tatil-sepeti

Her yıl yaklaşık 170 ülkeye ihraç edilen Türk dizileri, dünyanın kalabalık ülkesi Çin'e girmeyi hedefliyor.


 

Sektör temsilcileri, Türk dizilerinin ihracatına ve yurt dışındaki güncel durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Hizmet ihracatçıları Birliği (HİB) Eğlence ve Kültür Hizmetleri Komitesi Başkanı Fatih Aksoy, Türk dizilerinin her yıl yaklaşık 170 ülkeye ihraç edildiğini belirterek, hem turizmin büyümesine hem de diğer sektörlerin gelişimine katkı sağladığını söyledi.

 

Türk dizilerinde daha çok "olayların insanlar üzerinde etkilerinin" ve "duyguların" öne çıktığını dile getiren Aksoy, "Türk dizilerinin tabii içerdiği farklı etkenler de var. Aile ortamında seyredilebilir olması Türk dizilerinin bütün dünyada çok başarılı olmasına yol açtı. Türk dizisi girdiği ülkeyi mutlaka fethediyor." dedi.

 

Aksoy, Türk dizilerinin halihazırda Latin ülkeleri, Orta Doğu, Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Asya, Rusya, Afrika, İspanya, Portekiz gibi bölgelerde ve ülkelerde yoğun talep gördüğünü belirterek, Kuzey Amerika'da da İspanyolca yayın yapan televizyon kanallarından ilgi gördüğünü anlattı. Aksoy, Türk dizilerinin sıradaki hedefinin Çin pazarına girmek olduğunu, bu sayede orada da başarılar elde edileceğini anlattı.

 

Türkiye'de 6 televizyon kanalının "prime time" boyunca dizi yayınladığına dikkati çeken Aksoy, "Bunların her biri aşağı yukarı bir yılda 10-12 dizi ısmarlıyorlar. Demek ki yılda 60-70 dizi çekiliyor. Zaten bunların da 10-12 tanesi başarılı oluyor. O başarılı olanların içerisinde erkek hikayesi olan diziler pek satılamıyor. Yani daha çok kadın hikayeleri olanlar satılıyor." diye konuştu.

 

"100 BİN DOLARA İHRAÇ EDİLEN DE VARDIR, 300 BİN DOLARA DA"

 

Fatih Aksoy, Türklerin dizi algısıyla, dünyadaki Türk dizisi algısının farklı olduğunu belirterek, yurt dışındakilerin Türk dizilerinin en başarılı olanlarını izlediğini söyledi.

 

Aksoy, "En başarılı olanları izledikleri için de Türk dizisi algıları çok yüksek. ‘Türkler çok iyi dizi yapıyor’ diye düşünüyorlar. Halbuki Türkiye’de insanlar dizilerin hem iyisini hem de tutmayanlarını görüyor. Dolayısıyla Türkiye'deki algı biraz daha farklı. Ama yabancılar yalnızca dizilerin en iyilerini gördükleri için çok yüksek algıları var. 170 ülkeye her yıl 8-10 dizi satılıyor." ifadelerini kullandı.

 

Dizilerde bölüm başı maliyetin yaklaşık 300 bin dolar seviyesinde olduğu bilgisini veren Aksoy, yapımcıların yurt dışı satışlarıyla birlikte para kazandıklarını bildirdi.

 

Reklam gelirlerinin televizyon kanallarından dijitale doğru kaymasıyla kanalların para kazanmakta zorluk çekmeye başladığını ifade eden Aksoy, bu yönde televizyon kanallarının desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

 

Aksoy, "Bahar" ve "Yargı" dizilerinin şu an çok fazla talep gördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir Türk dizisinin, dünyada 800 milyon izleyiciye ulaşabilecek potansiyeli bulunuyor. Şunu söylemem gerekir; dizilerde sezon satılır. İhracat rakamı da ülkeye ve projeye göre değişiyor. 100 bin dolara ihraç edilen de vardır, 300 bin dolara da… Hem bölüm sayısının çok olması hem de çok fazla ülkeye satılmış olması sebebiyle ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘Yasak Elma’ dizilerinin muhtemelen en fazla gelir elde edilen işler olduğunu düşünüyorum. Bölüm sayısı çok fazla olunca ve hepsi de satılınca ciddi bir gelir elde edildiğini düşünüyorum.”

 

“TÜRKİYE KENDİ DİZİLERİNİ BÜTÜN DÜNYAYA İZLETEN BİR ÜLKE HALİNE GELDİ”

 

HİB Eğlence ve Kültür Hizmetleri Komitesi Başkanı Aksoy, Türk dizilerinin Türkiye turizmine de olumlu katkılar sağladığını belirterek, "İstanbul'un dünyada en fazla turist çeken şehir" olmasında Türk dizilerinin önemli bir katkısı olduğunu vurguladı.

 

Dizilerin popüler olmasıyla İstanbul'u ziyaret etme isteği arasında bağlantı olduğunu anlatan Aksoy, "Bizde mesela Japon ve Çinli turist Roma, Paris gibi şehirlere göre daha azdır, o turistlerin henüz gelmemesine rağmen birinci sıradayız. Onun dışında Türk üniversitelerinin, Türk hastanelerinin yanı sıra Türk mallarının kullanımıyla ilgili olarak, siz bir ülkenin dizisini seyreder ve onu severseniz o ülkeyle ilgili iyi bir duyguya sahip olursunuz. Böylece o ülkenin malı da size daha güvenilir gelir." diye konuştu.

 

"DİZİLERDE ABD'NİN YERİNİ BÜYÜK ÖLÇÜDE TÜRKİYE ALDI"

 

Fatih Aksoy, Türk dizilerinin Türkiye’nin algısını olumlu etkilediğini kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı: “ABD de filmler üzerinden gitti ve filmleri öne çıkararak dünya imparatorluğu haline dönüştü. Amerikan film sektörü gayet başarılı, dizi sektörü o kadar değil artık. Onun yerini büyük ölçüde Türkiye aldı. Türk dizilerinin dünyadaki yaygınlığı Amerikan dizilerini geçti. Amerikan sinema ve dizi endüstrisi daha büyük ihracat yapıyor. Ama dizinin yaygınlığına bakarsak Türk dizileri şu anda dünyanın en yaygın biçimde izlenen dizileri. Bunun da Türkiye ile ilgili batı basınında zaman zaman çıkan tezviratı, çok boşa çıkartan bir yönü var. Siz ne kadar Türkiye ile ilgili olumsuz bir şey söylerseniz söyleyin, insanlar akşam oturup bir Türk dizisi seyrediyor, ‘Bugün bir şey okudum ne alakası var Türkler gayet güzel eğleniyor.’ Diye düşünüyor. Bu anlamda, Türkiye kendi dizilerini bütün dünyaya izleten bir ülke haline geldi.”

 

“FİLM PLATOSUNDA 50 BİNİ AŞKIN TURİST AĞIRLADIK”

 

Yapımcı ve senarist Mehmet Bozdağ da dünyada dizi ihtiyacının büyük bir kısmını Türkiye'nin karşıladığını belirterek, "Örneğin, salgında bütün dünya durmuşken, biz büyük bir başarıyla hem izole olup hem de kaliteli içerikler üretmeye devam ettik. Bu olay bizi dünyada bir adım daha ileriye taşıdı." dedi.

 

Bozdağ Film olarak ürettikleri içerikleri 105'i aşkın ülkeye ihraç ettiklerini dile getiren Bozdağ, ABD'den Tayland'a, Güney Afrika'dan Rusya'ya kadar birçok coğrafyada geniş kitlelere hitap ettiklerini söyledi.

 

Bozdağ, "Bizim kadim hikayelerimiz, çekim kalitemiz ve hızlı içerik üretiyor oluşumuz dünya pazarını, tabiri caizse, yoğun bir şekilde besliyor. Ülkemiz, kültürümüz, töremiz dünyanın dört bir yanında büyük ilgi görüyor. Yaptığımız içerikler sayesinde hem kültürümüzü yabancılara aktarıyor hem de ülkemizin tanıtımına katkı sağlıyoruz." şeklinde konuştu.

 

Bozdağ Film Platolarını yakın zamanda ziyarete açtıklarını anımsatan Mehmet Bozdağ, şu ana kadar platoda 50 bini aşkın turist ağırladıklarını bildirdi.

 

Mehmet Bozdağ, platoya ziyarete gelen turistlerin kimi zaman Türkçe konuştuğunu, kimi zaman da Türk tarihiyle ilgili hikayeler anlattığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Sektörün gelişmesi adına devletimizin öncülüğünde bir birliğin sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda yapılan her çalışmaya katılıp ülkemizi ve kültürümüzü anlatmak adına yoğun mesai harcıyoruz. Hedefimiz platolarımızda yıllık 1 milyon ziyaretçiyi ağırlamak. Yaptığımız bu çalışmalar ve içerikler yiyecek-içecek sektöründen turizme kadar birçok sektörün gelişmesinde önemli rol oynuyor."

20 Mart 2024 Çarşamba

Dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biri olan Kapalıçarşı'da, İstanbul'u farklı açılardan keşfetmek amacıyla düzenlenen, 15 yaş altı çocuklar ile 80 yaş üstü yetişkinlerin kabul edilmediği turlar turizme büyük katkı sunuyor.


 

Tarihi dokusu ve yoğun ticari hayatıyla turistlerin uğrak yeri olan yapıda restorasyon çalışmaları devam ediyor.

 

Yaklaşık 45 bin metrekarelik kapalı alanda, 3 bin 600 dükkan, 22 kapı ve 14 han bulunan, mimarisiyle dev bir labirenti andıran Kapalıçarşı'nın yenilenen çatısında düzenlenen özel turlarla hem yerli hem de yabancı turistlerin İstanbul'u farklı bir açıdan keşfetmeleri sağlanıyor.

 

"Kedi yolu" olarak adlandırılan çatıdaki yollarda eşsiz kent ve Boğaz manzarasını gören, dünyanın dört bir yanından gelen turistler, çektikleri görüntüleri sosyal medya hesaplarından da "Kapalıçarşı", "Süleymaniye", "İstanbul", "Eminönü" gibi etiketlerle paylaşıyor. Böylece Kapalıçarşı'nın bu çatıları tarihi yapının dünyaca tanınmasına katkı sağlıyor.

 

Kapalıçarşı Kat Malikleri Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kurtulmuş, çatı turizmi fikrinin çarşının restorasyon süreciyle beraber oluştuğunu söyledi.

 

Kurtulmuş, restorasyonun tamamen bitmediğini belirterek, "Çatının restorasyonu tamamlandıktan sonra bu güzelliği insanlarımızla ve turistlerimizle paylaşma fikri arkadaşlarımız arasında yoğun şekilde dillendirildi. Bu alanın nizamlı ve güzel bir intibaıyla dış dünyaya ve ülkemize sunulması fikri ağır bastı. Bunun üzerine harekete geçtik. Gerekli kural ve kaidelerini koyduktan sonra devam ettik." dedi.

 

Kapalıçarşı’nın dünya çapında tanınan bir yer olmasına rağmen restorasyon sonrasında çatının daha düzenli ve görünür hale gelmesinin ülkeye büyük bir katkı sağladığını anlatan Kurtulmuş, "1461 yılında inşa edilen, 563 yıllık bu tarihi çarşının çatısının insanlar tarafından görülmesi, bu yapının dünya çapında tanınırlığına ve bilinirliğine çok büyük etkisi oldu. Gelen her turist memnun kaldı. Çünkü İstanbul’u farklı bir bakış açısıyla görme fırsatı buldular. Bize teşekkür ederek ayrıldılar." diye konuştu.

 

Kurtulmuş, çatı yollarında düzenlenen turlara 15 yaş altındaki çocuklar ile 80 yaş üstündeki yetişkinlerin kabul edilmediğini, çıkmadan önce turistlere ferdi sigortalarının yapıldığını söyledi.

 

Acenteler vasıtasıyla organize edilen çatı turlarının onar kişilik gruplar halinde, yirmişer dakika sürdüğünü vurgulayan Kurtulmuş, projeye ilişkin güzel geri dönüşler aldıklarını kaydetti.

 

Kurtulmuş, "Gelen turistler çatıyı görüyorlar, çarşımızda da alışveriş yapıyorlar. Buradan resmi olarak alınan ücretler Kapalıçarşı'mızın ihyası için kullanılıyor." bilgisini verdi.

 

Kapalıçarşı'nın geçen yıl 44 milyon ziyaretçiyi ağırladığının, hedeflerinin 50 milyon turist olduğunun altını çizen Kurtulmuş, çarşının çatısını ise birçok turistin gezdiğini belirtti.

 

"İLERİDE TEKRAR BU TARZ ÇEKİMLERİN OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ"

 

Burada çekim için dizi ve film tekliflerinin de yoğun bir şekilde gelmeye devam ettiğini, ünlü aktör Daniel Craig'in başrolünü oynadığı James Bond serisi filmlerinden "Skyfall"un Kapalı Çarşı'nın çatısında çekildiğini anımsatan Kurtulmuş, "İleride tekrar bu tarz çekimlerin olacağını düşünüyoruz. Tabii ki buranın kuralı ve kaidesi uyarınca çatımıza zarar vermeden, uygun koşullarda olabilirse bu projelerin devamının da burada devam edeceğini düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Kapalıçarşı Kat Malikleri Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kurtulmuş, yapının restorasyonun birinci etabının tamamlandığını, çatının ise tamamen bittiğini söyledi.

 

Yer altı atık su ve temiz su kanallarının tamamlandığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Mahmutpaşa çıkışında birtakım problemler var fakat bunlar da hallolacak inşallah. Valilik, Fatih Belediyesi ve Kapalıçarşı yönetimi olarak güçlü bir protokolle bu işi başlattık." dedi.

 

Kurtulmuş, restorasyonun ardından planlanan projelerle Kapalıçarşı'nın dünya çapında daha fazla tanınmasını hedeflediklerinin altını çizerek, tarihi yapının görünürlüğünü artırma çalışmalarının devam edeceğini sözlerine ekledi.

20 Eylül 2024 Cuma

Etiketler : Kapalıçarşı çarşı tur turist turizm

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde düzenlenen Dîvânu Lugâti’t-Türk atölyesi, katılımcılara Türk dilinin tarihi zenginliğini ve kültürel mirasını derinlemesine keşfetme fırsatı sundu. Kâşgarlı Mahmûd’un bu eşsiz eseri üzerinden Türkçenin ve kültürümüzün köklü geçmişine ışık tutuldu.


 

ERTAN ERYILMAZ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER) tarafından düzenlenen Türk dilinin en eski ve en önemli sözlüklerinden biri olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün atölye çalışması gerçekleştirildi. ‘Yazılışının 950. Yılında Dîvânu Lugâti’t-Türk: Yazma Nüshadan Metin İncelemesi’ isimli atölye çalışmasına; konuşmacı olarak Doç. Dr. Arzu Çiftoğlu Çabuk, Dr. Öğretim Üyesi Zebiniso Kamalova, Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, akademisyenler ve araştırmacı Sinem Büyükkahraman katıldı.

 

BAŞVURU KAYNAĞI

 

11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmûd tarafından yazılan Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yalnızca bir sözlük değil, aynı zamanda Türklerin tarihine, kültürüne ve yaşam tarzına dair derinlemesine bilgiler sunan bir başvuru kaynağı olduğu belirtildi. Atölye çalışmasında Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün bu yönlerine odaklanılarak eserin tarihi ve kültürel önemi katılımcılara aktarıldı. Atölye çalışmasının başında, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yazıldığı dönemin tarihi arka planı ele alındı. Kâşgarlı Mahmûd’un, bu eseri yazarken, Türk dilinin Arapça karşısında zenginliğini ve ifade gücünü göstermek amacıyla yola çıktığı, bu bağlamda, eserin hem dilbilimsel hem de kültürel olarak büyük bir öneme sahip olduğu vurgulandı. Katılımcılara eserin yazıldığı dönemin sosyal ve siyasi yapısı hakkında bilgi verilerek, bu yapıların Dîvânu Lugâti’t-Türk üzerindeki etkileri tartışıldı.

 

TÜRK HALKININ YAŞAM BİÇİMİ

 

Atölye çalışmasının ikinci bölümünde, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün içeriği detaylı bir şekilde analiz edildi. Eserin yalnızca kelime ve deyimlerden oluşan bir sözlük değil, aynı zamanda Türk halkının yaşam biçimlerini, inançlarını, geleneklerini ve gündelik yaşamlarını da yansıtan bir ansiklopedi niteliğinde olduğu kaydedildi. Atölye katılımcıları, eserde yer alan kelime ve deyimlerin günümüzdeki karşılıklarını araştırarak, dilin nasıl bir evrim geçirdiğini anlamaya çalıştı. Kâşgarlı Mahmûd’un derlediği kelimelerden bazıları günümüzde de kullanılıyor, bazıları ise zamanla unutuldu ya da anlam değişikliklerine uğradı. Bu durum, Türkçenin zengin bir dil olduğunu ve tarih boyunca sürekli bir gelişim ve dönüşüm süreci geçirdiğini gösteriyor.

 

ARAPLARA TÜRKÇEYİ ÖĞRETMEYİ AMAÇLADI

 

Katılımcılar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün içeriğini incelerken, eserde yer alan kelime ve deyimlerin yalnızca bir dil aracı olarak değil, aynı zamanda kültürel bir miras olarak da değerlendirilmesi gerektiğini öğrendi. Kâşgarlı Mahmûd’un bu eseri hazırlarken Türk boyları arasında dil birliği sağlama çabası içinde olduğu ve Araplara Türkçeyi öğretmeyi amaçladığı üzerinde duruldu. Bu bağlamda, eserin iki dilli bir yapı arz ettiği ve dönemin dil öğrenme yöntemlerine dair de önemli ipuçları sunduğu belirtildi.

 

DÖNEMİN DİL YAPILARI 

 

Atölye çalışmasının devamında, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün dilbilimsel yönleri ele alındı. Eserde kullanılan dil yapıları, kelime türetme yöntemleri ve deyimlerin kullanımı, katılımcılar tarafından derinlemesine incelendi. Bu bölümde, eserin yalnızca bir dilbilimci gözüyle değil, aynı zamanda bir tarihçi ve sosyolog gözüyle de incelenmesi gerektiği vurgulandı. Katılımcılar, eserde yer alan kelimelerin kökenleri, anlamları ve kullanımları üzerinde detaylı çalışmalar yaptı. Bu süreçte, Türkçenin köklü bir dil olduğunu ve tarih boyunca birçok kültürle etkileşim içinde bulunarak zenginleştiğini gördüler. Son bölümde, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Türk dili ve kültürü üzerindeki uzun vadeli etkileri üzerinde duruldu. Eserin sadece dönemin dil yapısını yansıtmakla kalmayıp aynı zamanda Türk kültürünün, yaşam tarzının ve değerlerinin bir yansıması olduğu üzerinde duruldu. Atölyenin sonunda, benzer çalışmalara devam edilmesine karar verildi.

 

DİL VE TARİH BİLİNCİ GÜÇLENİYOR

 

Atölye katılımcılara, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü derinlemesine inceleme ve anlama fırsatı sunarak, dil ve tarih bilincini güçlendirmeyi amaçladı. Ayrıca, eserin yalnızca Türkoloji alanında değil, genel kültür tarihi açısından da değerli bir kaynak olduğu ve bu tür eserlerin günümüzde de incelenmesinin Türkçenin ve kültürümüzün korunması açısından büyük önem taşıdığı vurgulandı.

20 Eylül 2024 Cuma

Etiketler : İstanbul Ticaret Üniversitesi eğitim mezun üniversite