16 Nisan Referandumu’yla, Türkiye’nin milli egemenliğini, milli iradesini perçinleyecek tarihi bir süreci başlattık. Referandum sonrasında, Çin ve Japonya, Güney Kore, Malezya, Endonezya gibi Doğu ve Güney Doğu Asya ülkeleri Türkiye’ye olan ilgilerini ve Türkiye ile ekonomi ve ticaret alanında işbirliği fırsatı arayışlarını yoğunlaştırırken, ne acıdır ki, soğuk savaş döneminde Batı ittifakı için maddi, manevi önemli bedeller ödemiş olan Türkiye’ye vicdani anlamda büyük sorumluluğu olan batılı ülkeler, üstü örtülü bir ekonomik ambargoyu tırmandırdıkça tırmandırıyorlar. Bu gizli ambargonun, adeta hıncın ana çekirdeğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve vizyonunda, Türkiye’nin küresel ekonomi-politik sistemin yeniden yapılanma sürecinde, müzakere masasına, hak ettiği şekilde, eşit koşullarda oturma inisiyatifini oluşturabilme becerisi yer alıyor.
Bu nedenle, onurumuza dokunsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hayli karmaşık ve çok katmanlı küresel oyunda saha dışına çıkarmaya yönelik planlı bir operasyonun varlığını görmek ve ‘asimetrik düzen’in hayli vahşi operasyonunu bertaraf edecek her türlü siyasi, iktisadi ve askeri tedbirleri sahanın bütününde etkili bir şekilde kullanmamız gerekiyor. 24 Haziran, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle siyasi inisiyatifi güçlendirdiğimiz bir adım olacak. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla askeri inisiyatif becerimizi küresel ölçekte zaten kanıtladık. Bu nedenle, siyasi kabiliyetimizi, küresel meselelere karşı hızlı ve etkili karar alma becerimizi, 24 Haziran’daki tarihi önemdeki kritik eşiği zedelemek adına, zarar vermek adına, batı kanadından, ekonomi üzerinden, dozajı sürekli tırmandırılan bir gizli ambargo ve operasyon adım adım tırmandırılıyor.
Derecelendirme kuruluşu S&P’nin ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasının Türkiye’ye ekonomik ve finansal yükü olabileceği; Rusya’dan alınan S-400 hava savunma füzelerinin potansiyel yaptırımlara neden olabileceği iddiasına; Türkiye’de finansal sektör ve kamu kuruluşlarıyla İran’la ticaret yapan bazı sektörlere ceza gelebileceği iddiasına kadar rapordaki ifadeler bu saldırının net kanıtıdır. Ne oldu da, Türkiye’nin temel makro göstergelerinde bir bozulma yokken, bankacılık sektörüyle ilgili risk sinyali yokken, S&P ağustosta yapacağı açıklamayı bir anda bugüne çekti? Batı ittifakı Türkiye’yi kucaklamak veya kaybetmek noktasında tarihi bir sınav verirken, Çin, Japonya, Güney Kore’den yeni işbirliği çağrıları yükseliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özbekistan ve Güney Kore ziyaretleri bunun en net kanıtı.
6 TRİLYON DOLARLIK SİBER HIRSIZLIĞA HAZIR MIYIZ?
Küresel sistemin güçlü aktörleri birbirleri arasında bilek güreşini sürdürürken, uluslararası suç örgütlerinin her geçen gün, ‘kârlılığı’ nedeniyle daha fazla ilgi gösterdikleri bir alan hızla tırmanıyor: ‘siber suçlar’. 2015’te dünya ekonomisine 3 trilyon dolar, 2017’de 3.5 trilyon dolar zarar vermiş olan siber suçların, 2021’de 6 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Peki, dünya ülkeleri, siber suçlara karşı eğitim, yazılım ve donanıma 2017’de ne kadar harcadı?
1 trilyon dolar. Uluslararası suç örgütlerinin bu alana yoğun ilgi göstermelerin acı ve tehlikeli, insanlık dışı bir gerekçesi var; uyuşturucu madde ticaretinden daha fazla para kazandırıyor. Bu nedenle, önümüzdeki dönemin iki büyük tehlikesi siber korsanlık ve siber fidye operasyonları.
Neden bu alanda suçlar tırmanıyor; çünkü, ‘world wide web’ (www) 1989’da bulunup, ilk web sitesi 1991’de hayata geçtiğinden bu yana, dünyada web sitesi sayısı 12 milyara ulaşmış durumda. 3.8 milyar insan interneti kullanıyor. Bugün dünya nüfusunun yüzde 51’i internete bağlı ve bu oran 2022’de yüzde 75’e, yani 6 milyar kullanıcıya çıkacak; 2030’da ise nüfusun yüzde 90’ı, 7.5 milyar insan ‘online’ olacak. 2016 ile 2020 arası siber veri 50 kat artmış olacak. Her şeyin internetinden yararlanacak tüm akıllı cihazların sayısının 2020’de 200 milyarı bulması bekleniyor. 2017’de 310 milyon olan internete bağlı giyilebilir ürünlerin sayısı, 2021’de 500 milyona çıkacak. 2020’de küresel internet sisteminde 300 milyar şifre kullanılacak; yılda 111 milyar kod satırı üretilecek; 2017’de 4 milyar zetabayt olan dijital içerik, 2020’de 96 milyar zetabayta ulaşacak.
Bugün, her 40 saniyede bir firmanın siber fidye saldırısına maruz kaldığı dünya ekonomisinde, 2019’da bu süre 14 saniyeye düşecek. Dünyada siber fidye saldırıları, 2015’e göre 15 kat artarak 5 milyar dolara ulaştı. FBI, sadece 2017’de ABD firmalarından 1 milyar dolarlık fidye koparıldığını açıkladı. Dünyanın bu saldırıya karşı siber güvenlik uzman sayısını 1 milyondan 3.5 milyona çıkarması gerekiyor. Yüzde 90’ı e-posta ve uygulamadan gelen bir linkle sızan siber atak ve siber suçlar 2017’de ABD şirketlerine 108, Çin’e 60, Almanya’ya 59, Brezilya’ya 7.7, Birleşik Krallık’a 4.3, Rusya’ya 2, Japonya’ya 1, tüm dünyada şirketlere 450 milyar dolar zarar vermiş durumda. Basit bir siber saldırı, siber korsan yazılımı bir devletin savaş uçaklarıyla 150 sortilik zarara sebep olabiliyor. 6 trilyon dolarlık zarara hazır mıyız ve farkında mıyız?
07 Mayıs 2018 Pazartesi