Türkiye Tohumcular Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Güler, Türkiye'nin tohumda ne İsrail'e ne de başka bir ülkeye bağımlı olduğunu belirterek "Tohumculuk sektörü olarak İsrail ile ticaretimizin durmasının ülkemize hiçbir olumsuz etkisi olmayacak" dedi.


Türkiye Tohumcular Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler, yaptığı değerlendirmede, Ticaret Bakanlığınca İsrail ile ihracat ve ithalat işlemlerinin tüm ürünleri kapsayacak şekilde durdurulduğunu anımsattı.

 

İki ülke arasında tohum ticaretinin 1990'lı yıllarda başladığına işaret eden Güler, nakliye raf ömrü uzun bazı domates çeşitlerinin bu yıllarda İsrail'den ithal edilmeye başlandığını söyledi.

 

Güler, bu tohum çeşidinin 2000'li yılların başında ülkede geliştirildiğini, sonrasında İsrail'den alımların çok azaldığını dile getirdi.

 

NET BİR ŞEKİLDE İHRACATÇIYIZ

 

"Türkiye'nin tohumda İsrail'e bağımlı olduğu" iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten Güler, şu değerlendirmede bulundu:

 

"Türkiye tohumda ne İsrail'e ne de başka bir ülkeye bağımlıdır. Kamuoyunda maalesef bilerek veya bilmeyerek böyle bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Tohumculuk sektörü olarak İsrail ile ticaretimizin durmasının ülkemize hiçbir olumsuz etkisi olmayacaktır. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları gereği dünyanın en büyük üretici ve ihracatçılarından biri olan ülkemiz, her ülkeye tohum satabilmekte ve ihracat yaptığı pazarların talep çeşitliliği ve serbest pazar gerekleri doğrultusunda nihai ihraç ürününe dönüştürmek amacıyla tohumluk ithalatı yapmaktadır. Şu an net bir şekilde ihracatçı ülke konumuna geçmiş bulunmaktayız."

 

Güler, İsrail'den tohum ithalatının toplam ithalat içindeki payının yıllar içinde azaldığını dile getirerek, "2017'den 2021'de kadar yüzde 5 seviyesinde olan bu oran 2022'de yüzde 2,51'e, geçen yıl ise yüzde 1,96'ya gerilemiştir." diye konuştu.

 

YETERLİLİĞİMİZ YÜZDE 100'E ÇOK YAKIN

 

Güler, ülkenin rakip ülkelere göre genç sayılabilecek bir tohumculuk sektörü olduğuna işaret ederek, sektörün tecrübe ve sermayesiyle uluslararası şirketlerle rekabet edebilmek için elinden geleni yaptığını söyledi.

 

Tohumculuk sektörlerini Türkiye'den yüz yıl önce geliştirmeye başlamış ülkelerin de ithalat yaptıklarına dikkati çeken Güler, şunları kaydetti:

 

"Ancak ülkemiz tohumculuk sektörü için 'dışa, ithalata, ya da bazı ülkelere bağımlılık' gibi bir durum söz konusu bile değil. Pazarın isteklerine uygun üretim ve ihracat yapabilmek adına ülkemizde üretemediğimiz bazı tohumları da ithal ediyoruz. Özellikle hububat, bakliyat, yazlık sebzeler ve diğer ürün gruplarında bu anlamda hiçbir sorunumuz yok. Yeterliliğimiz yüzde 100'e çok yakın. Ancak ana vatanı olmadığımız, yani bizim topraklarımızın yerlisi olmayan şekerpancarı, patates, mısır ve ayçiçeği ile birkaç kışlık sebze türüne biraz daha fazla odaklandığımızda ki en büyük gayretimiz, çalışmamız bu yönde, yüzde 100 kendimize yeterliyiz diyebileceğiz."

 

Güler, ülkenin yaş meyve-sebze ihracatının da sürekli arttığına işaret ederek, bu artışta kaliteli tohumlukların ve çoğaltım materyallerinin kullanılmasının payının çok büyük olduğunu dile getirdi.

07 Mayıs 2024 Salı

Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER) Başkanı Mesut Öksüz, bu yıl 6 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini belirterek, "İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz." dedi.


Antalya'da düzenlenen 13. Uluslararası Ev ve Mutfak Eşyaları Üretici ve Marka Zirvesi'ne katılan Öksüz, dünyadaki küresel durgunluktan sektörün de etkilendiğini söyledi.

 

Yılın ilk çeyreğinde yüzde 3'lük daralma yaşadıklarını dile getiren Öksüz, sektör olarak ilk çeyrek itibarıyla 750 milyon dolar dış ticaret fazlası verdiklerini belirtti.

 

Öksüz, yıl ortası itibarıyla toparlanma beklediklerini, 2024'ü 6 milyar dolarlık ihracatla kapatmayı hedeflediklerini kaydetti.

 

İHRACAT, AVRUPA, AFRİKA VE ORTA DOĞU AĞIRLIKLI

 

Sektör olarak dünyanın her yerine ürün gönderdiklerini anlatan Öksüz, şöyle devam etti:

 

"Dünyanın neresine giderseniz gidin, hiç beklemediğimiz bir yerde, kafede, tabakta, porselende, seramikte, çelikte, bir ahşap üründe bizim markalarımızı bulma ihtimaliniz çok yüksek. İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz. Çin, dünyanın devi, tek başına yüzde 50'den fazlasını gerçekleştiriyor, diğer ülkeler ise 300, 500 milyon dolarlık farklarla sıralanıyor."

 

Öksüz, sektörün dünyadaki ticaret hacminin 300 milyar dolar olduğunu ve bu ticaretin yaklaşık 152 milyar dolarını tek başına Çin'in gerçekleştirdiğini belirterek, Türkiye'nin ise dünya pazarından şu anda yüzde 2 pay aldığını kaydetti.

 

Çin'den sonra yaklaşık 15 milyar dolar ihracatla Almanya'nın, yaklaşık 14 milyar dolarla ABD'nin ilk üç sırada yer aldığını dile getiren Mesut Öksüz, ABD'yi de 8 milyar 860 milyon dolarlık ihracatla İtalya’nın, 8 milyar 813 milyon dolarla Meksika'nın, 7 milyar dolarla Hollanda'nın ve 6 milyar 400 bin dolarla Hong Kong'un takip ettiğini bildirdi.

 

Öksüz, Türkiye'nin de 6 milyar dolarla 8. sırada bulunduğunu ifade etti.

 

Sektör olarak ihracatı artırmak amacıyla farklı ülkelere yöneldiklerini belirten Öksüz, şunları söyledi:

 

"İhracatımızın yüzde 58'ini Avrupa Birliği ülkeleri oluşturuyor. Geri kalanı diğer ülkelere yayılmış durumda. Avrupa'daki ekonomik durgunluğun bizlerde sıkıntısı oldu. Son dönemlerde bir toparlanma var. Ukrayna, Rusya bizim için önemli pazar bölgesi. Buralarda da sıkıntılar yaşadık ama biraz toparlanma var. Satış bölgemiz Avrupa, Afrika ve Orta Doğu ağırlıklı."

 

ANNELER GÜNÜ CAN SUYU OLDU

 

ZÜCDER Başkanı Öksüz, iç pazarda ise ilk 3 ayda adet bazında daralma ancak ciro bazında artış yaşadıklarını söyledi.

 

Anneler Günü satışlarının sektöre can suyu olduğuna işaret eden Öksüz, "Geçtiğimiz hafta Anneler Günü vardı. Satışlar beklediğimize yakın seviyede geçti. Anneler Günü, düğün sezonu, bayramlara yönelik satışlar, cirolara katkı sağlıyor." diye konuştu.

 

Öksüz, özellikle yaz döneminde hareketlenen düğün sezonunun da sektöre katkı sağlamasını beklediklerini sözlerine ekledi.

19 Mayıs 2024 Pazar

Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) kurulan ve geçen yıl sonu itibarıyla sayısı 794'e ulaşan bal ormanlarıyla arıcılık faaliyetleri desteklenirken, bu alanda ülke ekonomisine de katkı sağlanıyor.


Bal ormanları, ekolojik olarak sunduğu katkının yanında kurulduğu bölgedeki bitki örtüsünü zenginleştirerek toprakları erozyona karşı korurken, arıcılık faaliyetlerinin artmasında da önem arz ediyor.

 

Bu kapsamda, OGM tarafından 2013-2017 ile 2018-2023 yıllarını kapsayan iki “Bal Ormanı Eylem Planı” hazırlanarak uygulamaya alındı. Bu ormanlar aracılığıyla bal üretim miktarı ve kalitesi bakımından dünyada üst seviyelere çıkılması planlanırken, bal ormanlarının sayısının artışına bağlı olarak verimsiz orman alanlarının verimli hale getirilmesi, ormanlık alanların ekonomik, ekolojik ve sosyal fonksiyonlarının artırılması, biyolojik çeşitliliğin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması ve orman köylüsüne istihdam ve ek gelir imkanı yaratılması da hedefleniyor.

 

BU YIL BAL ORMANLARI SAYISININ 850’YE ÇIKARILMASI PLANLANIYOR

 

Bal ormanı eylem planları kapsamında, her yıl bölge müdürlüklerince ikişer adet bal ormanı kuruluşu planlanarak, yılda 56 bal ormanı oluşturulması hedeflendi. Bal ormanı sayısı, 2023 sonu itibarıyla 794'e ulaşırken, bu yıl sayının 850'ye çıkarılması amaçlanıyor.

 

Ülkenin dört bir yanında bal ormanları kurulurken, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Hatay ve Trabzon bal ormanları bulunan illerin başında geliyor.

 

Arıcılığın desteklenmesi amacıyla ağaçlandırma, erozyon kontrolü, rehabilitasyon alanları ve diğer ormanlık alanlarda ekolojiye uygun ballı bitkilerin ekimi veya dikimi yoluyla oluşturulan bal ormanları, ayrıca hiçbir müdahale yapılmadan doğal yayılış alanları içerisinde belirlenen ve arıcıların konaklamasına imkan sağlayan ormanlık alanlardan da oluşturuluyor.

 

BAL ÜRETİMİNDE DÜNYADA İKİNCİ SIRADA

 

Geçen yıl sonu itibarıyla 95 bin 459 hektar ormanlık alanda kurulan 794 bal ormanıyla yaklaşık 1 milyon kovana ev sahipliği yapılabilecek imkan oluşturularak ülke ekonomisine de dolaylı katkı sağlanıyor.

 

2010'da 81 bin ton olan bal üretimi, geçen yıl itibarıyla 114 bin 886 tona ulaşırken, arıcılığa verilen destekler ve bal ormanlarının kurulmasıyla Türkiye bal üretiminde dünyada Çin'in ardından ikinci sırada yer almayı sürdürdü.

19 Mayıs 2024 Pazar