tatil-sepeti

Depreme karşı finansal güvence sağlayan zorunlu deprem sigortası oranı Türkiye genelinde yüzde 57 olurken sigortalı konut sayısı 11.3 milyonu geçti.


DASK verilerine göre, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen deprem derin izler bırakırken bilinçlenme sürecini de beraberinde getirdi.

 

Bu acı deneyim, doğal afetlere karşı daha hazırlıklı olunmasının gerekliliğini ortaya koyarken afet yönetimiyle ilgili önlemlerin hızla hayata geçirilmesine, 2000 yılında da DASK’ın kurulmasına vesile oldu.

 

DASK, toplumun depreme karşı bilinçlenmesini ve afet karşısındaki finansal gücün artırılmasını amaçlıyor.

 

Tam sigortalılık hedefiyle çalışan DASK, teknik işleticiliğin 8 Ağustos 2020'de Türk Reasürans’a devredilmesi sonrasında deprem sürecini bütüncül bakış açısıyla ele alarak faaliyetlerini etkin ve sürekli kılmak amacıyla geliştirmeler yaptı.

 

Deprem riski daha az olan Ankara’da DASK Olağanüstü Yönetim Merkezi'nin açılması, DASK Ana Veri Merkezi'nin yedeği İstanbul’da kalmak üzere Ankara’ya taşınması, teknolojik altyapının yenilenmesi ve ihbar sisteminin güncellenmesi, bu geliştirmelerin başında yer aldı.

 

DASK’ın sigorta bilincini artırmak ve toplumun dayanıklılığını güçlendirmek için gösterdiği çabalar, bugün de aynı kararlılıkla devam ediyor.

 

MARMARA BÖLGESINDE SIGORTALILIK ORANI YÜZDE 64

 

DASK verilerine göre, bugün her iki evden biri zorunlu deprem sigortasına (ZDS) sahip. Türkiye genelinde zorunlu deprem sigortası (ZDS) poliçesi 11.3 milyonu aştı ve sigortalılık oranı yüzde 57 seviyesine ulaştı.

 

Marmara Bölgesi, yüzde 64 sigortalılık oranıyla ilk sırada yer alırken onu yüzde 57 ile Ege Bölgesi izledi. Sigortalılık oranı İç Anadolu’da yüzde 51, Doğu Anadolu’da yüzde 59, Akdeniz’de yüzde 54, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 50 ve Karadeniz’de yüzde 45 civarında.

 

Sağlanan finansal güvencenin tüm vatandaşlara ulaşması, DASK’ın en büyük hedefi. Bu güvencenin etkin ve güçlü olması da önem arz ediyor.

 

Bu kapsamda ZDS teminatlarında ocak ayından bu yana uygulanan enflasyon korumasıyla hem poliçe teminatları aylık enflasyon oranına bağlı ek prim ödemeye gerek kalmadan otomatik artıyor hem de olası hasar durumunda tazminat tutarı güncel bedel üzerinden hesaplanarak ödeniyor.

 

DASK’IN ÖDEME GÜCÜ 280 MILYAR LIRA

 

Tüm planlarını en acı senaryoya göre yapan DASK, deprem rezervlerini ve reasürans kapasitesini de artırdı. Ödeme gücünün 25 milyar liradan 280 milyar liraya çıkmasının yanı sıra 640 bin lira olan azami teminat tutarı da 1.5 milyon liraya yükseldi.

 

Bu güvence kaynaklarını toplanan prim gelirleri ve reasürans koruması oluştururken korumanın tamamı uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca en az “A” ve üzeri düzeyde derecelendirilen reasürörlerden sağlanıyor.

 

DASK, devlet kaynaklarından tamamen bağımsız oluşturduğu kapasitesini ZDS poliçesi edinmiş sigortalıların evlerinde oluşacak deprem kaynaklı hasarların tazmini için kullanıyor.

 

ZAS ILE SAĞLANAN FINANSAL GÜVENCENIN KAPSAMI VE GÜCÜ ARTACAK

 

Sigorta bilincini artırmak için tüm mecraları kullanan DASK, birçok faaliyet yürütüyor, "DASK Tırı Yollarda Projesi" ile afet dönemleri dışında da Türkiye’yi dolaşarak vatandaşlarla buluşuyor ve depreme ilişkin tüm sorular yanıtlanıyor.

 

DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarım Yarışması, üniversitelerin mühendislik ve mimarlık öğrencilerinin projelerini yarıştırarak gençlere deprem bilinci aşılıyor ve bir deprem ülkesinde mühendis veya mimar olarak nelere dikkat etmelerinin gerektiği konusunda tecrübe kazandırıyor.

 

DASK Kısa Film Yarışması ile toplumun her kesiminde depremle yaşam bilincini artırmak amacıyla farkındalık yaratacak filmlerin üretilmesi teşvik ediliyor.

 

Bu çalışmaların yanı sıra yakın zamanda hayata geçecek zorunlu deprem sigortasının ZAS olarak genişletilmesiyle birlikte, DASK’ın sağladığı finansal güvencenin kapsamı ve gücü önemli ölçüde artacak.

 

ZAS ile sel ve taşkın niteliğindeki su baskını, heyelan, orman yangını, fırtına, çığ ve dolu gibi doğal afetleri kapsayan güvence sunulacak.

 

Kurum, ZAS kapsamında ülkenin önde gelen üniversitelerinde görev alan akademisyenler ve profesyonel ekiplerle tüm doğal afet riskleri değerlendirdi ve bunlar sonucunda ZAS ürününe dair kapsam ve tarife tüm detaylarıyla hazırlandı.

 

DASK, ayrıca 17 Ağustos depreminin 25. yılında bu trajik olayın kazandırdığı dersleri unutmayarak geleceğe daha sağlam adımlarla ilerliyor ve güvenli bir gelecek için çalışmalarını sürdürmeyi taahhüt ediyor.

16 Ağustos 2024 Cuma

Jandarma Genel Komutanlığı’na 300 lojistik, 10 bando alt branşlarında olmak üzere 310 uzman erbaş alınacak. Kimler başvurabilir? Başvuru şartları neler? Başvuru için son gün ne zaman? İşte detaylar…

Resmi Gazete'de Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı’ndan yayımlanan ilana göre, başvurular 23 Ekim ile 6 Kasım tarihleri arasında internet üzerinden yapılacak.

 

KİMLER BAŞVURABİLİR?

Başvuru yapabilecek 1 Ocak 2024 itibarıyla 20 yaşından gün almış ve 27 yaşını bitirmemiş adaylardan, 2023-2024 KPSS'den 50 ve üzeri puana sahip olma şartı aranacak.

 

BAŞVURU İÇİN SON GÜN NE ZAMAN?

Başvuruların başlama ve bitiş saatleri, temini yapılacak uzman erbaş alt branşları, temin şartları ve diğer detaylar https://vatandas.jandarma.gov.tr, www.jsga.edu.tr ve https://kamuilan.sbb.gov.tr internet sitelerinde yayımlanacak.

23 Ekim 2024 Çarşamba

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), jeopolitik çatışmalar ve iklim değişikliğinden kaynaklanan aksamaların kritik deniz geçiş noktalarını tehdit ettiği ve küresel ekonomi, gıda güvenliği ve enerji arzının artan risk altında olduğu uyarısında bulundu.





UNCTAD, "Deniz Taşımacılığı 2024 Değerlendirmesi: Deniz Geçiş Noktalarının Seyri" başlıklı raporunu, basın toplantısında açıkladı.

Rapora göre, küresel deniz ticareti 2022'deki daralmanın ardından toparlanma eğilimine girdi ve 2023'te yüzde 2,4 büyüyerek yaklaşık 12,3 milyon tona ulaştı.

Bu yıl ise deniz ticaretinin demir cevheri, kömür ve tahıl gibi dökme yük emtialarının yanı sıra konteynerle taşınan mal talebinin artmasıyla yüzde 2'lik mütevazı bir büyüme göstermesi bekleniyor.

Geçen yıl yüzde 0,3 büyüyen konteyner ticaretinin bu yıl yüzde 3,5 artış göstereceği tahmin edilirken, UNCTAD'a göre bu rakamlar daha derin zorlukları maskeliyor. Bu nedenle, küresel deniz ticaretinde uzun vadeli büyüme, sektörün Ukrayna'daki savaş ve Orta Doğu'da artan jeopolitik gerginlikler gibi devam eden zorluklara nasıl uyum sağlayacağına bağlı olacak.

ROTALARIN UZAMASI YÜKSEK MALİYET VE EMİSYONLARA YOL AÇIYOR

Dünyadaki kritik deniz geçiş noktaları aksamalarla karşı karşıya kalarak gecikmelere, rota değişikliklerine ve daha yüksek maliyetlere neden oldu.

Küresel ticaretin kritik arterlerini oluşturan Panama ve Süveyş kanallarındaki trafik, 2024 ortasında, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 50'nin üzerinde düşüş gösterdi.

Bu gerileme, Panama Kanalı'nda iklim değişikliği kaynaklı düşük su seviyeleri ve Süveyş Kanalı'nı etkileyen Kızıldeniz bölgesindeki çatışmaların patlak vermesinden kaynaklandı.

Aden Körfezi ve Süveyş Kanalı'ndan geçen gemilerin tonajı da sırasıyla yüzde 76 ve yüzde 70 azaldı.

Gemilerin rotalarını Kızıldeniz'den Ümit Burnu'na çevirmesiyle, bölgedeki gemi varışları yüzde 89 arttı. Bu durum mal akışının sürdürülmesine yardımcı olurken, maliyet artışları, gecikmeler ve karbon emisyonlarının yükselmesine yol açtı.

UNCTAD, Uzak Doğu-Avrupa rotasında 20-24 bin TEU konteyner gemisinin, Süveyş Kanalı yerine Afrika'yı dolaşarak seyahat ettiğinde, Avrupa Birliği'nin (AB) Emisyon Ticaret Sistemi kapsamında sefer başına 400 bin dolar ek emisyon maliyetine maruz kaldığını hesapladı.

Daha uzun süren rotalar, liman tıkanıklığının artmasına, daha yüksek yakıt tüketimi ve mürettebat ücretleri, sigorta primleri ve korsanlık riskine maruz kalma ihtimalinin artmasına da neden oldu.

Geçen yıl küresel ton-mil dengesi yüzde 4,2 artarak maliyet ve emisyonların yükselmesine yol açarken, rotaların uzaması küresel lojistik ve tedarik zincirleri üzerinde baskı oluşturdu.

 EN KÖTÜ ETKİLERİ AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER YAŞIYOR

Yaşanan aksaklıklar ve artan maliyetlerden tüm ülkeler eşit şekilde etkilenmiyor. Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri (SIDS) ve En Az Gelişmiş Ülkeler (LDC), en kötü etkileri yaşıyor.

Hesaplamalara göre, Kızıldeniz ve Panama Kanalı'ndaki krizin devam etmesi durumunda küresel tüketici fiyatları 2025 sonuna kadar yüzde 0,6 artabilir. SIDS için potansiyel etkinin daha şiddetli olma riski bulunuyor.

Denizcilik sektörünün iklim değişikliğinin artan etkileri ve diğer aksamalara karşı dayanıklılık ihtiyacının aciliyetini de vurgulayan UNCTAD'a göre, sektördeki bir diğer acil sorun da güvenliği,  kirlilik kontrolünü ve denizci refahını zayıflatan sahte gemi tescilleri ve bundaki artış.

UNCTAD, denizcilik sektörünün artan zorluklarla karşı karşıya kaldığı bu dönemde, kritik geçişlerdeki kesintilerin ele alınması, düşük karbonlu ve yeşil denizciliğe yatırım yapılması, liman verimliliği ve adaptasyonunun artırılması, iç bölge bağlantılarının geliştirilmesi ve sahte gemi tescillerine karşı mücadele edilmesi çağrısında bulundu.

"TÜKETİCİ KEMER SIKIYOR, YATIRIMCI BEKLE-GÖR MODUNDA"

UNCTAD Teknoloji ve Lojistik Direktörü Shamika Sirimanne, basın toplantısında, küresel deniz ticaretinin bu yıl yüzde 2 büyümesini beklediklerini belirterek, 2025-2029 döneminde yıllık bazda yüzde 2,4 artış öngördüklerini dile getirdi.

Orta vadedeki bu büyümenin teknolojik gelişmeler, yeşil dönüşüm ve deniz ticareti altyapısına yönelik yatırımlara ilginin yeniden canlanmasıyla destekleneceğini söyleyen Sirimanne, "Ancak küresel deniz ticaretinin büyümesi üzerinde aşağı yönlü riskler oldukça baskın. Jeopolitik gerginlikler, süregelen çatışmalar ve savaşlar, uluslararası ticareti oldukça olumsuz etkiliyor. Birçok düşük gelirli ülke borç yüküyle karşı karşıya kalıyor, yüksek borçlanma maliyetleriyle boğuşuyor ve dış şokları yönetmekte zorlanıyor. Gelecek belirsiz olduğunda, biz tüketiciler olarak kemer sıkıyoruz. Yatırımcılar ise bekle-gör moduna geçiyor ve ekonomi ve beraberinde uluslararası ticaret de zarar görüyor." diye konuştu.

UNCTAD Ticaret Lojistiği Birimi Başkanı Jan Hoffmann da kritik deniz geçiş noktalarını etkileyen sorunlar nedeniyle navlun fiyatlarının arttığını ve bu artışın tüketici fiyatlarına yansıyacağını belirterek, "Eğer bu geçiş noktalarındaki kriz devam eder ve navlun fiyatları yüksek kalmayı sürdürürse, tüketici fiyatları 2025 sonuna kadar yüzde 0,6 artabilir. Bu oran SIDS ülkelerinde yüzde 0,9. Yani küresel ortalamanın neredeyse yüzde 50 daha fazlası." uyarısında bulundu.

22 Ekim 2024 Salı