Türkiye'de üretim planlaması, tarım arazilerinin ve çevrenin korunması amacıyla Dünya Bankası ile ortaklaşa Türkiye İklim Akıllı ve Rekabetçi Tarımsal Büyüme Projesi (TUCSAP) başlatıldı.


Projenin açılış töreni, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci, Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu ve davetlilerin katılımıyla Orman Genel Müdürlüğünde (OGM) gerçekleştirildi.

 

Yumaklı, Orman Genel Müdürlüğünde düzenlenen TUCSAP açılış etkinliğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yeni dönemde tarım ve ormanın olması gereken yere gelebilmesi için her türlü çabayı göstereceklerini söyledi.

 

Son 21 yıldır yapılan çalışmalarla tarım ve orman alanında güçlü bir altyapı kazandırıldığını vurgulayan Yumaklı, bu süreçte çeşitli tarımsal destekler sağlandığını, AR-GE yatırımları yapıldığını, yeşil ve mavi vatanda devrim niteliğinde adımlar atıldığını bildirdi.

 

Yumaklı, son dönemde iklimle alakalı çok büyük değişiklikler olduğuna dikkati çekerek, bazı bölgelerde ortalama yağışlarda rekor artışlar gözlendiğini dile getirdi.

 

Dünyada son dönemde yaşanan salgın ve savaş ile gıda güvenliğinin ülkeler için ön plana çıktığını anımsatan Yumaklı, Türkiye'de verimliliğin ve kalitenin daha da artması için çalışmalar yapacaklarını anlattı.

 

Yumaklı, Tahıl Koridoru'nun kurulmasında Türkiye'nin çabalarının dünyaya katkı sağladığını belirterek, "Bugün itibarıyla 985 gemiyle yaklaşık 32 milyon ton gıda maddesi dünya piyasasına arz edilmiş oldu. Bu sayede gıda piyasasındaki dalgalanma durdu ama kırılgan bir sektör olduğumuz için sürekli olarak çalışmalarımızı buna yönlendirmek durumundayız." diye konuştu.

 

Gelecek 5 yıllık dönemde etkin politikalar üreterek başarılı bir tarım ve orman sektörü oluşturmak için çalışacaklarını vurgulayan Yumaklı, şu değerlendirmede bulundu:

 

"Amacımız girdi maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak, tarımda dijitalleşmek, yönetimi sadeleştirmek, üretim ve üretici odaklı planlamaları temel almak, böylece düşünmemiz gereken tüketici tarafında da makul fiyatlarla tüketicilerimize gıda sağlamaktır."

 

55 BİNDEN FAZLA YARARLANICIYA 33 MİLYON DOLARLIK KATKI

 

Yumaklı, TUCSAP'ın gelecek dönemdeki projelerle de bağlantılı olduğuna dikkati çekerek, "Sürdürülebilir tarımsal üretim adına toprak ve su kaynaklarımızın optimum kullanılmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır. Onun için bilgi teknolojilerini kullanarak, yerli çözümler üreterek bu amacımızla ulaşmayı planlıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Projeye ilgi duyulmasını önemsediklerini belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"80 binden fazla sektör temsilcisinin bu projeden fayda sağlayacağını söyleyebiliriz. TUCSAP, tarımda teknolojinin kullanılmasının bütün ülkede yaygınlaşmasını sağlayacak çok önemli bir adım. 14 milyon hektarlık alanda üretim planlamasının yapılması, hayvan hastalıkları ve sağlıkları konusunda 19 çok ileri gelişmiş laboratuvarın açılması, jeotermal ısıyla üretim yapabilecek olan tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin bu proje kapsamında daha da yaygınlaştırılması, Bakanlığımızın AR-GE çalışmalarının geliştirilmesi proje kapsamında sağlanacak. Yaklaşık 43 bin genç arkadaşımız, meslektaşımız akıllı tarım teknolojileri eğitimi alacaklar. 55 binden fazla proje yararlanıcısına iklim akıllı tarım teknolojileri kapsamında yaklaşık 33 milyon dolar civarında bir katkı sağlanmış olacak."

 

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tarım ve gıda sektöründe çok kayda değer başarılar elde ettiğini söyledi. Dünya gıda sektöründe bir sıkıntı bulunduğuna dikkati çeken Lopez, "Kısa ve uzun vadede en büyük tehdit iklim değişikliği olacaktır. İklim değişikliğine tarım sektöründeki uzmanlar olarak farklı yaklaşıyoruz. İklim değişikliği tarım sektörünü etkiliyor, seller, sıcaklık dalgaları yaşanıyor." dedi.

 

İklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve adaptasyon önlemlerinin ortaklaşa alınması gerektiğine değinen Lopez, oluşturulacak programın hem ülkeler hem gezegen için doğru ve iyi olması gerektiğini anlattı.

 

Türkiye'de yapılan çalışmaların bunların bir örneği olduğunu vurgulayan Lopez, şöyle konuştu:

 

"Bizler sulama sistemleriyle ilgili projeleri destekliyoruz. Çok yakın zamanda yenilikçi proje oluşturuldu su devrimi konusunda. İşlenmiş, arıtılmış suyu tarımsal sulamada kullandık. OGM ise ormanların sürdürülebilirliğini iyileştirmek ve marjinal orman topluluklarını iyileştirmek için bazı girişimleri hayata soktu. Türkiye de uygulayıcı ortaklardan biridir. Yeni bir orman yangınını önlemek amacıyla ve insanları, yerel ekonomileri iklim değişikliği etkilerine karşı korumak için çaba içine girdik. Su ve orman sektöründeki Bakanlıklar özellikle rekabetçiliği artırmaya odaklanmıştır. Çözümlerin iklim yönünden akılcı olması gerekiyor."

 

PROJENİN BOYUTLARI

 

Lopez, projenin uzun vadede sektör kazanımlarını desteklemesini öngördüklerini belirterek, halkın iyiliğini düşünmek için inovatif çözümler getirdiğinin de altını çizdi. Teknolojilerin kullanılması vasıtasıyla iklim bakımından akıllı projelerin üretilmesinin planlandığını söyleyen Lopez, "Hükümetin ve bakanlığın ekipleriyle, bütün meslektaşların desteğiyle burada kesinlikle geliştirme ortakları olarak büyük bir başarıya imza atacağız. Sistematik dönüşümler olacaktır. Bu sayede sürdürülebilirlik, rekabet edebilirlik ve iklim değişikliğinin azaltılması için önemli adımlar atılacaktır." ifadelerini kullandı.

 

Depremlerin milyonlarca insanı ve tarım sektörünü de olumsuz etkilediğine dikkati çeken Lopez, şöyle devam etti:

 

"Depremin hemen ardından Antakya'yı ziyaret ettim. Dünya Bankası'ndaki meslektaşlarıma 'son 15 yıldır bu kadar büyük bir deprem görmedim' dedim. Dünya Bankası o bölgenin yeniden yapılanmasını desteklemek için 1,5 milyar dolar ayırdı. Olumsuz etkilenenleri desteklemek için bazı projeleri ortaya koydu. Olumsuz etkilenen bölgeler Türkiye'nin en önemli gıda ambarlarından biriydi. Depremden etkilenen insanlara sadece yeni konut verilmesi değil ekonomik olarak gelişmelerinin desteklenmesi, tarımsal olarak yeniden gelişmelerinin sağlanması gerekiyor."

 

"PROJELİ ÇALIŞMALAR SEKTÖRE ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYACAK"

 

TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci de bu tür projelerin Türkiye'nin ve sektörün tanıtımı adına önemli olduğunu ifade etti. Dünya Bankası ile bu projenin yürütülecek olmasını çok değerli bulduğunu dile getiren Kirişci, bu tarz projeye dayalı çalışmaların, ülkelerin kendi düzeylerini kontrol etmesini gerektirdiğini ve dolayısıyla projeli çalışmaların sektöre çok önemli katkı sağlayacağına inandığını kaydetti.

 

Kirişci, proje başlığının bugün Türkiye benzeri ülkelerin yaşadıklarını gayet güzel tarif etiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Dün kendi seçim bölgemdeki bir ilçemize bir günde düşen yağış miktarı 231 kilogramdı. Bu yıllık yağış miktarını artırıyor gibi görülse de bunun oluşturduğu çok büyük riskler var. İklim ve rekabetçilik, tarım sektörünün üstesinden gelmesi ve aşması gereken iki önemli kavram. 23 Mart'ta Bakanlık olarak çıkarmış olduğumuz planlı tarım, sözleşmeli üretim, tarım ve orman adına atılması gereken önemli adımların yol haritası belirlenmiş oldu. Biz her vesileyle bu mevzuatın ülkemize kazandırılmasında emeği geçen Gazi Meclisimizin üyelerine şükranlarımızı sunuyoruz. Bu yol haritası ve bu proje dünyanın üstesinden gelmek zorunda olduğu iklim değişikliği konusuna katkı sağlayacaktır diye inanıyorum."

 

PROJENİN DETAYLARI

 

Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, Tarım Reformu, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar, Gıda ve Kontrol ile Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlükleri tarafından yönetilen ve 341 milyon 270 bin dolar bütçeye sahip proje, tarımsal veri altyapısının güçlendirilmesi, hayvan sağlığı enstitülerinin kapasitesinin artırılması, kaynak verimliliği ve iklim direncine yönelik yatırımlar ve proje yönetimi, izleme ve değerlendirme bileşenlerinden oluşuyor.

 

Projenin hayata geçmesiyle birlikte şunların gerçekleşmesi bekleniyor:

 

- Tarım ve Orman Bakanlığı dijital modeli kurularak, tarım sektörü verileri tek çatı altında toplanacak, böylece Bakanlığın tarımsal politikaları daha etkin planlanacak.

 

- Toprak veri tabanı geliştirilecek, ulusal toprak arşivi binası inşa edilerek toprak hazinesinin sağlığı izlenecek ve tarım arazilerinin korunmasına katkı sağlanacak.

 

- İklim Akıllı Teknolojilerin (İAT) kullanılması teşvik edilerek kaynak verimliliği iyileştirilecek ve karbon emisyonu azaltılarak tarımsal sürdürülebilirliğe katkı sağlanacak.

 

- İklim akıllı tarım teknolojilerini içeren makine parkları kurulacak.

 

- Temiz enerji kaynaklarından daha fazla faydalanılmasını sağlamak amacıyla jeotermal ısı ile üretim yapacak Tarıma Dayalı İhtisas OSB desteklenerek dünyadaki en büyük yeşil OSB’lerinden birisi inşa edilecek.

 

- İklim akıllı tarımda kullanılan dijital araçların test, deneme, kontrol ve sertifikasyonu konusunda kurumsal kapasite güçlendirilecek.

 

- Gediz, Küçük Menderes, Susurluk ve Marmara nehir havzalarında İyi Tarım Uygulamaları (GAP) koduyla başta hayvancılık olmak üzere tarımsal faaliyetlerin su ve toprak kaynakları ile çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltılacak; buna yönelik entegre pilot uygulamalar yapılacak.

 

- Pandemi sonrasında dünya gündemine oturan hayvan sağlığı konusunda ülkeyi daha ileri bir noktaya taşımak amacıyla aşı, ilaç ve serum gibi veteriner tıbbi ürünlerin sertifikasyonu ile akreditasyonu için uluslararası standartlarda entegre kontrol merkezi VETKOM kurulacak.

 

- Veteriner kontrol enstitüleri bünyesindeki laboratuvarların biyogüvenlik seviyeleri yükseltilecek, yeni salgınların ortaya çıkmasının önlenmesi ve etkin mücadele için uluslararası izleme kuruluşları ile işbirliği içerisinde ulusal düzenleyici sistemlerin güçlendirilmesi sağlanacak.

20 Haziran 2023 Salı

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kira artışında yüzde 25 sınırına ilişkin, "Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok" dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı TRT Haber'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Ekonomi programının gerçekten çalıştığını belirten Şimşek, her şeyden önce ekonomide dengeleme sürecine girdiklerini söyledi.

 

Şimşek, iç talepte bir yumuşama olduğunu vurgulayarak, "Net ihracatın etkisi ekonomide olumluya dönmeye başladı. Büyümede kompozisyon değişiyor, dengelenme var. Bu da beraberinde ortaya çıkan dengesizlikleri gideriyor. Cari açık, Türkiye'nin dış dünyayla olan açığı geçen yıl mayıs ayında 57 milyar dolar civarındaydı. Büyük bir açık... Bu sene bu açık büyük ihtimalle mayıs itibarıyla 30 milyar doların altına düşmüş olacak. Dolayısıyla çok ciddi bir iyileşme var. Türkiye'nin dış açığında neredeyse yarı yarıya düşüş var. Önemli dengesizlikten birisi bu çerçevede giderilmiş oldu." diye konuştu.

 

TÜRKİYE'YE FON AKIŞINDA ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ARTIŞ VAR

 

Programın çalıştığını özetleyen bazı göstergelere de işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:

 

"Örneğin Türkiye'nin risk primi geçen sene mayıs ayında 700 baz puanın üzerindeydi. Bugün 270'in altına düştü. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans göstermişiz. Sadece bizim risk primimiz düşmemiş, bize benzer ülkelere oranla risk primimiz çok daha hızlı şekilde düşmüş. Bunun düşmesi, programın çalıştığını özetleyen bir gösterge. Çünkü bu Türkiye'ye fon akışında maliyeti belirleyen unsurlardan biri. Türkiye'ye fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Özellikle yerel seçimlerden sonra son 1,5 ayda o kadar ciddi bir fon akışı ve TL lehine bir portföy değişikliği var ki TCMB'nin swap hariç rezerv pozisyonu neredeyse 49 milyar dolarlık bir iyileşme gösterdi. Bahsettiğim 1,5 aylık bir süreç. Belirsizlikler azaldıkça, programın çalıştığı ortaya çıktıkça Türkiye'ye rağbet artıyor."

 

Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch'in 12 yıl sonra, S&P'nin ise 11 yıl sonra Türkiye'nin notunu artırdığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Artırmakla kalmadılar, 'program bu şekilde çalışmaya devam ederse notu tekrar artıracağız.' şeklinde pozitif görünümde duruyorlar. Ekonomide büyümenin kompozisyonu iyileşiyor. Daha sürdürülebilir daha dengeli bir büyüme var ve makroekonomik dengesizlikler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütçe disiplini, Türkiye'ye fon akışındaki muazzam artış, dış dengedeki, rezervdeki ve risk primindeki iyileşme... Bütün bunlar şunu net şekilde ortaya koyuyor; programa olan güven güçlü, sürekli pekişiyor."

 

2 KANALDAN PARA POLİTİKASINA, DEZENFLASYON İÇİN DESTEK VERECEĞİZ

 

Geçen yıl ekim ayına göre enflasyon beklentilerinde muazzam bir iyileşme olduğunu ifade eden Şimşek, gelecek 12 ayda enflasyon düşüşü öngörüldüğünü, bunun şimdi yüzde 33 civarına, 24 aylık perspektifte ise yüzde 22'ye kadar indiğini kaydetti.

 

Şimşek, bunu performansla da destekleyeceklerini fakat sürekli şekilde programı güçlendireceklerini belirterek, deprem dışındaki harcamaları çok güçlü şekilde kontrol altına aldıklarını anlattı.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni güçlü şekilde uygulayacaklarının altını çizen Şimşek, "En önemli konu verimliliği ve Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak yapısal reformları hızlandıracağız. Dolayısıyla 2 kanaldan para politikasına, dezenflasyon için destek vereceğiz. Önce bütçe disiplini, ikinci olarak reformları hızlandırarak verimlilik artışı üzerinden destek vereceğiz. Şuna inanıyorum ki programı güçlendirdikçe çok daha iyi sonuçlar da alacağız. Biz programı güçlendirmeye başladık. Tasarruf paketini açıklamamız bunun bir ayağı ama daha önümüzdeki dönemde programı güçlendirecek ilave adımlar atacağız. Bunların bir kısmı kamu maliyesi bir kısmı yapısal dönüşüm ayağında olacak."

 

BU PROGRAM, TÜRKİYE'NİN KENDİ PROGRAMI

 

Şimşek, bu programın içeride ve dışarıda ciddi bir rağbet gördüğünü aktararak, bazı uluslararası platformlarda programın başarısı konuşuldukça, "Bu program, Türkiye'nin öz evlatları tarafından hazırlanmamış" gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekti.

 

Bunun doğru olmadığını dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

 

"İlk gün devir teslimde çok net bir tutum sergilemiştim. 'Bundan sonra bizim politikalar, kurala dayalı yani öngörülebilir olacak. İkinci olarak uluslararası normlara uygun olacak' demiştim. Uluslararası normlara uygun, kurala dayalı, kredibilitesi yüksek bir programı ortaya koymanız, sonra bu programla başarı elde etmeniz, dışarıda övüldüğü için bunu sanki dışarıda hazırlanmış bir program olarak lanse etmek bence doğru bir yaklaşım değildir. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey'i, beni, bir kenara bırakalım. Strateji ve Bütçe Başkanlığındaki, Hazine ve Maliye Bakanlığındaki çok değerli arkadaşlarımızın ortaya koyduğu katkıları görmezden gelmektir. Bu program, özü itibarıyla Türkiye'nin kendi programıdır. Programın dışarıdan rağbet görmesi ve övülmesi, bu programın 'dışarıdan' yapıldığı anlamına gelmiyor. Biz, hiçbir uluslararası kuruluşla program hazırlık evresinde bir diyaloğa girmedik. Tabii ki üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarla diyaloğumuz her zaman güçlü, onlarla bir araya geliriz, programımızı anlatırız. Hangi ülkeye gidersem mutlaka bir fırsat bulup, orada Türkiye'nin potansiyelini ve neden yatırım yapılması gerektiğini anlatırım. Bu program, kendi öz evlatları tarafından hazırlanmıştır, kurala dayalıdır ve uluslararası normlara uygundur."

 

KİRALARDA YÜZDE 25 ZAM SINIRI

 

"Kiralarda yüzde 25 zam sınırı uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağına" ilişkin ise Şimşek, şöyle konuştu:

 

"Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok. Zaten bir süreliğine bu düzenleme yapılmıştı. Ben hükümetimiz adına, verilmemiş bir karar üzerine yorum yapamam ama büyük ihtimalle devam etmez diye düşünüyorum. Piyasada, fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Arz artışı üzerinden fiyatların aşağı inmesini sağlamak lazım. Bunun için daha çok yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önemsiyoruz."

 

Maliye politikasının para politikasının gerisinden geldiği eleştirilerine cevap veren Şimşek, geçen sene çok büyük bir deprem felaketi yaşandığını ve bu felaketin yaralarını sarmayı önceliklendirdiklerini söyledi.

 

Şimşek, bu sene büyük ihtimalle bütçe açığının hedefledikleri oranın çok altında kalacağını aktarırken, "Maliye politikası ayağında dezenflasyona, yani Merkez Bankasının enflasyonu düşürme çabasına güçlü destek vermiş olacağız." diye konuştu.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'yle yatırımların, arzı, rekabet gücünü ve verimliliği artıracak alanlara aktarılması üzerinde durduklarını bildiren Şimşek, "Önümüzdeki dönemde önceliğimiz önemli sanayi üslerini limanlara bağlamak. Bunu önceliklendireceğiz çünkü rekabet gücünü artırmak, karbon ayak izini düşürmek istiyoruz. 'Maliye politikası gereken desteği vermiyor' demek, 'deprem konusunda gereken hassasiyeti göstermeyin' demekle eşdeğer hale geliyor. Deprem konusunda ne gerekiyorsa yapacağımızı söyledik ama deprem dışındaki alanlarda disiplin, harcama kontrolü ve harcamaların verimli alanlara aktarılması bizim için olmazsa olmaz." ifadesini kullandı.

 

Şimşek, Türkiye'ye ciddi bir fon akışı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin cari açığı düşüyor, Türk lirası çok cazip, dolayısıyla lirada geçen sene olduğu gibi ciddi bir değer kaybı için sebep yok. Bu, enflasyonu düşürmeyi destekleyecek." değerlendirmesini yaptı.

 

Bu sene vergi artışı olmayacağını ve enflasyonu düşürmekte kararlı olduklarını bildiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Gelecek sene enflasyonu yüzde 14'e, bir sonraki sene de tek haneye düşürmek için maliye, para ve gelirler politikasında geri adım atmayacağız. Enflasyonu düşürünceye kadar bize durmak yok. Enflasyonu düşürürsek gelir dağılımı iyileştiririz, işçimizi ve emeklimizi korumuş oluruz. Enflasyonu düşürürsek fonlama maliyetleri düşer, sanayicimizi, üreticimizi korumuş oluruz. Yatırımları teşvik etmiş oluruz. Öngörülebilirliği artırmış oluruz. Enflasyon düştükçe bu ülke daha yüksek sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Geçmişte bunu başardık, tekrar başaracağız."

 

Şimşek, Merkez Bankasının rezerv biriktirmesine ilişkin de "Piyasadan döviz almasak lira 30'un altına, 20'li rakamlara düşerdi. Merkez Bankamız bu kadar döviz biriktirmeseydi, gelen dövizi satın almasaydı lira nominal olarak değer kazanacaktı. Biz rezerv biriktirdik çünkü rezerv pozisyonumuzu güçlendirmemiz lazım." dedi.

 

GRİ LİSTEDEN HER HALÜKARDA ÇIKARIZ

 

Türkiye'nin Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) gri listesinden çıkışına ilişkin süreci de değerlendiren Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ve FATF'ın şubat ayında bir toplantı yaptığını ve Türkiye'nin gri listeden çıkmak için bir eylem planı hazırladığını anımsattı.

 

Mehmet Şimşek, FATF'ın, Türkiye'nin eylem planını başarıyla uyguladığını ifade ettiğini belirterek, "Dolayısıyla yerinde denetim yaparak 'Türkiye'den çıkış sürecini başlatabiliriz.' dediler. Bu karar alındı. Mayıs ayının başında buraya çok kapsamlı geniş bir heyet geldi, ben de heyetle bir araya geldim. Çünkü siyasi sahiplenme çok değerlidir." diye konuştu.

 

Terörün finansmanının kurutulmasının Türkiye için önemine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

 

"Bunun için bizim uluslararası normlara, uluslararası listelere ihtiyacımız yok ki. Biz bu konuda kararlıyız. Kara para aklamayla, terörizmin finansmanıyla mücadelede dozu en yüksek düzeye çıkartmaya devam edeceğiz. Listeden çıksak da çıkmasak da bu konuda çok kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. MASAK'ı teknoloji ve insan kaynağı olarak güçlendiriyoruz. Yapay zeka algoritmaları dahil olmak üzere sürekli arkadaşlarla istişare halindeyiz. Ekibimizi güçlendireceğiz, idari kapasitemizi artıracağız, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla çok güçlü şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Dolayısıyla her halükarda bu listeden çıkarız. Zamanlama konusu, umarım siyasi mülahazalar araya girmez. Siyasi sahiplenme konusunda hiç tereddüt bırakmayacak şekilde bir duruşumuz var ve inanıyorum ki Türkiye'nin çıkması gerekiyor."

 

(TASARRUF) PAKET KİT'LERİ DE YEREL YÖNETİMLERİ DE KAPSIYOR

 

Bakan Şimşek, orta vadeli programları (OVP) genellikle 3 yıllık perspektifle ortaya koyduklarını, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'nin de OVP'yi güçlendirecek bir adım olduğu için 3 yıllık perspektifi olduğunu dile getirdi.

 

Paketin çok iyi bir izleme, raporlama, kontrol ve yaptırım boyutları olduğunu aktaran Şimşek, "Her kurumun ve idarenin, izleme ve raporlama açısından bir sorumlu tayin etmesi gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak biz kontrolü yapacağız. Yaptırım gerektiren bir uyumsuzluk söz konusuysa Cumhurbaşkanlığına raporlanacak. Kamunun tamamını kapsıyor, sadece merkezi hükümeti değil. Bu arada haberleri olsun, KİT'leri de yerel yönetimleri de kapsıyor. Tekrar altını çizmek istiyorum, verimlilik boyutu da önemli." ifadelerini kullandı.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Emtia piyasasında Fed'in faiz indirimlerine ilişkin beklentilerin güçlenmesi ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler yaşanırken tarım grubunda üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrışma görüldü.


Emtia piyasasında geçen hafta yükseliş eğilimi hakimdi.

 

ABD'de enflasyona dair endişelerin ve dolara talebin azalması emtia gruplarında genel olarak talebi olumlu etkiledi.

 

Analistler, ülkede Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) beklentilerin altında artmasının, enflasyonun ikinci çeyreğin başında yavaşlama eğilimine devam ettiğini gösterdiğini ve eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini artırdığını belirterek, söz konusu durumun emtia piyasasında risk iştahını artırdığını söyledi.

 

ABD'nin Çin'e yönelik yaptırım kararlarına Çin'den de misilleme gelebileceğine ilişkin öngörüler de arz endişelerini tetikledi.

 

Emtia piyasasında, Fed'in faiz indirimlerine dair beklentilerin güçlenmesi, ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in ekonomisini güçlendirmek için attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler görülürken tarım grubu, üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrıştı.

 

Geçen hafta ons bazında altın yüzde 2,3, gümüş yüzde 11,5, platin yüzde 8,6, paladyum yüzde 3,1 değer kazandı.

 

Gümüşün onsu, 31,59 dolarla Şubat 2013'ten bu yana en yüksek seviyeyi test etti.

 

ABD'nin petrol hariç ithalat fiyat endeksinin son 16 ayın en büyük artışını kaydetmesinin ardından enflasyondan korunma aracı olarak artan talepten dolayı değerli metallerde sert yükselişler görüldü.

ABD'NİN ÇİN İÇİN GÜMRÜK VERGİLERİNİ ARTIRMA KARARIYLA BAZ METALLER SERT YÜKSELDİ

 

Baz metallerde geçen hafta ABD'nin Çin için gümrük vergilerini artırma kararıyla sert yükselişler yaşandı.

 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, kritik endüstrilerdeki yerli üretimi desteklemek amacıyla Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyum, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, bataryalar, kritik mineraller ve güneş pilleri gibi ürünlere yönelik gümrük vergilerini artırma kararı aldı.

 

Çin hükümetinin ülke ekonomisi için attığı destekleyici adımlar özelikle baz metallerde talebin daha fazla artabileceği öngörülerini öne çıkardı.

 

Halihazırda sıkıntılı durumda olan gayrimenkul sektörü için ise Çin hükümetinin yerel yönetimlerin makul fiyatlardan konut satın almasına izin vereceği bildirildi. Öte yandan, hükümet vatandaşlara uygulanan mortgage faizlerinde taban uygulamasını kaldırdığını duyurdu.

 

Bu gelişmelerle, tezgah üstü piyasada geçen hafta fiyatlar, libre bazında, bakırda yüzde 10,1, alüminyumda yüzde 4,1, çinkoda yüzde 3,3, kurşunda yüzde 3,2, nikelde yüzde 10,5 artış kaydetti.

 

BAKIRIN LİBRESİ, 5,24 DOLARLA TARİHİ ZİRVEYİ GÖRDÜ

 

Ekonomilerde en kötünün görüldüğü beklentisi ve artık faiz indirimlerinin başlayacağına yönelik öngörülerle özellikle bakır piyasasında yeniden toparlanma yaşandı.

 

Uzak Doğu'da, faiz indirimlerinin başlayabileceğine yönelik beklentilerle bölgeye verilen siparişlerde de artışlar olması bakır talebinde canlanmaya yol açtı.

 

Özellikle elektrikli araç kullanımının ve yenilenebilir enerjinin artması da bakır fiyatlarında sert artışlara neden oldu. Aynı zamanda uluslararası ticarette de ABD'nin Çin'e engeller koyması, yeni vergiler getirmesi, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar da özellikle bakır fiyatlarının yönünü etkiledi.

 

Çin'deki devalüasyon endişeleri de bakır fiyatlarının artmasına neden olan önemli bir faktör olarak öne çıktı.

 

Melbourne merkezli madencilik şirketi BHP Group, Güney Amerika'daki bakır varlıkları için Londra merkezli Anglo American'a 43 milyar dolarlık teklif yapmıştı. Anglo American ise bu teklifi reddederek kendisini bir bakır devine dönüştürmek için planladığı bir yeniden yapılanmayla elmas, platin ve kömür madenciliğinden çıkmaya karar verdi.

 

Analistler, madencilik şirketlerinin girişimlerinin de bakıra olan talebi ortaya koyduğunu dile getirdi.

 

Nikel fiyatları ise dünyanın en büyük maden yataklarından bazılarını barındıran Fransa'nın, topraklarından 17 bin kilometre uzaklıktaki kolonisi Yeni Kaledonya'daki şiddet olaylarının üretimi kesintiye uğratmasıyla sert yükseldi.

 

Enerji grubuna bakıldığında ise Brent petrolün varil fiyatı yüzde 1,4, New York Ticaret Borsası'nda işlem gören doğal gazın İngiliz Termal Birimi (MMBtu) cinsinden fiyatı yüzde 17,1 arttı.

 

Petrol fiyatlarının yükselişinde, dünyanın en çok petrol tüketen ülkeleri ABD ve Çin'de talebin artacağı beklentisi etkili olmaya devam ediyor.

 

ABD Enerji Enformasyon İdaresinin açıkladığı resmi veriye göre, ülkedeki benzin stokları bir önceki hafta yaklaşık 200 bin varil, ticari ham petrol stokları ise yaklaşık 2 milyon 500 bin varil azaldı. Piyasa beklentisi, ham petrol stoklarının yaklaşık 400 bin varil azalacağı yönündeydi.

 

Dünyanın en çok petrol tüketen ülkesinde stokların beklentilerin üzerinde düşmesi ülkede talebin arttığına işaret ederek fiyatları yukarı yönlü destekliyor.

 

Doğal gaz fiyatları, ABD Enerji Enformasyon İdaresinin haftalık doğal gaz stoklarının beklenenden daha az arttığını bildirmesinin ardından yükseldi. Bu durum, aşırı arza ilişkin endişelerin azalmasına yardımcı oldu.

 

ŞEKERİN LİBRESİ 0,1795 DOLARLA EKİM 2022'DEN BU YANA EN DÜŞÜK SEVİYEYİ GÖRDÜ

 

Tarım grubu, geçen hafta negatif seyretti.

 

Chicago Ticaret Borsası'nda geçen hafta kile başına fiyatlar buğdayda yüzde 2, mısırda yüzde 3,6, pirinçte yüzde 3,1 azalırken, soya fasulyesinde yüzde 0,7 arttı.

 

Intercontinental Exchange'de libre bazında fiyatlar pamukta yüzde 1,8, kahvede yüzde 2, şekerde yüzde 6,2 azalış kaydetti. Kakaonun ton başına fiyatı ise yüzde 17,4 azaldı.

 

Şekerin libresi 0,1795 dolarla Ekim 2022'den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

 

Dünya buğday ve pirinç üretim tahminlerinin artış göstermesi, fiyatlarda değer kaybına neden oldu.

 

Fildişi Sahili, Gana ve Endonezya'da yağışların artmasının üretime yönelik endişeleri azaltmasıyla kakao fiyatlarında sert düşüş görüldü.

 

Brezilya'da artan şeker üretimi fiyatların düşmesine sebep oldu.

 

Kahve stoklarının yeniden artış göstermesi ve üretim fazlası beklentileri, fiyatlarda değer kaybına yol açtı.

 

Uluslararası Kahve Organizasyonu (ICO) 2023/2024 sezonunda 1 milyon torba üretim fazlası olacağını tahmin ediyor. Avustralya'da pamuk üretiminin artacağı beklentileri de fiyatları aşağı yönlü etkiledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi