tatil-sepeti

TCDD envanterinde bulunan ve yurt dışından yedek parça temininde sorun yaşanan "DE11000" tip lokomotifler 1990'lı yılların ortasından itibaren modernize edilmek istendi. Bu amaçla yurt dışı firmalardan teklifler alındı fakat çalışmalar neticelenmedi.

2008 yılında TÜLOMSAŞ'ın (yeni adıyla Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii-TÜRASAŞ) TÜBİTAK Ar-Ge ekipleriyle yaptığı iş geliştirme çalışmalarında "DE11000" tip lokomotiflerin TCDD ihtiyaçları doğrultusunda elektrikli hale getirilerek modernize edilmesi gündeme geldi.

Demir yolu araçlarında katma değeri en yüksek olan "cer sistemi" ve "tren kontrol yönetim sistemleri"nin Türkiye'de üretilemediği, yurt dışı lisanslarla ülkede üretilen lokomotiflerde dahi bu ekipmanların lisanslı olarak ürettirilmediği TÜRASAŞ ve TCDD tarafından belirtildi.

Bunun üzerine Türkiye raylı araç sektörünün ihtiyaç duyduğu ve katma değeri çok yüksek olan söz konusu teknolojilerin geliştirilmesi için proje teklifi hazırlandı ve 1 megavat gücünde E1000 Tip Lokomotif Geliştirilmesi Projesi TARAL 1007 programı çerçevesinde TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı'na sunuldu.

Proje kapsamında cer ve tren kontrol teknolojilerinin yerli imkanlarla geliştirilmesi ve lokomotif tasarımı konusunda gerekli bilgi birikiminin kazanılması TCDD yönetimince desteklendi.

Türkiye'nin ilk yerli elektrikli lokomotifi olan E1000, 2011-2015 döneminde geliştirildi. İlgili proje kapsamında tren kontrol ve yönetim sistemi, cer sistemi ve modernizasyon kapsamına giren tüm mekanik parçalar TÜBİTAK Raylı Ulaşım Teknolojileri Enstitüsü (RUTE) ve TÜRASAŞ tarafından tasarlandı.

Elektronik sistemleri oluşturan ve raylı araç sektöründe teknolojik katma değeri en yüksek bileşenlerden olan Cer Konvertörü, Cer Kontrol Ünitesi ve Tren Kontrol ve Yönetim Sistemi TÜBİTAK RUTE tarafından geliştirildi.

E1000 Elektrikli Lokomotif Geliştirilmesi Projesi ile TCDD'nin manevra ve kısa mesafe yük taşıma ihtiyaçlarını karşılayabilecek özellikte, modern bir sürüş sistemine sahip 1 megavat gücünde elektrikli lokomotif geliştirilmiş oldu. Tüm laboratuvar, yazılım ve altyapı çalışmaları, fabrika ve yol testleri, prototip üretimi yerli olarak yapıldı.

Proje kapsamında bugüne kadar yüzde 100'ü ithal edilen sistemlerin proje sonuçlandıktan sonra yerlilik oranı yüzde 85'i buldu.

Kazanılan bilgi birikimi ve tecrübeyle yeni ve farklı ihtiyaçlara yönelik elektrikli lokomotiflerin yerli olarak tasarımı ve geliştirilmesi kabiliyeti elde edildi.

E1000 Proje Sonuçları Uygulama Planı kapsamında, modernize edilen DE11000 lokomotifleri yer alıyor. Bugüne kadar DE11062 lokomotifi teslim edildi, 2021 yılında 5 adet DE11000 tip lokomotifin de modernizasyonu hedefleniyor.

KARDEMİR firmasına da projede elde edilen bilgi birikimiyle 7 dizel elektrikli lokomotif TÜRASAŞ tarafından 2020 yılı içinde teslim edildi.

AR-GE ÇALIŞMALARI E5000'İN YOLUNU AÇTI


Başarıyla tamamlanan E1000 Projesi ile başlayan raylı araç geliştirmeye yönelik Ar-Ge çalışmaları E5000 Projesi ile üst seviyeye çıktı.

Projede yönetici kuruluş TÜBİTAK RUTE, araç üretici paydaş ise TÜRASAŞ olarak yer aldı. Proje kapsamında özel sektör firmaları da paydaş olarak görev üstleniyor. Global pazarlarda TÜRASAŞ markasıyla yer almayı sağlayacak E5000 projesi ile Türkiye'nin elektrikli anahat lokomotifi ihtiyacında dışa bağımlılığı sona erecek.

E5000 projesi kapsamında, TCDD Taşımacılık AŞ'nin ihtiyaçlarına uygun, 5 megavat gücünde, Avrupa Birliği Demiryollarında Karşılıklı İşletilebilirlik Teknik Şartnamesi sertifikası bulunan, yük ve yolcu taşımacılığı yapabilecek, saatte 140 kilometre hıza sahip yeni nesil bir elektrikli anahat lokomotifi geliştiriliyor.

Proje süresince ve Proje Sonuçları Uygulama Planı kapsamında geliştirilen sistemlerin, yurt içi ve dışındaki anahat lokomotifleri, tramvay/metro araçları, manevra ve kısa mesafe lokomotifleri, yüksek hızlı tren setleri ve benzeri raylı taşıtlarda kullanımına yönelik pazar veya satış hedefleniyor.

Geliştirilen ürünlerin şehir içi tramvay ve metro araçlarında kullanımına yönelik çalışmalar da hız kazandı. Bu konudaki çalışmalar TÜRASAŞ tarafından sürdürülüyor.

05 Nisan 2021 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Çin Merkez Bankası'nın ekonomiyi desteklemek için para politikasını önemli ölçüde gevşetmesi varlık fiyatları üzerinde etkili olmayı sürdürürken, altının ons fiyatı rekor kırmaya devam ediyor.


 

Çin Merkez Bankası (PBoC), dün iç talepte süregelen zayıflık ve gayrimenkul sektöründeki düşüşün aşağı çektiği ekonomiyi canlandırmaya yönelik bir dizi tedbir açıklamıştı.

 

PBoC Başkanı Pan Gongşıng, ters repo faizinde indirimden zorunlu karşılık oranlarının azaltılmasına ve mortgage faizlerinin düşürülmesine dek politika adımlarını duyurmuştu.

 

Pan, PBoC'nin piyasaya kısa vadeli nakit aktarmasının en önemli aracı olan 7 günlük ters repo faizini yüzde 1,7'den yüzde 1,5'e çektiğini duyurmuştu.

 

Banka, bugün de finans kuruluşlarına verilen bir yıllık orta vadeli kredi faiz oranını yüzde 2,30'dan yüzde 2,00'e düşürdüğünü açıkladı.

 

PBoC'nin kararı ve yatırımcıların ABD Merkez Bankası'nın da daha fazla faiz indirimiyle ekonomiyi destekleyeceğine ilişkin beklentilerinin artmasının ardından bugün altının ons fiyatı Londra Metal Borsası'nda (LME) 2 bin 670,57 dolarla rekor tazeledi. Değerli metalin ons fiyatı rekor yeniledikten sonra yüzde 0,4 düşüş gösterdi.

 

Altınını onsu bu yıl yaklaşık yüzde 30 değer kazanırken, analistler, altın talebinin sene başından bu yana devam eden merkez bankası alımları ile Orta Doğu ve Ukrayna'daki çatışmalar sebebiyle güçlü kaldığını görüşünde.

 

Analistler, 100 seviyelerine kadar gerileyen dolar endeksinin ve düşen tahvil getirilerinin de altının alternatif maliyetini azaltarak yukarı yönlü hareketini desteklediğini ifade etti.

25 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : ons altın fiyat Çin Merkez Bankası

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü İlker Murat Ar, 2030 yılına kadar 80 gigavatsaatlik bir kapasite inşa ederek batarya teknolojilerinde bölgesel üretim ve yatırım üssü olmayı hedeflediklerini bildirdi.


 

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü İlker Murat Ar, Pil Batarya Üreticileri ve Tedarikçileri Derneği (PİLDER) tarafından Bilişim Vadisi'nde düzenlenen Batarya Teknolojileri Zirvesi'nde, enerji sistemlerinin güvenilirliğini artırarak temiz enerjiye ulaşım imkanı sunan batarya teknolojilerinin öneminin giderek arttığını belirtti.

 

Sanayide, batarya teknolojisiyle dayanıklılık ve geri dönüşüm uygulamalarına dayalı yeni bir rekabet alanı inşa edildiğini dile getiren Ar, "Lityum-iyon bataryalar her an yeni gelişmelere sahne olan batarya teknolojilerinde en yaygın kullanılan teknoloji durumunda. Ancak yeni nesil batarya teknolojilerine yönelik AR-GE çalışmaları da hız kesmeden devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında, katı hal bataryalar, lityum-kükürt ve sodyum-iyon gibi alternatif teknolojilerle metal-hava bataryaları önümüzdeki yıllarda endüstrinin yönünü belirleyecek kritik teknolojiler olacak" diye konuştu.

 

Ar, batarya teknolojileri yolculuğundaki bir diğer gelişim alanının ise sürdürülebilir ham madde tedariki ve geri dönüşüm süreçlerinin geliştirilmesi olduğunu vurgulayarak, akıllı batarya yönetim sistemleri ve enerji verimliliğini artıracak yeni yazılım çözümlerinin de fırsat alanlar olduğunu söyledi.

 

Türkiye'nin otomotiv ve otomotiv yan sanayisindeki gücü, elektrikli araç piyasasındaki öncülüğü ve yenilenebilir enerji teknolojilerine verdiği önemle batarya ve enerji depolama sistemleri için çok önemli bir yatırım potansiyeline sahip olduğuna dikkati çeken Ar, şunları kaydetti: "Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak sürdürülebilir ve rekabetçi büyümenin bir unsuru olduğuna inandığımız batarya teknolojilerine yönelik izlediğimiz yol haritasının temelinde de yerli batarya üretimini teşvik etmek, kritik minerallerin yerli kaynaklardan teminiyle stratejik tedarik zincirini güçlendirmek ve AR-GE çalışmalarına destek vermek yer alıyor. Bu doğrultuda, yakın zamanda açıkladığımız Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi ve HIT-30 programları kapsamında batarya teknolojileri ve bileşenleriyle enerji depolama sistemlerinin içinde bulunduğu, ülkemizi ön plana taşıyacağını düşündüğümüz odak alanlarına sağlayacağımız destek ve teşviklerle 2030 yılına kadar 80 gigavatsaatlik bir kapasite inşa ederek bölgesel bir üretim ve yatırım üssü olmayı hedefliyoruz.

Bakanlık olarak batarya teknolojilerini Türkiye'nin sanayi ve teknolojideki dönüşümüne liderlik edecek stratejik bir alan olarak değerlendirdiğimizin bir kez daha altını çizerek vurgulamak istiyorum. Bu doğrultuda, yerli üretim kapasitemizi artırarak dışa bağımlılığı azaltmak, AR-GE faaliyetleriyle bu alandaki yenilikçiliğimizi desteklemek temel önceliğimiz ve birlikte çalışarak ülkemizi batarya teknolojilerinde dünya ligine taşımak ana hedefimizdir."

 

PİLDER Başkanı Kadem Usta da batarya teknolojilerinin dünyadaki sürdürülebilir enerji geçişinin kritik parçalarından biri haline geldiğini söyledi.

 

Usta, Türkiye'deki batarya üretim ekosisteminde önemli gelişmelerin kaydedildiğini belirterek, "Ülkemizde halihazırda 2 hücre üretim tesisi ve çeşitli ölçeklerde 100'e yakın lityum-iyon batarya üretim tesisi aktif olarak faaliyet göstermektedir. Yatırım aşamasında olan gigavatsaat kapasitesinin üzerinde 4 yeni hücre üretim tesisi ile bu sayı daha da artacaktır. Ülkemizin 2030 yılına kadar 80 gigavatsaat batarya üretim kapasitesini aşacağını öngörüyoruz." dedi.

 

Batarya teknolojilerinin her aşamasında sürdürülebilirlik ve çevre dostu yaklaşımların ön planda tutulduğuna dikkati çeken Usta, Türkiye'nin ham madde üretiminden geri dönüşümüne kadar geniş bir batarya ekosistemine sahip olduğunu dile getirdi.

 

Usta, özellikle lityum-iyon teknolojisinin hızla büyümesiyle birlikte elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemleri gibi alanlarda bu teknolojilerin büyük önem taşıdığı vurgulayarak, "Türkiye, Avrupa'nın batarya üretim üssü olma yolunda hızla ilerlemektedir. 2023 yılında sadece lityum-iyon bataryalar için gerçekleştirilen 1 milyar dolarlık ithalat, bu alanın stratejik önemini bir kez daha ortaya koymuştur." diye konuştu.

25 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : batarya sanayi teknoloji üretim yatırım