının farkındalar.

‘Transformasyonu gerçekleştirmez isek, dünyayı kendi ellerimizle öldüreceğiz’ artık net bir mesaj olarak dillendirilmekte. Çünkü, gelenekselleşmiş tarım ve gıda üretimi, ihtiyaç duyduğu toprak, tohum, gübre ve su miktarıyla, tüm ekosistemi, eldeki sınırlı doğal kaynakları artık baskılar hale gelmiş durumda. Bu nedenle, ‘doğayla uyumlu’ yeni üretim sistemlerinin yanı sıra; bilhassa tarımsal üretimde otomasyon sistemlerinin etkinliğinin arttırılması ve üretimden tüketime, ‘büyük veri’ kullanımının desteklenmesi, daha da önemlisi geliştirilmesi gerekiyor.

Tarım ve gıda üretiminde dönüşümAncak, tüm bu kritik önemdeki konuların ötesinde bir husus var.

Tarım ve gıda üretimindeki bu kaçınılmaz dönüşümü, yeni sistemlerin adaptasyonunu kiminle yapacağız? Cevap net; gençlerin yeniden tarım ve gıda üretimine çekilmesi, kazandırılması gerekiyor. Bu nedenle, tüm dünyada tarım ve gıda üretiminde çalışan istihdamın hem fiziki koşullarının, hem de özlük haklarının iyileştirilmesi gerekmekte.

Başta BM, tüm uluslararası kuruluşlar, küresel ölçüde gıda güvenliğinin sağlanabilmesinin büyük ölçüde kırsal kesimdeki gençlerin ekonomiye kazandırılmasıyla ancak mümkün olabileceğini; bu nedenle, söz konusu gençlere yeni üretim sistemleri ve teknolojilerine yönelik eğitim verilmesinin yanı sıra, tarım ve gıda sektöründe istihdam piyasasına erişimlerinin artırılması gerektiğini belirtmekteler.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN SAĞLANMASI

Aynı toplantıya katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise, 2050’de 10 milyar olması beklenen dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için, gıda sistemlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve gıda üretiminin yüzde 60 oranında artırılması gerektiğini vurguladı.

Pakdemirli, gıda israfını önleyici yeni düzenleme ve adımlarının yanı sıra, 84 milyonluk bir nüfusun ve 5 milyona yakın mültecinin gıda güvenliği, sağlık, sosyal hizmetler ve istihdam piyasalarına erişimlerinin sağlanması adına Türkiye’nin önemli başarılara imza attığını belirtti.

Türkiye’nin tarım istihdamında ortalama yaşın 50’nin üzerinde gözüktüğü bir ortamda, gençlerimizin tarım ve gıda üretiminde önemli bir rol üstlenmeleri; bunun sağlanması adına özlük haklarının ve sosyal güvenlik alanıyla ilgili yeni çözümlemelerin hayata geçirilmesi kritik önemde.

İyi yetiştirilmiş bir genç nüfusla, Türkiye gelecek 10-25 yılda dünyanın tarım tüketiminin en önemli tedarikçisi olabilir.

30 Nisan 2021 Cuma