tatil-sepeti

İstanbulTicaret Odası 16 Nisan'da halk oyuna sunulacak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin tüm boyutlarıyla ele alındığı bir konferans gerçekleştirdi. İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Düşünce Akademisi işbirliğiyle İstanbul Ticaret Üniversitesi Sütlüce Kampüsü'nde gerçekleştirilen konferansta Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, ‘Sistemler ve Yeni Dünya Düzeni’ başlıklı bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 16 Nisan'da oylanacak Anayasa değişikliği paketine ilişkin, "Bu değişiklikle birlikte Türkiye siyasal sisteminde bir reform dönemi başlayacaktır. Bu değişiklikle birlikte bir hükümet modeli önerilmektedir" dedi.
Uçum, daha önce Anayasa'da 18 kez değişiklik yapıldığını, bu değişikliklerin 1982 Anayasası'nda gerçekleştirilen sistem içi revizyonlar olduğunu söyledi.

16 NİSAN BİR SİSTEM REFORMU
Artık revizyonlarda kapasite sınırına gelindiğini vurgulayan Uçum, şöyle devam etti: "16 Nisan'da Anayasa'da yapılacak 19. değişiklik bir sistem içi değişikliği değil, bir sistem reformudur. Bu değişiklikle birlikte Türkiye siyasal sisteminde bir reform dönemi başlayacaktır. Bu değişiklikle birlikte bir hükümet modeli önerilmektedir. Hükümet modeli üzerinden devletin organları arasında farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Daha da önemlisi bu değişikle birlikte halk ile devletin ilişkisi yeniden yapılandırılmaktadır."

BU BİR REFORM BAŞLANGICIDIR
Mehmet Uçum, "Demokrasilerde Anayasa Mahkemesinin rolü, MGK'nın rolü, askerin rolü farklıdır. Asker sizin güvenlikle ilgili temel gücünüzdür. Ülke tehdit altındaysa sizi savunacak güçtür. Askerin siyasi rolü olmaz. Asker demokratik siyasetin kontrolünde hareket etmesi gereken bir güçtür. Anayasa Mahkemesi seçilmiş iradeler üzerinde oyun oynamaz. Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlükler üzerinden halkı otoriteleşme eğilimlerine karşı korur" ifadelerini kullandı.

BÜROKRATİK EGEMENLİK
Mevcut sistemde kurumların olması gereken görevlerinin dışında görevlendirildiğini, bunun nedeninin bürokratik egemenlik ile milli egemenlik arasındaki savaş olduğunu vurgulayan Uçum, artık sorunların çözümünün siyasetin kendi içinde uzlaşma arayışıyla olması gerektiğini söyledi.
Uçum, şunları kaydetti: "Orada bir sonuca ulaşılamıyorsa artık nihai olarak halka gidilmeli. İşte bu önerilen değişiklik siyaseti uzlaşmaya zorlayan, eğer uzlaşılmıyorsa halka gitmeyi zorlayan bir sistematiğe zorluyor. Bu bir reform başlangıcıdır. Türkiye, içinde bulunduğumuz bu coğrafya, son 300 yüzyıldır dezavantajlı olarak geriden başlama pozisyonundan kurtuluyor. Cumhuriyet'in kuruluşunu büyük bedeller ödeyerek gerçekleştirdik. İlk kez son 300 yüzyıllık dezavantajlı pozisyonumuzu avantaja çevirme imkanına sahibiz."

***

Milletvekili sayısının
artırılmasına ihtiyaç var

CUMHURBAŞKANLIĞI Başdanışmanı Uçum, seçmen sayısı ve milletvekili sayısı arasında bir denklik sağlayabilmek için milletvekili sayısının artırılması gerektiğini, Türkiye'de ortalama 103 bin seçmene bir milletvekili düştüğünü söyledi. Uçum, "Eğer 103 bin seçmen üzerinden bir dağılım yapmaya kalkarsak, 103 bin seçmeni olmayan iller vardır. Bu illere milletvekili dahi düşmez. Dolayısıyla bunu yapamazsınız. Coğrafi ünite temsili bir zorunluluk olduğu için herhangi bir şehri temsilden yoksun bırakamazsınız. Dolayısıyla milletvekili sayısının artırılmasına ihtiyaç var." şeklinde konuştu. Anayasa değişikliğine ilişkin sistemin halkı güçlendiren son derece önemli özellikleri olduğunu kaydeden Uçum, temsil adaletinin güçlendirilmesinde, yargı birliğinin sağlanmasında, demokratik irade ile askeri bürokrasi arasındaki ilişkinin normalleştirilmesinde son derece önemli adımlar atıldığının ortada olduğunu söyledi. 28 Şubat döneminde Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) ulusal güvenlik politikası belirleyip seçilmiş hükümetin yardımcısı olması gerekirken, iç siyaseti dizayn etmeye çalıştığını ifade eden Uçum, benzer sorunların her dönemde olduğunu anlattı.

***

Temsil adaleti iki açıdan güçlendirildi

MEHMET Uçum, siyasal sistemdeki hukuk üretiminin baskıcı yaklaşımı yerine kolaylaştırıcı yaklaşımın tercih edildiğini belirterek, "Bu hukuk üretiminde ve hukuksal meşruiyette radikal bir dönüşümdür." dedi. Söz konusu değişikle temsil adaletinin iki açıdan güçlendirildiğini ifade eden Uçum, şunları kaydetti: "Birincisi, seçilme yaşı gençleştirilmektedir. İkincisi, milletvekili sayısı artırılmaktadır. Seçilme yaşının gençleştirilmesi son derece önemli bir konudur. Türkiye demokrasisinin eksiklerinden biriydi. Demokrasilerde temsil, sadece seçmenin temsili değildir. Eğer sadece seçmenin temsili yeterli olsaydı, o zaman bütün seçilmiş organları yetişkin erkeklerle doldururdunuz ama bunun adına demokrasi diyemezdiniz. Bu olsa olsa Atina demokrasisine benzer. Yani kadınların oy kullanmadığı, bir kısım insanların köle olduğu, sadece erkeklerin arenaya toplanıp karar verdiği bir demokrasi... O nedenle seçmenin temsilinin yanı sıra temsil çeşitliliği önemlidir."

***

Herkes, değişikliğin içeriğini iyi anlamalı

Konferansın açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren yaptı. Referandumun konusu olan Anayasa değişikliğinde, tartışılması, anlaşılması ve içselleştirilmesi gereken birkaç önemli husus olduğunu söyleyen Prof. Ekren, “İçeriğinin ne olduğu, maddelerinin gerekçeleri ve muhtemel etkileri, referandum sonrasında kamunun karar alma süreçlerindeki yönü ve şekli hemen herkesi meraklandırıyor” dedi.

Prof. Ekren şöyle devam etti: “Referandum sonucunda, bireylerimizin, şirketlerimizin, kamunun, taleplerinin, tercih ve önceliklerinin yeniden yapılanacağı beklenmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanının bu konulardaki bilgisi ve düşünceleri bizler için önemlidir. Katılımlarından dolayı kendilerine tekrar teşekkür ediyorum.”

***

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, Mehmet Uçum yaprak üzerinde minyatür tablosu hediye etti.Konferansta İTO Müşaviri İbrahim Özal da bulundu.

24 Mart 2017 Cuma

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, yalan haberlerle kasıtlı şekilde gündem oluşturulmaya çalışıldığını ifade ederek, "Dedikodulara itibar etmeyiniz. Cumhurbaşkanımızın tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. Hedeflere ulaştığımızda vatandaşlarımızın refahı kalıcı olarak artacak" dedi.


 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız." diye konuştu.

 

Sosyal medya hesabı X'ten açıklamalarda bulunan Bakan Şimşek şu ifadeleri kullandı:

 

"PROGRAMIMIZI DAHA DA GÜÇLENDİRECEĞİZ"

 

Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. 

 

Bizim derdimiz memlekete hizmet, gündemimiz yoğun. Bu zor coğrafyada ülkemizin sorunlarını çözmek, potansiyelini ve performansını artırmak için yapacak çok işimiz var.  

 

Enflasyonu düşürmek, cari açığı azaltmak, bütçe disiplini tesis etmek ve yapısal sorunları çözmek konusunda kararlıyız.   

 

Cumhurbaşkanımızın başından beri tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. 

 

Programımız hedeflerine ulaştığında, vatandaşlarımızın refahı da kalıcı olarak artacaktır.

 

Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : Hazine Maliye Bakanlığı Mehmet Şimşek

Bu yıl üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan tek ülke olan Türkiye'nin, S&P Global Ratings'ten kasımdaki değerlendirmede yeni bir not artışı daha alması bekleniyor.


 

Türkiye'nin makroekonomi politikalarındaki değişimin ardından, Fitch Ratings, Moody's ve S&P Global Ratings, ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükseltti. Fitch Türkiye'nin notu son değerlendirmesinde "BB-"ye, Moody's iki basamak artışla "B3"ten "B1"e ve S&P Global Ratings de "B"den "B+"ya yükseltti.

 

Söz konusu kuruluşlardan S&P Global Ratings'in, 1 Kasım'da Türkiye'ye ilişkin bu yılki ikinci değerlendirmesini açıklaması bekleniyor.

 

S&P Global Ratings Kıdemli Direktörü Frank Gill, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve 1 Kasım'daki değerlendirmeye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinde politika değişikliğinin ardından başta dış göstergeler olmak üzere bazı kredi derecelendirme ölçütlerinin iyileştiğini ve bunlar arasında en önemlilerinden birinin net döviz rezervlerindeki artış olduğunu dile getirdi.

 

Cari açığın da çok hızlı şekilde daraldığını ve bu yıl için cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 1'inin biraz üzerinde seyretmesini beklediklerini ifade eden Gill, Brent petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesinin, cari açıktaki daralmaya katkı sunduğunu aktardı.

 

Gill, Türkiye'nin net altın ithalatındaki düşüşün de cari açığın azalmasına olumlu yansıdığını ve bunun çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, net altın ithalatının azalmasının yanı sıra Türk lirası mevduat faizlerinin yüzde 60'lara yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda, altın gibi riskten korunma ürünlerinin hane halkı ve firmalar için daha az cazip hale geldiğini anlattı.

 

Kredi notu kararlarında net rezerv seviyeleri ve cari açıktaki pozitif eğilim başta olmak üzere birçok göstergeyi dikkate aldıklarını vurgulayan Gill, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizim için önemli sorulardan biri Türkiye'de kamu maliyesinin yönünün ne olacağı. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için yetkililerin tüketici talebini azaltması gerekiyor, bu da daha düşük büyüme anlamına gelir ve daha düşük büyüme genellikle daha zayıf mali sonuçlara yol açabilir. Bahsettiğim gibi not kararı için gözden geçirilecek birçok gösterge var. Türkiye'deki ekonomi politikası değişiminin bir yıllık bir düzeltme değil, ekonomiyi enflasyondan arındırmak için çok yıllık bir süreç olduğu göz önüne alındığında, kendimize Türk hükümetinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca politikaya bağlı kalıp kalmayacağını sormak zorundayız. Bizim temel tahminimiz, bağlı kalacakları yönünde. Bunu bir yıldan fazladır sürdürüyorlar ve ancak ana senaryomuza ilişkin 'tasarruf yorgunluğu' riskleri de mevcut. Pozitif bir görünüme sahip olduğunda, (Türkiye için kasımda) not artışı mümkün. Net rezervlerdeki iyileşme ve cari açığın hızlı şekilde daralması çok önemli. Not artışı kararı büyük ölçüde bu iki faktöre bağlı diyebiliriz. Ayrıca, Türkiye'nin enerji ve altın ithalatındaki gerileme de çok önemli gelişme. Bu arada, not kararı için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz politikasına da bakacağız."

 

YIL SONU ENFLASYON BEKLENTİSİ YÜZDE 43, 2025 İÇİN YÜZDE 23

 

Frank Gill, Türkiye'ye ilişkin enflasyon beklentilerini de paylaşarak, Türkiye'de yıllık manşet enflasyonun yüzde 52 ile hala oldukça yüksek seviyede bulunduğunu ve enflasyonu düşürmenin zaman aldığını vurguladı.

 

Çok yüksek kalmaya devam eden hizmet enflasyonuna karşın gıda enflasyonunun hafiflediğini aktaran Gill, "Enflasyonu düşürmek muhtemelen birkaç yıl alacak. Bu nedenle Türkiye'de enflasyonun 2027'ye kadar tek haneli rakamlara düşeceğini öngörmüyoruz. Kademeli bir dezenflasyon süreci bekliyoruz. Bu yıl sonu için enflasyon öngörümüz yüzde 43, 2025 sonu için yüzde 23 ve 2026 sonu için yüzde 10 seviyesinde. 2027 sonunda enflasyonun yüzde 10'un altına gerileyeceğini öngörüyoruz." ifadesini kullandı.

 

Gill, yavaş gerçekleşmesi beklenen dezenflasyon sürecinin önemli bir ayağının Türk lirasının dolar ve avro karşısında "çok az değer kaybetmesinin sürdürülmesi" olduğunu belirterek, "Gelecek yıl Türk lirasının enflasyonun altında değer kaybedeceğini düşünüyoruz." dedi.

 

TCMB, KASIMDA "TEMKİNLİ GEVŞEME" BAŞLATABİLİR

 

TCMB'nin para politikası kararlarını yakından izlediklerini söyleyen Gill, manşet enflasyonun yüzde 50'nin üzerinde olduğu düşünüldüğünde, Bankanın para politikasını çok erken gevşetmesinin bir risk olduğunu dile getirdi.

 

Gill, "Bizim temel senaryomuz Merkez Bankasının yılın son çeyreğinde çok temkinli şekilde faiz indirimine başlayabileceği yönünde. Bu muhtemelen kasımda olabilir ancak buradaki 'temkinli yaklaşımı' vurgulamak gerek." değerlendirmesinde bulundu.

 

TCMB'nin politika faizinin bu yıl sonunda manşet enflasyonun üzerinde olacağını öngördüklerini ifade eden Gill, "Enflasyonun yıl sonunda yüzde 42-43 seviyesinde olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle politika faizinin kesinlikle yüzde 45'in altına inmesini beklemiyoruz." diye konuştu.

 

Gill, özellikle 2025'in mali konsolidasyon açısından önemli olduğunu ve Orta Vadeli Program'da iddialı mali sıkılaşma tedbirlerinin bulunduğunu vurgulayarak, "Mali sıkılaşmanın büyük bir kısmı 2025'te devreye girecek. Bu nedenle ilk olarak iddialı mali hedefler ve ayrıca talepteki yavaşlama nedeniyle 2025 biraz zor olabilir. Bu yüzden, önümüzdeki yıl politika yapıcıların yeniden dengeleme programına bağlı kalıp kalmayacaklarının gerçekten test edilebileceğini düşünüyoruz." görüşünü paylaştı.

 

"RESESYON ÖNGÖRMÜYORUZ"

 

Gill, Türkiye'de tüketici talebinin yavaşlamaya başladığını belirterek, "Bu yıl yüzde 3,6 ekonomik büyüme bekliyoruz, büyümenin gelecek yıl yüzde 2 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak biz Türkiye'de bir resesyon beklemiyoruz. 2025'teki yavaşlamanın ardından, 2026'da yüzde 3'e ulaşan bir toparlanma öngörüyoruz. Türkiye ekonomisinde 2019'daki gibi keskin bir yavaşlama olabilir ancak herhangi bir takvim yılı için negatif bir büyüme beklemiyoruz." öngörüsünü dile getirdi.

 

Türkiye'nin oldukça güçlü, çeşitli ve açık bir ekonomisi olduğunu kaydeden Gill, özel sektörün dirençli olduğunu belirtti.

 

Gill, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasının birçok avantaj sağladığına işaret ederek, "Türkiye, özellikle ekonomik açıklık açısından diğer gelişmekte olan ülkeler olan Arjantin ve hatta Brezilya'nın sahip olmadığı avantajlara sahip, özellikle ekonomik açıklık noktasında. Bu da iç talep zayıfsa şirketlerin ihracata odaklanabileceği anlamına geliyor." dedi.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : NotArtışı derecelendirme kredi