Bu yıl 8'incisi düzenlenen Ulusal Antarktika Bilim Seferi'nde Türk bilim insanları dünyanın geleceğini Antarktika kıtasının geçmişinde araştırdı.


 

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştirilen 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi, 36 günün ardından başarıyla tamamlandı.

 

Seferde bilim insanları, Antarktika'daki Horseshoe Adası'nda karasal, Marguerite Körfezi'nin bir parçası olan Lystad Körfezi'nde denizel alanlarda kıtanın geçmişine dair yaptıkları çalışmalarla gezegenin geleceği konusunda ipuçları aradı.

 

Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nden 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ne katılan Doç. Dr. Murat Özkaptan, Marguerite Körfezi'nde "Horseshoe Adası'nın Paleomanyetizması: Tektonik Ve Paleoşiddet Değişimlerinin Belirlenmesi" projesi ile adanın jeolojik oluşumu, üzerinde bulunduğu Antarktika plakasının tektonik hareketleri ve yer manyetik alanın güney manyetik kutup bölgesinde zamanla nasıl değiştiği konusunda yaptığı çalışmaları tamamladı.

 

Doç. Dr. Murat Özkaptan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, proje kapsamında Horseshoe Adası'nın paleomanyetik değişimlerini inceleyeceğini ifade ederek, "Projemin iki önemli motivasyonu var. Birincisi, yer manyetik alanının zamansal değişimlerini ortaya koyabilmek, ikinci ise Horseshoe Adası ve civarından alınacak kayaçlardan bölgenin tektonik rotasyonunu ortaya koyabilmek." dedi.

 

Manyetik alanın insanlık tarafından bilinçli olarak kullanılmasının yaklaşık 2 bin yıl öncesine dayandığının altını çizen Özkaptan, manyetik alanın ilk olarak Çinliler tarafından keşfedildiğini ve yönlerini bulmada kılavuzluk etmesi amacı ile kullanıldığını anlattı.

 

Özkaptan, "Daha sonrasında yine bilim dünyası açısından son derece önemli keşiflerin yolunu açmış yerkürenin gizemli bir fiziksel özelliğidir. Bu özellik duyularımızla fark edilmese de canlıların ve tabiatın kendini idame ettirilmesi için son derece önemlidir. Güneşten ve uzaydan gelen zararlı ışınlara karşı bir nevi koruma kalkanı görevi görmektedir." bilgilerini verdi.

 

Manyetik alanın oluşturduğu bu kalkanın, jeolojik devirler içerisinde zaman zaman zayıfladığını veya güçlendiğini dile getiren Özkaptan, şu değerlendirmede bulundu: "Horseshoe Adası'nı oluşturan farklı yaşlardaki kayaçlardan alınacak örnekler sayesinde, manyetik alanın geçmiş jeolojik dönemlerde nasıl davrandığıyla alakalı bilgiler elde edilecektir. Manyetik alanın geçmiş dönemlerdeki davranışlarının düzgün bir şekilde ortaya koyulmasıyla gelecekteki olası değişimlerin doğru bir kestirimi de sağlanmış olacaktır. Ancak bu şekilde, insanlığın devamlılığı için kritik öneme sahip olan yer manyetik alanının nasıl değişebileceği ile ilgili projeksiyon çalışmaları için son derece önemli veriler üretmeye çalışacağız."

 

Özkaptan, yer manyetik alanının, kayaçların oluşumu esnasında nüfuz ederek pusula ibresi gibi yönelim kazandırdığını anlatarak, jeolojik zaman sürecinde kazanılan bu mıknatıslanma yönlerinin değişebildiğini söyledi.

 

Bu değişmeye neden olan etkenin tektonizma olduğuna vurgu yapan Özkaptan, "Bu kayaç gruplarından farklı jeolojik yaşlarda ve konumlardan alınacak paleomanyetik örnekler sayesinde, adanın jeolojik oluşumu, kayaçlar arasındaki olası rotasyonel ve konumsal farklar ve bunlara neden olan tektonik deformasyon süreçleri hakkında bilgiler edinilmeye çalışılacaktır. Bu sayede, lokalde Horseshoe Adası ve civarının rotasyonel değişimi, geniş ölçekte ise adanın üzerinde bulunduğu Antarktika plaka hareketlerinin nasıl değiştiği ile alakalı sorulara cevap vermeye çalışacağız." şeklinde konuştu.

 

"HORSESHOE ADASI'NIN 0-40 METRE SU DERİNLİĞİ ARASINDAKİ DENİZ TABANINI HARİTALADIK"

 

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri İşletmeciliği Enstitüsü'nden 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ne katılan Doç. Dr. Denizhan Vardar da Horseshoe Adası'nın batısında yer alan Lystad Körfezi'nde, "Sığ deniz tabanı ve yakın kıyı alanları buzul kaynaklı yapılarının akustik ve yüksek ayrımlı İHA fotoları ile tanımlanarak haritalanması ve yakın geçmiş buzul hareketlerinin belirlenmesi"ne ilişkin projesini gerçekleştirdi.

 

Doç. Dr. Vardar, esas amacının deniz kıyısı ve yaklaşık 40 metre su derinliğine kadar olan deniz tabanının özelliklerini incelemek olduğunu aktararak, bu bağlamda yakın kıyı ile sığ deniz alanlarındaki kaya, kum ve çamur formasyonlarının belirlenerek bentik habitatların dağılımı ve sınırlarının haritalandırılacağını söyledi.

 

Antarktika kıtasında buzul hareketlerinin suyun altında bıraktığı izleri anlamanın ve araştırmanın önemine değinen Vardar, şöyle devam etti: "Deniz tabanının görüntülenmesi için kendi enstitümüz bünyesinde olan yandan taramalı sonar cihazımızı kullandık. Bu cihaz akustik sinyalleri kullanarak görüntüleme yapmakta ve deniz tabanının fotoğraf gerçekliğinde görüntüsünü ortaya koymaktadır. Böylelikle Horseshoe Adası'nın 0-40 metre su derinliği arasındaki deniz tabanını haritaladık. Bunun üzerine gördüğümüz bazı yansımalarla beraber çamur ile kaya alanlarını işaretledik, aşınım ve depolanma alanlarının da belirlenmesi ile geçmiş buzul dönemi hareketleriyle ilgili şu anda kafamızda fikirler oluştu. Bunun yanında, gönderilen sinyal bir akustik sinyal olduğundan bazı alanlarda zemin doğrulaması yapmak gerekiyordu. Bunun için de su altı dronu sistemiyle belirlediğimiz bazı noktalara gidip görüntülerimizi aldık. Topladığımız yansıma verileri ile görüntüyü yan yana koyarak deniz tabanını doğrulamış olduk. Bu bakımdan başarılı bir çalışma oldu."

 

"GEÇMİŞİN VE GÜNCELİN İZLERİ DENİZİN ALTINDA SAKLI KALIYOR"

 

Denizdeki izlerin çok önemli olduğuna vurgu yapan Vardar, "Geçmişin ve güncelin izleri denizin altında saklı kalıyor, karadaki gibi yok olmuyor. Denizaltı sürekli birikim alanlarıdır. Deniz tabanında oluşan birikimler ve deformasyonların izleri suyun koruyuculuğu sayesinde sürekli burada saklı kalır. Karayla denizin en önemli farkı budur. Deniz sürekli korur, kara sürekli aşındırır ve aşınan malzeme de denize gelir." diye konuştu.

 

Doç. Dr. Vardar, yaptıkları çalışmanın farkının, deniz tabanı özelliklerinin anlaşılması ve bu kapsamda geçmişe dair bilgi edinmek olduğunu belirtti.

 

Vardar, "Horseshoe Adası'nın geçmişi de günümüzü de bütün hikayesi denizaltında saklı. Karada erozyonlar olur ve onların aralarındaki zamanlar kesintilidir ama denizin altını ve deniz tabanından daha derinleri görüntülediğinizde hem günceli hem de geçmişi görebiliyorsunuz. Bütün izler, bütün geçmiş denizin tabanında ve deniz altında her zaman bellidir." ifadelerini kullandı.

 

"GEÇMİŞTE VE BUGÜNDE YAŞANANLARI ANLADIĞIMIZDA GELECEĞİMİZİ DAHA İYİ ANLAYABİLİRİZ"

 

Gebze Teknik Üniversitesi'nden 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ne katılan Doç. Dr. Mehmet Korhan Erturaç da "Horseshoe Adası Basamaklı Kıyı Şekillerinin Haritalanması ve Tarihlendirilmesi" projesinin saha çalışmalarını tamamladı.

 

Antarktika'daki buzul örtüsünün erimesinin son 10 bin yıldan günümüze kara alanlarının yükselimine etkisini araştıran Erturaç, özellikle dünyanın genç tarihini anlamak için yer şekillerini ve depolarını çalıştığını anlattı.

 

Erturaç, amacının TAE-8 kapsamında Horseshoe Adası'nda birçok farklı yer dinamikleri sonucunda oluşmuş yer şekillerini detaylandırmak olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Projemin temel nedeni ya da temel yaklaşımı ve hipotezi aslında buzul jeomorfolojisi, kıyı jeomorfolojisi ve akarsu jeomorfolojisi. Bunların etkileşiminde oluşan Gaul Koyu'nda bulunan basamaklı yer şekilleri, benim odak noktam. Bunları haritalayarak ve detaylı tarihlendirerek zaman içerisinde yani geçmişten son 10 bin yıldan günümüze Batı Antarktik Yarımadası'nın ne kadar hızla yükseldiğini anlamaya çalışıyoruz. Geçmişte ve bugünde yaşanan süreçleri anladığımız zaman geleceğimizi, gelecekte de başımıza gelecekleri daha iyi anlayabiliriz. Biz de burada 10 binlerce yıl içerisinde oluşmuş olan yapıları anlamaya çalışıyoruz."

 

Bugün buzullar arası dönemde yaşıyoruz. Gaul Koyu'nun oluşumu, daha doğrusu bütün Antarktika Yarımadası'ndaki yer şekillerinin oluşumu, bu buzul dönemlerindeki buzul erozyonu sonucunda oluşuyor. Buzulların hareketleri sonucunda oluşuyor. Gaul Koyu da bir buzul vadisi. Buzul çağı sona erdikten sonra buzullar geri çekilmeye, erimeye başladıktan ve deniz seviyesi yükseldikten sonra bu buzul vadisini deniz basıyor. Bugün arkamdaki yer şekli ve tam karşımda ise bu gerileyen buzulu görüyoruz. Buna Shoesmith buzulu adı veriliyor."

 

Shoesmith buzulu ve denizin birlikte işlediği çökelleri gözlemleyebildiklerini ifade eden Erturaç, bu çökelleri basamak basamak, tek tek mutlak yöntemlerle tarihlendireceklerini, ne zaman oluştuklarını anlayacaklarını, insansız hava araçlarıyla çok detaylı bir şekilde haritalayacaklarını, bu tarih ve yükseklikle Antarktika kıtasının ve özellikle Batı Antarktika'nın ne kadar hızla yükseldiğini anlamaya çalışacaklarını söyledi.

 

Doç. Dr. Mehmet Korhan Erturaç, kabaca tahmin ile Horseshoe Adası'nın yılda 1 ile 2 santimetre arasında yükseldiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu yükselmenin nedeni tektonizma değil, buzulların geri çekilmesi. Yani kilometrelerce kalınlığında buzul çağında bir buzul örtümüz var. O buzulların erimesi ve bugünkü hali alması sonucunda kara alanları bu yük serbestlenmesine cevaben yükseliyorlar. Biz bunu ölçmeye çalışıyoruz ve buradan elde edeceğimiz bilgiler bütün Batı Antarktika için çok anahtar niteliğinde bize bir veri sağlayacak."

19 Mart 2024 Salı

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye'nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A'yı haziran ayı başında ABD'ye göndereceklerini bildirdi.


Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) yerleşkesindeki Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi'nde (USET) TÜRKSAT 6A'yla ilgili açıklamalarda bulundu.

 

Uyduya dair çalışmaları bitirdiklerini ifade eden Uraloğlu, "TÜRKSAT 6A'nın fırlatılmasıyla ilgili sürece girdik. Türkiye'nin haberleşme, televizyon yayınları, hem askeri hem de sivil haberleşme için uyduya ihtiyacımız var. Türkiye'nin uzayda 5 haberleşme, 4 gözlem uydusu bulunuyor. Biz bunlarla kendi hem kendi ihtiyacımızı görüyoruz hem de yakın coğrafyamızdaki ülkelere hizmet satışı ve sunumunu sağlamış oluyoruz." dedi.

 

Uraloğlu, TÜRKSAT 6A uydusunu yerli ve milli imkanlarla ürettiklerini ve temmuz ayında fırlatma işlemini gerçekleştireceklerini anımsattı.

 


Bakan Uraloğlu, uydunun üretim süreci ve fırlatma takvimi hakkında şu bilgileri verdi:

 

"Haberleşme bizim en kıymetlimiz, özellikle askeri haberleşme daha da kıymetlisi. Bunu şu anda sağlıyoruz ama güvenli olmak ve uzay vatana sahip çıkabilmek için kendi ürettiğimiz ve yazılımını yaptığımız uyduyla yapmamız gerekiyordu. Onun için TÜRKSAT 6A uydumuzu yerli ve milli ürettik. Bunu üretirken de TÜRKSAT 3A, 4A, 4B, 5A, 5B... Bunlarda da Türksat'ımızın mühendislerini bu programlarda görevlendirerek eğitimlerini aldırarak, üretim programlarında bulundurarak yetiştirdik. Bunu yerli ürettik, yüzde 90'lara varan bir yerlilik oranı var. Haziran ayının başında ABD'ye gönderiyoruz. 8-14 Temmuz arasındaki bir tarihte de uzaya göndereceğiz."

 

Uraloğlu, Türksat'ın işin esas planlayıcısı olduğunun altını çizerek, TÜBİTAK UZAY, ASELSAN, CTECH'in de üretim sürecinde yer aldıklarını söyledi.

 

Üretim sürecinde binlerce mühendisin yer aldığını da belirten Uraloğlu, "Onlar kendi üretim ve ilgi alanlarına göre belli zaman dilimlerinde çalışarak bu işi yürüttüler. Binlerce mühendisimizin, teknikerimizin burada emeği var." diye konuştu.

 

TÜRKSAT 6A, 4 YENİ ÜLKEYİ DE KAPSAYACAK

 

Uraloğlu, uyduların ömrünün genelde 15 yıl olduğunu dile getirerek, bu süre dolduğu zaman mevcut uyduların yenileriyle değiştirilmesi gerektiğine dikkati çekti.

 

Süresi dolan uyduların uzaydaki uygun yörüngelere terk edildiğini bildiren Uraloğlu, şunları kaydetti:

 

"Yeni uydular, gelişen teknoloji, daha kaliteli bir haberleşme ve yeni kapsama alanları için gerekli. Şu andaki uydularımızda Avrupa'yı Orta Doğu'yu, Türk Cumhuriyetleri'ni, Uzak Doğu'nun bir bölümünü Afrika'nın önemli bir bölümünü daha çok kuzey olmak üzere kapsıyoruz. TÜRKSAT 6A uydumuzla Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya'yı kapsamış olacağız. Aşağı yukarı 3,5 milyar insanı kapsadığımız sayıyı 5 milyara kadar çıkaracağız. Ülkemiz bu uydumuzla daha güvenli haberleşmeyi sağlayacağız. Bu bahsettiğim coğrafyalara da halihazırda bu hizmeti satıyoruz. Yeni 4 ülkeye de bu haberleşme hizmetini satma, hizmet ihracatı yapma noktasında da ilave gelirler olacak. O ülkeler de hizmet satın almak isterlerse, ki isteyeceklerdir, böyle bir ihtiyaç olduğunu gördüğümüz için biz oraları kapsama alanımıza alıyoruz. O hizmetleri satıp ülkemize döviz girişi sağlamış olacağız."

 


Türkiye'nin söz konusu uyduyu yapan 10 ülkeden biri olduğunu vurgulayan Uraloğlu, "Bundan sonraki uydu talebi olan ülkelere de bunu üretip satmayla ilgili her şeyimiz hazır." ifadesini kullandı.

 

Uraloğlu, gözlem ve radar uyduları ile askeri amaca yönelik uyduların üretimi konusunda Türkiye'nin elinde yeterinde iş olacağını belirterek, "Bunu ürettiğimiz zaman; İHA'lar, SİHA'lar HÜRJET'ler HÜRKUŞ'lar gibi bunların da dünyada potansiyel müşterileri hazır. Yönetici ekibinde bütün arkadaşlarımız 7 gün 24 saat çalışarak bu işe emeklerini verdi." değerlendirmesinde bulundu.

14 Mayıs 2024 Salı

Bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) sektörü, 2013-2023 döneminde Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) ülkelerinde ekonomiden 3 kat hızlı büyüme gösterdi.


 

OECD'nin "Teknoloji Sınırını Kucaklamak" temasıyla yayınladığı Dijital Ekonomik Görünüm 2024 raporuna göre, dijital ekonomi artık sadece BİT ile sınırlı kalmamasına rağmen sektör, dijital ekonominin merkezinde yer almaya devam ediyor.

 

Bu kapsamda, 2013-2023 döneminde BİT sektörü OECD ülkelerinde toplam ekonomiden yaklaşık 3 kat hızlı büyüdü. BİT sektörü geçen yıl ise OECD ülkelerinde yüzde 7,6 büyüme kaydetti ancak bu büyüme ülkeler arasında büyük çapta farklılık gösterdi.

 

Birçok OECD ülkesinde 2023, BİT sektörü için rekor büyüme yılı oldu. Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Hollanda, İsviçre, Birleşik Krallık ve ABD'de sektör büyümesi yüzde 9'un üzerinde gerçekleşti. Belçika ve Birleşik Krallık'ta BİT sektörü yıllık bazda yüzde 11 büyüdü.

 

Kovid-19 salgınının ardından BİT ürün ve hizmetlerine talepteki artış, 2023'teki büyümede etkili oldu.

 

"YAPAY ZEKA AKTÖRLERİ İŞBİRLİĞİ YAPMALI"

 

OECD'ye göre, dijital inovasyonun sorumlu şekilde sağlanması ve faydalarının geniş çapta yayılması için yapay zeka aktörlerinin işbirliği yapmasına ihtiyaç duyuluyor.

 

Yapay zekadaki teknolojik atılımlar, insanları iş, eğlence ve toplumun geleceğini yeniden düşünmeye sevk ederken, yapay zekanın geleceğinin, gelişmiş üretkenlik kazanımları, hızlandırılmış bilimsel ilerleme ve iklim değişikliğiyle mücadele çözümleri dahil fayda sağlayabileceği öngörülüyor.

 

Öte yandan, yapay zekadaki ilerlemeler güven, adalet, gizlilik, güvenlik ve hesap verilebilirlik gibi birçok alanda riskler oluşturuyor. Bu kapsamda, yapay zekanın güvenilir olması, toplumlara ve gezegene fayda sağlamak için kullanılması amacıyla temel fırsatlar ve riskler konusunda ortak bir anlayış oluşturulması tavsiye ediliyor.

14 Mayıs 2024 Salı