1990’lı yılların sonlarına geldiğimizde, dünyanın o günkü koşullarda 7 büyük ekonomisinin, G7 Grubu olarak 21. yüzyılın birbirinden önemli sorunlarıyla baş edecek çözümleri üretmekte zorlanacakları düşünce kuruluşlarının öncelikli tartışma konusu haline dönüşmüştü. Birçok uluslararası kurum tarafından hazırlanan rapor ve araştırmalar, 21. yüzyılda Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Kore, Meksika ve Türkiye’nin, E7 Grubu’nun hem nüfus hem de GSYH büyüklüğü açısından öne çıkacaklarına işaret ediyordu. Bu nedenle, bu 7 ülkenin de dahil olacağı ve küresel meselelere çözüm aranacak bir platform oluşturulmadan, küresel yoksulluk, iklim değişikliği, küresel terör gibi meselelere çözüm üretmenin mümkün olmadığı vurgulanıyordu. Bu arayışlar, G20 platformunu beraberinde getirdi.
TÜRKİYE İLE AJANDAYA YENİ KONULAR EKLENDİ
Ancak 2008 küresel finans krizine kadar G20 toplantıları dünya gündeminin önceliği olmayı başaramadı. Bilhassa Avustralya, Türkiye ve geçen yıl Çin’in ev sahipliğinde, G20’nin ajandasına küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin kurumsallaşması ve geleceği, istihdam (L20), kadının dünya ekonomisinde artan rolü (W20) gibi çok önemli konular eklendi.
Bununla birlikte küresel büyümenin toparlanması, küresel ticaretin canlanması gibi kritik önemdeki başlıklarda ve bilhassa küresel finans sisteminin denetimine yönelik kurallarda G20 kendi içerisinde önemli çelişkiler yaşıyor. 2009 ilkbaharında, Londra’daki G20 zirvesinde, Almanya başta olmak üzere pek çok G20 ülkesinin talep ettiği, küresel finans sistemindeki açığa satışlar ve kaldıraçlı işlemlerin sınırlandırılması veya tümüyle yasaklanmasına yönelik talepler, ABD ve Britanya tarafından reddedilmişti.
IMF’DEN G20’YE UYARILAR
IMF’nin Hamburg’daki G20 Liderler Zirvesi öncesinde yayınladığı ‘Küresel Beklentiler ve Politika Zorlukları’ başlıklı raporu, küresel büyümenin ivmesini korumasına karşın korumacı politikalar, uluslararası işbirliğini bozan girişimler ve artan finansal kırılganlıkların dünya için risk oluşturduğunu vurguluyor. Uluslararası işbirliğinin küresel finansal sisteminin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi alanlarda büyük önem taşıdığına işaret eden rapor, uluslararası ekonomik ilişkiler için çok taraflı ve iyi işleyen bir sistemin oluşturulmasının, güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı büyümenin önemli unsurlarından biri olduğunun altını çiziyor. IMF’nin uyarıları, ekonomi çevrelerinde, Başkan Trump’ın “Önce Amerika” temalı korumacı politikalarına eleştiri olarak da yorumlandı.
Raporda, ayrıca küresel toparlanmaya katkı sağlayan bazı faktörlerin kırılganlıkları artırdığına işaret ediliyor. Çin’in güçlü büyümesini hızla yükselen krediler ve mali genişleme sayesinde devam ettirmesinin, finansal kırılganlıkları kötüleştirdiği vurgulanan raporda, Çin’de mevcut büyüme oranlarını destekleyen politikaların potansiyel olarak sürdürülemez olduğu, özel ve kamu harcamaları ile varlık balonlarıyla ilişkili olduğu tespitleri paylaşılıyor. Raporda, ayrıca düşük faiz ortamının birçok gelişmiş ülkede finansal sektör kârlılığını aşağı çektiği, yükselen piyasa ekonomilerinde ise yüksek kurumsal borçlara yol açtığı kaydediliyor.
IMF raporda, Fed’in verilere bağlı olarak kademeli faiz artışını sürdürmesi ve bilanço küçültme planlarını piyasalara iyi şekilde aktarması, Japonya ve Avrupa merkez bankalarının destekleyici para politikalarına devam etmesi yönünde tavsiyelere de yer verdi ve Almanya’ya da daha genişleyici bir maliye politikası uygulaması önerildi. Bu durum, Almanya’nın bugüne kadar ısrarcı olduğu duruşu ile çelişiyor. Öte yandan, Brezilya, Meksika ve Hindistan gibi yükselen piyasa ekonomilerine, şoklara karşı korunmak için döviz kurlarına müdahale etmemeleri yönünde tavsiye öne çıkarken ve G20’nin bilhassa düşük gelirli ülkelere yönelik desteğini sürdürmesi çağrısında da bulunuldu. Bakalım, G20 kendi arasındaki çelişkileri aşabilecek mi
KORUMACILIĞA KARŞI BİRLEŞTİRME
Küresel ticaretin geliştirilmesine yönelik olarak atılması gereken adımların yanı sıra korumacılığın önlenmesine yönelik çağrı ve adımlarda da görüş ayrılıkları söz konusu. Geçmişte Fransa’nın, bugün ABD’nin, korumacılığa yönelik çağrı ve adımları, G20’nin küresel ticareti canlandırmaya yönelik çabaları ve tedbir önerileri ile çelişiyor. Çin Başkanı Ji’nin, yılbaşında Davos Forumu’ndaki çağrısı sonrasında G20’nin ev sahibi Almanya, ülkeleri ‘korumacılık karşıtı’ bir söylemde birleştirmeye çalışacak.
10 Temmuz 2017 Pazartesi