Geniş Açı programına katılan Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim, yerli yazılımların kamuda kullanılması gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Zaim, “KOBİ’ler tarafından üretilen, ancak kamuda kullanılmayan yazılımlar yaygınlaşamıyor. Devletin yazılım ve siber güvenlik konusunda kapsamlı bir stratejisi olmalı. Ayrıca yazılımda niş uzmanlar yetiştirilmeli” dedi.

 

İSMAİL MÜCAHİT AYDEMİR

 

Ticaret İletişim ve Medya Merkezi (TİMM) tarafından hazırlanıp youtube üzerinden yayınlanan Geniş Açı programı, Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim’i ağırladı. Prof. Dr. Zaim, yapay zeka kavramını mühendis ve yazılımcı gözüyle analiz etti. Prof. Dr. Zaim; Türkiye’de daha çok yazılımcı yetiştirmenin, yetişmiş yazılımcıları ülkede tutmanın ve siber güvenlik alanında yerli-milli yazılımların kullanımının artırılmasının milli güvenlik meselesi olduğunu, siber güvenliğin günümüzün ve yakın geleceğin en önemli konularından biri olduğunu vurguladı. “Devletin yazılım ve siber güvenlik konusunda, eğitimden uygulamaya varan kapsamlı bir ana stratejisi ve planlaması bulunmalı” diyen Prof. Dr. Zaim, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin bu alanda gerçekleştirdiği projelerden de söz etti.

 

KONTROL EDECEK REGÜLASYON YOK

 

Yapay zekanın her geçen gün geliştirildiğini, ancak bu gelişime kanun, kural ve regülasyonların yetişemediğini ifade eden Prof. Zaim, bu düzenlemeler yapılana kadar birilerinin mağdur olmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. ABD’de ortaya atılan yapay zeka ile ilgili regülasyonlar yapılana dek geliştirmenin durdurulması önerisini değerlendiren Prof. Zaim, “Bunu yapmak mümkün değil. Teknoloji tek bir noktadan gelişmez, aynı anda yüzlerce noktada çalışmalar var. Bu kadar keskin bir rekabet ortamında, teknoloji savaşlarının bu kadar bıçak sırtı sürdüğü bir ortamda bunu yapamazsınız’’ dedi.

 

SİBER GÜVENLİK İÇİN TEŞVİK

 

Türkiye’nin her alanda yerli-milli üretim vurgusunu önemseyen bir ülke olduğuna, ancak siber güvenlik alanında kullanılan yazılımların çoğunlukla yerli olmadığına dikkat çeken Prof. Zaim, “Bu yazılımları kendimiz üretmediğimiz sürece risklere açık hale geliriz” dedi. 

 

Siber güvenlik alanındaki yazılımların üst bir bakışla, devlet stratejisi ile geliştirilmesi gerektiğine, devletin daha fazla teşvik vermesinin önemine işaret eden Prof. Dr. Zaim, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Sadece yazılımı üretmek yetmiyor, bunun kamuda kullanılması da gerekiyor. KOBİ ölçeğinde geliştirilen yazılım, kamuda kullanılmadığı sürece yaygınlaşamıyor ve diğerleri ile rekabet edemiyor. Bizim veri tabanımız yok, veri tabanı sistemleri açık kaynak olursa nispeten geliştirebilirsiniz ama yüzde 70’i Amerikan sistemine ait. Dolayısıyla buraları yerlileştirmediğimiz sürece, kendi güvenliğimizi tam anlamıyla sağlamış olamayız.”

 

NİŞ UZMAN AZ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin yazılımcı geliştirmeye ciddi önem verdiğini, pek çok kurumda bu alanda çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Prof. Dr. Zaim, kod yazmanın adeta ilkokula kadar indiğini söyledi. Eğitim konusunda büyük bir seferberlik olmasının memnuniyet verici olmasına rağmen ana strateji çerçevesinde yetişmiş elemanların etkili bir şekilde değerlendirilemediğini vurgulayan Prof. Zaim, “Çok sayıda ara katman yazılımcı yetiştiriyoruz ama niş uzman yazılımcılarımızın sayısı az. Uzmanlaşma noktasında eksiklerimiz var. Burada devletin bir strateji ile yönlendirmesi gerekiyor” dedi.

 

DEEPFAKE HENÜZ ACEMİLİK DÖNEMİNDE

 

Deepfake (derin sahte) teknolojisine değinen ve bunun çok ciddi bir tehlike olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Abdül Halim Zaim, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha korkunç olan ise deepfake henüz acemilik döneminde. Yıllar içinde gelişmeye ve öğrenmeye devam edecek. Öğrendikçe de deepfake ile üretilen görsel ve videoların gerçeklerinden ayırt edilmesi daha zor hale gelecek. Bunu regülasyonlarla da düzenlemeniz gerçekten zor. Bunu ayırt edecek bir yazılım geliştirmeniz de zor. Eğer standart bir pattern ile üretilebilirse, belki yazılım geliştirebilirsiniz. Öte yandan, yazılımlar bunu yakalasa bile yalan haber milyonlara ulaşmış olacak. 

Bu tür durumlarda da genellikle sonradan ortaya çıkan doğrular bu kadar hızlı yayılmaz. Sanırım burada gerçek kişilerin beyanına inanmaktan başka bir çare kalmayacak gibi görünüyor.”

 

DERİN ÖĞRENME GELİŞTİRİLMELİ

 

Derin öğrenme kavramının öne çıktığını ve çeşitli sahalara dokunmaya başladığını ifade eden Prof. Zaim, özellikle finans alanında çok yoğun kullanılmaya başlandığını söyledi. Robot teknolojisi olan İHA, SİHA gibi araçlarda da derin öğrenme kullanıldığının altını çizen Prof. Dr. Zaim, “Bunun geliştirilmesi lazım. Örneğin, enkaz altını görüntüleyebilen, haberleşme sağlayan cihazlar konusunda çok büyük ihtiyaç var. Denizaltında çalışan ve anlık görüntü iletebilen cihazlarla ilgili çalışmalar yoğun olarak geliştirilmeye çalışılıyor” dedi. 

 

YAPAY ZEKADA KİŞİ MAHREMİYETİ

 

Yapay zekanın günlük hayatta pek çok alanda karşımıza çıktığını, ancak ChatGPT’nin hızla popüler hale geldiğini belirten Prof. Dr. Zaim, şunları söyledi: “Bu çok güzel bir teknoloji ama niye kullandığınız, nasıl kullandığınız ve kullanırken referans verip vermediğiniz önemli. ChatGPT, yurt dışında makalelere ikinci yazar olarak eklenir hale geldi. Bana kalırsa kişi mahremiyeti konusunda problem görünmüyor. Çünkü ChatGPT herkese açık olan verileri derleyerek genel bir veri ortaya koyuyor. Ama bunu yaparken verilerinden yararlandığı insanlardan izin almıyor tabii. Kişi mahremiyeti problemi burada devreye giriyor. İşte bu çözüldüğünde işin rengi değişecektir. Onu, sorduğunuz sorular ile hem öğretiyor hem de yönlendiriyorsunuz.” 

29 Mayıs 2023 Pazartesi

Çanakkale savaşlarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Gelibolu Yarımadası'nda geçirdiği 289 gün boyunca konakladığı, karargah kurduğu, harbe katıldığı yerler tespit edilerek oluşturulan 17 kilometrelik "Mustafa Kemal Yolu" açıldı.


 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale savaşları sırasında izlediği güzergahı konu alan "Mustafa Kemal Yolu" projesi, tarihi Gelibolu Yarımadası ziyaretçilerine farklı bir rota imkanı sunuyor.

 

Atatürk'ün Çanakkale muharebelerindeki rolünün anlatılması, savaş anlatımlarının kapalı alanlardan çıkarılıp savaşın yaşandığı alanlara yönlendirilmesi, bu alanların hikayelerinin ziyaretçilere çeşitlendirilerek sunulması amacıyla hayata geçirilen 17 kilometrelik Mustafa Kemal Yolu tamamlandı.

 

Yaklaşık 3 yıl süren proje kapsamında Mustafa Kemal Atatürk'ün Bigalı köyündeki yürüyüş rotasının başlangıç noktasında yer alan yel değirmeninin restorasyonu ve çevre düzenlemesi yapıldı. Buradan hareketle hazırlanan 17 kilometrelik güzergahı gezen ziyaretçilerin Çanakkale ruhunu daha iyi anlaması hedefleniyor.

 

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale'ye savaşmak için gelip ayrıldığı güne kadar 289 gün boyunca konakladığı, karargah kurduğu, harbe katıldığı yerleri özel çalışmayla tespit ettiklerini söyledi.

 

Ziyaretçilerin güzergahta yürüyerek bu toprakların nasıl geçilmez yapıldığını, Çanakkale ruhunun hangi topraklarda, nerede doğduğunu ve bu toprakların nasıl vatan yapıldığını çok daha iyi anlama imkanı bulduğunu dile getiren Kaşdemir, şunları kaydetti: "Mustafa Kemal Yolu Bigalı köyündeki yel değirmeninden başlıyor. Zaten Mustafa Kemal Atatürk savaştan sonra hatıralarını naklederken o Anzak çıkarmasına karşı 57. Alay'la beraber harekete geçtiği yeri tarif ederken 'Bigalı köyünün hemen yakınında yel değirmeninin etrafında badem ağacının olduğu yerde konuşlanmış ve bekliyorduk. Askerlerimle beraber orada karargah kurmuştuk' diye tarif eder. Biz de Tarihi Alan Başkanlığı olarak çalışmalarımıza başladığımızda yel değirmeninin olduğu yerdeki temelleri, taşları fark ettik ve hemen orayı kamulaştırarak orada tarihsel gerçeklikte olduğu gibi yel değirmenini inşa ettik. Hemen yakınında da o badem ağacını görüyoruz."

 

"3 YIL BOYUNCA ÇOK ÖZEL TARİHÇİLERLE ÇALIŞTIK"

 

Kaşdemir, projenin ziyaretçileri zaman tünelinde yolculuğa çıkardığını vurgulayarak, "Biz tarihi gerçekliklere birebir bağlı kalarak o duyguyu, o gerçeklikleri hep beraber yaşıyoruz ve yaşatıyoruz. Şu an Mustafa Kemal Yolu güzergahı tamamlanmış durumda. İsteyen her ziyaretçimiz bu yolu yürüyebilir. İsteyen araçla gidebilir, isteyen yürüyerek gidebilir. Yaklaşık 17 kilometrelik bir güzergah bu. Gerçekten savaşın en yoğun yaşandığı yerlerin içerisinden geçen, betonun, mermerin, demirin kullanılmadığı, tamamen doğal ortamın hakim olduğu, ahşaptan ve topraktan oluşan bu güzergah gelen ziyaretçiyi Çanakkale ruhunu daha iyi hissettirme imkanına kavuşturmuş oluyor." ifadesini kullandı.

 

Yolu kullanan ziyaretçilerin savaştan kalma şarapnel parçalarına, mermilere tanıklık edebildiğini dile getiren Kaşdemir, sözlerini şöyle tamamladı: "Yani tabiri caizse tarihi süreç içerisinde bir yolculuk yapma imkanına sahip oluyorlar. Çanakkale dünyanın en iyi korunmuş savaş alanı ve en büyük açık hava müzesidir. 3 yıl boyunca çok özel tarihçilerle çalıştık. Kılı kırk yardık ve çok ihtimamlı davrandık. 3 yılın sonunda proje bitti ve bu yıl da hizmete açmış olduk. Tarihi Alan Başkanlığı olarak bu konuya çok önem verdik. Çünkü burası Kurtuluş Savaşı'na giden yolun başlangıcı ve Cumhuriyet'in de temellerinin atıldığı yerdir. Tabii ki Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün de tarih sahnesine çıkıp Türk milletinin kalbindeki yerini aldığı yerlerden bir tanesidir. Çanakkale bizim ortak değerimiz ve çok müstesna topraklardır. Bu topraklarda Türk milleti yeniden doğmuş ve tarihin seyrini, yönünü değiştirmiş, dünyaya altın sayfalarla 'Çanakkale geçilmez' duygusunu bir kez daha yerleştirmiştir. Bu toprakların bizim olduğu bir kez daha dünyaya ilan edilmiş ama bedeli çok ağır olmuştur. Dolayısıyla bu topraklar bizim için çok müstesna yerlerdir."

24 Nisan 2024 Çarşamba

Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak ve Cumhuriyete giden yolda önemli adımlar atılmasını sağlayacak Büyük Millet Meclisi, 104 yıl önce açıldı.


 

Düşman işgali altındaki Anadolu ve Rumeli topraklarında, Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak ve Cumhuriyete giden yolda önemli adımlar atılmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 104 yıl önce 23 Nisan'da açıldı. TBMM’nin açılışı, kurtuluş mücadelesinin en önemli safhalarından birisi oldu.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasının ardından, Mondros Mütarekesi'ne rağmen ülkenin işgal edilmeye başlanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı.

 

Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar, ''ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağı''nı ortaya koydu.

 

1919 sonbaharında yapılan seçimlerden sonra Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920'de, 168 üyesinden 162'sinin katılımıyla toplandı. Mustafa Kemal, Erzurum mebusu seçilmişti ancak o Ankara'da kaldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yanlısı milletvekillerinin çoğunlukta olduğu bu Meclis, 28 Ocak 1920'de yaptığı gizli oturumda Misakımilli'yi kabul etti.

 

İstanbul'un 16 Mart'ta işgali ve Milli Mücadele yanlılarının tutuklanmaya başlamaları üzerine milletvekilleri ve aydınlar, Ankara'ya kaçmaya başladı.

 

Mebusan Meclisi de 18 Mart'ta son kez toplanarak, Meclisin süresiz olarak tatil edilmesini kararlaştırdı.

 

Mustafa Kemal, 19 Mart 1920'de yayımladığı genelgeyle ''Ankara'da olağanüstü yetkili bir Meclis''in toplanacağını duyurdu.

 

Genelgede, ''Ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak üzere ulusça olağanüstü yetki verilecek bir Meclisin Ankara'da toplantıya çağrılması ve dağıtılmış olan mebuslardan Ankara'ya gelebileceklerin de bu Meclise katılmaları'' istendi.

 

Bu amaçla yapılacak seçimle belirlenen milletvekilleri ile dağıtılan Osmanlı Mebusan Meclisinden kaçarak Ankara'ya gelebilenlerden 84'ü, ilk Mecliste yer aldı. Mustafa Kemal, 22 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle ''bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek kat''ın bu Meclis olacağını kaydetti.

 

23 Nisan 1920'de, Hacıbayram Camisi'nde cuma namazı kılınıp, kurbanlar kesildikten sonra ilk TBMM, İttihat ve Terakki Kulübü olarak yapılan binada açıldı. Cumhuriyete giden yolda büyük adımlar atılmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 yıl önce 23 Nisan'da açılması, Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluş mücadelesinin en önemli safhalarından birisi oldu.

 

MİLLİ İRADE

 

TBMM, açıldığından bu yana milli iradenin yansımasının simgesi oldu. TBMM'nin ilk Başkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1920 tarihinde Meclisin 4. toplantı yılının açılışında da bunun önemine dikkati çekti.

 

Atatürk'ün sözleri tutanaklara şöyle yansıdı: "Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.''

23 Nisan 2024 Salı