tatil-sepeti

Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından Vodafone Business ana sponsorluğunda "Yeni Dünyaya Hazır Mıyız?" ana temasıyla hibrit olarak düzenlenenUludağ Ekonomi Zirvesi ikinci gününde devam ediyor.

Zirve kapsamında düzenlenen "Bankacılık: Gelecek Nasıl Olmalı" başlıklı oturumda konuşan Aydın, dijital altyapı imkanları sayesinde salgın döneminimüşteri ve banka adına iyi yönettiklerini, bu sayede salgının etkisinin sınırlı kaldığını söyledi.

Artık evinden, bulunduğu yerden kendi bankacılık işlemlerini yapabilen bir müşteri kitlesinin oluştuğunu dile getiren Aydın, banka çalışanların da bu süreçte önemli deneyimler kazandığını bildirdi.

Aydın, salgın sürecinde ekonominin sürdürülebilir olması gerektiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Salgın döneminde kredi kanallarını açık tuttuk.Ödeme sisteminin sağlıklı olarak çalışması lazımdı. Onu da temin ettik. Özel veya kamu bankaları ayrımı yapmayız ancak salgın sürecinde kamu bankaları özellerin bir adım önüne geçti. Aslında kamusal sermayenin de bunda bir motivasyonu oldu. Sektörün bütün bankaları da üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Hem firmaların likidite ve kaynak imkanlarını uygun imkanlarla karşıladık. Hem fiyatlama hem de vadelendirme uygundu. Ödemesiz dönemleri içeriyordu. Hem fiyatlandırma hem vadede hem de teminatta esneklik sağlayabildik."

"BANKACILIK SİSTEMİNİN KREDİ VERMEDİĞİ DOĞRU DEĞİL"

Hüseyin Aydın, Türk bankacılık sisteminin bilanço büyüklüğünün 6 trilyon lirayı geçtiğini belirterek, "Toplam aktiflerin milli gelire oranı yüzde 121'e ulaştı. 10-15 yıl geriye gittiğimizde toplam aktifler milli gelirin çok altındaydı. Bugün milli gelirin yüzde 120'lerine ulaşmışız. Bu süreçte sektör ülke büyümesinden daha hızlı büyümüş." diye konuştu.

Bu süreçte en hızlı büyümelerden birisinin kredilerde yaşandığına dikkati çeken Aydın, şu bilgileri verdi: "Kredilerin de milli gelir içerisindeki payı ciddi rakamlara geldi. Gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üzerine çıktık. Sektörünkredi vermeme gibi bir durumu yok. Tam tersine sektör kredi verme konusundaki yetkinliğini artırdı. Sadece şirketlere ve bireylere değil devlete de kredi verdik. Dolayısıyla bilançoda da menkul kıymetlerin ciddi payı oluştu. Bu pay da yüzde 17'ler civarında. Kredilerin payı yüzde 60, menkul kıymetlerin payı yüzde 17. Böyle baktığınızda aktifin yüzde 77'sini getirili aktiflerden oluşturuyoruz ve ekonominin çalışması için tahsis etmiş bulunuyoruz."

"YURT DIŞINDAN KAYNAK SAĞLAMA YETKİNLİĞİMİZ DEVAM EDİYOR"

TBBYönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel MüdürüAydın, aktif-pasif para cinsi bakımından uyumsuzluklarının bulunduğunu belirterek, şu açıklamalarda bulundu: "O yüzde TL cinsinden tasarrufa ihtiyacımız var. Yabancı parayı alıyoruz, değiştirip aktifte TL olarak kullandırmak zorunda kalıyoruz. Repo ve SWAP yoluyla hem de TCMB'den sağladığımız kaynakla aktifleri yönetiyoruz.Gecelik bankacılık sistemi 600 milyar lira. Toplam bilançonun yüzde 10'unu gecelik borçlanıp 1, 2, 3 veya 4 yıllık krediler veriyoruz. Bu da ülkeye olan güvenimizi gösteriyor."

Aydın, salgın sürecinde yurt dışından borçlanabildiklerini kaydederek, "Çünkü yabancı kaynak ihtiyacımız biraz daha azdı. Net borç ödemesi yaptık. Bankalarımızın yurt dışından kaynak sağlama konusundaki yetkinliği devam ediyor. Her zaman bunu yönettik, bundan sonra da kaynak temini hususunu iyi yöneteceğiz." diye konuştu.

Gördüklerini ve yaşadıklarını iyi tahlil ettiklerini vurgulayan Aydın, benzer sıkıntıları gelecekte yaşamamak için tüm tedbirleri aldıklarını söyledi.

"BANKACILIK SİSTEMİSORUNLU KREDİLER İÇİN ÇOK CİDDİ KARŞILIK AYIRMIŞ DURUMDA"

Hüseyin Aydın, bankacılık sektörün üzerine düşeni yaptığını belirterek, insan kaynağı ve teknolojide çok iyi olduklarını, bu iki unsurun sermaye ile desteklenmesi gerektiğini söyledi.

"Ekonomi büyümeli, para kazanmalı, böylece bankalar da para kazanmalı." diyen Aydın, bu sayede bankaların kazandıkları parayı öz kaynakların altından muhasebeleştireceklerini ve sermayelerinin güçleneceğini, böylece kredi verme, şokları ve krizleri yönetme noktasında daha güçlü hale geleceğini anlattı.

Aydın, "2010-2011'li yıllarda Türk bankacılık sisteminin öz kaynaklarının dolar cinsinden karşılığı 100 milyar dolardı. Bugün 80 milyar dolardır. Daha fazla yorum yapmayacağım, bunları büyütmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Sorunlu kredilerin yüzde 4 civarında olduğunu kaydeden Aydın, şu açıklamalarda bulundu: "Diyelim ki salgının etkisiyle bu yüzde 5 oldu. Türkiye'de sorunlu kredilerin yüzde 72-75'ine sektör karşılık ayırmış durumda. Bu çok önemli bir karşılık rakamı. Ayrıca ikinci grup diye adlandırdığımız yakın izlemedeki kredilere deçok ciddi biçimde karşılık ayırmış durumdayız. Bu bizim krizi yönetme konusundaki yetkinliğimizi artıyor.Bir de bunların her birinin ayrıca da bize teminatları var. Maddi teminatları, rehinler var. Türk bankacılık sisteminin o yönüyle riskleri yönetme ve yavaşlayan öz kaynağıdestekleme konusunda birtakım gizli rezervlerini ifade ettim."
Aydın, herkesin gücü oranında katkıda bulunacağını, gücünün üzerinde bir şey yapmaması gerektiğini kaydederek, "Sermaye anlamında Türkiye'nin en büyük sermayesine sahibiz. Dolayısıyla reel sektöre, bireylere ve kamuya en çok desteği de bizim vermemiz gerekiyor. Bu eşyanıntabiatına uygun bir durumdu. Hepimiz aynı hedef için gayret gösteriyoruz." dedi.

"ÖZ KAYNAKLA İŞ YAPILMASI TEŞVİK EDİLMELİ"

TBBYönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel MüdürüAydın, Türkiye'de firmaları fakir, kişileri zengin yapan yapıdan yavaş yavaş sıyrılması, iş adamlarının kendi yaptıkları işte kalmasının ve öz kaynakla iş yapılmasının teşvik edilmesi gerektiğini anlattı.

Her şeyin bankacılık sisteminden beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Aydın, şu ifadeleri kullandı:"Sermaye piyasalarının payı ne ülkede? Ne yapmış? Her şey bizim üzerimizde. 'Az verdin çok verdin, ücret, komisyon aldın'... 10 yıldır, 'sermeye piyasalarını geliştirmeliyiz' diyoruz. Mutlaka geliştirilmeli. Ama bakınız biz milli gelire göre daha hızlı büyüdük. O zaman sermaye piyasalarının da ülke büyümesine yakın bir büyüme sağlaması gerekiyor. Benim bildiğim bir alan değil, oradaki arkadaşlar mutlaka gayret gösteriyorlardır, ellerine sağlık. Katkı verenlere müteşekkiriz. Ancaksermaye piyasaları konusunda daha çok gayret göstermemiz gerekiyor."

Aydın, halihazırda 12-13 milyon mobil müşterilerinin bulunduğunu kaydederek, büyük şubelerden daha butik şubelere geçmeye başladıklarını bildirdi.

Hüseyin Aydın, "2021'de büyüme konusunda ülkenin herhangi bir sorun olmayacaktır. Reel sektörümüzün daha çok dışa satım konusunu destekliyor olacağız." diyerek sözlerini sonlandırdı.

25 Mart 2021 Perşembe

Etiketler : Sektörel

Yılın ikinci çeyreğini geride bırakan sanayiciler, güncel sorunlarını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İlker Murat Ar’ın da katıldığı toplantıda değerlendirdi.


 

Büyümede arzulanan performans için finansmana erişimin kolaylaşmasını isteyen sanayiciler, genç nüfusun sanayiye kazandırılmasının önemine dikkat çekti.


HABER: BARIŞ CABACI

 

Bu yıl küresel değişimlerin etkisiyle sanayi sektörü için üretim performansı dalgalı seyrediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde sanayi üretimi yüzde 4.9 oranında artarken, ikinci çeyrekte yüzde 1.8 oranında daraldı. Küresel ekonomik koşulların yanında enerji maliyetlerindeki artışın da bunda etkili olduğu belirtiliyor. Alt sektörlere bakıldığında ise 2024’ün ilk çeyreğinde sanayi sektörü, özellikle imalat, madencilik ve enerji sektörlerinde gösterdiği güçlü performansla dikkat çekti. İmalat sanayinde, yüzde 6.1 oranında büyüme öne çıktı. Bu artış, Türkiye’nin özellikle otomotiv, beyaz eşya, tekstil ve gıda üretiminde yaptığı yatırımlarla bağlantılı. 

 

Ayrıca, yeni nesil teknolojilere yapılan yatırımlar ve üretim kapasitesinin artırılması da büyümeyi destekleyen önemli faktörler oldu. Madencilik sektörü de yüzde 3.8’lik büyümeyle genel büyümeye katkı sağladı. Enerji sektörü ise yüzde 2.5 oranında büyüdü. 

 

İTO’NUN GÜNDEMİNDE

 

Bütün bu gelişmelere rağmen yılın ikinci çeyreği sanayi sektörü için zorlu geçti. Yüzde 1.8 oranında küçülmede, özellikle Avrupa ve Asya’daki büyük ticaret partnerlerinde yaşanan ekonomik yavaşlamalar da etkili oldu. İhracata dayalı üretim yapan sektörler, bu küçülmeden en fazla etkilenen alanlar oldu. Bu nedenle her sektörü yakından etkileyen sanayinin sorunları, İTO’nun da gündeminde. Bu kapsamda, İTO Merkez Bina’da ‘Sanayi Sektörü Değerlendirme Toplantısı’ yapıldı. 

 

Toplantıya; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İlker Murat Ar, İTO Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Büyükdede İTO Meclis ve Komite üyeleriyle İTO Genel Sekreteri Prof. Dr. Nihat Alayoğlu katıldı.  

 

FIRSATLARI DEĞERLENDİRELİM

 

Toplantının açılışında konuşan İTO Başkan Yardımcısı Mehmet Develioğlu, imalat sektörünü değerlendirirken, 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin bölgenin ihtiyaçlarını karşılamada önemli atılımlar yaptığını belirtti. Develioğlu, Türkiye’nin konumunun, sahip olduğu potansiyelin gerisinde kaldığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Gelinen nokta kabul edilebilir değil. Türkiye’nin potansiyeli çok daha büyük. Dünya pandemi sürecini atlattı. Bu süreçte Türkiye yatırımları, işgücü ve birçok alandaki performansı ile öne çıktı. Küresel ekonomide sıkışan fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekiyor.” 

 

SİMÜLASYON EĞİTİMİ

 

Toplantıda, gelen talepler doğrultusunda sektörde yaşanan temel sorunların başında finansman ve istihdam eksikliğinin yer aldığını belirten Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İlker Murat Ar ise sektör temsilcilerinin karşılaştığı bu zorlukların çözümü için ortak hareket etmenin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Ar, şöyle konuştu: “İTO gibi 800 binin üzerinde üyesi olan bir yapının temsilcilerisiniz ve bu sorunları birlikte çözmemiz gerekiyor. Toplantılarda gündeme aldığımız sorunları, yapıcı bir şekilde tartışıp Ankara’ya taşıyarak çözüm yollarını hızlandırmalıyız.” 

 

Ar, nitelikli işgücü eksikliği konusunda bazı firmaların kendi çözümlerini üreterek bu durumu aşmaya çalıştıklarına dikkat çekti. Özellikle vinç operatörü gibi teknik alanlarda, firmaların simülasyon teknolojisi kullanarak çalışanlarını eğittiğini ve bu şekilde nitelikli eleman ihtiyacını karşıladığını belirten Ar, “Simülasyonla eğitim vererek hem gençlerimizi bu alana kazandırıyor hem de hızla yetişmiş eleman açığını kapatıyoruz. Artık firmalarımız sektörlerine uygun simülasyonlarla gençleri eğiterek, istihdama katılmamış gençleri hedefliyor” dedi. 

 

GENÇLER FUARLARA KATILMIYOR

 

Türkiye’nin, Almanya ve Fransa gibi yaşlı bir nüfusa sahip olmadığını, bu nedenle genç nüfusunu doğru yönlendirip, sektöre kazandırabileceğini vurgulayan Ar, şöyle devam etti: “Ancak genç nüfus potansiyelimizi tam anlamıyla kullanamıyoruz. Gençlerimiz, sektörel fuarlara katılmaktan kaçınıyor. Fakat aynı gençler, Teknofest gibi etkinliklere katılmak için ilçe, hatta il değiştirmekten çekinmiyor. Bu, gençleri çekebilmek için sektörlerimizin de kendini yenilemesi ve onlara hitap edecek bir anlayış geliştirmesi gerektiğini gösteriyor. Gençlerimiz fuarlarla sektörlerimizi tanıyabilir. Ayrıca, teknoloji ve dijitalleşme sadece gençleri çekmek için değil, işgücündeki açığı kapatmak için de büyük bir fırsat sunuyor.” 

 

SEKTÖRÜN TALEPLERİ

 

Sanayi sektörü, sağlıktan tekstile, gıdadan otomotive kadar birçok sektör için elzem. İTO’da bir araya gelen Meclis ve Komite Üyeleri, sektörlerinin talep ve önerilerini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İlker Murat Ar’a iletti. Sektör temsilcilerinin talepleri şöyle:

 

* Nitelikli ya da niteliksiz istihdam konusunda sorunlar yaşanıyor. Gençlerimizi, istihdama dahil etmeliyiz. 

 

* Devlet Planlama Teşkilatı tekrar gündeme gelmeli. Sektörlerin önünü görmesi için bu kurum önemli. 

 

* Bir çorap makinası ortalama 25 bin Euro’ya ithal ediliyor. Patent nedeniyle ülkemizde de bu makinaların üretimi yapılamıyor. Oysa Çin’de aynı makina 7 bin dolardan satılıyor. Bizim bu coğrafyaya yakın ülkelerle yarışmamız için bu konuda önlem alınmalı.

 

* 2018-2020 yılları arasında sektörün büyük sorunu olan konkordato tekrar gündeme geldi. Bu yıl itibariyle konkordato başvuruları arttı. Başvuru süreçlerinde daha standart bir yaklaşım gelirse sektörler önünü görebilir.

 

* Yenilenebilir enerjiyi yeni OSB’ler, sanayi bölgeleri gibi yerleşimlerde kullanmamız gerekiyor. Bunun için firmaların yatırımları doğrultusunda güneş ve rüzgar enerjisi sistemleri kurması da zorunlu olmalı.

25 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : sanayi teknoloji

Türkiye Dental İmplant Sanayi Zirvesi’nde kaçak ve kayıtsız ürünler gündeme geldi. Daha önce yılda 250 bin diş implantı kullanılan Türkiye’de bu sayının milyonlara ulaştığını belirten sektör temsilcileri, “İthalatta menşe denetimi, GTİB kodlarında detaylandırma ve ÜTS kaydı şart” dedi.


 

HABER: ADEM ORHUN

 

Dental implant sektörünün temsilcileri, ilgili bakanlıklardan yetkililerin de katıldığı ‘Türkiye Dental İmplant Sanayi Zirvesi’ düzenledi. İstanbul Ticaret Odası’nda gerçekleştirilen zirveye, İTO Sağlık İhtisas Komitesi üyeleri, Dental İmplant ve İş İnsanları Derneği (İMPLANTDER) ve Diş Malzemeleri ve Sanayici İşadamları Derneği (DİŞSİAD) yöneticileri katıldı.

 

Zirveye İTO Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç de katılarak; sahadan aldıkları bilgilerle firmaları ve sektörü takip ettiklerini, buna göre gerekli kurumlar nezdinde temaslarda bulunduklarını dile getirdi. Avdagiç, dental implant sektörünün gelişime açık bir alan olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Sektör, sağlık hizmetleri ihracatı bakımından da önemli. Çok hızlı büyümeye açık. Hizmet olarak da çok önemsediğimiz bir alan. Zincirin sonunda ülkenin çok daha fazla katma değer üretmesini sağlayacak süreç var. 2030 yılında küresel implant pastasının 8-10 milyar dolar olması bekleniyor. Bu pastadan yerli üreticilerimizin aldığı payı artırmaya çalışıyoruz.”

 

SEKTÖR ARAŞTIRIYOR

 

İTO Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Büyükdede’nin de yer aldığı toplantının sunumunu ve moderatörlüğünü, İTO Meclis Üyesi ve İMPLANTDER Başkanı Oğuz Akyüz yaptı. Akyüz, “Sektörümüzdeki gelişmeleri takip etmek ve çözümler üretmek için ortak hareket etmek üzere İMPLANTDER’i kurduk. Şimdi yine bakanlık yetkililerinin önünde, sektördeki kaçak ve kayıt dışı problemlerini dile getireceğiz” dedi.

 

Zirvenin ilkini 2020 yılında yaptıklarını hatırlatan Akyüz, “Yerli üretime karşılık, ithalat ve kayıtsız ürün çok hızlı bir şekilde artıyor. Türkiye’de 10 yıl önce implant tedavilerinde yıllık 250 bin adet kullanım vardı. Şimdi bu milyonlara ulaştı. Bu da Türkiye’nin önemli bir pazar haline geldiğini gösteriyor. Halbuki bizim yerli üreticilerimizin global pazarda daha fazla pay almasını konuşmamız lazım” dedi.  

 

ÜTS YETERLİ OLMUYOR

 

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından zorunlu kılınmış olan Ürün Takip Sistemi (ÜTS) listesinde kayıtlı olmayan ürünlerin ithalatında yasaklayıcı bir unsur olmadığına dikkat çeken Akyüz, durumu şöyle açıkladı: “ÜTS sistemine kayıtların eksik ve yanlış yapılması ve hatta ÜTS sistemine kayıt yapılırken belirtilen farklı ürüne ait GTİP kodu ile ithalat yapılması, sektörümüzde büyük bir kayıt dışı ekonominin oluşmasına ve denetime tabi tutulmamış riskli ürünlerin piyasaya sürülmesine neden oluyor.”

 

KAYITSIZ ÜRETİM

 

Bakanlık yetkililerine, dernek olarak tespit ettikleri kayıt dışılık ve kaçak ürünler hakkında bir sunum yapan Oğuz Akyüz’ün paylaştığı bazı bilgiler şunlar oldu: “Piyasada neredeyse kayıtlı ürün kadar sahte ve kaçak ürün var. İki-üç yıl önce, kayıtlı şekilde yurt dışından dental implant ithalatı yapan bir firma, sonraki yıllarda hiç ithalat yapmadığı halde broşürlerine ‘üretim yeri Almanya’ yazarak binlerce ürün satmaya devam edebiliyor.”

 

Menşe girişinde belge zorunluluğu olmamasının sorunu büyüttüğünü belirten İMPLANTDER Başkanı Akyüz, şöyle devam etti: “Öyle firmalar var ki, sattığı implanta bir gün ‘İsrail malı’, başka bir gün ‘Alman malı’ diyor. O kadar cesur olmaya başladılar ki, kaçakçılığı konuşuyoruz, evrakta sahteciliği konuşuyoruz, insanların sağlığını tehdit edenleri konuşuyoruz.”  

 

A.TR DOLAŞIM BELGESİ ALIYORLAR

 

Söz konusu kaçak veya kayıt dışı ürünlerin A.TR dolaşım belgesi alabildiğini belirten Oğuz Akyüz, şunları söyledi: “A.TR dolaşım belgesi alan İsrail malı ürünler Türkiye’de satılıyor. Hem de Almanya diye yazıyorlar. Ticaret Bakanlığı, A.TR dolaşım belgesi varsa incelemeye almıyor, hangi birini alacak? Risk analizi lazım olan, teknik incelemeye tabi tutulması gereken bir ürün. Bu problemlerin önüne geçemiyoruz. Buradan sesleniyorum, bizim sektörü ‘kırmızı hat’a alın. Alın ki, denetim artsın, kaçak ve sahte ortaya çıksın.” 

 

KAÇAK NASIL ÖNLENECEK?

 

İMPLANTDER Başkanı Akyüz, konuşmasına şöyle devam etti: “Ticaret Bakanlığı’ndan ve Sağlık Bakanlığı’ndan talebimiz menşe kontrolü ve GTİP kodları konusunda detaylı bir uygulama yapılmasıdır. Bakanlık, her üründe menşe kontrolü yapmalı. Bu ürünün ithalatını, üretildiği yeri, hatta stok kontrolünü yapmaları lazım. Ayrıca ÜTS’de tıpkı ilaçlarda olduğu gibi dental implantların da ‘ithalatta denetime tabi ürünler listesinde yer almasını’, Sağlık Bakanlığı’nda kayıtlı değilse ithalatının önlenmesini istiyoruz. Dernek olarak 130 dental implant ithalatçısı firmanın faaliyette olduğunu biliyorduk. Ancak ilgili bakanlıklar, bu sayının 400’ün üzerinde olduğunu belirtiyor. Ticaret Bakanlığı, gümrükte, tek pencere sisteminde bu ürünü gördüğü zaman, ‘Sisteme kayıtlı değil, ithalatını yapamazsınız’ demesi lazım. Buradaki gri bölgeyi kaldırmadığımız sürece 400’lü sayılar çok yakında iki binli sayılara ulaşacak. İşte bu noktada ilgili bakanlıklardan, kurumlardan burada sıkı bir düzenleme ve denetim bekliyoruz.”  

 

G. KORE ANTİ DAMPİNG ETKİSİ TİCARET BAKANLIĞI KARARINI BEKLİYOR

 

Dental implant zirvesinde ayrıca Güney Kore menşeli ürünlerin sektöre etkisine ve anti dampinge dikkat çekildi. Sektör temsilcilerinin paylaştığı bilgiye göre İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2022/12) kapsamında damping soruşturmasının yürürlüğe konulması kararı, 14 Nisan 2022’de yayımlandı. Bu kararla birlikte, Güney Kore menşeli ithalat ve Güney Koreli üretici/ihracatçı şirketlere çeşitli oranlarda (hesaplanan damping oranlarından daha düşük oranlarda) ‘damping vergisi’ uygulanmaya başladı. 

 

Sektör temsilcileri, alınan anti-damping önlemlerine rağmen, bazı firmaların, birim fiyatlarını düşürmek suretiyle bu önlemleri etkisiz hale getirdiğine dikkat çekti. Sektör temsilcileri konu hakkında şunları dile getirdi: “Bu durum, büyük miktarlarda ithalat yapılmasına neden olmuş ve yerli üreticiler ile diğer ithalatçı firmalar arasında haksız rekabetin devam etmesine yol açmıştır. Özellikle, bu firmaların gerçekleştirdiği ithalat miktarlarının Türkiye toplam ithalatının yüzde 50 oranlarına ulaştığı tespit edilmiştir. Ticaret Bakanlığı tarafından G. Kore implantları için 16 Şubat 2024 tarihinde yayımlanan Tebliğ-2024/7 ile ‘yeniden soruşturma’ başlatıldı. Söz konusu soruşturma kapsamında, daha önce uygulanan damping önlemlerini etkisiz hale getiren firmaların işlemleri detaylı şekilde incelendi. İncelemeler sonucunda 19 Temmuz 2024 tarihinde Bakanlık tarafından hazırlanan nihai bildirim raporu yayınlandı ve firmalardan birinin yüzde 222.1 diğerinin ise yüzde 36.2 oranında yeniden damping yaptığı tespit edildi.”

 

Bu kapsamda yerli üreticiler, yeniden soruşturma nihai bildirim raporunda belirlenen oranların altında kalmadan ve alınan önlemlerin yeniden etkisiz hale getirilmesinin engellenmesi amacıyla kararın eksiksiz uygulanmasını bekliyor. 

 

Sektör temsilcileri konu hakkında şunları söylediler: “Ticaret Bakanlığı Damping ve Sübvansiyon Dairesi Başkanlığınca tespit edilen iki Güney Koreli firmanın, belirlenen oranlarda damping vergisinin resmi gazetede yayınlanması, yerli sanayinin gelişimi, haksız rekabetin ve vergi kaybının önlenmesi ve hatta kararın emsal teşkil edici bir olması açısından büyük önem arz ediyor. Ticaret Odamızdan da Ticaret Bakanımız ile görüşerek konunun ehemmiyetini bir kez daha vurgulamasını bekliyoruz.”

 

EN ÇOK İTHALAT YAPAN 9’UNCU ÜLKE

 

Türkiye, dental implant sektörü genel ithalatında 2019’da 16’ncı sıradaydı, 2023’te 150 milyon dolarlık ithalatla 9’uncu sıraya yükseldi. İhracatta ise 2019’da 35’inci sırada olan Türkiye, yüzde 100’ün üzerinde büyümeyle 2023’te bu alanda 17’nci büyük ihracatçı oldu.  

 

ZİRVEYE KAMUDAN TAM KADRO KATILIM

 

Dental implant zirvesine ilgili kurumlardan yetkililer de katıldı. Sağlık Bakanlığı’ndan Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Emre Korkut, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Tıbbi Cihaz Sektörel Hizmetler Dairesi Başkanı Servet Sarıhan, aynı kurumdan ürün denetmeni Derya Karacan ve mühendis Nazan Kalafat, toplantıda sektör temsilcilerini dinleyip, bazı bilgileri paylaştı. Ticaret Bakanlığı’ndan da Ticaret Araştırmaları ve Risk Değerlendirme Genel Müdürlüğü Ticari Araştırmalar ve Risk Analiz Dairesi uzmanı Nazım Günaydın, Gümrükler Genel Müdürlüğü ticaret uzman yardımcısı Buse Konuralp, gerekli bilgileri aldıklarını ifade etti. 

 

SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN YAPTIRIMLARI ARTIRILMALI

 

Sektör temsilcileri, daha etkili yaptırım beklediklerini belirterek, şunları söyledi: “Tıbbi Cihaz Denetim Dairesi’nin sahte, belgesiz ve kayıtsız ürünler karşısında firmalara yapılacak cezai ve idari yaptırımları, caydırıcılık niteliği taşımıyor. Konuyla ilgili 7223 sayılı kanun yaptırımları yetersiz kalıyor. Halk sağlığını riske atan sahte, kaçak ve belgesiz ürün faaliyetlerine karşı TİTCK Denetim Dairesi’nin uygulama yetkileri artırılmalı. Ürün toplatma ve etkili para cezası dışında, firma faaliyetlerini durdurma ve hatta hapis cezası uygulanmalı.”

 

MEVZUAT NASIL AŞILIYOR?

 

Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından yayımlanan yönetmelikler, tıbbi cihaz ürünlerinde şu kısıtlamaları uyguluyor: 

 

1. Satış yetki belgesi olmayan ve ruhsatlandırma sürecini tamamlamamış satıcılar, tıbbi cihaz ticareti ile iştigal edemezler.

 

2. ÜTS kaydı yapılmamış ürünlerin satışı yapılamaz.

 

3. Ürün güvenliği CE belgesi olmayan üreticiler tıbbi cihaz üretemez.

 

Ancak sektör temsilcileri, yönetmeliklere rağmen sahada yaşananları şöyle sıraladı:  

 

* Birçok firma, belgesi olmadan tıbbi cihaz imalatı yapıyor.

* ÜTS kayıt şartı olmasına rağmen sadece firma kaydı olan ama ürün kaydı olmadan ticaret yapan firmalar bulunuyor. 

* Çok sayıda firma ÜTS kaydı ve satış yetki belgesi olmadığı halde tıbbi cihaz ithalatı yapıyor.

* Farklı GTİP numarası kullanıp ithalat yaparak önlemleri etkisiz kılan firmalar var.

* Yıllardır Güney Koreli firmalar, damping uygulayarak, uluslararası piyasanın çok altında fiyatla Türkiye’de satış yapıyor. Bakanlığın uyguladığı anti damping oranları etkisiz hale getiriliyor.  

* İthalat beyannamelerinde farklı GTİP koduyla işlem yapılıyor. 

* Yüzde 10 KDV ile ithal edilen ürünlerin ÜTS listesine girmeden piyasaya sürülmesi için yüzde 20 KDV ödeyerek, takip edilemeyen milyonlarca adet riskli ürün ithal ediliyor. 

* Menşe yanıltarak, ithalat yasağı olan İsrail’den mal alımına devam ediliyor.

* İthalat işlemi yapılmadığı halde, yurt içinde ruhsatsız üreticilerden temin edilen ürünler, başka bir ülkenin ürünüymüş gibi satılıyor.. 

25 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : implant kaçak Dental sağlık ithalat