Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

1980 yılında askerler darbe yaptığında, parti liderlerini evlerinden almak üzere bir askeri görevlinin yanında liderlere yakın isimleri de dahil eder. İrfan Özaydınlı’yı Ecevit için, Nahit Menteşe’yi Demirel için ve Recai Kutan’ı da Erbakan için alırlar. Eve geldiklerinde liderlere durumu izah etmeye liderlerin yakın adamları olan bu kişiler gönderilir. Ve asker liderleri teslim alır.

Bunları Kenan Evren ve darbecileri aklamaya yönelik olarak anlatmıyoruz. Darbenin bile bir kültürü olduğunu ifade etmek için söylüyoruz. Şimdi de geçen hafta millet olarak yaşadıklarımıza bakalım. Yaşadıklarımız darbe literatürüne / kültürüne hiç mi hiç uymayan şekilde cereyan etti. Ve şükür kibaşarısız kılınan bir ‘kalkışma’ olarak tarihe geçti. Neredeyse hiçbir darbede görülmeyen bir gözü dönmüşlük ve vahşete şahit olduk. Ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı katledilmek üzere hedef alındı. TBMM bombalandı, masum ve silahsız insanların üzerine acımasızca ateş edildi. Devletin diğer güvenlik birimleri üzerine görülmemiş bir vahşetle saldırıldı. Ordunun komuta kademesi içerisinde her türlü sinsilik ve vahşet uygulandı. Ama şükürler olsun ki, kurdukları oyun, büyük oyun kurucu tarafından bozuldu ve millet, iktidarını karşı bir darbe ile sağlamlaştırdı. Millet devletin güvenlik güçleriyle ve özellikle emniyet güçleri ile büyük bir dayanışma göstererek başarılı bir netice aldı.

Ne Türk tarihinde ne de Cumhuriyet tarihindeki darbe veya girişimleri ile benzer olmayan bu darbeyi ve haşhaşi örgütü konuşmanın sonu yok. Fakat tarihe not düşmek niyetiyle, acı ama darbenin kazanımları ve öğrettiklerine dair olanları belirtmemizde yarar var.

a) Öncelikle 80 yılında olan Kenan Evren cuntasının darbesini ve daha sonrasında post modern darbe diye nitelenen 28 Şubat’ı yaşamayan jenerasyon darbenin kendisiyle bizatihi tanışmış oldu. Bugün yaklaşık 20-25 yaş grubu ve daha küçük yaştakiler tıpkı koalisyon kavramı ile geçen hükümet döneminde tanıştıkları gibi darbe ile yüz yüze geldiler. Bildiğimiz; yaşanmışlığın her zaman için en iyi öğretici olduğudur.

b) Halk, cumhuriyet dönemi darbeleri açısından ilk defa karşı bir darbe ile kazanan tarafta yer aldı. Bir lider mesajıyla acımasız bir korkunun oluşturulduğu bir ortamda deli cesaretiyle meydanlara çıktı. Büyük zayiatlar verdi, tanklara, uçaklara ve kan kusan silahlara karşı kendini siper etti. Baba oğul birlikte feda oldular. Öyle ki, İstanbul ve Ankara’da ilk geceye dair herkesin darbe günlüğü oldu. İnanılmaz cesaretle ve yaşanmışlıklar üzerinden ailecek katılım ve deneyim oldu.
Herkesin torunlarına anlatacağı hatıraları oldu.

c) Karşı darbenin ilginç ve spontan olarak stratejisi gelişti. Adeta maneviyat burada bir düzen inşa etti. Durumdan vazife çıkaran halkımız meydanlarda çok kısa sürede ülkenin sosyolojik bütünlüğünü ortaya koydu. Karşı darbe stratejisini yaşayarak geliştirdi. Duyarlı bir vatandaşın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u arayarak camilerde ‘selâ’ okutulmasının çok yararlı olacağını söylemesi ve ardından Diyanet İşleri Başkanımıza verilen talimatla İstanbul’dan başlayarak tüm ülkeye yayılan sabahlara kadar okunan selâlar halkın direncini canlı tuttu.

d)Karşı darbeyi başlatan halk, Cumhurbaşkanının ötesinde bir lider olarak gördüğü Recep Tayyip Erdoğan’ın zor şartlarda yaptığı çağrısı üzerine korkusuzca meydanlara indi ve canı pahasına darbecilerle mücadele etti. Bununla birlikte Türksat gibi birtakım stratejik kuruluşlardaki görevliler kendini feda ederek adeta darbeyi başarısız kıldılar. Eğer bu saldırı başarılı olsa idi bütün TV kanalları karartılacak ve Reis’in sesi duyulmayacaktı. Duyulmayınca halk sokağa çıkamayacaktı.

e) Tecrübeli olan orta kuşak ve darbe ile yeni tanışan genç kuşak birlikte hareket ederek bu tecrübeyi ciddi bir kazanıma dönüştürdü. Bir anlamda başarıyı getiren ana unsur oldu. Zira darbe gecesi meydana inen herkesin inanılmaz çeşitlilikte darbe gecesi günlüğü oldu. Yaşanmışlıklar üzerinden anlatılanlar darbecilerin niyetlerini olanca açıklığı ile ortaya koymuştu.

f) Şimdi bu yaşadığımız ve Cumhuriyet döneminde bir benzeri yaşanmayan bu darbe ve karşı darbe olarak niteleyebileceğimiz kalkışmanın ve verilen mücadelenin unutulmamasını sağlayacak önerilerimizin olması gerekir. Öncelikle İstanbul ve Ankara’da yaşanan, emniyet güçleri ile halkın destansı mücadelesini ve dayanışmasını unutturmayacak sanat eseri iki anıtın yapılması gerekir.

25 Temmuz 2016 Pazartesi