Hidrojen köyü projesi kapsamında doğal gaza belli oranlarda hidrojen karıştırılarak karışım gazının konutlar, proses test laboratuvarı ve merkezi ısıtma sistemi test laboratuvarına verilmesi amaçlanıyor.


GAZBİR-GAZMER Proje ve Uluslararası İlişkiler Müdürü Mehmet Şerif Sarıkaya, Türkiye'nin ilk hidrojen saha uygulaması olacak "HyVillage (Hidrojen Köyü)" projesinin, onay süreçleri sonrasında hayata geçirileceğini belirterek, bunun Türkiye'de hidrojen stratejisine teknik ve mevzuat açısından yol göstermesi ve hidrojen çalışmalarının geleceğine yön vermesi açısından stratejik bir adım olduğunu söyledi.

 

Sarıkaya, Türkiye'de ilk kez GAZBİR-GAZMER Temiz Enerji Teknolojileri Merkezi'nde gerçekleştirilen hidrojen çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Türkiye'de hidrojen stratejisine teknik ve mevzuat açısından yol göstermesi ve hidrojen çalışmalarının geleceğine yön vermesi açısından "HyVillage" projesinin önemli olduğuna işaret eden Sarıkaya, proje kapsamında doğal gaza belli oranlarda hidrojen karıştırılarak, karışım gazının konutlar, proses test laboratuvarı ve merkezi ısıtma sistemi test laboratuvarına verilmesinin amaçlandığını dile getirdi.

 

Sarıkaya, konut ve yapıların kurulacağı alanın, projenin tamamlanmasının ardından çevre mahallelerde kullanılması için hidrojen üretim ve karışım istasyonu olarak tasarlanacağını belirterek, "Bu şekilde projenin sürdürülebilirliğinin sağlanması hedefleniyor. Proje sonucunda elde edilen veriler ile mevzuat, maliyet ve teknik raporlar hazırlanacak. Bu çalışma ile aynı zamanda entegre gaz ve elektrik şebekesi modelleme çalışmaları yapılacak." diye konuştu.

 

"DOĞAL GAZA HİDROJEN KARIŞTIRMA ÇALIŞMALARINDA BAŞARILI SONUÇLAR ALINDI"

 

Doğal gaz şebekesine hidrojen enjeksiyon çalışmaları kapsamında ikisi tamamlanmış, biri de devam eden projeler olduğunu vurgulayan Sarıkaya, "GAZBİR-GAZMER Temiz Enerji Teknolojileri Merkezi'nde test amaçlı oransal olarak ortalama yüzde 5-10-15-20'ye kadar hidrojen ile yüzde 95-90-85-80'e kadar doğal gaz karıştırıldı, test amaçlı yakıldı ve 500 saat üstü gerçekleştirilen testler sonrası başarılı sonuçlar alındı." ifadelerini kullandı.

 

Sarıkaya, doğal gaz sistemlerine hidrojen karıştırma projesinin sonuçlarına göre, şu anki doğal gaz iç tesisatlarında ve yakıcı cihazlarda önemli bir değişikliğe gerek kalmaksızın hidrojenin dağıtım ağlarında doğal gazla birlikte hacim olarak en fazla yüzde 20 (yüzde 6'lık doğal gaza eşdeğer) karıştırılabileceğini söyledi.

 

Bu projenin bir diğer amacının da mevcut doğal gaz dağıtım sistemlerinde maksimum oranda hidrojen kullanım oranının belirlenmesi olduğunu vurgulayan Sarıkaya, "Bu kapsamda Türkiye'de mevcut doğal gaz dağıtım sistemlerinde herhangi bir değişikliğe ihtiyaç duymadan yüzde 20 oranına kadar hidrojen kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Konutlarda yüzde 100 hidrojen kullanımı için ise kombi, sayaç, ocak gibi bazı evsel cihazlarda ve altyapıda değişikliği ihtiyacımız bulunmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

 

SANAYİDE HİDROJEN AR-GE PROJESİ 2024'TE TAMAMLANACAK

 

Sarıkaya, GAZBİR-GAZMER Temiz Enerji Teknolojileri Merkezi'nde, doğal gaz ve hidrojen karışımının evsel kullanıma yönelik AR-GE çalışmalarının başarıyla tamamlandığını ve Türkiye'de hidrojen ekosistemine ciddi katkılar sunduğunu anlattı.

 

Aynı mühendislik ekibiyle hidrojenin sanayide kullanımına yönelik AR-GE çalışmalarının da devam ettiğini belirten Sarıkaya, şunları kaydetti: "Düşük karbonlu bir enerji geleceğinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesinde hidrojen alternatif yollar sunuyor. Özellikle karbon salımı yüksek olan ağır saniyede hidrojenin kullanılması ciddi avantajlar sunmaktadır. Ağır sanayi sektörü kaynaklı emisyonların azaltılması, daha fazla yenilenebilir elektriği doğrudan entegre etmek hidrojen ile mümkün olabilir. Bu noktada ağır sanayide hidrojen kullanımı için bazı teknik dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu kapsamda yürütmüş olduğumuz sanayide hidrojen kullanım projesi ile orta basınç şartlarında belirli oranlarda hidrojeni doğal gazla karıştırarak elde edilen kompozit gazın, sanayide kullanılan gaz ekipmanlarında ve endüstriyel yakıcılarda kullanımına yönelik gerekli testleri gerçekleştiriyoruz. Mevcut endüstriyel yanma ekipmanında önemli değişiklikler gerektirmeden hidrojen ve doğal gaz karışımının kullanılabilir hale getirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu AR-GE projemizi de 2024 yılında tamamlamayı planlıyoruz."

30 Ocak 2023 Pazartesi

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, "Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde, Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Avrupa'da lider olma pozisyonunda." dedi.


İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, yaptığı açıklamada, akuakültürün Türkiye'de 1970'lerde başladığını, mevcut su kaynaklarının kullanılıp ekonomiye kazandırılması ve istihdam sağlamasının amaçlandığını söyledi.

 

Bu kapsamda mühendis yetiştirmek için üniversitelerde su ürünleri fakültelerinin kurulduğunu belirten Memiş, mühendislerin yetişmesiyle beraber sektörde yatırımların hızlandığını, böylece Türkiye akuakültür alanında söz sahibi olmaya başladığını anlattı.

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan stokların yetiştiriciliğin artışına neden olduğunun altını çizerek, "Türkiye'de akuakültür yapan 2 bin 382 işletme var. Bunun 553'ü deniz balıkları, kalanı ise iç su tesisleridir. Türkiye'nin akuakültür yoluyla üretim miktarı senelik 500 bin tonu aşmış durumda. Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Ülkemiz, Avrupa'da lider olma pozisyonunda." diye konuştu.

 

Türkiye'nin akuakültür ile çipura, levrek ve alabalık ürettiğini dile getiren Memiş, "Bu balıklarda birinci pazarımız Avrupa ve 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye akuakültür alanında dünyada yerini aldı. Çünkü doğal stoklar azaldığından, avcılıktan balık gelmiyor. Bunun için kontrollü şartlar altında balık yetiştirip yine insanımıza bu önemli gıdayı sunmak zorundayız." ifadelerini kullandı.

 

AKUAKÜLTÜRDE ÜRETİM KONTROLLÜ ŞARTLARDA YAPILIYOR

 

Prof. Dr. Memiş, akuakültürün bilimden en çok yararlanan alan olduğuna dikkati çekerek, bununla üretimin sağlıklı bir ekosistemde gerçekleştirildiğini kaydetti.

 

Akuakültürün temiz sularda yapılmak zorunda olduğunu vurgulayan Memiş, şöyle devam etti:

 

"Su kalitesindeki herhangi bir değişiklik üretimi negatif yönde etkiliyor. Bunun yaşanmaması için işletmeler temiz alanlarda üretim yapmak zorundalar. Türkiye bu açıdan riskli değil, üretimlerimiz temiz alanlarda yapılıyor. Türkiye'de akuakültür üretimi Karadeniz, Ege Denizi'nde Çanakkale'den aşağıda, Ege Denizi’nde İzmir, Muğla, Akdeniz'de Antalya ve İskenderun Körfezi'nde yapılıyor. Akuakültürde bütün üretim kontrollü şartlarda yapılıyor, istediğimiz zaman ürün alıyoruz. Tabii ki denizlerimizin ve iç sularımızın kalitesinin de üretim hedefleriyle birlikte yönetilmesi gerekiyor. Çünkü başarı ancak bu şekilde yakalanabilir ve sürdürülebilir. Hızlı büyümeyi sürdürebilmek hedeflenen başarıyı yakalamak için İstanbul Üniversitesi de üzerine düşeni yaparak Su Bilimleri Fakültesi kurmuş ve bu konuda uzman yetiştirmek maksadıyla su bilimleri ve mühendislerini mezun etmeye başlamıştır."

 

Türkiye'nin turizm ülkesi olduğunu, deniz kıyılarına gelen turistlerin birinci tercihinin balık olduğunu kaydeden Memiş, bunun için bunun mutlaka üretim yapılması gerektiğini ifade etti.

 

RAS, AKUAPONİK VE IMTA SİSTEMLERİ TÜRKİYE'DE DE YAPILMAYA BAŞLANDI

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan balıkların akuakültür yöntemiyle elde edilebildiğini, bu sayede her mevsim balığa her yerde ulaşılabildiğini aktardı.

 

Su ürünleri yetiştiriciliği yaparken suyun kesinlikle temiz olması gerektiğini vurgulayan Memiş, "Su kalitesinde bozulma yaşanması ihracatımızı ve iç piyasadaki balık varlığını düşürebilir. Bu nedenle sularımızı ve su ürünleri üretim alanlarımızı korumak zorundayız." dedi.

 

Prof. Dr. Memiş, bunun için çevre dostu, suyu koruyan sistemlerin geliştirilmesinin önemli olduğunun altını çizerek, "Bu kapsamda RAS, akuaponik ve IMTA gibi sistemler konuşulmaya başlandı. Bu sistemler çevre dostu ve yenilikçi akuakültür sistemleridir ve gelecek için oldukça önemlidir. Bu tip ekosistemi bütünüyle ele alan bilimsel çalışmalar dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yapılmaya başlandı." diye konuştu.

 

KIRMIZI LİSTEDEKİ BALIKLARIN NESLİNİN DEVAMI İÇİN DE AKUAKÜLTÜRÜ KULLANIYORUZ

 

Prof. Dr. Memiş, Türkiye'de birçok balık türünün neslinin tükenme tehlikesi yaşandığını, kırmızı listedeki balıkların neslinin devamı için de akuakültürü kullandıklarını söyledi.

 

Türkiye için ekonomik değeri olan nesli tehlike altında olan türlere endemik alabalık ve mersin balığının örnek verilebileceğine değinen Memiş, bu balıkları akuakültür yoluyla ürettiklerini bildirdi.

 

Akuakültürün hedeflerini gerçekleştirmek için suyun ve ekosistemin yönetimini iyi bilen mühendislere ihtiyaç olduğunun altını çizen Memiş, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinin bu anlamda donanımlı mühendisler yetiştirdiğini ve sektörün gelecek hedeflerini karşılayabileceklerini ifade etti.

 

Prof. Dr. Memiş, mühendislerin çalışabilmesi için sektörün biraz daha adım atmasının önemli olduğunu kaydederek, öğrencilerin sahada çalışma olanaklarının arttırılması gerektiğini sözlerine ekledi.

02 Haziran 2024 Pazar

Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.


Tunceli'nin Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.

 

Verimli topraklara sahip kentte, tarım ve hayvancılık faaliyetleri birçok ailenin geçim kaynakları arasında bulunuyor.

 

Ovacık ve Hozat ilçelerinde İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün destekleri doğrultusunda bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başlayan bazı köylüler, torbalarla tarlalara taşıdıkları patates tohumlarını toprakla buluşturmak için yoğun mesai harcıyor.

 

Günün erken saatlerinde araziye giden üreticiler, ilk olarak traktörler yardımıyla patateslerin ekileceği alanlarda sürüm işlemi yapıyor.

 

TOPRAĞI HAYVAN GÜBRESİYLE VERİMLİ HALE GETİRİYORLAR

 

Toprağı hayvan gübresiyle harmanlayan köylüler, daha sonra patatesleri kazma, kürek, el arabası, tırmık ve çapa kullanarak geleneksel yöntemlerle toprağa gömüyor.

Mevsim işçileri de çalıştıran köylüler, sonbaharda patatesleri hasat ederek bir kısmını ihtiyaçları için ayıracak, diğer kısmını da satıp kazanç sağlayacak.

 

MEMLEKETİNE DÖNEREK ÜRETİCİ OLDU

 

Üreticilerden Nihat Firik, uzun yıllar Bursa'nın Kestel ilçesinde yaşadıktan sonra Tunceli'ye yerleştiğini söyledi.

 

Ovacık'ta tarımla ilgili çalışmalara yöneldiğini belirten Firik, "Özellikle Ovacık'ın patates üretimi konusunda çok verimli toprakla sahip olduğunu düşünüyorum. Bu yıl ortalama 3-4 dönümlük bir alanda patates ektik ama üretimimizi her yıl devam ettireceğiz. Patates yetiştiriciliğini bölgede yaygınlaştırmak istiyoruz ve buradaki insanlara katkı sunmayı amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Firik, patatesin kumlu ve humuslu toprağı sevdiğini dile getirerek, "Çünkü, patates toprak içerisinde yumrularıyla beraber kendine yer bulup büyüyen bir ürün. O nedenle toprağın çok iyi işlenip ve güzel şekilde gübrelenmesi gerekiyor." dedi.

 

Üretici Ali Haydar Eren de yaşamını sürdürdüğü Ovacık'ın Konaklar köyünde bağ, bahçe ve tarla işleriyle uğraştığını dile getirdi.

 

Dört mevsim ilçede vakit geçirdiğini anlatan Eren, "Tarımsal faaliyetlerde sürekli aynı ürünleri yetiştirmemeye ve yeni şeyler üretmeye yöneldim. Bu sene organik patates ekimine karar verdim. Sabah 07.00 gibi işe başlıyorum ve öğlen 1 saat dinlenme molası verdikten sonra tekrar patates ekimi için işe koyuluyorum." diye konuştu.

02 Haziran 2024 Pazar