tatil-sepeti

Varlık Yönetim Şirketleri Sektör Temsil Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı, sektörün 2023 sonunda 16 milyar 730 milyon liralık aktif büyüklüğe ulaştığını söyledi.


 

Varlık Yönetim Şirketleri Sektör Temsil Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı, sektörün 2023 sonunda 16 milyar 730 milyon liralık aktif büyüklüğe ulaştığını, öz kaynaklarının 9 milyar lira civarında olduğunu belirterek, "Şubatta tasfiye olacak alacak tutarı, toplam kredilerin yüzde 1,8 ile 250 milyar lira seviyesinde ve mali kurumlarımız bu oranı rahatlıkla karşılayabilecek güçte." dedi.

 

Varlık Yönetim Şirketleri Sektör Temsil Kurulu Başkanı Ballı, varlık yönetim şirketlerinin, 2001 krizi sonucu finans sistemi içindeki tahsili gecikmiş alacaklara (TGA) çare olarak düşünüldüğünü ve ilk olarak 2004-2005 yıllarında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki TGA'ları satın aldığını söyledi.

 

Varlık yönetim şirketlerinin tahsil imkanı sınırlı, tahsili şüpheli ve zarar niteliğindeki kredileri devir alarak faaliyet gösterdiğini belirten Ballı, bankalara donuk alacakların yanı sıra canlı alacakları da devretme imkanı verildiğini hatırlattı.

 

Ballı, bankalarla varlık yönetim şirketleri arasındaki devir sürecinin ihale yöntemiyle yapıldığını, bu işlemin yönetmelikle belirlenen kurallar çerçevesinde yürütüldüğünü dile getirerek, şu bilgileri verdi: "Varlık yönetimi sektöründe yaygın olan iş modeli, TGA portföylerine yatırım ve bu portföylerden tahsilat olmak üzere iki ana evreden oluşuyor. Birinci evre kaynak kuruluşlar tarafından satışa sunulan TGA portföyleri için teklif edilecek bedeli belirlemek üzere değerleme yapılarak satın almanın gerçekleştirildiği yatırım aşaması, ikinci evre ise satın alınan portföylerdeki alacakların çözümlendiği tahsilat aşamasıdır."

 

Ballı, varlık yönetim şirketlerinin kurulmasıyla uzlaşmaya dayalı tahsilat yöntemlerinin ön plana çıktığını vurguladı.

 

Bu süreçle hem borçluların hem de kaynak kuruluşların özel koşullarını dikkate alacak muhataplar bulduklarını ifade eden Ballı, "Bu, her iki taraf için de artıları olan bir sistem. Şöyle düşünün, borcunuz var ve ödemekte zorluk yaşıyorsunuz. Varlık yönetim şirketleriyle ödeyebileceğiniz tutarı ve ödeme koşullarını elde edebilmiş oluyorsunuz. Varlık yönetim şirketlerinin gelir elde etmesi, yapacakları tahsilata bağlıdır ve tahsilat süresinin uzaması maliyetleri artıracağı için borçluya özel esnek ödeme planı hazırlamak suretiyle çözüm odaklı bir yol izlemek en doğru yaklaşımdır. Şirketler, müşterilerinin maddi olanaklarını da göz önünde bulundurarak, en makul ödeme planını sunup borcu çözüme ulaştırmayı hedeflemektedir." diye konuştu.

 

Ali Emre Ballı, varlık yönetim şirketlerinin kuruluşunu teşvik etme ve işlerinin devamlılığını sağlama amacıyla bazı vergi ve ödemelerden muaf tutulduklarını, bu durumun ise borçlulara ödeme avantajı sunduğuna dikkati çekti.

 

"TGA'LARI BİLANÇODAN ÇIKARAN BANKALAR DAHA SAĞLIKLI AKTİF YAPISINA SAHİP OLUYOR"

 

Varlık Yönetim Şirketleri Sektör Başkanı Ballı, TGA'ların banka ve banka dışı mali kurumların rasyolarını ve performanslarını olumsuz etkilediğini söyledi.

 

Sorunlu kredi yönetiminin özel bir uzmanlık gerektirdiğine işaret eden Ballı, şöyle devam etti: "Bankalarımız özel uzmanlık gerektiren bu alan yerine asli konuları olan bankacılık faaliyetlerine odaklandıklarında verimlilikleri artıyor. Tahsili gecikmiş alacakların yönetimi için ayırmak zorunda kalacakları personel, sistem altyapısı, süreç yönetimi, şikayet yönetimi ve bütçe gibi maliyet kalemlerinden tasarruf sağlamanın yanında bu kredilerin satışı ile ciddi bir kaynak girişi sağlamış oluyorlar. TGA'ları bilançodan çıkaran bankalar, daha sağlıklı aktif yapıya sahip olarak, ilave kredi verme kapasitelerini artırıyor, sermaye yeterlilik rasyolarını yükseltiyor, fonlama maliyetlerini de düşürme imkanına kavuşuyor. Sonuçta da yatırımcılar ve analistler tarafından daha olumlu değerlendirmelerle karşılaşıyorlar. Diğer taraftan TGA'ların yine finansal sistem içerisinde ve regüle kurumlar tarafından güven içerisinde çözüme kavuşturulmasıyla müşteri memnuniyeti de sağlanmış oluyor."

 

"2023'TE 14 MİLYAR LİRALIK TAHSİLİ GECİKMİŞ ALACAK DEVİR ALINDI"

 

Ballı, sektörün 2023 sonunda 16 milyar 730 milyon liralık aktif büyüklüğe ulaştığını ve öz kaynaklarının 9 milyar lira civarında olduğunu söyledi.

 

Devraldıkları tahsili gecikmiş alacaklar hakkında da bilgi veren Ballı, 2021'de 5,7 milyar, 2022'de 12 milyar, 2023'te ise 14 milyar liralık anapara tutarlı TGA'nın satın alındığını ifade etti.

 

Son 3 yıllık rakamları değerlendiren Ballı, şunları kaydetti: "Her yıl artan kredi genişlemesine paralel olarak tahsili gecikmiş alacak portföyünde de bir artış trendi görüyoruz. Burada asıl dikkat çekmek istediğimiz konu; ihale bedellerindeki artış. Önceki yıllarda yüzde 15-20 bandındaki ihale bedellerinin, geçen yıl yüzde 50 oranlarına kadar yükselmiş olmasından endişe duyuyoruz. Maliyetlerdeki bu artışı, borçlularımıza sunacağımız alternatif tekliflerin önündeki en büyük engel olarak görüyoruz. Enflasyonist dönemlerde borç ödeme performansının artmasıyla sunduğumuz teklif ve taksitlendirme imkanlarını değerlendiren pek çok borçlumuz sorununu çözüme kavuşturdu. Bunun devamlılığı maliyetlerin makul seviyelerde bulunmasına bağlı."

 

"2. ÇEYREKTE TAKİP ORANLARININ YÜKSELECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ"

 

Ballı, banka ve banka dışı mali kuruluşların verdiği kredi hacminin şubatta 13 trilyon 260 milyar liraya ulaştığını belirtti.

 

Aynı dönemde tasfiye olacak alacak tutarının yüzde 1,8 ile 250 milyar lira seviyesinde bulunduğunu ve mali kurumların bu oranları rahatlıkla karşılayabilecek güçte olduğunu dile getiren Ballı, "Yılın 2. çeyreğinde ekonomimizdeki yavaşlama ve sıkılaşmaya paralel olarak takip oranlarının da biraz yükselebileceğini düşünüyoruz. Bireysel krediler ve kredi kartlarının yanı sıra inşaat, toptan ve perakende sektörünü yakından takip ediyoruz." diye konuştu.

 

Ballı, yaptıkları işin sosyal boyutunu da göz önünde bulundurduklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı: "Ülkemizde 6 Şubat'ta yaşanan elim deprem felaketi sonrası sektörümüzün bölge ve bölge halkına yönelik ciddi yardımları oldu. Zor zamanlar için güzel bir birliktelik örneği gösterdik. Bugün hala daha, portföyümüzün yaklaşık yüzde 18'ini oluşturan bu bölgeye yönelik yardımlarımız ve desteklerimiz devam etmektedir."

15 Mayıs 2024 Çarşamba

Türkiye’nin yüksek teknoloji yatırımları için küresel cazibe merkezleri arasında yerini almasını sağlayacak HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı kapsamında 8 alandaki 30’un üzerinde öncelikli yatırım, 30 milyar dolarlık programla teşvik edilecek.


Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen "HIT-30 Yüksek Teknoloji Teşvik Programı" Tanıtım Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlarken, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İmalatla istihdamla ihracatla ticaretle ileri teknoloji alanındaki yatırımlarıyla Türkiye ekonomisine katkı veren, katma değer üreten sanayicilere ve girişimcilere teşekkür eden Erdoğan, çeşitli sektörlerde başarı hikayesi yazanlara ödüllerinin verildiğini anımsattı.

 

TEKNOLOJİ EKOSİSTEMİ

 

Erdoğan, savunma sanayisinden otomotive, havacılıktan insansız sistemlere, kimyadan güneş enerjisi hücrelerine kadar oldukça geniş bir yelpazede kendi sektörlerinin lideri olan şirketlere teşekkür ettiğini aktararak, Türkiye'de teknoloji ekosistemi zenginliğinin en güzel göstergesi olan firmaları tebrik etti.


Erdoğan, onların yanında olmayı sürdüreceklerini dile getirerek, "Yeter ki siz çalışın, üretin, istihdam sağlayın. Yeter ki siz Türkiye'nin üretim kapasitesine güç katın. Allah'ın izniyle bizi sizlerden hiçbir zaman kimse ayıramayacaktır. Sermaye düşmanlığı, yatırım karşıtlığı yapanlara da asla fırsat vermeyiz." diye konuştu. Erdoğan, düzenlenen toplantının bu iradenin, samimiyetin ve ileri teknolojiye atfedilen önemin sembolü olduğunu vurgulayarak, programın hazırlanmasına katkı sunanları kutladı.

 

STRATEJİK BİR HAMLE

 

"Özellikle dünyamızın içinden geçtiği büyük dönüşüm sürecinde geleceği öngörerek atılan bu adımlar Türkiye'nin hedefleri açısından çok önemlidir" ifadelerini kullanan Erdoğan, programın doğru zamanda yapılmış fevkalade stratejik bir hamle olduğuna inandığını söyledi. Erdoğan, bir gerçeği öncelikle vurgulamak istediğini dile getirerek, şöyle devam etti: "İkinci Dünya Savaşı'nın galiplerinin ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik çıkarlarını korumak amacıyla kurulan mevcut küresel sistem artık miadını doldurmaya başlamıştır. Sistemin sorunlara çözüm üretme kabiliyetini yitirdiğinin işaretlerini uzun zamandır zaten görmekteyiz. 


Sadece yakın geçmişte yaşanan krizlere bakmak bile sistemin iflas bayrağını çoktan çektiğini göstermeye yeterlidir. Mesela Suriye'deki ihtilaf tam 13 yıldır sürüyor, Ukrayna'daki savaş 2,5 yıldır aralıksız devam ediyor. Yemen henüz istikrara kavuşmadan maalesef Sudan karıştı. Gazze'de 16 bini masum çocuk, 40 bin sivil hayattan koptu, soykırımın önüne yaklaşık 10 aydır geçilemedi. İşte herhalde Amerika'nın kongresinde soykırımcı bir katilin nasıl alkışlandığını tüm dünya izledi, gördük. Kim alkışlanır? İnsanlığa hizmeti olan alkışlanır. 40 bine yakın çocuk, kadın, yaşlı, bu insanları katledenleri düşünün Temsilciler Meclisi alkışlıyor. Öbür taraftan Temsilciler Meclisinin dışında da onlara karşı tam aksi bir tavır ortaya konuldu. Bu dünyanın nereye gittiğini gösteriyor."

 

30 MİLYAR DOLARLIK KAYNAK

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Teknoloji alanlarında kalkınma yolculuğumuza büyük katkı sağlayacak en az 20 milyar dolarlık özel sektör yatırımını ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz." dedi. Erdoğan, "HIT-30 Programı'yla vergi teşvikleri ve hibe desteklerinden oluşan toplam 30 milyar dolarlık kaynağı yüksek teknoloji yatırımlarına yönlendireceğiz. Güneş enerjisinde 15 gigavatlık bir kapasitenin tesisine yönelik hücre yatırımlarına megawatt başına 8 bin dolara kadar hibe desteği vereceğiz. Rüzgar enerjisinde kritik bileşenlerin ve deniz üstü türbinlerin imalatını desteklemeyi ve yerli bir rüzgar enerjisi markayı inşa etmeyi hedefliyoruz." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AR-GE faaliyetleri bakımından dünyanın en büyük ilk bin firmasının ülkemizde kuracağı yeni merkezlerin personel giderinin yarısını 5 yıl karşılayacağız." dedi.

 

UYGULAMA SANAYİ BAKANLIĞI’NDA

 

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, etkinlikteki konuşmasına, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli üretimde Türkiye'yi devler ligine taşıyacak HIT-30 Programı'nın Türkiye için hayırlı olması temennisiyle başladı. Kacır, 22 yılda gerçekleştirilen demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla sanayi ve teknolojide Türkiye'nin çağ atladığına işaret ederek, sanayide çalışan sayısının 3 milyon 900 binden 6 milyon 700 bine çıktığını, sayıları 191'den 361'e yükselen Organize Sanayi Bölgeleri ve kurulan 43 Endüstri Bölgesi'nin Türkiye'nin üretim üsleri haline geldiğini bildirdi.

 

22 YILDAKİ YATIRIMLAR

 

Sanayi sektörlerinde üretim ve ihracat rekorları kırıldığını anımsatan Kacır, şunları kaydetti:

"Otomotiv üretimimiz yıllık 357 binden 1 milyon 468 bine yükseldi, Türkiye Avrupa’nın üçüncü büyük otomobil üreticisi oldu. Beyaz eşya üretimimiz 6,7 milyondan 32,3 milyona yükseldi, Türkiye Avrupa'nın en büyük, dünyanın ikinci büyük beyaz eşya üreticisi oldu. Demir-çelik üretimimiz 16,4 milyon tondan 33,7 milyon tona, İlaç üretimimiz 969 milyon kutudan 2,4 milyar kutuya çıktı. Otomotivden kimyaya, makineden çelike, beyaz eşyadan savunma ve havacılığa, tekstilden mobilyaya 22 yılda tüm sektörlerde sanayi ürünlerimizin yıllık ihracatını 34 milyar dolardan 241 milyar dolara yükselttik. Elbette Türkiye’yi küresel bir üretim üssü haline getiren muazzam atılım kendiliğinden olmadı. 


Gümrük Birliği ve serbest ticaret anlaşmalarıyla 1 milyar nüfusluk dev bir pazara doğrudan erişim imkanı sunan ülkemizle dünyanın geri kalanı arasında kurduğumuz ticaret köprüleri ihracat odaklı üretim altyapımızı güçlendirdi. Planlı sanayileşmeden enerjiye, demir yolları ve limanlara, sanayinin dünyayla bağlantısını sağlayan yatırımlar güçlü üretim altyapımızın temelini oluşturdu. İnsan kaynağımızı doğru yetkinliklerle buluşturan atılımlar nitelikli ve çalışkan iş gücümüzü bu ülkenin en büyük değeri haline getirdi. Siyasi istikrarla tahkim edilen ekonomik istikrar ve iş ortamını iyileştiren yapısal reformlar yatırımların önünü açtı. Sağladığımız yatırım teşvikleri özel sektörün yatırım iştahını önemli ölçüde artırdı. 


Yatırım teşvik sistemimizle son 22 yılda imalat sanayimizde ilave veya yeni yatırımlar için 73 bin 273 yatırım teşvik belgesi düzenledik. 6,4 trilyon lira tutarında sabit yatırımın ve 2 milyon 800 bin nitelikli istihdamın önünü açtık. Proje bazlı devlet teşvikleriyle, büyük ölçekli ve yüksek etki doğurabilecek katma değerli ve ileri teknolojili yatırımlar için terzi usulü teşvik paketleri oluşturma imkanımız mevcut."

 

PROJE BAZLI DESTEKLER

 

Bakan Kacır, bugüne kadar aralarında savunma sanayi, elektrikli araç ve batarya imalatı, güneş hücresi gibi ülkemizin katma değerli üretim altyapısının öncü projelerinin yer aldığı 68 yatırıma proje bazlı devlet desteği sağladıklarını dile getirdi.

Proje bazlı devlet destekleriyle bugüne kadar harekete geçen projelerde toplam 43 milyar dolarlık yatırımla, 57 bin kişilik istihdamın, yıllık 30 milyar dolarlık ihracatın oluşmasını hedeflediklerine dikkati çeken Kacır, şunları söyledi: "Dünyada uygulanan en etkin AR-GE teşvik sistemiyle de ülkemizde adeta sıfırdan bir AR-GE ve inovasyon ekosistemi inşa ederek yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye'nin temelleri attık. 


Türkiye'yi baştan başa 102 teknoparkla, 1600'den fazla AR-GE ve Tasarım Merkeziyle donattık. Devletler tarihi açısından kısa bir sürede, 22 yılda teknoloji geliştirme ve üretmede önemli kazanımlar elde ettik. Milli Teknoloji Hamlemizin işaret fişeğini yakan savunma sanayiimizin milli ve özgün ürünleri bugün dünyada savaş paradigmalarını değiştiren ve jeopolitik dengeleri belirleyen unsurlar haline geldi.

 

Uydu teknolojilerinde gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla ülkemizi kendi haberleşme ve görüntüleme uydularını geliştirebilen, test edebilen, üretebilen bir seviyeye taşıdık. Yollara çıkan Türkiye'nin otomobili Togg'la milletimizin 60 yıllık yerli ve milli otomobil hayalini gerçeğe dönüştürdük. Milli markamız Togg’la, Ford, Toyota, Renault gibi dünya markalarının yeni nesil araçları Türkiye fabrikalarında üretmeye başlamalarıyla ve dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi BYD’nin ülkemizde gerçekleştireceğini duyurduğu yatırımla, otomotiv sektörünün yeni mobilite ekosistemine dönüşümünde, ülkemizin 'ben de varım' dediğini tüm dünyaya kanıtladık. Güçlü AR-GE ve inovasyon kabiliyetine sahip üretim altyapımızla sanayi üretimimizin yükselişinde yüksek teknoloji sektörleri lokomotif rol üstleniyor."

 

TEKNOLOJİDE 2028 HEDEFİ

 

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "AR-GE'ye dayalı, rekabetçi, yüksek katma değerli ve yüksek teknolojili ürünlerin üretiminin ve ihracatının artırılmasını önceleyen 12. Kalkınma Planımız doğrultusunda da 2028’e kadar yüksek teknoloji ihracatımızı 9,1 milyar dolardan 19,5 milyar dolara, yüksek ve orta-yüksek teknolojili sektörlerin imalat sanayi ihracatı içerisindeki payını yüzde 40,3’ten 49,5’e çıkarmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Bu doğrultuda ihracata dönük, yüksek teknoloji odaklı yeni yatırımlar için yeni teşvik mekanizmalarını devreye aldıklarını dile getiren Kacır, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) programıyla, Türkiye ekonomisinin yükselişini destekleyecek teknolojik ve stratejik yatırımların gerçekleştirilmesi için uzun vadeli ve uygun koşullarda finansmana erişim imkanı sunduklarını anlattı.

 

Kacır, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile yüksek teknoloji yatırımları için AR-GE’den seri üretime uçtan uca bütüncül bir destek mekanizması kurduklarına atıfta bulunarak, şu bilgileri verdi: "Büyük ölçekli firmalarımızın yanında KOBİ’lerimizin de yararlandığı program kapsamında bugüne kadar makine, mobilite, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri ve dijital dönüşüm alanlarında desteklediğimiz 175 projeyle 102 milyar liralık yatırımı harekete geçirdik. Bugün de paradigma değişimlerinin tehdit değil aksine doğru adımlar attığımızda fırsat olduğu anlayışıyla Yükselen Yenilikçi Teknolojiler Çağrısı'nı ilan ediyoruz. 

 

Döngüsel ekonomi ve iklim teknolojilerinden malzeme teknolojilerine, biyoteknoloji ve akıllı yaşam teknolojilerinden yeni nesil bilgi ve iletişim teknolojilerine, elektronik ve makine teknolojilerinden afet teknolojilerine birçok sahada yeni yatırımlara öncülük ediyoruz. Tüm dünyada yatırım iştahının azaldığı pandemi sonrası dönemde ülkemiz jeostratejik konumu, nitelikli insan kaynağı, güçlü lojistik ve ticaret altyapısıyla yatırımcılar için güvenli ve güvenilir bir liman olmaya devam ediyor.

 

Orta Vadeli Program kapsamında uyguladığımız istikrar ve güven ortamını pekiştiren politikaların meyvelerini almaya başladık. Türkiye ekonomisi son 15 çeyrektir kesintisiz ve istikrarlı büyümesini sürdürüyor. İstihdamımız 32,9 milyonu aştı. İstihdam oranında yüzde 50 ile tarihi bir zirveye ulaştık. İşsizlik oranımız yüzde 8,4 ile son 12 yılın en iyi seviyesine geriledi. Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyelerindeki ihracatımız ve azalan ithalatımız cari dengede önemli bir düzelmeyi beraberinde getirdi. Dış kaynak girişinin güçlenmesi ve Türk lirasına ilginin artmasıyla Merkez Bankası rezervlerindeki yükseliş finansal istikrarı sağlamlaştırıyor. Ülkemiz kredi risk primlerindeki düşük seviyeler ve kredi notu artışları ekonomimizdeki yükselen ivmeyi teyit ediyor."

 

CAZİP KOŞULLARDA FİNANSMAN

 

Düşük risk ve cazip yatırım ortamının küresel şirketleri yüksek teknoloji yatırımlarını Türkiye'de konumlandırmak için cesaretlendirdiğini dile getiren Kacır, "Ülkemize yönelik yatırım iştahının yükseldiği böylesine bir dönemde Türkiye’yi yüksek teknoloji yatırımlarının odağı hâline getirecek tarihimizin en büyük ölçekli teşvik programı HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'nı açıklıyoruz." dedi.Bakan Kacır, program kapsamında yatırımlara proje bazlı yatırım teşviklerinin yanında pazar geliştirme destekleri, cazip koşullarda finansman ve uygun yatırım alanları sunacaklarını söyledi.

 

Kacır, "Yarı iletkenlerden mobiliteye, ileri imalattan haberleşme ve uzaya, sağlık teknolojilerinden dijital teknolojilere ve yeşil enerjiye 7 ana sektörde ve yüksek teknoloji değer zincirimizi tamamlayacak diğer alanlarda çıkacağımız çağrılarla bugüne kadarkilerin çok ötesinde ölçekte özel sektör yatırımlarını 2030 yılına dek gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz." bilgisini verdi.

 

YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM PROGRAMLARI

 

21. yüzyılda yapay zeka, nesnelerin interneti, büyük veri, robotik gibi yenilikçi teknolojilerin iş modellerini yeniden tanımladığına dikkati çeken Kacır, işletmelerin müşterilerine etkin, verimli ve hızlı hizmet sunmaya devam edebilmesi için dijital dönüşümü hızlandırmaları gerektiğini söyledi.

 

Kacır, dünyada iklim değişikliği ile mücadele politikaları hız kazanırken iklim değişikliğinin sanayi ve teknoloji politikalarıyla bağlantısının giderek güçlendiğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye Yüzyılında 2053 net sıfır emisyon hedeflerimizle uyumlu yeşil dönüşüm yatırımlarının gerçekleştirilmesi sürdürülebilir, verimli ve çevreci bir üretim altyapısı kurmak tercihten öte bir zorunluluğu ifade ediyor. Bu anlayışla, üretim zincirlerinin ilk aşamalarında lokomotif sektörlere temel girdi sağlayan alüminyum, çelik, gübre ve çimento sektörleri için Düşük Karbonlu Yol Haritalarımızı hazırladık. 2053 net sıfır emisyon hedeflerimiz doğrultusunda bu 4 sektörde mevcut tesislerin uyumu ve yeni kapasitelerin karbonsuzlaşma gereksinimleri için 2053 yılına dek 71 milyar dolarlık yatırım ihtiyacı öngörüyoruz. Bugün yatırım teşviklerimizi daha etkin mekanizmalarla ikiz dönüşüme yönlendirmeyi hedeflediğimiz Yeşil Dönüşüm ve Dijital Dönüşüm Destek Programlarımızı da kamuoyuyla paylaşıyoruz.

 

Program doğrultusunda, işletmelerin ikiz dönüşümde kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçlarını adresleyecek yol haritaları sunmalarını bekliyoruz. Sunulan yol haritalarıyla uyumlu yatırımları öncelikli yatırımlar uygulaması ile destekleyeceğiz. Desteklediğimiz projeleri gerçekleştiren tesislere, yol haritasının uygulama süresince 'Yeşil Dönüşüm Merkezi' veya 'Dijital Dönüşüm Merkezi' unvanı vereceğiz. Bu merkezlerde görev alacak yeşil ve dijital dönüşüm ekipleri ile yeşil ve dijital dönüşüm kültürünün yerleşmesini ve kurumsallaşmasını sağlayacağız."

 

22 YILLIK TECRÜBEYLE

 

Bakan Kacır, son 22 yılda edinilen tecrübenin, Türk sanayini dünyada daha güçlü, daha etkin bir konuma birlikte taşımak için rehber niteliğinde olduğunu anlattı. Milli Teknoloji Hamlesi ve Yerel Kalkınma Hamlesi'nin gerçekleştirileceği "Türkiye Yüzyılı"nda Türkiye'nin uzun vadeli hedef ve ihtiyaçlarıyla uyumlu olarak yatırım teşvik sistemini yeniden yapılandırma sürecini başlattıklarına dikkati çeken Kacır, şunları kaydetti:

 

"Kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve teşvik unsurlarının yatırımlara etkisini gözeterek teşvik modellerimizi güçlendireceğimiz yeni dönemde odağımız selektif ve program bazlı teşvikler olacak. Ülkemizin stratejik öncelikleriyle hizalanmış yeni teşvik modelimizin yürürlüğe girmesiyle 'Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi Programı'nı devreye alacağız. Yüksek teknoloji, yerel kalkınma, arz güvenliği ve ikiz dönüşüm odaklı yatırımları hibe destekleri de dâhil olmak üzere farklı teşvik enstrümanlarıyla destekleyeceğiz.

 

ULUSAL SANAYİ ALANLARI

 

Hazırlık çalışmaları devam eden Ulusal Sanayi Alanları Master Planıyla gerçekleştirdiğimiz ve planlanmış ulaşım ve lojistik yatırımlarını dikkate alan ve sektörel kümelenme odaklı yeni sanayi alanları oluşturacağız. Yatırımcıların öncelikleri arasında yer alan finansman ihtiyaçları, yer seçimi, kamulaştırma ve altyapı çalışmalarında yenilikçi yaklaşımları da devreye alacağız. Yatırımcımızın önünü açmaya, ülkemizin yüksek teknoloji yatırımları ile buluşmasında ve küresel bir cazibe merkezi hâline dönüşmesinde her türlü engeli kaldırmaya her daim devam edeceğiz. Ülkemizin potansiyeline, geleceğine güvenen ve inanan yatırımcılarımızın en güçlü şekilde yanında olacağız.

 

"DÜNYA 80 YILLIK EZBERLERİ TERK EDİYOR"

 

Dünyanın 80 yıllık ezberleri terk ettiğini belirten Kacır, sosyalizm ve komünizmin çöktüğünü, 'Alternatifi kalmayan liberal kapitalist düzen insanlığın varacağı son duraktır ve dünyanın her köşesine refah dağıtacaktır.' fikirlerinin alıcısının kalmadığını anlattı.

 

Kacır konuşmasını şöyle tamamladı: "İnsanlık, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir dönemin eşiğinde. Bu yeni döneme liderliğinizde hazırlıklı ve eskisinden çok daha güçlü adım atıyoruz. Yapamaz, başaramaz, diyenlere aldırış etmeyen, kendi evlatlarının kabiliyetlerine, akıl ve alın terine güvenen bir Türkiye var artık. Olana bitene seyirci kalmayan, sözü etkili, kuvveti tesirli bir Türkiye var artık. Kalkınma yolculuğunda nice ulusa ilham veren, rol model olan bir Türkiye var artık. Afrika’dan Orta Doğuya, Avrupa’dan Uzak Asya’ya bağ kuran, iş birliği geliştiren, oyun değiştiren, denge kuran bir Türkiye var artık. Nitelikli, genç ve üretken beşeri sermayesiyle, yaşlanan Batılı ülkelerden, eşsiz ticari bağlar ve lojistik imkanlarla Asya'dan yatırımcıların gözdesi bir Türkiye var artık."

 

 

 

26 Temmuz 2024 Cuma

“Yetiştirdiğimiz gençler, hala eğitimini aldığı mesleği yapmıyorsa, sistemimizi gözden geçirmemiz lazım" diyen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, öğrencilerin haftada bir gün okul, 4 gün iş yerlerinde çalışmasına imkan veren MESEM'lerin rolüne vurgu yaptı.

 

Avdagiç,  yaptığı açıklamada, istihdam konusunda Mesleki Eğitim Merkezlerinin (MESEM) önemine dikkati çekti.

 

Şekib Avdagiç, olabildiğince daha çok gencin MESEM sürecine yönlendirilmesi gerektiğini belirterek, bunun akademik süreçlerde ortaya çıkan "okulu benimsememe", "sınıfta kalma" gibi olumsuz süreçleri azaltacağını kaydetti.

 

Gelecek dönem eğitim sistemini kurgularken iş dünyasına göre önce MESEM, sonra meslek liseleri ve daha sonra klasik liseler olması gerektiğini savunan Avdagiç, meslek liseleri konseptinin hem gençlerin hem de piyasanın beklentilerine uygun halde güncellenmesi için yapılan önemli çalışmalar olduğunu, bunların hızlandırılması gerektiğini dile getirdi.

 

"OLABILDIĞINCE DAHA ÇOK ÇOCUĞUMUZU MESEM SÜRECINE YÖNLENDIRMEMIZ GEREKIYOR"

İTO Başkanı Avdagiç, konvansiyonel lise eğitiminden ziyade çocukların eski çırak-kalfa-usta sürecine tekrar girilmesini sağlayan ve haftada bir gün okul, 4 gün iş yerlerinde çalışmasına imkan veren MESEM'lerin rolüne vurgu yaptı.

 

Avdagiç, "MESEM sistemi iş dünyasının beklentilerine uygun ve bazı küçük düzenlemelerle daha da verimli hale getirilebilir. Avrupa'da meslek liselerini bitirenlerin yüzde 50-55'i bitirdiği bölümde çalışıyor, Türkiye'de ise bu oran yüzde 16 gibi düşük bir seviyede. Meslek lisesinde 6 çocuk yetiştiriyoruz, bu 6 çocuğun sadece biri mesleğini yapıyor. Yetiştirdiğimiz gençler, hala eğitimini aldığı mesleği yapmıyorsa, sistemimizi gözden geçirmemiz lazım." dedi.

 

Bir taraftan daha çok genci MESEM sürecine yönlendirirken, gençlerin de piyasanın ihtiyaç duyduğu elemanlar halinde yetişip, hayata asılmaları gerektiğini ifade eden Avdagiç, hükümetin mesleki eğitime yönelik önemli teşvikler çıkardığını hatırlattı.

 

Avdagiç, "Mezun oldukları alanda İşbaşı Eğitim Programı'na katılan mesleki ve teknik eğitim mezunlarına ödenen cep harçlığının günlük tutarı 654 liradan, 850 liraya yükseltildi." bilgisini verdi.

 

"ÜNIVERSITE VE MESLEKI EĞITIM BIRBIRLERINE ZARAR VEREN YAPILAR OLMAMALI"

Şekip Avdagiç, mesleki eğitim alan yetkin insanların iyi gelir elde edebilecekleri bir yapının olduğunu belirterek, üniversite ve mesleki eğitimin birbiri ile rekabet eden alternatifler olmaması gerektiğini söyledi.

 

Avdagiç, "İsveç'te toplantıda bir profesör ile beraberdik. Ailelerden konu açıldı. 'Benim oğlum çok iyi taş ustası' dedi. Üniversite profesörü, oğlunun ne kadar iyi taş ustası olduğunu anlatıyor. Bu kompleksi atmamız lazım. En büyük statü, meslek sahibi olmanın bizatihi kendisidir. Mesleklerin kendi içinde statü ve prestij sıralaması olamaz. Bunu gençlerimize öğretmeli, bu algıyı oluşturmalıyız. Çocuğumuz yüksek öğrenimde okuyorsa zaten önü açık, 200'ün üzerinden üniversite var. Üniversite ve mesleki eğitim, yetkin personel yetiştirilmesi konusunda birbirlerine zarar veren yapılar olmamalı." şeklinde konuştu.

 

 

 

26 Temmuz 2024 Cuma