Ekonominin her alanında ve özellikle enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında Türkiye, kuruluşunun 100. yılında nadir toprak elementlerini işlemeye başladı.



 

Teknolojinin gelişmesine paralel nadir toprak elementi piyasasında her geçen gün artan talebin karşılanması amacıyla nisanda açılışı yapılan Beylikova Florit, Barit ve Nadir Toprak Elementleri Pilot Tesisi ile Türkiye, yıllık 1200 ton cevher işleyerek ekonomiye kazandırmayı hedefliyor.

 

Rezerv büyüklüğü bakımından 800 milyon tonluk rezervle dünyada ilk sırada yer alan Çin'deki Bayan Obo sahasından sonra 694 milyon ton nadir toprak elementi rezerviyle ikinci sırada Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki nadir toprak elementi maden sahası yer alıyor.

 

Varlığı 1950'lere dayanan saha, 2011-2017 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda 4 milyon dolarlık yatırımla ve yıllık 1200 ton üretim kapasitesiyle Cumhuriyet'in 100. yılında işletmeye alındı.

 

Tesiste, ilk etapta 7 nadir toprak elementinin üretimine odaklanılacak ve ilk defa bu elementlerin de oksitleri üretilecek.

 

Elde edilecek florit, barit, lantan, seryum, praseodimyum, samaryum, gadolinyum, evropiyum, neodimyum gibi nadir elementler ve diğer 17 nadir toprak elementi de tesiste üretime konu olabilecek.

 

Tıpkı uranyum gibi bir nükleer yakıt ham maddesi olan toryum elementi de söz konusu tesiste işlenecek.

 

Tesiste işlenerek elde edilecek elementler, yüksek teknoloji ürünlerinde kullanılan yeşil enerji dönüşümünde, savunma sanayisinde, lazer güdüm sistemlerinde ve her türlü elektronik donanımda kullanılıyor. Ayrıca bu elementlerin ikamesinin de bu teknolojik düzeyde bulunmadığı belirtiliyor.

 

Pilot tesisten sonra endüstriyel tesise geçilerek yıllık 570 bin ton üretim yapılması ve ülkenin yıllık yaklaşık 220 milyon dolar gelir elde etmesi planlanıyor.

 

ALTIN VE KÖMÜR ÜRETİMİNDE REKOR

 

Altın yatakları bakımından dünya altın rezervinin yüzde 2'sine ev sahipliği yapan Türkiye, 2001'de 1,4 ton altın üretimi yaptı. Ülkenin her geçen yıl artan altın üretimi, 2020'de 42 tona ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.

 

Bunun yanı sıra son 5 yıllık verilere bakıldığında Türkiye ortalama altın üretimini yıllık 35 ton civarına yükseltti.

 

Aynı zamanda toplam dünya kömür rezervinin yaklaşık yüzde 2,1'ine sahip Türkiye, geçen yıl 105 milyon tondan fazla kömür üreterek bir rekor daha elde etti.

 

Türkiye'nin 2021'de satılabilir kömür üretimi 72,82 milyon ton linyit ve asfaltit, 1,24 milyon ton taş kömürü olmak üzere toplam 74,06 milyon ton olarak gerçekleşti.

 

Linyit açısından da önemli bir yere sahip olan Türkiye’de yaklaşık 20,84 milyar ton seviyesinde bulunan toplam kömür rezervinin 19,32 milyar tonunu linyit ve asfaltit, 1,52 milyar tonunu ise taş kömürü oluşturuyor.

 

2005-2022 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda ülkenin linyit rezervleri toplam 11,91 milyar ton (yaklaşık yüzde 143) artarak özel sektöre ait sahalarla birlikte 20,4 milyar tona ulaşmıştı.

 

TÜRKİYE, MADENCİLİK SEKTÖRÜ İÇİN GEREKLİ KAYNAĞA VE KAYNAK ÇEŞİTLİLİĞİNE SAHİP

 

Madencilik sektörü için gerekli kaynak ve kaynak çeşitliliği bakımından oldukça önemli bir konuma sahip olan Türkiye, çeşitli tabii kaynaktan 70'ini sınırları içinde bulunduruyor ve 60 madenin de ticaretini yapıyor.

 

Bor, mermer, trona, feldspat, barit, alçıtaşı, krom ve çimento gibi ham madde kaynakları açısından dünya sıralamasında ilk 5'te yer alan ülke, aynı zamanda altın, gümüş, nikel, alüminyum, demir, bakır, kurşun, çinko ve antimuan gibi çok çeşitli maden kaynaklarına da ev sahipliği yapıyor.

 

Bu bağlamda sırasıyla 1935'te Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) ve Eti Bank, 1957'de Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), 1983'te Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), 1993'te Eti Maden, 2018'de Petrol ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) kurularak ülkede madenciliğin hızla geliştirilmesi sağlandı.

 

Madenciliğin geliştirilmesine yönelik çalışmalar neticesinde son 10 yılda ortalama yıllık 742 milyon ton maden üretimi yapan Türkiye, geçen yıl maden ihracatını bir önceki yıla kıyasla yüzde 9,1 artırarak 6,5 milyar dolara çıkardı ve bu alanda Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attı.

 

Madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı son 14 yılda 11 milyar liradan 93 milyar liraya çıktı ve madenciliğin milli gelir içindeki payı da her yıl kademeli olarak artarak son 8 yılda binde 8'den geçen yıl itibarıyla yüzde 1,4'e yükseldi.

 

Ülke aynı zamanda bor üretiminde ve ihracatında da Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesini yakaladı.

 

CUMHURİYET'İN 100. YILINDA TÜRKİYE, BOR KARBÜR ÜRETİM TESİSİ KURDU

 

Türkiye'de bor madeninin katma değerini artırmaya yönelik atılan adımlarla ülkenin ilk bor karbür tesisi olma özelliği taşıyan Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi'nin martta faaliyete geçmesiyle, pazar değeri yaklaşık 60 milyar dolar olan bor karbür üretilmeye başlandı.

 

Dünyadaki 4 milyar ton bor rezervinin 3,3 milyar tonunu sınırları içinde bulunduran ve dünya bor rezervlerinin yüzde 73'ünü oluşturmasıyla dünyanın en büyük bor rezervine sahip ülkesi olma unvanını taşıyan Türkiye, bu bağlamda dünya pazarının yüzde 62'sini elinde tutuyor.

 

Türkiye'deki bor rezervini ekonomiye kazandırmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Eti Maden'in geçen yıl yaptığı 2 milyon 650 bin tonluk rafine bor satışı, ülkeye 1 milyar 300 milyon dolar kazandırmış ve kurumun 2021'deki 1 milyar 30 milyon dolarlık bor satışını geride bırakarak rekor kırmıştı.

 

Söz konusu tesisle, Türkiye'de fazlaca bulunan ve ham maddeden uç ürüne kadar değerini 2 bin kata kadar katlayabilen bor cevherinin, katma değeri daha yüksek olan bor karbüre dönüştürülmesi sağlanarak bor ihracatından elde edilen gelirin artırılması amaçlanıyor.

 

Savunma sanayi başta olmak üzere nükleerde, metalürjide, otomotiv sektöründe ve aşınmaya dayanıklı mekanik parçaların üretiminde yaygın olarak kullanılan bor karbür, yüksek sıcaklığa dayanımı, sertliği, fiziksel mukavemeti düşük yoğunluğuyla, endüstriyel açıdan çok önemli bir malzeme.

 

Yıllık 1000 ton kapasiteye sahip Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi ile dünyada bor karbür üreten 5'inci ülke olan Türkiye, "Cevherden mücevhere" anlayışıyla bu alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girerek bor cevherinin katma değerini yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyanın en sert üçüncü malzemesinin üretiminde ve satışında kilit rol oynamayı hedefliyor.

27 Ekim 2023 Cuma

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi