Uzay ve havacılık teknolojilerine yönelik hedefler için 2018’de Uzay Ajansı’nı kuran Türkiye, ilk yerli gözlem uydusu İMECE’yi de tamamladı. Son aşamaya gelen Türksat 6A uydusuyla birlikte Türkiye uzayda da gücünü pekiştirecek.


 

HABER: OSMAN KUVVET

 

Türkiye, son dönemde uzay ve milli uydu geliştirilmesi çalışmalarında da ivme kazandı. Uzay ve havacılığa yönelik hedefler doğrultusunda 2018’de Uzay Ajansı kuruldu. Ayrıca gözlem ve haberleşme uydularında da yerli üretime önem veren Türkiye, bu alanda çalışmalar yürütüyor. 2017 yılında TÜBİTAK 1007 Programı ile desteklenen İMECE Uydu Projesi ile ilk yerli gözlem uydusu İMECE de yörüngede yerini alacak. İMECE’nin devreye girmesiyle birlikte Türkiye’nin 5’i haberleşme, 4’ü gözlem olmak üzere aktif 9 uydusu olacak. 

 

GÖREV ÖMRÜ 5 YIL

 

TÜBİTAK UZAY tarafından geliştirilen Türkiye’nin metre altı çözünürlüğe sahip ilk elektro-optik uydusu İMECE’nin görev ömrü 5 yıl olarak planlandı. Uydu, sivil ve güvenlik amaçlı kullanılabilecek şekilde tasarlandı. Proje kapsamında Türkiye’de ilk defa uzay uyumlu elektro-optik kamera tasarlanıp geliştirilerek üretildi. Bunun yanı sıra elektrikli itki sistemi, güneş algılayıcı, yıldız izler, tepki tekeri, küresel konumlandırma sistemi alıcısı, manyetometre ve manyetik tork çubuğu, İMECE Projesi kapsamında ilk defa yerli olarak üretildi. Türkiye, bu sayede sıfırdan bir uydunun aviyonik sistemlerini tasarlayıp üretebilecek kabiliyetlere sahip bir ülke konumuna geldi.

 

UZAYDAKİ İLK UYDU

 

Türkiye, 10 Ağustos 1994’te Türksat 1B uydusu ile uzaydaki yerini almıştı. Türksat 5A ve Türksat 5B uyduları ise 2017’de imzalanan sözleşme sonrası bu şirketin Fransa’nın Toulouse şehrindeki tesislerinde üretilmeye başlandı. Türksat-5A, 8 Ocak 2021’de yörüngesine başarılı şekilde fırlatıldı. Türksat 5B uydusu da 19 Aralık 2021’de SpaceX’e ait Falcon-9 roketiyle uzaya gönderildi. 

 

İLK GÖZLEM UYDUSU

 

Türkiye’de tasarlanıp üretilen ilk yer gözlem uydusu RASAT ise 17 Ağustos 2011’de Rusya’dan fırlatıldı. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını karşılamak amacıyla üretilen Göktürk-1 uydusu da 2016’da uzaya gönderildi. Bunların yanı sıra Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu Göktürk-2, 2012’de Çin’den fırlatıldı.

 

TÜRKSAT-6A YOLDA

 

Öte yandan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, TÜBİTAK ve TÜRKSAT arasında 2014 yılında imzalanan bir protokülün somut ürününü de yakında uzaya çıkaracak. Türksat 6A Milli Haberleşme Uydu Proje Sözleşmesi ve Ek Protokolü kapsamında, Türksat 6A uydusunda da çalışmalar tamamlanmak üzere. 

 

YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜNE KATKI 

 

Türksat 6A, TÜBİTAK UZAY önderliğinde TUSAŞ, ASELSAN ve C-Tech ortaklığıyla geliştirilen, Türkiye’nin ‘ilk yerli haberleşme uydusu’ unvanına sahip olacak. Uydu, kritik teknolojilerin yerli imkanlarla üretilmesi ve bu alanda insan kaynağının geliştirilmesinin yanı sıra daha önce kapsanmayan yeni coğrafyalara hizmet sunma yönünden de birçok katkı sağlayacak. Bu yıl yörüngeye fırlatılması hedeflenen Türksat 6A’nın 15 yıl tasarım ömrü var. Türksat 6A, yörüngedeki yerini almasıyla uzay kalifiye bir platform olacak ve sonraki haberleşme veya farklı görev yüklerine sahip uydular için de bu deneyim kullanılabilecek. Özellikle kritik bileşenlerin yerli imkanlarla üretilmesi ve yüksek yerlilik oranı ile uydu ve uzay sektöründe dışa bağımlılığı azaltacak. Uydu uzay sektöründe yetişmiş insan kaynağı oluşturma konusunda önemli katkılar sunacak.

17 Nisan 2023 Pazartesi

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, "Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde, Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Avrupa'da lider olma pozisyonunda." dedi.


İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, yaptığı açıklamada, akuakültürün Türkiye'de 1970'lerde başladığını, mevcut su kaynaklarının kullanılıp ekonomiye kazandırılması ve istihdam sağlamasının amaçlandığını söyledi.

 

Bu kapsamda mühendis yetiştirmek için üniversitelerde su ürünleri fakültelerinin kurulduğunu belirten Memiş, mühendislerin yetişmesiyle beraber sektörde yatırımların hızlandığını, böylece Türkiye akuakültür alanında söz sahibi olmaya başladığını anlattı.

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan stokların yetiştiriciliğin artışına neden olduğunun altını çizerek, "Türkiye'de akuakültür yapan 2 bin 382 işletme var. Bunun 553'ü deniz balıkları, kalanı ise iç su tesisleridir. Türkiye'nin akuakültür yoluyla üretim miktarı senelik 500 bin tonu aşmış durumda. Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Ülkemiz, Avrupa'da lider olma pozisyonunda." diye konuştu.

 

Türkiye'nin akuakültür ile çipura, levrek ve alabalık ürettiğini dile getiren Memiş, "Bu balıklarda birinci pazarımız Avrupa ve 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye akuakültür alanında dünyada yerini aldı. Çünkü doğal stoklar azaldığından, avcılıktan balık gelmiyor. Bunun için kontrollü şartlar altında balık yetiştirip yine insanımıza bu önemli gıdayı sunmak zorundayız." ifadelerini kullandı.

 

AKUAKÜLTÜRDE ÜRETİM KONTROLLÜ ŞARTLARDA YAPILIYOR

 

Prof. Dr. Memiş, akuakültürün bilimden en çok yararlanan alan olduğuna dikkati çekerek, bununla üretimin sağlıklı bir ekosistemde gerçekleştirildiğini kaydetti.

 

Akuakültürün temiz sularda yapılmak zorunda olduğunu vurgulayan Memiş, şöyle devam etti:

 

"Su kalitesindeki herhangi bir değişiklik üretimi negatif yönde etkiliyor. Bunun yaşanmaması için işletmeler temiz alanlarda üretim yapmak zorundalar. Türkiye bu açıdan riskli değil, üretimlerimiz temiz alanlarda yapılıyor. Türkiye'de akuakültür üretimi Karadeniz, Ege Denizi'nde Çanakkale'den aşağıda, Ege Denizi’nde İzmir, Muğla, Akdeniz'de Antalya ve İskenderun Körfezi'nde yapılıyor. Akuakültürde bütün üretim kontrollü şartlarda yapılıyor, istediğimiz zaman ürün alıyoruz. Tabii ki denizlerimizin ve iç sularımızın kalitesinin de üretim hedefleriyle birlikte yönetilmesi gerekiyor. Çünkü başarı ancak bu şekilde yakalanabilir ve sürdürülebilir. Hızlı büyümeyi sürdürebilmek hedeflenen başarıyı yakalamak için İstanbul Üniversitesi de üzerine düşeni yaparak Su Bilimleri Fakültesi kurmuş ve bu konuda uzman yetiştirmek maksadıyla su bilimleri ve mühendislerini mezun etmeye başlamıştır."

 

Türkiye'nin turizm ülkesi olduğunu, deniz kıyılarına gelen turistlerin birinci tercihinin balık olduğunu kaydeden Memiş, bunun için bunun mutlaka üretim yapılması gerektiğini ifade etti.

 

RAS, AKUAPONİK VE IMTA SİSTEMLERİ TÜRKİYE'DE DE YAPILMAYA BAŞLANDI

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan balıkların akuakültür yöntemiyle elde edilebildiğini, bu sayede her mevsim balığa her yerde ulaşılabildiğini aktardı.

 

Su ürünleri yetiştiriciliği yaparken suyun kesinlikle temiz olması gerektiğini vurgulayan Memiş, "Su kalitesinde bozulma yaşanması ihracatımızı ve iç piyasadaki balık varlığını düşürebilir. Bu nedenle sularımızı ve su ürünleri üretim alanlarımızı korumak zorundayız." dedi.

 

Prof. Dr. Memiş, bunun için çevre dostu, suyu koruyan sistemlerin geliştirilmesinin önemli olduğunun altını çizerek, "Bu kapsamda RAS, akuaponik ve IMTA gibi sistemler konuşulmaya başlandı. Bu sistemler çevre dostu ve yenilikçi akuakültür sistemleridir ve gelecek için oldukça önemlidir. Bu tip ekosistemi bütünüyle ele alan bilimsel çalışmalar dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yapılmaya başlandı." diye konuştu.

 

KIRMIZI LİSTEDEKİ BALIKLARIN NESLİNİN DEVAMI İÇİN DE AKUAKÜLTÜRÜ KULLANIYORUZ

 

Prof. Dr. Memiş, Türkiye'de birçok balık türünün neslinin tükenme tehlikesi yaşandığını, kırmızı listedeki balıkların neslinin devamı için de akuakültürü kullandıklarını söyledi.

 

Türkiye için ekonomik değeri olan nesli tehlike altında olan türlere endemik alabalık ve mersin balığının örnek verilebileceğine değinen Memiş, bu balıkları akuakültür yoluyla ürettiklerini bildirdi.

 

Akuakültürün hedeflerini gerçekleştirmek için suyun ve ekosistemin yönetimini iyi bilen mühendislere ihtiyaç olduğunun altını çizen Memiş, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinin bu anlamda donanımlı mühendisler yetiştirdiğini ve sektörün gelecek hedeflerini karşılayabileceklerini ifade etti.

 

Prof. Dr. Memiş, mühendislerin çalışabilmesi için sektörün biraz daha adım atmasının önemli olduğunu kaydederek, öğrencilerin sahada çalışma olanaklarının arttırılması gerektiğini sözlerine ekledi.

02 Haziran 2024 Pazar

Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.


Tunceli'nin Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.

 

Verimli topraklara sahip kentte, tarım ve hayvancılık faaliyetleri birçok ailenin geçim kaynakları arasında bulunuyor.

 

Ovacık ve Hozat ilçelerinde İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün destekleri doğrultusunda bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başlayan bazı köylüler, torbalarla tarlalara taşıdıkları patates tohumlarını toprakla buluşturmak için yoğun mesai harcıyor.

 

Günün erken saatlerinde araziye giden üreticiler, ilk olarak traktörler yardımıyla patateslerin ekileceği alanlarda sürüm işlemi yapıyor.

 

TOPRAĞI HAYVAN GÜBRESİYLE VERİMLİ HALE GETİRİYORLAR

 

Toprağı hayvan gübresiyle harmanlayan köylüler, daha sonra patatesleri kazma, kürek, el arabası, tırmık ve çapa kullanarak geleneksel yöntemlerle toprağa gömüyor.

Mevsim işçileri de çalıştıran köylüler, sonbaharda patatesleri hasat ederek bir kısmını ihtiyaçları için ayıracak, diğer kısmını da satıp kazanç sağlayacak.

 

MEMLEKETİNE DÖNEREK ÜRETİCİ OLDU

 

Üreticilerden Nihat Firik, uzun yıllar Bursa'nın Kestel ilçesinde yaşadıktan sonra Tunceli'ye yerleştiğini söyledi.

 

Ovacık'ta tarımla ilgili çalışmalara yöneldiğini belirten Firik, "Özellikle Ovacık'ın patates üretimi konusunda çok verimli toprakla sahip olduğunu düşünüyorum. Bu yıl ortalama 3-4 dönümlük bir alanda patates ektik ama üretimimizi her yıl devam ettireceğiz. Patates yetiştiriciliğini bölgede yaygınlaştırmak istiyoruz ve buradaki insanlara katkı sunmayı amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Firik, patatesin kumlu ve humuslu toprağı sevdiğini dile getirerek, "Çünkü, patates toprak içerisinde yumrularıyla beraber kendine yer bulup büyüyen bir ürün. O nedenle toprağın çok iyi işlenip ve güzel şekilde gübrelenmesi gerekiyor." dedi.

 

Üretici Ali Haydar Eren de yaşamını sürdürdüğü Ovacık'ın Konaklar köyünde bağ, bahçe ve tarla işleriyle uğraştığını dile getirdi.

 

Dört mevsim ilçede vakit geçirdiğini anlatan Eren, "Tarımsal faaliyetlerde sürekli aynı ürünleri yetiştirmemeye ve yeni şeyler üretmeye yöneldim. Bu sene organik patates ekimine karar verdim. Sabah 07.00 gibi işe başlıyorum ve öğlen 1 saat dinlenme molası verdikten sonra tekrar patates ekimi için işe koyuluyorum." diye konuştu.

02 Haziran 2024 Pazar