Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

Son günlerde her an farklı olaylarla karşı karşıya kalıveriyoruz. Bir yandan Rusya ile İdlib’de birlikte hareket etmek, bir yandan ABD Konsolosluğu’nda FETÖ ilişkili kişilerin tutuklanması ve akabinde vize krizi. Bunun yanında doların değişim aracı olmaktan çıkarılmasına yönelik İran ve Rusya ile yapılan anlaşmalar. İşte en önemli gelişme de bu.

ABD, karşılıksız dolar basarak, dünyaya verip istediğini alabiliyor. Global ekonomi büyüdükçe veya dolara talep arttıkça işi de kolaylaşıyor. Çünkü az dolar verip fazla mal alabiliyor. İşin diğer yüzü, dolarlarla istediği ülkelere baskı kurabiliyor. Kısacası konvertibl dolar, ABD’nin olmazsa olmazı.

İran’la yerel para ile ticaret yapılmasında anlaşılması, bölgede Fed’in etkinliğini bitirecek. Bu anlaşmalar ABD için büyük tehlike.

Daha önce bol bol basılıp dağıtılan ve adına Eurodolar denilen paralar, konvertibilite denilen özelliğini kaybetmeye başlarsa hem dolar değer kaybeder hem de ABD hiper enflasyon sürecine girerek ekonomisi dümdüz olur. Yani ekonomi falan kalmaz.

O yüzden de kurların seviyesi ve hareketliliği ekonomiler açısından son derece önemli. Ya enflasyon alırsınız, krize girersiniz ya da refaha kavuşursunuz.

Her dalgalanma o para için güvenilir olma özelliğini zedeler. O zaman kabul görmez. İşte bu nedenledir ki bütün paralar dolar karşısında ciddi dalgalanmalar yaşar. Örneğin Japon yeni, uzun süre değersiz tutularak Japonya ciddi ihracat yapabilir hale getirilmiş, daha sonra da uzun süre değerli tutularak da ekonominin krize girmesine yol açılmıştı.

Başka bir örnek Kırım ve Ukrayna’daki askeri operasyonları nedeniyle Rus ekonomisinin krize sokulması için Ruble’nin dolar karşısında ciddi değer kaybettirilmesi.

Kısacası dolar değişim aracı olma özelliğinden baskı aracı, şantaj malzemesi olma durumuna geldi. O yüzden Çin, Rusya, Türkiye, İran gibi ülkeler, doların ekonomilerinde olumsuz etki yaratmasını engelleyici tedbirler almaya başladı. Bir ara kur savaşları denilen dalgalanmalarda birçok ülke merkez bankalarının açıklamaları adeta savaş ilanı gibiydi.

Bu hareketlilikten Türk Lirası da nasibini aldı. Kısa sürede 3.40’lardan 3.57’lere, akabinde 3.81’lere yükseliverdi.

Böyle bir ortamda piyasa önünü göremediğinden ürününü fiyatlayamıyor. Bunun yanında maliyetlerde de ciddi oynaklıklar oluyor. İthalat ödemesini 3.81 seviyelerinden yapan şirketler şimdi bu maliyetlerle ne yapacak? İster istemez ürünü zamlı satacağından enflasyona neden olacak.

Her kur yükselişi, düşürülmesi çok zor bir enflasyonun anında içeri girmesi anlamına geliyor. Kaldı ki, bu oynaklıklar piyasanın frene basmasına neden olduğundan durgunluğa da sebep oluyor.

Bu durumda TCMB’nin bu etkilere karşı reel sektörü koruyacak enstrümanlar geliştirmesi ve daha proaktif davranması şart.

17 Ekim 2017 Salı