Prof. Dr. Kerem Alkin
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi önde gelen uluslararası kuruluşlar, 2020’de de ‘ticaret savaşları’nın, ‘küresel iklim değişikliği tehdidi’nin, ‘yıkıcı teknolojik gelişmeler’in ve ‘büyük güçler arasında hegemonya savaşı’nın küresel büyümeyi, ticareti, üretimi, istihdamı ve 8 milyarı aşan dünya nüfusunun günlük hayatını etkileyecek dört büyük ve uzun soluklu riskin tehdit başlığı olmaya devam edeceğini öngörüyor.
KÜRESEL ADALETSİZLİK
Uluslararası kuruluşların 2020’ye yönelik beklentilerine dayalı raporların satır aralarında öne çıkan en önemli gündem başlıklarından birini de ‘küresel adaletsizlik’ konusu oluşturuyor. Küresel ölçekte servetin, beslenme imkanlarının, suyun dağılımı ve kullanımı; doğal kaynaklara eşit ölçüde ulaşma noktasında artan bir ‘dengesizlik’ ve ‘adaletsizlik’ öne çıkıyor. Söz konusu ‘eşitsizlik’ ve ‘adaletsizlik’e sağlık hizmetlerini, iklim değişikliği sorununu, başta ABD yönetimi, önde gelen ülkelerin okyanusları, atmosferi, toprağı en çok kirletenlerin duyarsızlığını da ekleyebiliriz.
2020, tüm bu ‘adaletsizlik’ ve ‘eşitsizlik’lerin ortasında dünya ekonomisinde ticaret savaşlarını, kur savaşlarını, dev şirketlerin küçükleri yutmaya çalıştığı kartelleşmeleri, Brexit, AB ve NATO’nun geleceğini, siber güvenlik saldırılarını, küresel ölçekte tüketicilerin keyifsizliğini, reel sektördeki kârlılık sorununu ve dünya genelinde bankacılık sisteminin bitmek tükenmek bilmeyen hırsını konuşmayı sürdüreceğimiz bir yıl olacak. 2019 yılı sonu itibariyle 260 trilyon dolara yaklaşması beklenen ve küreselmilli gelirinin üç katına ulaşan ‘küresel borç sarmalı’nda öncelikli gündem maddelerinden biri olmayı sürdürecek.
EMTİA FİYATLARINA DİKKAT
Dünyanın önde gelen ekonomistleri, dünya ekonomisinin önde gelen ülkelerinin küresel sistemdeki sorunları kısa vadeli kamu maliyesi, yani bütçe tedbirleri ve genişletici para politikaları ile yani günü kurtarmaya yönelik geçici tedbirlerle ötelemeye kalkmaları halinde dünyanın on yıllar boyunca daha büyük sıkıntılara sürüklenmesinden endişe duyuyor. 2020 ile ilgili bir başka endişe, küresel ticaret ve kur savaşlarının ne zaman son bulacağına dair belirsizliğin sebep olduğu endişeye bağlı olarak, ekonomik görünümün de aralıksız bozulması. Buna rağmen, 2019 riskli varlıkların en çok kazandırdığı yıllardan biri olarak tarihe geçmeye aday.
Yani, küresel finans sistemi profesyonelleri, buzdağına çarparak batan Titanik’te son dakikaya kadar müzik çalan orkestra gibi kurumsal ve bireysel yatırımcıları yatırıma davet etmeye çalışıyor. 2020 küresel emtia, bilhassa petrol ve altın fiyatlarını dikkatle takip etmemiz gereken bir yıl olacak.
AB TÜRKİYE’YE YAKINLAŞACAK
2020’den başlayarak, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında giderek tırmanacağına şahit olacağımız bölgesel ve küresel ticaret, enerji ve ulaşım koridorları savaşları, Türkiye ile AB arasında yeni bir yakınlaşmanın, işbirliği arayışlarının da tetikleyicisi olacak. AB, Türkiye ile ilişkilerinde bilhassa son 8 yılı, büyük bir bocalamayla geçirdi.
Almanya Şansölyesi Merkel’in, Türkiye’nin vazgeçilmez ‘özgül ağırlığı’ ve Avrupa’nın geleceği açısından taşıdığı stratejik öneme bağlı olarak, Türkiye-AB ilişkilerini belirli bir zeminde tutma, her iki tarafın da yapıcı adımlar atabilecek ölçüde birbirinden uzaklaşmaması adına ortaya koyduğu çabalar, bilhassa Fransa’nın iki sorunlu Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Macron dönemlerinde yeterince desteklenmedi, desteklenmiyor. Hoş, Merkel’in bu süreçteki çabalarının Alman siyasetinde de zaman zaman destek bulmakta zorlandığını gözlemliyoruz.
AB’nin kanaat önderleri içerisinde Türkiye ile ekonomi, ticaret ve güvenlik gibi kritik önemdeki başlıklarda detaylandırılmış işbirliklerinin Avrupa’nın bugünü ve geleceği açısından taşıdığı anlama yönelik ciddi bir farkındalık söz konusu. Yaşlanan nüfusu, Asya ve ABD ile yaşadığı rekabet sorunlarının yanı sıra Rusya gibi ‘simetrik’ ve terör gibi ‘asimetrik’ tehditlere yönelik güvenlik açıkları, ‘geleceğin’ Avrupa’sı için Türkiye’nin vazgeçilmezliğini perçinliyor.
Bu nedenle AB içerisindeki ‘çıban’ başı, salt ‘sorun’ ve ‘şikayet’ üreticisi ülkelerin ‘şımarıkları’na boyun eğerek veya taktiksel bir hatayla ‘prim vererek’, AB’nin Türkiye ile tam üyelik müzakere başlıklarını dondurması, sonradan çok pişman olacakları kayıplara yönelik riski de artırıyor.
AB’ye özgü pek çok sorunla boğuşan Almanya’da ise 1 Mart 2020’de yürürlüğe girecek Nitelikli İşçi Göç Yasası, AB üyesi olmayan ülkelerden kalifiye işçilerin önünü açacak. Almanya’da hâlihazırda diğer AB ülkelerinden yaklaşık 2.5 milyon insan çalışsa da Başbakan Merkel, bunun tek başına yeterli olmadığını, nitelikli işçi için AB dışındaki ülkelere de çağrıda bulunmaları gerektiğini belirtiyor. Merkel, bundan 15 yıl önce sorunlarının 5 milyon işsiz insan iken, bugün ‘nereden nitelikli işçi bulabilirim’e dönüştüğünü de hatırlatıyor. Geleceğin Avrupası’nın güvenliğinin, küresel üretim ve ticaretteki iddiasının ‘anahtar’ ülkesi Türkiye. 2020 ve ötesinde Türkiye-AB yakınlaşmasında yeni bir döneme birlikte şahit olacağız.
27 Aralık 2019 Cuma