Yeni ekonomi yönetiminin hazirandan bu yana attığı adımlar Türk lirası (TL) varlıkları yeniden yabancı yatırımcıların gündemine taşırken, bu kapsamda son dönemde lirada "carry trade" fırsatları dillendirilmeye başlandı.


 

Seçim sonrası iş başına gelen yeni ekonomi yönetiminin çabaları uluslararası anlamda karşılık görmeyi sürdürüyor.

 

Hazirandan bu yana atılan adımlar Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlikleri azaltırken, kullanılan iletişim dili de ekonomi yönetiminin kredibilitesini artırmaya devam ediyor.

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bu dönemde enflasyonla mücadele kapsamında politika faizini yüzde 8,50 yüzde 40'a taşırken, bu dönemde birçok sadeleşme adımı da beraberinde geldi.

 

Türkiye ekonomisine yönelik öngörülebilirliğin artmasıyla birlikte Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) düşüş eğilimine geçerken, mayıs ayındaki 700 baz puan seviyelerden 337 baz puana kadar gerileyerek yaklaşık 3 yılın en düşüğünü test etti.

 

Bu dönemde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin not görünümüne ilişkin iyileştirme adımları atarken, son olarak Standard & Poor's (S&P), Türkiye'de son dönemdeki politika düzenlemeleri nedeniyle takvim dışı değerlendirmeye giderek Türkiye'nin kredi notunu "B" olarak teyit ederken, kredi notu görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çevirdi.

 

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türk lirasının reel olarak değer kaybettiği süreç sona gelmiştir" ifadeleri de piyasalarda dikkatleri üzerine çekerken, son dönemde bazı yabancı kurumların Türk lirası varlıklara ilgisinin arttığı da görünüyor.

 

Buna göre, JPMorgan stratejistleri Türk lirasının ciddi derecede ucuz olduğunu belirterek bu durumun yıllık yüzde 20 "carry getirisi" potansiyeli yarattığını belirterek, "Modelimiz liranın anlamlı ölçüde ucuz olduğunu (adil değerden yaklaşık yüzde 30-yüzde 35 ucuz) gösteriyor. Bu ciddi bir reel değer kazancına izin veriyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

Carry trade, faizlerin düşük olduğu bir ülkenin para biriminden borçlanarak, yüksek faiz getiren başka bir ülkeden faiz getirisi elde etmek anlamına geliyor.

 

Analistler, "carry trade" konusunda yatırımcıların kurun gidişatına yönelik beklentilerinin önem arz ettiğini kaydederek, yüksek faiz elde etmek amacıyla gelinen ülkede kurun elde edilecek faiz getirisini olumsuz etkileyebileceği için öngörülebilirliğin hayati önem taşıdığını söyledi.

 

"Carry trade" fırsatı veren ülkelere böylece döviz akışı sağlandığına ve ekonomik anlamda birçok parametrenin etkilendiğine dikkati çeken analistler, söz konusu ülkelerde ödemeler dengesi, enflasyon ve faiz oranlarındaki düzelmeyle birlikte bu getiri fırsatlarının da azaldığını aktardı.

 

"YABANCI YATIRIMCILAR ÖNCE TAHVİL TARAFINA GELECEK"

 

Konuya ilişkin, Allbatross Portföy İş Geliştirme Müdürü Eren Kuru, yeni ekonomi yönetiminin yurt dışındaki yatırımcı görüşmelerinin yabancılar için pozitif olduğunu kaydederek, "Politika olarak sıkılaşma önlemleri tam olarak oturduktan sonra ilk olarak yabancı yatırımcıların TL tahvil tarafına geleceğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

 

Yabancı kuruluşların çıkardıkları raporlardan Türk varlıklara olan ilginin arttığının görülebildiğini aktaran Kuru, ancak yabancıların sıkılaşma sürecinin gidişatına ve sürdürülebilirliğine yönelik endişelerinin hala tamamen ortadan kalkmadığını belirtti.

 

Kuru, Türkiye'nin CDS tarafında gelişmekte olan ülkeler ile paralel hareket ettiğini ancak atılan adımların da pozitif etkisinin olduğuna dikkati çekerek, "İlerleyen günlerde düşebilir mi? Ağırlıklı olarak ABD tahvillerinin performansına bağlı diyebilirim. Önlemlerde ek pozitiflik sağlamaya devam eder diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

 

Sıkılaşma önlemleri tam olarak oturduktan sonra yabancı yatırımcıların ilk olarak TL tahvil tarafına geleceğini düşündüğünü kaydeden Kuru, "Yabancılar tahvil tarafına pozisyonlanma yaptıktan sonra hisse senedi tarafına yoğunlaşacakları kanaatindeyim. Şu sıralarda 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28-29 bandında işlem görüyor. Yabancılar yoğunlaşırsa 10 yıllık vadede pozisyon alabilirler." ifadelerini kullandı.

 

Kuru, geçen dönemlerde dolar bazlı getiri olarak eurobondların ön planda olduğunu vurgulayarak, gerileyen CDS ile getirilerin çok daraldığını, ABD'nin getiri eğrisine bakıldığında, pek fazla ideal eurobond kalmadığı görüşünde olduğunu aktardı.

 

Gelecek yıl için faizlerin yüksek seviyelerde kalmaya devam ettikçe borsanın ikinci planda kalmaya devam edeceğini düşündüğü ifade eden Kuru, "Sadece mevduat değil. Özel sektör bonoları da getiri kısmında ön plana çıkıyor. Kısaca portföy dağılımlarında sabit getirili enstrümanların yoğunlukta olacağı, yurt içi hisse senedi gibi ürünlerinin düşük olacağı bir yıl olacak." değerlendirmesinde bulundu.

 

"YABANCILAR TÜRK LİRASI ENSTRÜMANLARDA POZİSYON ALMANIN KARLI OLACAĞINI DÜŞÜNÜYOR"

 

NCM Menkul Değerler AŞ Araştırma Uzmanı Sadullah Çalışır da faiz başta olmak üzere atılan normalleşme adımlarıyla uzun zamandır Türkiye’den çıkan yabancı yatırımcıların rotasını yeniden Türk lirası varlıklara çevirdiği bir döneme girildiğini söyledi.

 

Faizlerdeki normalleşme sonrası, küresel yabancı kurumlardan Türk lirası varlıklar lehine raporların gelmeye başladığını vurgulayan Çalışır, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’de görünümün iyiye gittiğine yönelik değerlendirmelerine işaret etti.

 

Çalışır, yabancılar için en önemli vurgunun normalleşme adımları ve güven ortamını yeniden tahsis edilmesi olduğunun altını çizerek, yabancı yatırımcıların yeniden Türk lirası varlıklara ilgi duymaya ve bu yönde pozisyon almaya başladıklarını aktardı.

 

Özellikle yabancı kuruluşların Türk lirasının "carry trade" fırsatı verdiğine yönelik açıklamalarını pozitif yorumlamak gerektiğini belirten Çalışır, şöyle devam etti: “Yabancıların dolaylı yatırım olarak döviz bozdurup Türk lirası alarak, Türk lirası borçlanma araçlarında, yerli enstrümanlarda pozisyon almanın karlı olacağını düşünüyor. TCMB istatistiklerine göre son dönemde yabancı yatırımcıların yeniden tahvil tarafına sınırlı da olsa alım yapmaya başladığını görüyoruz. Hisse tarafında da son 4 haftadır yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul’da net alıcı konumunda olduklarını yine TCMB istatistiklerinden takip ediyoruz. Önümüzdeki süreçte yabancıların sermaye girişini kolaylaştıracak adımların atılmasıyla tahvil tarafında yabancıların pozisyonlarını artırdığını izleyebiliriz. Bu da gösterge faizlerde aşağı yönlü seyir ve tahvil fiyatlarında yükseliş trendi başlatabilir. Ardından Borsa tarafında da yabancı ilgisinin artması ile endeksin dolar bazlı pozitif performans göstermesi beklenebilir. Risk primindeki geri çekilmenin döviz cinsi borçlanma maliyetlerimizi aşağıya çekmesi ve benzer ülkelerle aramızdaki makasın kapanması, yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına ilgisini artıracak, bunun da TCMB rezervlerinde iyileşme, cari açığın kapanması, ekonomide dış talep kaynaklık büyüme ve TL varlıklarda daha gerçek fiyatlamalar gibi pozitif çıktıları olacaktır”

 

“MOODY’S’İN TÜRKİYE KREDİ NOTUNU ARTIRABİLİR”

 

Çalışır, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunda yapacağı yukarı yönlü revizelerin de CDS’te aşağı yönlü seyre destek verebileceğini belirterek, hafta içinde S&P’nin takvimde olmamasına rağmen sürpriz kararla Türkiye’nin görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çevirmesinin CDS’lerdeki geri çekilmenin devam edeceğine yönelik önemli bir sinyal olduğunu bildirdi.

 

Bu durumun atılan adımların karşılık bulmaya başladığı anlamına geldiğini vurgulayan Çalışır, "Bu sürpriz kararın ardından 15 Aralık 2023’te Moody’s’in Türkiye kredi notu değerlendirmesine yönelik beklentiler de pozitife dönecektir. Önümüzdeki süreçte yabancı yatırımcı içeride pozisyon almak için beklerken, reel getiri arayışındaki bireysel yatırımcıların da karar verirken bu dönüşümü dikkate olarak pozisyon alması lehine olacaktır." ifadelerini kullandı.

 

Çalışır, Türk lirası mevduatlarına ilginin arttığını belirterek, standart Türk lirası mevduat payının yeniden yüzde 40’ın üzerine yerleştiğini ve mevcut durumda yabancı yatırımcıların bu seviyelerden tahvil tarafında pozisyon artırmak için iştahlı olduğunu düşündüklerini bildirdi.

 

Faiz artış döngüsünün sona ermesi ve 2024’ün ikinci çeyreğinde önemli merkez bankalarının faiz indirim döngüsüne başlaması ile pay piyasaları tarafında dolar bazlı güçlü bir performans izlenebileceğini aktaran Çalışır, "Kısa vadede yüzde 50’lere yaklaşan Türk lirası mevduat getirileri bireysel yatırımcı için güçlü bir ürün olarak yer alırken, Borsa İstanbul tarafındaki geri çekilmeler de pozisyon artırmak için değerlendirebilir." dedi.

02 Aralık 2023 Cumartesi

Toplam piyasa değeri 14.2 trilyon TL olan Borsa İstanbul’da 500’ü aşkın şirket işlem görüyor. Son üç ayda BIST 100 endeksi kendi rekorunu tazeleyerek 10 bin seviyesinin üzerine yükseldi.


Borsada aynı dönemde gıda şirketlerinin de iyi bir performans gösterdiğini söyleyen uzmanlar, “Son üç ayda gıda şirketlerinin performansı, BIST 100 kazançlarını da geçti” diyor.

 

MESUDE DEMİRHAN

 

Yerel seçimler geride kalırken BIST 100 endeksi hem kendi rekorunu tazeledi hem de 10 bin seviyesinin üzerine yerleşti. İstanbul BIST tüm endeksi dahilinde 500’ü aşkın şirket işlem görüyor. Bu şirketlerden gıda, içecek, tarım, ormancılık sektörleri içinde toplam 20’nin üzerinde şirket var. İstanbul Ticaret’e konuşan uzmanlar, önümüzde daha net bir tablo olduğuna ve bunun paralelinde borsada yükseliş trendinin devam edeceğine işaret ederek, burada ana temanın enflasyon, makroekonomik dengelenme ve yabancı girişleri olduğunu vurguluyor. Yıl başından bu yana fiyat hareketleri incelendiğinde, gıda şirketlerinin son üç ayda iyi performans sergilediğini söyleyen uzmanlar, “Şirket bazlı ayrışmalar gözlemlense de son üç aydaki performansları BIST 100 kazançlarını geçti. Bunun temel sebebi de açıklanan bilançoların diğer sektör hisselerine göre daha pozitif ve beklentilerin üstünde olması” diyor.

 

TEDBİRLER POZİTİF YANSIDI

 

Ahlatçı Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Tonguç Erbaş, yeni ekonomi yönetiminin kadrosuyla ortodoks politikaların uygulanması, makro ihtiyati tedbirlerle sadeleşme adımlarının atılması ve duyulan güven ile Türkiye’nin makroekonomik verilerinde iyileşmenin sürdüğünü söyledi. Bu sürecin yabancılar tarafından olumlu karşılandığını, CDS fiyatlaması, kredi derecelendirme kuruluşları ve majör yabancı banka kurum raporlarından da görüldüğünü belirten Erbaş, özellikle kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışlarının devam ettiğine dikkat çekti. Global oyuncuların takip ettiği bu gelişmelerin Borsa İstanbul’a pozitif yansıdığını belirten Erbaş, “Bu seneyi neredeyse yarılarken dolar bazında yüzde 24 primlenen BIST, gelişmekte olan ülkeler arasında pozitif ayrışıyor. Genel seçimlerin ışığında, son bir senelik süreçte ise yabancı takas oranımızın yüzde 29’dan yüzde 40 seviyesine dayandığını görüyoruz. Takip eden dönemde özellikle hükümetin enflasyonu düşürmek için uyguladığı daraltıcı para politikalarının etkisi enflasyonda görülmeye başladıktan sonra gösterge faiz oranlarında kademeli azaltımlar bekliyoruz. Yurt dışı merkez bankalarından erken gelecek faiz azaltım sinyalleri risk alma noktasında değerlendirilerek 10 bin seviyesi üzerinde kalıcılığın devam edeceği görüşündeyiz” dedi.

 

ORTALAMA GETİRİ YÜZDE 80

 

Erbaş, Borsa İstanbul’da gıda özelinde 20 şirket olduğunu belirterek, şu bilgiyi verdi: “Tarım ve tarıma dayalı bazı şirketlerin (Kayseri Şeker, Bor Şeker, Bagfas Bandırma Gübre Fabrikaları, Gübre Fabrikaları, Hektaş, Agrotech Yüksek Teknoloji ve Yatırım, Ofis Yem Gıda, Türk Traktör ve Ziraat Makineleri, Kütahya Şeker, A.V.O.D Kurutulmuş Gıda, Elite Natürel Organik Gıda, Orçay Ortaköy Çay Sanayi, Söke Değirmencilik) sene başından bu yana ortalama getirisi yüzde 80.50 oldu. Bu şirketler, Borsa İstanbul’un yüzde 36 getirisine göre pozitif ayrıştı.”

 

TARIMA DAYALI ŞİRKETLER 

 

Borsa İstanbul’da tarıma dayalı halka açık şirket profillerinin de değiştiğini bildiren Erbaş, “Bazı şirketler doğrudan tarım ürünleri üretirken ve ilaçlama, gübreleme ve tohum çalışmaları yaparken, bazıları ise tarıma tedarik sağlayan ve üretime çeşitli ekipmanlarla destek veren grup olarak ayrılıyor. Diğer taraftan yeni halka arz olan tarıma dayalı şirket fiyatlaması, temel göstergelerin dışında gerçekleşebiliyor. Bu nedenle şirket performansları sadece temel beklentiler üzerinden değil, sektör içindeki konumu ve halka açılma süreci ile ilgili olabiliyor” diye konuştu.

 

İNOVATİF TEKNİKLER VERİMİ ARTIRIYOR

 

Ahlatçı Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Tonguç Erbaş, dünyada en büyük tarım ve tarıma dayalı şirketler incelendiğinde Archer-Daniels-Midland’ın Kasım 2022’den bu yana yüzde 35 değer kaybetti-ğini hatırlatarak, küresel geliş-meleri şöyle özetledi: “Küresel gıda şirketi Bunge, Haziran 2022’den bu yana yüzde 9’a yakın değer kaybetti. Latin Amerika’nın dev tarım şirketi olan Adecoagro, topraksız tarım ürünlerinde öncü olmayı hedefliyor. 2023 üçüncü çeyrek sonuçlarına göre brüt kâr marjını yüzde 40’a yakın arttırdı. Global tarım şirketleri inovatif teknikler ve verimliliklerini sürekli artırma çabasındayken Türkiye’deki tarım ve tarıma dayalı şirketlerin global trendleri takip etmesi fayda sağlar.”

 

YENİ ZİRVELER GÖRECEĞİZ

 

A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Üzeyir Doğan, Borsa İstanbul BIST Tüm endeksi dahilinde 531 şirketin faaliyette olduğunu belirterek, bunların 47’sinin gıda içecek, tarım, ormancılık sektörlerinde olduğunu söyledi. Doğan, şunları kaydetti: “Bu 47 şirketin toplam piyasa değeri 900 milyar TL civarında seyrederken BIST Tüm endeksindeki şirketlerin toplam değeri ise 14.3 trilyon TL civarında. BIST 100 endeksinin yılın geri kalanında da yeni zirveler görmeye devam edeceğini, hatta ekonomi ve siyaset ekseninde doğru adımlar atıldığı sürece makro risklerdeki düşüşle birlikte bu trendin gelecek yıl da süreceğini düşünüyoruz.”

 

GETİRİ ORTALAMASI YÜZDE 49

 

InvestAZ Araştırma ve Strateji Birim Müdürü Mehmet Bilal Bircan, Borsa İstanbul’da 550 şirketten 10’unun dolaylı ya da doğrudan tarımsal faaliyetlere dayalı iş kollarında olduğunu belirtti. Yılbaşından bu yana BIST 100 ve BIST Sınai endekslerinin performanslarının sırasıyla yüzde 36 ve yüzde 27 getiri sağladığını söyleyen Bircan, beklentileri şöyle anlattı: “Bu dönemde tarım ve tarıma dayalı alanda faaliyet gösteren şirketlerin getiri ortalamasının ise yüzde 49 olduğu dikkat çekiyor. Devam eden süreçte tarımsal alanların iyileştirilmesine yönelik çalışma-larla bir yandan Türkiye’nin kendi içerisinde tarımsal ürün yeterliliği desteklenirken bir yandan da ihracatın artırılmasına olumlu katkı sağlayacak.”  

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Enflasyonla mücadele hedefi ve ekonomide istikrar için hazırlanan Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi, genelgeler ve yeni düzenlemelerle bütün kamu kurumlarında uygulanacak.


Kamu harcamalarında hangi kalemlerde tasarrufun artırılacağı, nerelerde ödeneklere öncelik verileceği tek tek açıklandı. Paketin daha öncekilerden farkı ise verimlilik, güçlü izleme, kamunun tamamında uygulama esası olacak. 

 

ADEM ORHUN 

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklandı. Pakette harcamaların azaltılmasının yanı sıra verimliliğin artırılması, izleme ve denetim hedefleri de dikkat çekiyor. Bir diğer husus ise paketin hedefleri kapsamında yeni düzenlemelerin yapılacak olması. Paketin sunumu öncesinde konuşan Yılmaz, daha önce yapılmış hazırlıklara ve talimatlara dikkat çekti. Yılmaz’ın yaptığı açıklamaya göre bu paket, tek başına değil, bütüncül bir çerçevede ortaya konulan, birbirini destekler mahiyette diğer paketlerle birlikte uygulanacak. Önümüzdeki aylarda Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yaptığı hazırlıkların devreye girmesiyle toplam etkisini gösterecek. Bunlar, zamanı geldikçe açıklanacak. 

 

CUMHURBAŞKANI TALİMATI

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Nisan’daki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Orta Vadeli Program’ın (OVP) güçlendirilmesi için kamuda tasarrufun artırılmasına, yatırımlarda önceliklerin belirlenmesine ve yapısal reformların hızlandırılmasına dikkat çekmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Mayıs’taki toplantıda ise kamuda harcamaları etkileyen alanlarda tasarruf kültürünü güçlendirici adımlar atılacağını ve bu yönde gerekli talimatları verdiklerini belirtmişti. 

 

DEVAMI GELECEK

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatların hatırlatan Cevdet Yılmaz da “Bu paket, tek başına değil, bütüncül bir çerçevede ortaya koyduğumuz, birbirini destekler mahiyette diğer paketlerle birlikte anlam ifade ediyor. Önümüzdeki aylarda, çeşitli hazırlıkların devreye girmesiyle ve oluşturacağı toplam etkiyle tam olacak. Bunları sizlerle zamanı geldikçe paylaşacağız” dedi. Yılmaz, “OVP’nin enflasyonu düşürmeye yönelik politikalarının yıllık bazda belirgin sonuçlarını bu yılın ikinci yarısında görmeye başlayacağız. Gelecek yıl yüzde 20’nin altında, 2026 yılında tek haneli enflasyona ulaşmada kararlıyız. Bunu sağlarken, büyümeyi, istihdamı ve sosyal dengeleri azami oranda gözetmeye devam edeceğiz” diye konuştu. 

 

HESAP VEREBİLİRLİK

 

Bu paketin, geçmiştekilerden farklılık arz ettiğini söyleyen Yılmaz, farkı şöyle açıkladı: “Bu paketi, geçmişten çıkardığımız derslerle, bu dönem aldığımız tedbirleri daha sıkı bir izleme sistemiyle hayata geçireceğiz. Ayrıca, ‘hesap verebilirlik’ mekanizmalarını güçlendirerek, haklı bir gerekçeye dayanmayan sapmaları engellemeyi amaçlıyoruz. Bu çalışmanın hayata geçirilmesinde idari ve kanuni olarak iki ayaklı çalışma yürütülüyor. Hiçbir kuruluşumuz bundan istisna değildir. Kanun gerektirmeyen hususlardaki genelge taslağı hazırlandı, kısa süre içinde Cumhurbaşkanımızın onayına sunulacak. Kanun gerektiren konularda yürüttüğümüz hazırlıklar, TBMM’nin takdirine arz edilecek.”

 

ÖNCEKİLERDEN FARKLI

 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Tasarruf ve Verimlilik Paketi sunumunda farklara dikkat çekti. Bakan Şimşek, “Bu bizim ilk tasarruf çabamız değil, son paket de olmayacak. Dolayısıyla bu alanla ilgili olarak önümüzdeki dönemde birçok adım atacağız. Bugünkü tedbir setini, geçmişteki uygulamalardan farklı kılan üç husus var” dedi. Bakan Şimşek, paketi farklı kılan üç maddeyi şöyle açıkladı:

 

  • Birincisi, Orta Vadeli Program’ın özüne uygun olarak, kamuda verimliliği artırarak tasarrufu amaçlıyoruz.  
  • İkincisi, bu paketle birlikte çok güçlü bir izleme, denetleme, raporlama ve yaptırım modelini hayata geçiriyoruz. 
  • Üçüncüsü, tedbirler, kamunun tamamını kapsayacak şekilde uygulanacak. Yani merkezi idareler, mahalli idareler, KİT’ler, döner sermayeler, fonlar yani kamunun tamamı bu tedbir paketinin kapsamındadır.

 

DEZENFLASYON İÇİN

 

“Vergi artışı, mevcut nesilleri etkiliyor, borçlanma ise gelecek nesillerin yükümlülük altına girmesi demek” diyen Bakan Şimşek, şöyle devam etti: “Kamuda harcama kontrolü ve tasarruf üzerinden dezenflasyon sürecine destek vereceğiz. Bu, çok önemli. Yatırımların öncelikli alanlara yönlendirilmesi de verimlilik açısından, uzun vadeli büyüme açısından çok kritik bir değişken. Kamu maliyesi ve birçok alanda reform yapacağız ve bunları paylaşacağız.” 

 

Bakan Şimşek’in sunumuna göre program, şu adımlarla güçlendirilecek: 

 

  • Kamuda harcama kontrolü ve tasarruflar artırılacak.
  • Yatırımlar öncelikli alanlara yönlendirilecek.
  • Yapısal reformlar hızlandırılacak.

 

TASARRUF VE HARCAMALAR

 

Harcama tedbirlerinin 3 temel ayağı olduğunu belirten Bakan Şimşek, bunları şöyle açıkladı: 

 

  • Kamuda tasarruf 
  • Bütçe harcamalarında disiplin
  • Kamu yatırımlarında verimlilik

 

Bakan Şimşek’in sunumuna göre, kamu tasarruf alanları içindeki 8 öncelikli alan şunlar olacak: 

1. Taşıtlar

2. Binalar

3. Kamu istihdamı

4. İdari yapılanmada etkinlik

5. Yurt dışı geçici görevler

6. Enerji ve atık yönetimi

7. Haberleşme giderleri

8. Diğer cari harcamalar 

 

AVDAGİÇ: DEZENFLASYON İÇİN KATKISI OLACAK

 

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, kamuda tasarruf programının ‘üretirken verimli ve harcarken tasarruflu olmayı’ bir döneme mahsus bırakmayıp, ülke kültürüne yerleştireceğine inandıklarını belirtti. Programın, enflasyonla mücadele fedakarlığını toplumun tüm kesimlerine paylaştıracağını ifade eden Avdagiç, “Topyekun bir mücadelenin yeni bir başlangıcı olmasını ve dezenflasyon kararlılığımıza katkı sağlamasını diliyoruz. Temennimiz, bu fedakarlıkların karşılığının kısa sürede kalıcı refah olarak tüm topluma geri dönmesi” değerlendirme-sinde bulundu.

 

NEDEN MALİ DİSİPLİN?

 

  • Kalıcı fiyat istikrarını sağlamak
  • Doğal afetlere kaynak oluşturmak
  • Yeşil ve dijital dönüşüme kaynak
  • Düşük risk primine ulaşmak
  • Makul şartlarda kredi bulmak
  • Bütçe açığını azaltarak nesiller arasında adaleti sağlamak

20 Mayıs 2024 Pazartesi