tatil-sepeti
Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023, 2053 ve 2071 için Türkiye’nin her türlü senaryoyu gözeten stratejiler oluşturması gerektiğinin altını çiziyor ve bu amaçla Türkiye’nin etkin kadrolar oluşturmasına öncülük ediyor. Dünya Bankası’nın 2100 küresel nüfus projeksiyonu çalışması, Kuzey-Kuzey İttifakı’nın bir dönem birlikte götürüp, bugün birbirlerine düştükleri en temel konunun küresel ekonomide 2100’e kadarki yeni fırsatlara yönelik pozisyonlanma olacağına işaret ediyor.

Türkiye’nin konumunun 2100’e kadar sürecek küresel pozisyonlanmadaki imkanları, avantajları o kadar güçlü ki, kimi ülkeler düşmanlıkla, avantajlarımızı yok etme gayretinde. 2100’de, 11.2 milyara ulaşacak dünya nüfusunun 4.9 milyarı Asya’da, 4.4 milyarı Afrika’da yaşayacak. Nüfusu 5.3 milyarı gördükten sonra, hızla yaşlanma sürecine giren Asya nüfus kaybederken, Afrika 4.4 milyar nüfusa hiç ara vermeden yükselecek. Kuzey-Kuzey İttifakı, 1 milyar nüfusu zor bulurken, Latin Amerika tek başına 720 milyon nüfusa sahip olacak. Önde gelen ekonomi ve şirketler, varlıklarını sürdürebileceklerse Asya ve Afrika’da iddialı olmaları gerekecek. Türkiye’ye özel ilgisi ve sempatisi olan Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın gelecekteki nüfus gücü, Türkiye’yi, kuracağı güçlü bağlarla, dünya ekonomisinde ilk 10’a taşıyacak bir potansiyele işaret ediyor.

Bu neden, Güney-Güney İttifakı ve Şangay İşbirliği Örgütü, Türkiye’ye daha fazla işbirliği çağrısı yapıyor. Çin’in 1 trilyon dolar yatırım hedeflediği Kuşak-Yol projesini birileri 20-30 yıllık bir proje olarak tanımlama hatası içerisindeyseler, Çin’in esas 2100’e oynadığını idrak etsinler. Ve Türkiye’nin stratejik konumu için daha etkili çalışmamız gerektiği net olarak ortaya çıkıyor. Kuşak-Yol Projesi, Türkiye ile İran, Rusya ve Irak arasında da işbirliğini gerektiriyor. Kuzey-Kuzey İttifakı’nın, Orta Doğu’daki ortakları ile birlikte, Kuzey Irak’ta ‘gayrimeşru’ bir referandumu tetikleyerek, 2100’e yönelik, elinden kayan fırsatlara, katma değere ‘can havliyle’ tırnaklarını geçirmesine çok mu şaşırıyoruz?

Türkiye ekonomisine güvenin göstergelerinden biri, yabancı yatırımcıların yatırım araçlarına yönelik kaynağın büyüklüğü. 15 Temmuz darbe girişimi, Fırat Kalkanı, Türkiye-ABD ilişkilerinde zor etaplar ve Almanya ile gerginlik. Yabancıların 2017’deki 10 milyar doları aşan pozitif yöndeki net portföy hareketleri ile yabancıların hisse senedindeki toplam yatırımları 2016 sonunda 35.5 milyar dolar iken, 54.8 milyar dolara, devlet iç borçlanma senetleri, yani hazine tahvillerindeki toplam portföy büyüklükleri de 26.7 milyar dolardan 31.6 milyar dolara yükselmiş. Türkiye’de mevduat dahil tasarruf araçlarındaki yabancı sermaye yatırım büyüklüğü ise 2016 sonunda 94 milyar dolarken, 123.6 milyar dolara ulaştı.

Bu rakam, 2014 sonundan bu yana en yüksek seviye. Vize gerginliği ve İdlib operasyonunun olduğu bir konjonktürde, finans piyasaları kısa sürede kendini dengeledi. Avrasya’nın gelecekte, küresel ekonominin sıklet merkezini oluşturacağı bir dünyada, milli teknoloji hamlelerini, ulaştırma, enerji gibi uzun vadeli alanlarda mega projeleri sürdüren Türkiye, ülke ekonomisinin sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme başarısını kalıcı kılacak stratejiler üzerinde çalışıyor. 2030’a kadar genç ve dinamik nüfusunu artırmayı sürdürecek, 2050’de 90 milyon civarındaki nüfusu ile Avrasya’da ağırlığını hissettirecek olan Türkiye, dünya GSYH’sındaki payını önce yüzde 1.5’a, ardından da yüzde 3 düzeyine taşıyacak.

Uluslararası kurumların raporlarındaki olumlu projeksiyonlar, doğal olarak ‘cesaretlendirici’ gelecek için yoluna kararlılıkla devam eden Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmak noktasında, yabancı sermayeyi motive ediyor. Stratejimiz, Avrasya’da ‘oyun kurucu’ gücünü artırmayı sürdüren Türkiye’nin bölgesindeki ağırlığından duyulan rahatsızlık nedeniyle yaşanacak gerginlikleri, Türkiye’nin ekonomi alanındaki sürdürülebilir başarılarının gölgesinde bırakmak olmalı.

17 Ekim 2017 Salı