Türk geleneksel sanatının ayrıntılarda saklı mesajlar olduğunu söylüyor ‘Geleneğin İzinde Bir Demet Zarafet’ sergisinin küratörü Ayşegül Demirli. “Zarafet ve gelenek kelimesi birbirini o kadar güzel tamamlıyor ki. Türk geleneksel sanatlarında gönlünüze dokunacak her neyse onu incecik detaylarda bulabiliyorsunuz” diyor Demirli. İstanbul Üniversitesi Türk İslam Sanatları Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Süleyman Berk ve 12 öğrencisinin eserlerinden oluşan sergide, her bir tablonun ayrı hikayesi var. Serginin küratörü ebru sanatçısı Ayşegül Demirli, İstanbul Ticaret’in sorularını yanıtladı.
Resim yazısı
SANATLARI TAÇLANIYOR
Gelenek zarafetle mi kaim? Geleneği tarif et derseniz, ona en yakışan kelimenin zarafet olduğunu söyleyebilirim. Minyatürden ebruya, çiniden tezhibe, hatta kadar tüm geleneksel sanatlarımızda inceliği çok net gözlemlemek mümkün. Her bir ayrıntısı ince ince düşünülmüş, acelesiz ve telaşsız bir zarafetten bahsedebiliriz. Sergi çok sanatçılı karma bir sergi, bize ne söylüyor?
Evet, burada her biri alanında uzman 12 ayrı sanatçının ve çok değerli hocamızın eserlerini görmek mümkün. Aslında bu sanatları halihazırda icra eden ve ustalaşmış sanatçılar aldıkları akademik eğitimle sanatlarını taçlandırarak bu sergide yer almış oldular. Akademik eğitim pratikle birlikte sanatı daha anlamlı hale getiriyor diyebiliriz.
SÜREKLİ İLGİ
12 farklı eser, 12 farklı ruh… Sanatçı eserlerini mesaj kaygısıyla mı yapar?
Bu sergide her bir eserde farklı bir gönülle hemhal oluyorsunuz. Gerçekten kalbi ile eserleri izleyenler bunu anlayabiliyor. Mesaj kaygısı değil belki ancak, sanatçı ruhundan taşanları eserlerine yansıtıyor. Bu da hazır olan gönüllerde mayalanıyor.
Her bir sanatçı alanında icazetli dedik, icazetin belli bir vakti saati yok değil mi?
Geleneksel sanatlarda icazet belirsizdir. Yani onu etkileyen o kadar farklı parametreler var ki, şu kadar yıl şu alanda eğitim alınca icazet sahibi olunacak denemez. Herkesin süreci kendine özgüdür. Sanatla ne kadar uyum sağlarsanız o size o kadar ilerlemeniz için izin verir. Kimi daha uzun yıllar kimi nispeten daha kısa bir zamanda icazetini alabilir. Ki, geleneksel sanatlarda ustasız icazet olmaz.
Bir insan kendi kendini yetiştiremez mi?
Yetiştirir elbette ama bir eksikle… O eksik hocasından alacağı teknik değil; hocasından alacağı üslup, adap, ruh, terbiye metodudur. Bu yüzden üstatlardan el almanın geleneksel sanatın büyüsü olduğunu düşünüyorum.
NAZ YAPAN SANAT
Eserleri izlerken, verilen emeği de izliyor insan sanki…
Tabii, bu bir emek yolculuğu aslında. Bir de icra edilen sanatla kişisel bir yolculuğu var tüm sanatçılarımızın. Ne kadar iyi olsanız da beraber vakit geçirdiğiniz sanat size naz yapabiliyor. Örneğin, ara verdiğiniz zaman tutturduğunuz ölçüyü kaybedebiliyorsunuz. Başına oturduğunuzda bir saat sonra tam bağı kurabiliyorsunuz. O bir saat, sanki sanatı ikna etme süreci olarak geçiyor. Bir saati aştıktan sonra yakaladığınız o uyumla çok hızlı yol alabilirsiniz.
Ebru özelinde bu uyumu açıklayabilir misiniz?
Burada ebru sanatına dair de çok fazla eser var. Ebru, çok kolay gibi görünen ama onunla meşgul olan herkesin verdiği bilgiye göre göründüğü kadar kolay olmayan bir sanat. Ben sekiz seneden sonra icazet makamına geldim. Suyun kıvamı, boyanın yoğunluğu, her şey etkiliyor. Ebrudan başka tezhip, çini gibi alanlarda da çalışıyorum, ancak ebrunun aradığı uyumu hiçbir sanatta göremedim. Ruh halinizden çok etkilenir, havadan dahi etkilenir. Bazen her şeyin tam olduğunu düşünürsünüz, tekne istemezse istediğiniz sonuca ulaşamazsınız. Bu nedenle tekne hazırsa tüm diğer işlerimi iptal ederim.