Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından, "İnsana Yakışır İş ve Cinsiyet Eşitliği Perspektifinden Evde Çalışma" konulu çevrim içi toplantıylauzaktan çalışma modeli ele alındı.

Toplantıda,"Evde Çalışma: Görünmezlikten İnsana Yakışır İşe" başlıklı ILO'nun global düzeyde hazırladığı rapor ile konunun Türkiye özelinde işlendiği "Evden İçeri Bir Dünya: Türkiye'de Ev-Eksenli Çalışanlar" başlıklı rapor masaya yatırıldı.

Toplantıda konuşan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder,çalışma hayatında son dönemde meydana gelen dönüşüm ve iletişim teknolojilerinin, mekana ve zamana bağlı kalmayan çalışma modellerini de hızla yaygınlaştırdığını söyledi.

Uzaktan çalışma modelinin, çalışanlar ve iş verenler açısından zaman kaybı, ulaşım giderleri gibi pek çok sorunun çözümüne katkı sağladığını,çalışanların iş ve aile yaşamındaki uyuma da imkan verdiğini anlatan Önder, "Bu çalışma biçimi bir yönüyle ağır engelli ya da bakım sorunu nedeniyle çalışma yaşamı dışında kalan bireylerin çalışma hayatına katılımı konusunda önemli bir sosyal politika aracı olarak da değerlendirilebilir. Bu yönüyle çalışma hayatının tüm tarafları açısından özellikle bakım yükümlülükleri nedeniyle istihdama katılmakta zorluk çeken veya ara vermek durumunda kalan kadınlar açısından avantajlı olduğunu söyleyebiliriz." diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE UZAKTAN ÇALIŞANLAR, DİĞER ÇALIŞANLARLA AYNI HAKLARA SAHİP"

Uzaktan çalışmanın, zamandan ve mekandan bağımsız çalışmaya imkan sağladığını belirten Önder, eşitlik ilkesi çerçevesinde, Türkiye'de uzaktan çalışanların, iş yerindeki diğer çalışanlarla aynı haklara sahip olmalarının esas olduğuna işaret etti.

İş Kanunu'nun sağladığı iş güvencesi, kıdem tazminatı, yıllık izin, hafta tatili vefazla çalışma gibi düzenlemelerin, uzaktan veya yerinden çalışanlar arasında eşit uygulanmak zorunda olduğunu vurgulayan Önder, şunları kaydetti: "İş sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin konularda da iş verenin sorumluluğu aynı devam etmekte. Aslında bu açıdan baktığımızda İş Kanunu'muzdaki düzenleme, ILO'nun 177 Sayılı Sözleşmesi'ne de uyum sağlıyor.Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, gerek part-time çalışma, denkleştirme, telafi çalışması gibi esnek çalışma biçimleri, gerekse uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modellerine toplumun uyum sağlamasına ve bu çalışma modellerinin son derece hızlı bir şekilde özellikle Türkiye için yaygınlaşmasına neden oldu. Öncesinde hem çalışanlar hem de iş verenler tarafından tereddütle karşılanırkenşimdi salgın bitse bile bu çalışmanın eskisinden daha yoğun ya da hibrit bir şekilde devam edeceğine yönelik kanaatlerimiz var."

ILO'NUN 177 SAYILI EVDE ÇALIŞMA SÖZLEŞMESİ'NİN KABULÜNÜN25. YILI

ILO Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan daILO'nun 177 Sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi'nin kabulünün25. yıl dönümü olduğunu anımsattı.

Özcan, bu kapsamda ILO Genel Merkezi tarafından Türkiye'nin de içinde yer aldığı birçok ülkede,"evde çalışma pratikleri ve bunların ILO Sözleşmesi'nin getirdiği çalışma standartlarına ne kadar uygun olduğu" konusunun detaylı analiz edildiğini kaydetti. Numan Özcan, bu analiz sonucu, "Evden çalışma: Görünmezlikten insana yakışır işe"başlıklı raporun ocak ayında yayımlandığını ifade etti.

Salgınla birlikte hayatadaha fazla giren evden çalışmanın, salgın sonrasında daha yaygın biçimde devam edeceğini aktaran ILO Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, şunları kaydetti:
"Bu sebeple de ILO olarak, aslında evden çalışmanın kimse için ama özellikle de kadınlar için düşük ücretli, sosyal güvenlik sisteminin dışında kalınan, haftalık ve yıllık izinlerin, sağlık ve güvenlikle ilişkili önlemlerin yeterince alınmadığı bir çalışma biçimine dönüşmemesi için acilen birtakım önlemler alındığını düşünüyoruz. Bu, artık giderek yaygınlaşan bir çalışma biçimi olacak. Tüm evde çalışanların görünmezlikten çıkartılarakinsana yakışır işe geçiş yapmalarını sağlamak için birlikte çalışmanın zamanı geldiğini düşünüyoruz."

05 Mart 2021 Cuma

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türk Yatırım Fonu'nu 500 milyon dolar kayıtlı sermaye ile kuruyoruz. Türk Yatırım Fonu hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımızın ivmelenmesini sağlayacak." dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türk Yatırım Fonu Guvernörler Kurulu Açılış Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki işbirliği çerçevesinde Türk Yatırım Fonu'nun operasyonel hale getirilerek güçlendirildiğini söyledi.

 

Türk Yatırım Fonu için emek veren, çaba harcayan herkese teşekkür eden Şimşek, şunları kaydetti:

 

"Bugün Fon'un operasyonel hale getirilmesine ilişkin ilk kararların alınacağı tarihi bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Türk Devletlerinin, 2024 yılı sonu itibarıyla 1,9 trilyon dolar ekonomik büyüklüğe, 178 milyon nüfusa ulaşarak dünya ekonomisi içinde önemli bir yer edinmesi beklenmektedir. Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi çerçevesinde, Türk Yatırım Fonu'nu kurmaktaki en büyük amacımız, Türk Devletleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlamaktır. Türk Yatırım Fonu'nu 500 milyon dolar kayıtlı sermaye ile kuruyoruz. Türk Yatırım Fonu hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımızın ivmelenmesini sağlayacaktır.

Ayrıca, Fon birçok alanda projelere teknik destek verecektir. Fon, KOBİ'lerin büyümesinde ve altyapı, yenilenebilir enerji, tarım ve turizm gibi birçok alandaki yatırımların artmasında kritik role sahip olacak ve devam eden ekonomik kalkınmaya katkı sunacaktır. Türk Yatırım Fonu'nu İstanbul'da kurmaya karar vermiştik. Bu konuda üye devletlerimize desteklerinden dolayı teşekkür ederim. İstanbul'un jeopolitik konumu, güçlü girişimcilik ekosistemi ve nitelikli beşeri sermayesi Fon'a büyük katkılar sunacaktır. Biz Fon’un yüksek standartlı bir uluslararası finans kuruluşu olmasını amaçlıyoruz. Fon, organizasyon yapısı, karar alma mekanizmaları, insan kaynakları, risk yönetimi, izleme ve denetleme fonksiyonlarıyla her açıdan uluslararası en iyi uygulamalara uygun olarak faaliyet gösterecektir."

 

MACARİSTAN'IN TÜRK YATIRIM FONU'NA ÜYE OLMA İSTEĞİNİ MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ

 

Şimşek, bugün ayrıca, Fon'a ilişkin "Ev Sahibi Ülke Anlaşması"nın imzalanacağına işaret ederek, Fon'un iş modelinde uzun dönemli finansal sürdürülebilirliğin temel ilke olması gerektiğini aktardı.

 

Ayrıca, Fon bünyesinde yüksek nitelikli, profesyonel kadroların oluşturulmasının da önem taşıdığını belirten Şimşek, "Bu çerçevede, Fon Başkanına ve Genel Müdürüne önemli görevler düşmektedir. Fon'un etkin işleyişini sağlayacak yönetmelikler ve iş planlarının hazırlanma sürecinin olabildiğince hızlı şekilde tamamlanması da en büyük temennimizdir. Macaristan'ın Türk Yatırım Fonu'na üye olma isteğini memnuniyetle karşılıyoruz. Fon faaliyetlerine başladığında Macaristan'ın üyelik sürecinin tamamlanması önem verdiğimiz gündem maddelerinden biri olacaktır. Türk Yatırım Fonu'nun, çalışma ilkeleri ve etkin işleyiş mekanizmasıyla başarılı işbirliklerine örnek olacağına inancımız tam." ifadelerini kullandı.

18 Mayıs 2024 Cumartesi

Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından, biyokaçakçılıkla mücadele kapsamında, 2007-2023 yıllarında 86 vakada, 21 farklı ülkeden, 156 kişiye 5,6 milyon lira idari para cezası verildi.


Biyokaçakçılık, ülkenin sahip olduğu biyolojik kaynakların izinsiz olarak yurt dışına çıkartılması ve ülkenin kontrolü ve/veya ortaklığı dışında çeşitli amaçlarla kullanılmasını ifade ediyor.

 

Bilimsel araştırma izni olmadan doğadan örnek toplayan kişiler yolcu beraberinde, kargo ve posta yoluyla biyokaçakçılık vakalarını gerçekleştirebiliyorlar.

 

Bu kapsamda, ülkeden en çok böcekler, kelebekler, bitkiler, kuşlar, sürüngenler (yılan, kaplumbağa, kertenkele vs), çiftyaşamlılar (kurbağa) ve yumuşakçalar kaçırılıyor.

 

Kaçırılan bu canlılar, Türkiye’de de güzel örnekleri olan biyoteknoloji çalışmalarıyla tarım, gıda, tıp, eczacılık, kozmetik ve savunma gibi birçok kritik alanda kullanılıyor. Ayrıca ekonomik değeri olan türler doğrudan ticaret, ticari ya da bilimsel amaçlı koleksiyonlar ve biyolojik silah amaçlı kullanılmak üzere biyokaçakçılık vakalarına konu olabiliyor.

 

BİYOKAÇAKÇILIKLA MÜCADELE ÇALIŞMALARI

 

Genel Müdürlük tarafından biyolojik çeşitliliğin biyokaçakçılık yoluyla istismar edilmesinin ve zarar görmesinin önlenmesi, ülkeye ait genetik kaynaklardan elde edilebilecek ekonomik, sosyal, bilimsel, teknolojik, tıbbi, ticari ve kültürel potansiyel faydaların ülke menfaatine kullanılması amacıyla biyokaçakçılıkla mücadele çalışmaları yürütülüyor.

 

Bu doğrultuda Türkiye'de ilk olarak 2013-2015 yıllarında toplam bütçesi yaklaşık 1,5 milyon lira olan Biyokaçakçılıkla Mücadele Projesi hazırlandı.

 

Ayrıca biyokaçakçılık vakalarının takibini kolaylaştırmak üzere, Bakanlık Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğünce "Biyokaçakçılık Bilgi Paylaşım Sistemi" kuruldu.

 

Biyokaçakçılıkla mücadele kapsamında 2007-2023 yıllarında 86 vakada, 21 farklı ülkeden, 156 kişi hakkında yaklaşık 5,6 milyon lira idari para cezası uygulandı.

 

Son olarak Amerikan Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Lorenzo Prendini ülke dışına endemik türleri kaçırmaya çalışmıştı. Türlere incelenmek üzere el konulurken, şahsa 387 bin 141 lira idari para cezası uygulanmıştı.

18 Mayıs 2024 Cumartesi