Cumartesi, 02 Kasım, 2024
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Görgün, savunma sanayisinin bugün geldiği noktada, gemilerden helikoptere, zırhlı araçlardan insansız hava araçlara kadar, Türkiye'nin ihtiyaçlarını yerli ve milli olarak üretebilir durumda olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, ATO Congresium'da düzenlenen 6. Verimlilik ve Teknoloji Fuarı'nın açılışında yaptığı konuşmada, fuarda bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Savunma sanayisi alanında verimlilikten anladıklarının, bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesini yükselterek Türkiye’deki sorunlarının çözümüne, yaşam kalitesi ve rekabet gücünün yükselmesine, refah düzeyinin artmasına hız kazandırmak, ülkenin büyümesine katkı sunmak olduğunu anlatan Görgün, özellikle son yıllarda sektörde AR-GE ve teknoloji yatırımlarına ayrılan kaynağı hatırı sayılır miktarda artırdıklarını söyledi. Görgün, "Öyle ki savunma sanayisinin AR-GE harcaması, 2002 yılında 50 milyon dolar mertebesindeyken, günümüzde bu rakam 2 milyar doları aşmış durumda." diye konuştu.
Görgün, AR-GE projelerinin etkisinin, mali büyüklüklerinin çok ötesinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Çünkü her bir AR-GE projesi, bir bağımlılık sorununu ortadan kaldıran çığır açıcı bir teknolojiyi ihtiva ediyor. Bizler Savunma Sanayii Başkanlığı olarak Türkiye Yüzyılı'nda, Savunma Yüzyılı'nda odağımız AR-GE ve teknoloji diyoruz. Vizyonumuzu 'yenilikçi ve rekabetçi teknolojiler ile barışa hizmet eden, küresel bir marka ve değer haline gelmiş Türk Savunma Sanayii', misyonumuzu ise 'ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını, teknolojik üstünlüğe ve küresel rekabet yeteneğine sahip çözümlerle karşılayarak savunma sanayisinin sürdürülebilirliğini sağlamak' olarak belirlemiş durumdayız."
ÇOK HASSAS SÜREÇ YÖNETİMİ SERGİLİYORUZ
Hedeflerine ulaşmak için hangi teknoloji alanlarına yatırım yapmaları gerektiğini, ince eleyip sık dokuyarak tespit ettiklerini belirten Görgün, "Bugün üretimini gerçekleştirdiğimiz birçok teknoloji ürünümüzde çok hassas bir süreç yönetimi sergiliyoruz. Diğer bir yandan elektronik harp yeteneklerimizle dünyada çok az ülkenin sahip olduğu bir ürün yelpazesine kavuşmuş durumdayız. Ancak bu noktaya gelmek hiç de kolay bir şey değil." dedi.
Görgün, Türkiye'nin haberleşme alanında dünyanın süper ligi seviyesinde yer aldığını bildirerek, şunları kaydetti:
"Biliyorsunuz Alper Gezeravcı şu an Dünya'ya dönüyor ve geçtiğimiz günlerde birçok kez uzaydan dünyamıza seslendi. Bugün özellikle uydu haberleşme sistemlerinde cep telefonu sinyalinin trilyonda biri seviyesindeki bir sinyali 36 bin kilometreden alıp işleyip anlamlı hale getirebiliyoruz hamdolsun Başardıklarımızın ötesine geçebilmek, daha derinlere inmek ve yarını bugünden düşünmek için bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizde odaklı ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsiyoruz."
YENİ NEFERLERİ YETİŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ
Nitelikli insan kaynaklarını geliştirmeye dönük bir dizi çalışma başlattıklarını belirten Görgün, şöyle konuştu:
"Savunma Sanayii Akademi bünyesinde verilen eğitimler, Vizyoner Genç kapsamında uygulanan programlar, Yüksek Öğretim Kurulu ile üniversitelere yönelik oluşturduğumuz içerik ve çalışmalar, açtığımız dersler, Milli Eğitim Bakanlığımız ile birlikte müfredatını oluşturup işlerliğe aldığımız savunma ve havacılık odaklı Meslek Yüksek Okulları ve Mesleki Teknik Anadolu liselerimiz vesilesiyle savunma sanayisinin yeni neferlerini yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Yaptığımız bu çalışmalardaki temel amacımız yetenek yönetimi faaliyetleri ile verimliliğimizi maksimum düzeye çıkarmak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği 'Küresel Güç Türkiye Vizyonu' doğrultusunda, Milli Teknoloji Hamlesi'ne katkı verecek çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmektir. Türk savunma sanayimiz bugün geldiği noktada, gemilerimizden helikopterimize, zırhlı araçlarımızdan insansız hava araçlarına, silah sistemlerinden uydu çalışmalarına, hava savunma sistemlerinden elektronik harbe kadar, ihtiyaçlarımızı yerli ve milli olarak üretebilir durumdadır."
100 BİN KİŞİNİN KATILIM SAĞLAYACAĞI TAHMİN EDİLİYOR
Türkiye Verimlilik Vakfı ve Ankara Bilim Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Cemalettin Kömürcü de yaptığı konuşmada, altıncısı gerçekleşen bu etkinliğe, bu yıl da büyük bir ilginin olmasını beklediklerini ifade etti. Önceki yıllarda fuara 500 bine yakın kişinin katıldığını belirten Kömürcü, bu yıl da 100 bin kişinin katılım sağlayacağının tahmin edildiğini söyledi.
Kömürcü, 3 gün boyunca 60’a yakın etkinliğin gerçekleşeceği fuar bölgesinde, panel, seminer ve sertifikasyon programları ile Türkiye’nin önemli teknoloji kurum ve kuruluşlarının çalışmalarını sergileyeceğini belirtti.
Türkiye’nin son yıllarda ürettiği teknolojilerin büyük bir çabanın ve gayretin eseri olduğunu söyleyen Kömürcü, "Çocukluğumuzda Hollywood filmlerinde izlediğimiz ve hayal kurduğumuz bu üretimler, bugün gerçek oldu. Biz de bu gerçekleri sergileme fırsatı buluyoruz." diye konuştu.
08 Şubat 2024 Perşembe
Önümüzdeki 10 yılda geliştirilmesi planlanan ve gelecek 100 yılın en güçlü cihazları olması beklenen kuantum bilgisayarların avantajları ve riskleri neler? Türkiye, bu yeni teknolojinin neresinde? Prof. Dr. Şevki Işıklı, kuantum bilgisayarını tüm yönleriyle anlattı. İşte detaylar…
Gelecek 100 yılda elimizdeki en güçlü cihazlar olması beklenen kuantum bilgisayarlar bazı avantaj ve riskleri beraberinde getirecek. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Işıklı, gelişen kuantum bilgisayarları teknolojisinin önemini kaleme aldı.
Kuantum bilgisayarların gelecek 10 yıl içinde geliştirilmesi bekleniyor. Birçok uzmana göre bu gelişme, öncelikle siber dünyada bir güvenlik kaosu yaratacak ve ardından küresel düzeyde bazı sosyo-politik değişimlere yol açacak. Peki, kuantum bilgisayarlar klasik süper bilgisayarlardan milyonlarca kat üstün işlem kapasitesine nasıl ulaşabilir? Hangi özellikleri onları bir sosyo-politik devrimci yapıyor? Kuantum uçurumun dezavantajlı tarafında kalmamak için Türkiye ne yapabilir?
KUANTUM BİLGİSAYARIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ
Kuantum bilgi işlem birimlerine kübit denir. Bitler ve kübitler arasında birçok kritik fark bulunur. Bitler, klasik bilgisayarlarda kullanılır ve sadece 1 ya da 0’ı temsil edebilir, aynı anda tek bir enformasyonu kodlayabilir. Bunlar klasik bilgisayarların bilgi-işlem yeteneklerini kısıtlar. Klasik bitler, madeni paralar gibidir; nesnel olasılıkları tasvir ederler, yani yazı-tura atıldığında, “ya yazı ya da tura” durumunda bulunur, dik konumda bulunmazlar. Kübitler, bitlerden farklı olarak “aynı anda hem 0 hem de 1 durumunda” hatta “0 ile 1 arasındaki herhangi bir ara durumda” da bulunabilirler. Kübitler, aynı anda hem yazı hem de tura olabilen hatta dik durabilen bir sihirli paraya benzer. Kübitlerin bu özelliği, fotonların süperpozisyon karakterinden gelir.
Kuantum bilgisayarlara has garip bir özellik olan kübit süperpozisyonları, ölçüldüğünde yalnızca ya 0 ya da 1 değerini alırlar. Gözlemci etkisi denilen bu durum, Schrödinger’in Kedisi kutusunu açtığınızda ölü kedi ile canlı kediyi üst üste görememe durumunun yani çökme prensibinin bilgisayarlardaki uygulamasıdır. Bir kübitin gözlenmemiş durumu ile gözlenmiş durumu arasındaki fark, kuantum hesaplamanın merkezinde yer alır. Çünkü kuantum kapılarında işlem ölçümle gerçekleşir. Bu, klasik bilgisayarda olmayan bir özelliktir. Ölçümde kendini gösteren kesinsizlik ilkesi ve çökme yasası, kırılamaz kuantum şifreler yapmak için kullanılır.
DOLANIK KÜBİT SÜPERPOZİSYONLARI: KUANTUM IŞINLAMA TEKNOLOJİSİ
Kuantum bilgisayarlara olağanüstü yetenekler kazandıran bir başka prensip dolanıklıktır. İki veya daha fazla kübitin durumları birbirine polarize edildiğinde kübit dolanıklığı ortaya çıkar. Klasik bitler, dolanık hale getirilemezler. Örneğin klasik bitler gerçek madeni paralar gibi davranırlar. Bu durumda sağ elindeki paranın yazı olduğunu öğrendiğinde sol elindekinin durumunu öğrenmiş olamazsın, ona da ayrıca bakmak gerekir. Bu da işlemi doğal olarak uzatır. Buna karşın kübitler, dolanık hale getirilmiş iki madeni para gibi davranırlar. Dolanık madeni paraların yazı mı tura mı olduklarını öğrenmek için sadece birine bakmak yeterlidir; sağ elindeki “yazı” ise sol elindeki de “yazı” olacaktır ve bunun tersi de geçerlidir. Dolanıklık, kuantum bilgisayarlar arasında, sinyalleşme ve zaman kaybı olmaksızın enformasyon transferi yapmak gibi eşsiz avantajlar sağlar.
KUANTUM PARALEL HESAPLAMA: OLAĞANÜSTÜ HIZLI
İşlemleri ardışık, sırayla yapan klasik bilgisayarlardan farklı olarak kuantum bilgisayarlar, dolanık kübit süperpozisyonları sayesinde birden fazla hesaplamayı eş zamanlı olarak yapabilir. 100 kübitli bir kuantum bilgisayar 2 bin 100 farklı durumu aynı anda işleyebilir. Bu, trilyonlarca katrilyon işlem demektir ve saniyede 1 exzaflop işlem yapan en hızlı klasik süper bilgisayarların yaklaşık 40 bin yılını alır. Örneğin birçok kapınız olsun ve kilidi açılmış olan tek kapıyı bulmanız gereksin. Klasik bilgisayar, açık kapıyı bulana kadar her kapıyı tek tek dener. Kuantum bilgisayar ise aynı anda birden fazla kapıyı deneyebilir. Paralel hesaplama denilen bu özellik, kuantum paralel hesaplamayı, şifre çözmede, internet aramalarında ve devasa veri setlerini analiz etmede aşırı hızlı olağanüstü bir araç haline getirir.
KUANTUM TEKNOLOJİLERİNİN KULLANIM ALANLARI
Gelecek 100 yılda elimizdeki en güçlü cihazlar olması beklenen kuantum bilgisayarlar bazı avantaj ve riskleri beraberinde getirecektir. Öncelikle bu hesaplama canavarlarının gündelik yaşamın bir parçası olması beklenmiyor. Kuantum bilgisayarların internette akan devasa miktardaki verinin analizinde, ultra hassas GPS cihazları ve radarlar geliştirmekte, tıbbi teşhis ve görüntülemede, ilaç geliştirmede, genetik değişiklikleri ve borsa manipülasyonlarını modellemede, karadelikler gibi klasik bilgisayarların işlem kapasitesini aşan karmaşık ve rastlantısal fiziksel yapıları simüle etmede ve en önemlisi kripto-analiz alanında kullanılması bekleniyor.
SAĞLADIĞI İMKANLAR VE DOĞURDUĞU RİSKLER
Kuantum bilgisayarların en sansasyonel potansiyeli ve en korkunç riski de şifrelemeyle ilgilidir. Kırılamaz kuantum şifreler, iletişim güvenliği ve veri mahremiyeti için eşsiz koruma sağlayabilir ve siber korsanlığı sonlandırabilir. Fakat siber kuantum koruma kalkanı sadece kuantum bilişim ekosistemindeki veri akışıyla sınırlı olacaktır. Buna karşın risk geniş çaplıdır. Hızlı kuantum hesaplama karşısında klasik şifreleme işe yaramayacaktır. Klasik şifrelerin sağladığı güven, şifre algoritmalarının içerdiği problemi çözmenin zorluğuna yani çözüm için gereken süreye bağlıdır. Bin yılda çözülebilecek bir klasik şifre, bugün için yeterince güvenlidir fakat kuantum bilgisayar için bir saniyede çözülebilir. Simetrik ve asimetrik hatta Block zincir şifreleri dahil olmak üzere, bugünkü dijital dünyamızın hiçbir güvenlik duvarı yeterince dayanıklı değildir. Analizlere göre finansal hizmetler, e-imzalar, SIM kartlar, modemler, kredi kartları, hükümet ve askeri sistemlerinin şifrelerinin kırılması durumunda devasa zararlar meydana gelecektir.
DAHA İNŞA EDİLMEDEN KUANTUM KORSANLIK BAŞLADI
Kuantum bilgisayarlar henüz geliştirilmedi, ancak kuantum siber korsanlık çoktan başlamış olabilir. Bazı teknoloji devleri ve yerel devletlerin, çözmeleri mümkün olmasa da bugünden şifrelenmiş veri toplamaya başladıklarından şüpheleniliyor. Bu potansiyel kuantum siber korsanlar, eli kulağındaki kuantum bilgisayarları kullanarak depoladıkları bu gizli verilerin şifresini yakın gelecekte çözmeyi umuyorlar. “Şimdi topla, sonra çöz” diye adlandırılan kuantum siber korsanlık hakkındaki endişeler, saygın kuruluşlar tarafından paylaşılıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İç Güvenlik Bakanlığı, gelecek 10 yıl içinde RSA şifreleme şemalarının kırılma riskine karşı federal düzeyde önlem almaya başladığını duyurdu.
KUANTUM ÜSTÜNLÜĞÜNE İLK KİM ULAŞACAK
Kuantum bilgisayar geliştirme yarışını başlatan Google Inc., 2019 yılında Sycamore adlı kuantum bilgisayarıyla klasik süper bilgisayarlarla en az 10 bin yıl sürecek bir işlemi 200 saniyede tamamladığını açıkladı. 2023 yılında IBM, Eagle kuantum bilgisayarıyla 100+ kübit ölçeğinde doğru sonuçlar sağladı. DARPA ile işbirliği yaparak çıtayı yükselten Microsoft ise “saniyede bir milyon kuantum işlemi” yapabilen kuantum bilgisayarını gelecek 10 yıl içinde inşa etmeyi planladığını açıkladı. Kuantum bilgisayarı geliştiren ilk kuruluş, post-kuantum denilen bir hızlı hesaplama dönemi başlatacak ve siber evrende bir tür dokunulmazlık zırhına ve orantısız bir avantaja kavuşacaktır.
KUANTUM TEKELİ: KUANTUM AVANTAJINA SAHİP OLANLAR
Kuantum teknolojilerinin ona sahip olanlar ile olmayanlar arasında, “kuantum uçurumu” diye adlandırılan yeni bir küresel bölünme yaratması kaçınılmaz görünüyor. Siber kuantum koruma kalkanı sağlamada ve korsanlığa karşı ABD, kuantum üstünlüğü yarışını sürdüren Microsoft ve Google gibi teknoloji devlerini bünyesinde barındırdığı için en avantajlı ülke konumunda görünüyor. ABD’li analistler, en büyük rakibin, kuantum bilgisayar geliştirme girişimlerinde bulunan Çin olduğu konusunda hemfikir. Çin’in olası bir “şifreli veri madeni rezervinin” küresel siyaset ve ekonomide kaos yaratabileceği uyarısında bulunuyorlar. Öte yandan kuantum üstünlüğüne ulaşan küresel teknoloji devleri, kuantum bilgisayar tekelini ellerinde tutmaya devam edebilirler. Bu da onların sahip olduğu ağ egemenliği bir üst seviye çıkarabilir ve bu şirketleri devletlere karşı orantısız biçimde daha güçlü kılabilir.
Kuantum siber korsanlığa karşı alınacak önlemler konusunda, durumun ciddiyetinin farkında olan hükümetler acele ediyorlar. ABD hükümeti, 2018 yılında “Ulusal Kuantum Girişim Yasası” çıkarttı. Bu yasayla ABD, kuantum teknolojileri için hem 1,2 milyar dolar tahsis etti hem de Beyaz Saray içinde, federal ülke genelindeki kuantum girişimlerini tek elden yönetmek üzere “Ulusal Kuantum Koordinasyon Ofisi”ni kurdu. ABD'de 2022 yılında 2035 yılına kadar riskleri azaltmayı amaçlayan bir şifre güvenliği muhtırası yayınlandı.
TÜRKİYE’NİN ALABİLECEĞİ ÖNLEMLER
Kuantum hesaplamayla doğrudan ilgili planlanmış veya açıklanmış bir girişime sahip olmayan Türkiye’nin, gizli belgeleri ve iletişim kanallarında akan devasa verileri koruma altına almak için atabileceği adımlar var. İlk olarak hassas hükümet verileri işaretlenmeye, sistem açıklarının bir envanteri çıkarılmaya başlanabilir. Mevcut dijital alt yapıyı, gelecekteki kuantum bilişim eko-sistemine entegre etmek için AR-GE çalışmaları yapılabilir. Türkiye tekno-devlerin egemenliğini yerel düzeyde sınırlandıracak önlemler arayabilir veya milletler arası bir girişime dahil olmayı tercih edebilir. Nihayetinde Türkiye'de tüm bu süreci yönetecek bir koordinasyon merkezi kurmakla işe başlanabilir.
02 Kasım 2024 Cumartesi
Türkiye, BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Küresel Siber Güvenlik Endeksi'nin son raporuna göre, 194 ülkenin yer aldığı değerlendirme sürecinde bütün kriterlerden tam puan aldı.
Türkiye, siber güvenlik alanındaki çalışmalarıyla Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Küresel Siber Güvenlik Endeksi'nde değerlendirilen 194 ülke arasında bütün alanlardan tam puan alarak "rol model" ülke listesine girdi.
2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na göre, Türkiye'de ağustos itibarıyla teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan 10 bin 888 firmanın yüzde 59'u ve 1323 AR-GE merkezinden yüzde 18'i bilgi iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteriyor.
Siber güvenlik sektörünün gelişmesini ve bütünleşmesini temin amacıyla Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ile TÜBİTAK Siber Güvenlik Enstitüsü işbirliğiyle geniş katılımlı bir sektör ekosistemi oluşturulurken üniversitelerin de buraya dahil edilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor.
Söz konusu çalışmalarla siber güvenlik alanındaki münferit AR-GE faaliyetlerinin ve girişimlerin bütünleşik bir yapıda, işbirliğine dayalı olarak geliştirilmesi ve desteklenmesi amaçlanıyor.
KÜMELENMEDE 255 FİRMA FAALİYET GÖSTERİYOR
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ve Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda yürütülen Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi bünyesinde eylül ayı itibarıyla 255 firma, 401 ürün ve 649 hizmetle faaliyet gösteriyor.
Türkiye'nin siber güvenlik alanındaki yapılanması ve çalışmaları uluslararası alanda da dikkatle takip ediliyor.
BM ITU Küresel Siber Güvenlik Endeksi'ne göre, Türkiye, 194 ülkenin yer aldığı değerlendirme sürecinde "Birinci Seviye Örnek Alınan Ülkeler" arasında yer aldı. ITU, bu yıl sıralama yapısından seviyelendirme yapısına geçti.
Ülkeler yasal düzenlemeler, hukuki düzenleme, teknik altyapı, organizasyonel yapılanma, kapasite geliştirme ve kurumlar arası işbirliği alanlarına göre değerlendirilerek sevilendirildi.
Türkiye, tüm alanlarda 20 tam puan alarak "örnek alınan ülkeler" arasında en üst seviyede yer aldı.
"TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR ORGANİZASYONEL YAPIYA KAVUŞTU"
Siber Güvenlik, e-Yönetişim ve e-Devlet Kıdemli Uzmanı Mustafa Afyonluoğlu, siber güvenlikte kurumsal işbirliğinin belkemiği olan 2 bin 304 siber olaylara müdahale merkezi (SOME) ve 14 sektörel SOME ile Türkiye'nin oldukça güçlü bir organizasyonel yapıya kavuştuğunu söyledi.
Bu yıl 4'üncüsü hazırlanan "2024-2028 Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı"nın da stratejik açıdan siber güvenliğe ilişkin hedeflerin tüm ülkede bütüncül olarak ele alınmasını sağlayacağını vurgulayan Afyonluoğlu, "Özellikle kritik altyapılardaki siber güvenliğin önemi değerlendirildiğinde, Elektronik Haberleşme Kanunu'nda yer alan ilgili maddelerden ziyade müstakil bir kanun olarak düzenlenmesi, bu alanla ilgili daha güçlü bir hukuki altyapıyı beraberinde getirecektir." dedi.
02 Kasım 2024 Cumartesi
02 Kasım 2024 Cumartesi
02 Kasım 2024 Cumartesi
01 Kasım 2024 Cuma
30 Ekim 2024 Çarşamba
30 Ekim 2024 Çarşamba