tatil-sepeti

Dünyanın en büyük filo kiralama şirketlerinden LeasePlan, küresel ölçekte lider araştırma şirketlerinden Ipsos ile yürüttüğü Mobilite İçgörü Raporu’nun "Elektrikli Araçlar ve Sürdürülebilirlik"bölümünü yayınladı.

Rapora ilişkin Leaseplan’dan yapılan açıklamaya göre, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkeden 5 binin üzerinde kişinin katılımıyla gerçekleşen araştırmada, sürücülerin elektrikli araçlara olan isteği ve elektrikli araca ulaşmanın önündeki engellerle ilgili sonuçlar yer aldı.

Çalışma, özellikle son 3 yılda elektrikli araçlara rekor düzeyde destek olduğunu gösterirken, artık daha fazla sürücünün elektrikli araç kullanmak istediğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 65’i artık sıfır emisyonlu elektrikli araç kullanacağını belirtirken, yüzde 44’ü özellikle son 3 yılda elektrikli araçlara karşı tutumunun olumlu yönde değiştiğini ifade etti.

ELEKTRİKLİ ARACIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER ŞARJ ALTYAPISI, MENZİL VE SATIŞ FİYATLARI

Araştırmada, 5 yıl içerisinde yeni araç almayı düşünen katılımcılara öncelikli tercihleri de soruldu. Katılımcıların yüzde 61’i 5 yıl içerisinde yeni araç alacakları takdirde elektrikli araç almayı düşüneceklerini belirtti. Ayrıca araştırma, sürücülerin artık yeşil alternatiflerin dizel veya benzinli araçları kullanmaktan daha maliyetli olmadığını düşündüğünü de ortaya koydu.

Katılımcıların yüzde 46’sı elektrikli araçların daha düşük karbondioksit (CO2) emisyonu sayesinde sadece iklim değişikliğiyle mücadeleye katkıda bulunmadığını, aynı zamanda daha düşük işletme maliyetlerine de sahip olduğunu belirtti.

Ancak elektrikli araçların önünde halen ciddi engellerin olduğu da araştırmanın sonuçları arasında yer aldı.

LeasePlan araştırmasının genel sonuçlarına bakıldığında, gelecek 5 yılda araç almayı planlayanların yüzde 57’si, elektrikli araç tercih etmelerini önleyen ana sebep olarak fiyat unsurunugösterirken yüzde 51’i yetersiz şarj altyapısından, yüzde 34’ü menzilden endişe duyduğunu bildirdi.

TÜRKİYE’NİN TUTUMU SON 3 YILDA YÜZDE 69 DAHA OLUMLU

Açıklamaya göre, araştırmanın ülkeler bazında sonuçları ele alındığında, Türkiye’deki sürücülerin elektrikli araçlara karşı olumlu tutumu dikkati çekti. Buna göre, araştırmaya katılan her üç sürücünden ikisinin elektrikli araçlara karşı çok olumlu bir tutuma sahip olduğu ortaya çıkarken, bu tutumunun son yıllarda zirve yaptığı görüldü.

Türkiye’nin elektrikli araçlara olan tutumu son 3 yılda yüzde 69 daha olumlu oldu. Türkiye’yi yüzde 62 ile Portekiz izledi. Romanya, Yunanistan ve İtalya da elektrikli araçlara karşı son 3 yılda daha olumlu tutum sergileyen ülkeler arasında yer aldı. Araştırma genelinde sürücülerin dörtte birinden fazlası bir sonraki araçlarının kesinlikle elektrikli olacağını belirtirken, elektrikli araç alma niyetine bakıldığında Türkiye araştırmada birinci sırada ipi göğüsledi.

Buna göre, Türkiye’deki sürücülerin yüzde 61’i elektrikli araç almak istediğini belirtti. Türkiye’yi yüzde 51’le İtalya, yüzde 49’la Portekiz takip etti.

SATIŞ FİYATLARI EN ÖNEMLİ SATIN ALMAMA NEDENİ

LeasePlan Mobilite İçgörü Raporu’nun Elektrikli Araçlar ve Sürdürülebilirlik bölümünde sürücülerin elektrikli araç alma ve almama nedenleri de araştırıldı.

Buna göre, katılımcıların yüzde 47’si düşük işletme maliyetleri nedeniyle elektrikli araçları tercih ettiğini, yüzde 46’sı düşük CO2 emisyonları nedeniyle tercihini elektrikliden yana kullandığını ve yüzde 33’ü ise elektrikli araç sahiplerine sunulan vergi indirimleri nedeniyle bu araçları tercih ettiğini bildirdi. Böylece, düşük işletme maliyetleri, çevre hassasiyeti ve teşvikler elektrikli araçların tercih edilmesindeki ilk 3 neden olarak öne çıktı.

Buna karşılık sürücülerin elektrikli araçları tercih etmemesindeki ilk 3 neden ise satın alma fiyatı, yetersiz şarj imkanları ve menzil şeklinde sıralandı. Türkiye’deki sürücülerin elektrikli araç satın almama nedenlerinin başında ise yüzde 54 ile satın alma fiyatları geldi. Bunu yüzde 37 ile yetersiz şarj altyapısı, yüzde 26 ile menzil endişeleri takip etti.

KADINLAR CO2 EMİSYONLARI KONUSUNDA ERKEKLERE GÖRE DAHA BİLİNÇLİ

Araştırmada katılımcıların elektrikli araçlarla ilgili 2030 yılı beklentileri de soruldu.

Sürücülerin yüzde 58’i 2030 yılında yollardaki çoğu aracın elektrikli veya benzer sıfır emisyonlu araçlardan oluşacağını tahmin ettiğini aktardı. Yalnızca yüzde 18’i bu görüşe katılmadığını bildirdi. 2030 yılı projeksiyonu kapsamında elektrikli araçlardan en umutlu olan ülkeler ise Portekiz ve Türkiye oldu. Portekiz’deki katılımcıların yüzde 77’si, Türkiye’deki katılımcıların yüzde 73’ü, 2030 yılında çoğu yeni aracın elektrikli (veya başka tip bir sıfır emisyonlu araç) olacağına inandığını bildirdi.

Raporda, yüzde 34’le genç sürücülerin ve yüzde 37 ile büyük şehirlerde yaşayan sürücülerin elektrikli araca geçme olasılığı en yüksek grup olduğu elde edilen diğer bulgular arasında yer aldı. Ayrıca, kadınların yüzde 48’i elektrikli araca geçme nedeni olarak daha düşük CO2 emisyonlarını gösterirken, erkeklerde bu oran 43 olarak gerçekleşti.

SON ÖTV ARTIŞI OLUMLU İLGİYE KET VURABİLİR

Açıklamada rapora ilişkin görüşlerine yer verilen LeasePlan Türkiye Genel Müdürü Türkay Oktay, şunları kaydetti: "Elektrikli araçlara olan ilgi ve sıfır emisyon farkındalığının her geçen gün arttığını gözler önüne seren 22 ülkede gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın saha çalışması Kasım 2020’de yani son ÖTV düzenlemesi öncesinde yapıldı. Elektrikli araç tercih etmeme sebeplerinin en başında gelen faktör satın alma fiyatı iken, son vergi düzenlemesi ile elektrikli araçlara getirilen ÖTV zammı ne yazık ki ülkemizde olumlu yönde gelişen ilgi ve farkındalığa ket vuracak gibi görünüyor.Birçok ülkede devlet desteğiyle gelişen elektrikli araç pazarı için yalnız vergi indirimi değil farklı teşvik programları da uygulanırken, henüz yolun başında olan Türkiye pazarında da hem altyapı hem de vergi desteği konusunun tekrar değerlendirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum."

01 Mart 2021 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Türkiye’de motosiklet satışları, 2023’te yıllık 957 bin 292 adet ile tüm zamanların rekorunu kırarken, ardından düşüşe geçse de geçtiğimiz yıl yeniden vites yükselterek 811 bin 144 satış rakamına ulaştı.


TÜİK verilerine göre, ülkedeki motosiklet satışları yaz aylarında en üst seviyeye çıktı.

 

Kayıtların tutulduğu tarihsel veriler incelendiğinde, bu yılın haziran, temmuz ve ağustos dönemini kapsayan yaz aylarında trafiğe kaydı yapılan motosiklet sayısı rekor kırdı.

 

Buna göre, göre, 2015'in yaz aylarında 60 bin 382 motosikletin trafiğe kaydı yapılırken, bu sayı dalgalı seyir izleyerek 2021'de 89 bin 299'a ulaştı.

 

Motosiklet satışları 2022'nin yaz aylarında ivme kazanarak 120 bin 662'ye çıkarken, 2023'te 300 bin 338'e, 2024'te ise 345 bin 235'e ulaştı. Böylece, son 10 yılın yaz aylarında trafiğe kaydı yapılan motosiklet sayısının yaklaşık 6 katına çıktığı görüldü.

 

6 MİLYONA YAKLAŞTI

 

Ülkede artan kurye hizmetleri ile kullanıcısına zaman ve yakıttan sağladığı tasarrufun etkisiyle kullanımı yaygınlaşan motosiklet satışları, bazı aylarda otomobil satışlarının da üzerinde seyretti. Ülkedeki motorlu kara taşıtı sayısı ağustos itibarıyla 30 milyon 469 bin 319'a ulaşırken, bunların 15 milyon 301 bin 404'ünü otomobil, 5 milyon 878 bin 271'ini ise motosikletler oluşturdu.

 

Son 10 yılın verilerine göre, 2015'te 165 bin 127 motosikletin trafiğe kaydı yapıldı. Takip eden yıllarda dalgalı seyir izleyerek yükselen motosiklet satışları 2019'da 154 bin 627'ye çıktı. Kovid-19 salgını ile yükseliş trendine giren motosiklet satışları 2020'de 208 bin 466'ya, 2021'de 255 bin 961'e, 2022'de 415 bin 544'e, 2023'te 957 bin 292'ye ulaştı.

 

Bu yılın 8 ayında ise 811 bin 144 motosikletin trafiğe kaydı yapıldı.

 

2015-2024 yıllarını kapsayan 10 yılda haziran, temmuz ve ağustos ayları ile trafiğe kaydı yapılan yıllık motosiklet sayıları şöyle:

 

Yıl

Haziran-Temmuz- Ağustos

Yıllık toplam

 

 

 

2015

60.382

165.127

2016

46.215

143.678

2017

56.851

157.779

2018

53.617

157.012

2019

50.285

154.627

2020

85.982

208.466

2021

89.299

255.961

2022

120.662

415.544

2023

300.338

957.292

2024

345.235

811.144

 

24 Eylül 2024 Salı

Etiketler : Motosiklet satış vites

Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Türkiye'nin dünyada un ihracatında birinci, makarna ihracatında da ikinci sırada olduğunu belirterek, "2023 yılı itibarıyla Türkiye'nin dünya un pazarındaki payı yüzde 23" dedi.


 

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye'nin dünyada un ihracatında birinci, makarna ihracatında da ikinci sırada olduğunu belirterek, "2023 yılı itibarıyla Türkiye'nin dünya un pazarındaki payı yüzde 23. Bu da dünyadaki her 4 un paketinden birisinde Türkiye'deki üreticilerin emeğinin bulunduğunu gösteriyor." dedi.

 

Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Bölge Başkanlığı tarafından düzenlenen ve dünya tahıl sektörünün önemli buluşmaları arasında yer alan "3. IAOM Avrasya Konferansı ve Sergisi" Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de başladı.

 

Yumaklı, "Değişen İklimde Sürdürülebilir Gıda Güvenliği" mottosuyla düzenlenen etkinliğin açılışında, Azerbaycan'da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

 

Dünyanın farklı yöne doğru evrildiği bir dönemden geçtiklerini ifade eden Yumaklı, küresel ekonomik belirsizliklerin ve jeopolitik gerginliklerin yanı sıra devrim niteliğindeki teknolojik dönüşüm rüzgarlarının yaşandığı bir ortamda olduklarını söyledi.

 

Yumaklı, özellikle küresel ısınma ve iklim değişikliği etkilerinin su ve tarım üzerinde en çok hissedildiği bir süreçten geçtiklerini kaydederek, "Bu süreç içinde de değirmencilik ürünleri başta olmak üzere gıda arz güvenliği tüm ülkeler için stratejik bir alan olarak yer alıyor." diye konuştu.

 

Kovid-19 ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gıda güvenliğinin kritik önemini bir kez daha hatırlattığını anımsatan Yumaklı, son asırda yaşanan ve gelecekte yaşanması beklenen nüfus artışının gıda ve suya ihtiyacını daha da artıracağını anlattı.

 

Yumaklı, "Önümüzdeki 27 yılda yapılan projeksiyonlara göre dünya nüfusunun 2 milyar daha artarak 10 milyara çıkması bekleniyor. Türkiye nüfusu ise 1960 yılında 27 milyonken son 63 yılda 3 katına çıkarak 85 milyona ulaştı. 2050 yılında da 105 milyonu geçecek. Bu gerçek, Türkiye için olduğu gibi diğer ülkeler için de geçerlidir. Dolayısıyla da gıdaya ve suya olan ihtiyaç her geçen gün daha da artıyor." diye konuştu.

 

"DEĞİRMENCİLİK ÜRÜNLERİNE TALEPTE CİDDİ ARTIŞ BEKLİYORUZ"

 

Bakan Yumaklı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, nüfus artışına bağlı olarak 2050'de bugünden yüzde 55 daha fazla suya, yüzde 70 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulacağını söyledi.

 

"Bu gerçek, gıda ve tarım politikalarımızı geleceğe hazırlarken, en önemli gerekçemizi oluşturmaktadır." diyen Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada yaşanan bu süreçler, gıdayı işleyerek yarı mamul ve mamule dönüştüren değirmencilik sektörünün de önemini tüm dünyada artıracaktır. Bu anlamda özellikle tahıl depolama ve taşıma sistemlerine olan ilgi dünya çapında artmıştır. Yine değirmen makinelerine, beklenenin ötesinde bir ilgi oluşmuş ve ciddi bir kapasite artışı yaşanmıştır. Un ve yem gibi sektörlerin, ana üretim kalemlerine olan ihtiyacı da artacağı için özellikle de 2024'ün ikinci yarısından itibaren sektörde ciddi bir talep artışı bekliyoruz."

 

Yumaklı, dünya değirmencilik ürünleri ticaret hacminin son 5 yılda yaklaşık yüzde 40 arttığını belirterek, 2023'te ticaret hacminin 60 milyar dolar seviyelerine ulaştığını aktardı.

 

"DEĞİRMEN SEKTÖRÜNÜN 2024'TE YENİ BİR REKOR KIRMASINI BELİYORUZ"

 

Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Türk değirmen sektörünün dünya ihracatındaki lider pozisyonunu uzun yıllardır devam ettirdiğini belirterek, Türkiye genelinde yaklaşık 600 un fabrikasının bulunduğunu söyledi.

 

Buradaki değirmencilerin çoğunun üçüncü veya dördüncü kuşak olarak bayrağı devraldığını dile getiren Yumaklı, şunları kaydetti: "Bunu büyük bir avantaj olarak görüyoruz. Sektörün, maliyetlerdeki rekabet gücü, kalitede ve hizmette gösterdiği üstün başarılar sayesinde önümüzdeki yıllarda da dünyadaki liderliğini sürdüreceğini öngörüyoruz. 2022 yılını 2 milyar dolar civarında ihracatla tamamlayan Türk değirmen sektörü, 2023'ü de dünyadaki ekonomik sıkılaşmaya ve savaşlara rağmen 1,9 milyar doların üzerinde bir rakamla kapattı. Sektörün 2024'ün sonunda bunun çok daha üzerinde bir rakamla rekor kıracağına inanıyoruz."

 

Yumaklı, Türkiye'nin yıllık un üretim kapasitesinin yaklaşık 32 milyon ton civarında olduğunu ancak fiilen kullanılan kapasitenin genellikle bunun altında kaldığını ve kapasite kullanımının yüzde 45-50 civarında gerçekleştiğini anlattı.

 

Bu sorunun aşılması gerektiğini vurgulayan Yumaklı, sektörün altyapı sağlamlığının bütün imkanların en üst düzeyde kullanılmasıyla mümkün olacağını söyledi.

 

"HER 4 UN PAKETİNDEN BİRİSİNDE TÜRK ÜRETİCİLERİN İMZASI VAR"

 

Bakan Yumaklı, geçen yıl yurt içi kullanım ve ihracat amacıyla 15 milyon ton civarında un üretildiğini belirterek, şöyle devam etti: "İhracatın büyük bir kısmı Orta Doğu, Afrika ve Asya ülkelerine gerçekleşti. Türkiye şu anda dünyada un ihracatında birinci, makarna ihracatında da ikinci sırada. 2023 yılı itibarıyla Türkiye'nin dünya un pazarındaki payı yüzde 23. Bu da dünyadaki her 4 un paketinden birisinde Türkiye'deki üreticilerin emeğinin bulunduğunu gösteriyor. Türk değirmencilik sektörü, depolama, taşıma ve boşaltma, öğütme, eleme, otomasyon, tartım ve laboratuvar sistemlerine kadar her bir alanda önemli başarılara imza atmayı sürdürmektedir. Dünyadaki en büyük kapasiteli un, yem, nişasta, kahve fabrikaları, Türk değirmen makinecileri tarafından kurulmaktadır."

 

Yumaklı, Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'nin dünyada ilk buğdayın ve unun üretildiği yerin Anadolu olduğunu gösterdiğini kaydederek, "Dünyanın en eski sanayi kolu olan değirmenciliğin ortaya çıktığı bu coğrafya, bu kritik önemdeki endüstriye öncülük etmenin gururunu yaşıyor." diye konuştu.

 

Un ve tahıl üretiminde ihtiyaç duyulan enerjinin yeşil enerji kaynaklarından temin edilmesi amacıyla yapılan yatırımlardan bahseden Yumaklı, "Sektörün yeşil enerji kaynaklarına olan ilgisi son derece memnuniyet vericidir." ifadesini kullandı.

24 Eylül 2024 Salı

Etiketler : un makarna ihracat