Türkiye'deki firmaların e-ihracatla dünyaya açılabilmelerine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen "e-İhracat Stratejileri Programı" ticaret sektörünün önde gelen isimlerini başkentte bir araya getirdi.


Global Marketing Agency (GMA) Türkiye tarafından TOBB İkiz Kuleler'de düzenlenen "e-İhracat Stratejileri Programı"nın ilk günü panellerle başladı. Yarın da eğitimlerle devam edecek etkinlik, Türkiye'nin dört bir yanından firmaların ürünlerini yurt dışında başarıyla pazarlayabilmelerine katkı sağlamayı hedefliyor.

 

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, programın açılışında yaptığı konuşmada, e-ihracatın Türkiye için önemli bir ihracat kanalı olduğunu söyledi. Dünya genelinde artan dijitalleşmenin tüketim davranışlarını değiştirdiğini, bunun da e-ticaret alanında büyük bir pazar yarattığını belirten Ardıç, özellikle Kovid-19 salgınının ardından bu alanda büyük bir sıçrama yaşandığını, üretimden hizmet aşamasına kadar dijital dönüşüme uyum sağlayabilen firmalar için e-ticaretin can suyu olduğunu dile getirdi.

 

Yeni ihracat yöntemlerinin hızla uygulanıp yaygınlaştırılmasıyla ihracata ivme kazandırılabileceğini vurgulayan Ardıç, "Zaman ve maliyet tasarrufu hepimiz için çok önemli ve e-ihracat tam olarak bunu sağlıyor, yeni pazarlara, daha geniş müşteri kitlelerine erişimi mümkün kılıyor. O halde e-ihracatı tabana nasıl yayabiliriz, bunun yollarını arayalım." dedi.


 

HEDEF, E-İHRACAT ORANINI YÜZDE 10'A ÇIKARMAK

 

Ardıç, küresel satışların yaklaşık beşte birini e-ticaretin oluşturduğuna işaret ederek, "2026 yılına kadar dünyada e-ticaret hacminin 5 trilyon doları geçmesi bekleniyor. Bu büyük bir pazar ve e-ihracat için önümüzde duran büyük bir fırsattır. Şu anda ihracatımızın yüzde 3 kadarı e-ihracat kanalıyla gerçekleştiriliyor. Bu oranın yüzde 10'a çıkarılması ilk hedefimizdir." diye konuştu.

 

Çıkarılan yeni yasa ve alt mevzuatlarla e-ihracatın desteklendiğini hatırlatan Ardıç, Ticaret Bakanlığının e-ihracat için yoğun mesai yaptığını anlattı.

 

Ardıç, Bakanlığın e-ihracata yönelik çalışmalarını desteklediklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

 

"Firmaların depo kira ve sipariş karşılama, tanıtım ve pazar yeri desteğine kadar birçok yeni e-ihracat desteği ve projeler söz konusu. Bu destekler özellikle KOBİ'lerin e-ihracata başlaması veya mevcut operasyonlarını geliştirmeleri için büyük bir fırsattır. Türkiye aranılan bir pazar ve satılabilir ürünü çok fazla. Ülkemizin küresel büyük ve stratejik pazarlara yakınlığı da e-ihracat açısından önemli avantajlar getiriyor. Bu avantajlardan faydalanabilmek için firmaların, hızla gelişen teknolojinin olanaklarıyla stratejilerini ve operasyonlarını yeniden ele almaları gerekiyor."

 

e-ihracatı tabana yaymak için hem TOBB bünyesinde hem de başkanlık görevini yürüttüğü ASO'da, firmaların dijital dönüşümünü ve bu alana olan yatırımlarını artırmak için çeşitli çalışmalar yaptıklarını belirten Ardıç, şu değerlendirmede bulundu:

 

"Bugüne kadar küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) e-ticaret ve e-ihracata başlamaları için pek çok farkındalık projesi gerçekleştirdik. Son olarak Amazon ve Amerikan Şirketler Derneği ile yaptığımız işbirlikleriyle şirketlerimizi, Amerikan pazarı başta olmak üzere e-ihracata hazırlıyoruz. Eğitim, mentorluk ve ücretsiz danışmanlıktan oluşan projelerimizin ilk meyvesini aldık, şimdiden 3 şirketimiz Amerikan pazarında e-ihracata başladı. Tüm e-ticaret ve e-ihracat paydaşlarını, yeni girişimcileri ve üniversite öğrencilerini buluşturduğumuz, sadece 'dijitalleşme' konuştuğumuz, 'TOBB Türkiye Teknoloji Buluşmaları'nı düzenliyoruz. Bugüne kadar 90'a yakın düzenlediğimiz etkinlikle 100 binden fazla girişimcimize ulaştık. 81 ilin hepsinde TOBB'a bağlı oda ve borsalarımızın da destekleriyle e-ticaret eğitimleri gerçekleştirdik."

 

GÜVEN DAMGASINI HAYATA GEÇİRDİK

 

Ardıç, e-ticaretin ve e-ihracatın tabana yayılması, tüketicilerin güveninin artması ve KOBİ’lerin internet ortamında güvenle büyümesi için Ticaret Bakanlığının da destekleriyle “güven damgası”nı hayata geçirdiklerini söyledi.

 

Halihazırda 109 e-ticaret sitesine güven damgası verdiklerini aktaran Ardıç, “Güven damgası, tüketicilerin kendilerini daha güvende hissedeceği güvenli ortamı tesis etmek üzere kurgulanmış bir uygulama. Bu sitelerin teknik altyapılarını denetliyoruz. Aslında bu sitelere ideal bir e-ticaret sitesinin nasıl olması gerektiği konusunda yönlendirme yapıyoruz. Değerlendirmelerimiz sonucunda da onları akredite ediyoruz.” İfadelerini kullandı.

 

E-TİCARET YAPAN KİŞİ SAYISI 68 BİNDEN 548 BİNE ÇIKTI

 

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran da dünyanın salgın sonrası hızlanan bir değişim süreci yaşadığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

 


"Daha internet kullanmaya başlayalı uzun yıllar geçmemişken ticareti ve ihracatı internet üzerinden yapmaya başladık. Dijitalleşme ve özellikle bilişim teknolojilerinde her gün yenileri eklenen gelişim birçok faaliyetin de dijital alana kaymasına neden oldu. Bunlardan biri de ticaret. Etkilediği ve hitap ettiği kesimlerin genişliği dikkate alındığında belki de en önemlilerinden birisi ticaretin elektronik yolla yapılmasıdır. Müşteri kitlesinin daha geniş, işletme maliyetlerinin daha düşük olması, 7/24 saat çalışabilme ve küresel pazarlara erişebilme imkanı, satıcılar açısından e-ticaretin avantajını oluşturuyor."

 

e-ticaret ve e-ihracatın birçok avantajı beraberinde getirdiğini ancak bunun yanında çok daha büyük bir rekabet ortamı olduğunu vurgulayan Baran, "Fiziki alanda ticaret yaptığınızda müşteriniz de rakipleriniz de sınırlı ama e-ticaret yaptığınızda bütün dünya müşteriniz olduğu gibi, bütün dünya rakibiniz olabiliyor. Veri güvenliği, lojistik ve teslimat sorunları bu yeni dünyanın önemli sorunları arasında. Dünyanın gittiği yönü hepimiz takip etmek zorundayız. Dünya bir yöne gidiyor ve siz de bu yöne doğru evrilmek zorundasınız. Bu nedenle işin kurallarını bilmek, gereklerini yerine getirmek durumundasınız." dedi.

 

Baran, 2019 yılında Türkiye'de 68 bin kişinin e-ticaret yaptığını, bu sayının şu anda 548 bine çıktığını ifade ederek, şunları kaydetti:

 

"2019 yılında 136 milyar liralık e-ticaret hacmi varken 2022 yılı sonu itibarıyla bu 800 milyar liralarda. Bu rakamlara baktığımızda gerçekten önemli yol almışız. Biz ATO olarak üyelerimizin her alanda olduğu gibi bu alanda da ihtiyaçlarını, eğitimlerini, e-ticaret, e-ihracat anlamında bütün sıkıntılarını çözme gayreti içindeyiz."

 

Salgında e-ihracat ve e-ticaret seferberliği başlattıklarını dile getiren Baran, üyelerine bu dönemde ücretsiz yazılım sağladıklarını, e-ticaret ve e-ihracat altyapısını oluşturduklarını ve danışmanlık desteği verdiklerini bildirdi. Baran, "Pandemi öncesinde Ankara'da e-ticaret yapan firma sayımız 6 bin civarındayken 2022 yıl sonu itibarıyla 44 binli rakamlara çıktı." bilgisini verdi.

 

8 İLDE E-TİCARET EĞİTİM PLANI

 

e-Ticaret Merkezi AŞ Üst Yöneticisi Merter Özdemir de e-ihracat eğitimlerine ilişkin bilgi verdi.

 

Bu eğitimlerden ilkinin Ankara'da gerçekleştirildiğini belirten Özdemir, söz konusu etkinliklerin İstanbul, Bursa, İzmir ve Gaziantep'in de içinde olduğu 8 ilde planlandığını kaydetti.

 

Özdemir, e-ihracatın önemine dikkati çekerek, Türkiye'nin üründen hizmete, danışmanlıktan bilete kadar birçok alanda dünyaya bir şeyler satıyor olması gerektiğini sözlerine ekledi.

 

Etkinlikte, Ticaret Bakanlığından katılımcıların yanı sıra bazı şirket üst yöneticileri, girişimciler ile gazeteciler de e-ihracatın çeşitli yönlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

13 Haziran 2023 Salı

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kira artışında yüzde 25 sınırına ilişkin, "Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok" dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı TRT Haber'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Ekonomi programının gerçekten çalıştığını belirten Şimşek, her şeyden önce ekonomide dengeleme sürecine girdiklerini söyledi.

 

Şimşek, iç talepte bir yumuşama olduğunu vurgulayarak, "Net ihracatın etkisi ekonomide olumluya dönmeye başladı. Büyümede kompozisyon değişiyor, dengelenme var. Bu da beraberinde ortaya çıkan dengesizlikleri gideriyor. Cari açık, Türkiye'nin dış dünyayla olan açığı geçen yıl mayıs ayında 57 milyar dolar civarındaydı. Büyük bir açık... Bu sene bu açık büyük ihtimalle mayıs itibarıyla 30 milyar doların altına düşmüş olacak. Dolayısıyla çok ciddi bir iyileşme var. Türkiye'nin dış açığında neredeyse yarı yarıya düşüş var. Önemli dengesizlikten birisi bu çerçevede giderilmiş oldu." diye konuştu.

 

TÜRKİYE'YE FON AKIŞINDA ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ARTIŞ VAR

 

Programın çalıştığını özetleyen bazı göstergelere de işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:

 

"Örneğin Türkiye'nin risk primi geçen sene mayıs ayında 700 baz puanın üzerindeydi. Bugün 270'in altına düştü. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans göstermişiz. Sadece bizim risk primimiz düşmemiş, bize benzer ülkelere oranla risk primimiz çok daha hızlı şekilde düşmüş. Bunun düşmesi, programın çalıştığını özetleyen bir gösterge. Çünkü bu Türkiye'ye fon akışında maliyeti belirleyen unsurlardan biri. Türkiye'ye fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Özellikle yerel seçimlerden sonra son 1,5 ayda o kadar ciddi bir fon akışı ve TL lehine bir portföy değişikliği var ki TCMB'nin swap hariç rezerv pozisyonu neredeyse 49 milyar dolarlık bir iyileşme gösterdi. Bahsettiğim 1,5 aylık bir süreç. Belirsizlikler azaldıkça, programın çalıştığı ortaya çıktıkça Türkiye'ye rağbet artıyor."

 

Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch'in 12 yıl sonra, S&P'nin ise 11 yıl sonra Türkiye'nin notunu artırdığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Artırmakla kalmadılar, 'program bu şekilde çalışmaya devam ederse notu tekrar artıracağız.' şeklinde pozitif görünümde duruyorlar. Ekonomide büyümenin kompozisyonu iyileşiyor. Daha sürdürülebilir daha dengeli bir büyüme var ve makroekonomik dengesizlikler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütçe disiplini, Türkiye'ye fon akışındaki muazzam artış, dış dengedeki, rezervdeki ve risk primindeki iyileşme... Bütün bunlar şunu net şekilde ortaya koyuyor; programa olan güven güçlü, sürekli pekişiyor."

 

2 KANALDAN PARA POLİTİKASINA, DEZENFLASYON İÇİN DESTEK VERECEĞİZ

 

Geçen yıl ekim ayına göre enflasyon beklentilerinde muazzam bir iyileşme olduğunu ifade eden Şimşek, gelecek 12 ayda enflasyon düşüşü öngörüldüğünü, bunun şimdi yüzde 33 civarına, 24 aylık perspektifte ise yüzde 22'ye kadar indiğini kaydetti.

 

Şimşek, bunu performansla da destekleyeceklerini fakat sürekli şekilde programı güçlendireceklerini belirterek, deprem dışındaki harcamaları çok güçlü şekilde kontrol altına aldıklarını anlattı.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni güçlü şekilde uygulayacaklarının altını çizen Şimşek, "En önemli konu verimliliği ve Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak yapısal reformları hızlandıracağız. Dolayısıyla 2 kanaldan para politikasına, dezenflasyon için destek vereceğiz. Önce bütçe disiplini, ikinci olarak reformları hızlandırarak verimlilik artışı üzerinden destek vereceğiz. Şuna inanıyorum ki programı güçlendirdikçe çok daha iyi sonuçlar da alacağız. Biz programı güçlendirmeye başladık. Tasarruf paketini açıklamamız bunun bir ayağı ama daha önümüzdeki dönemde programı güçlendirecek ilave adımlar atacağız. Bunların bir kısmı kamu maliyesi bir kısmı yapısal dönüşüm ayağında olacak."

 

BU PROGRAM, TÜRKİYE'NİN KENDİ PROGRAMI

 

Şimşek, bu programın içeride ve dışarıda ciddi bir rağbet gördüğünü aktararak, bazı uluslararası platformlarda programın başarısı konuşuldukça, "Bu program, Türkiye'nin öz evlatları tarafından hazırlanmamış" gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekti.

 

Bunun doğru olmadığını dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

 

"İlk gün devir teslimde çok net bir tutum sergilemiştim. 'Bundan sonra bizim politikalar, kurala dayalı yani öngörülebilir olacak. İkinci olarak uluslararası normlara uygun olacak' demiştim. Uluslararası normlara uygun, kurala dayalı, kredibilitesi yüksek bir programı ortaya koymanız, sonra bu programla başarı elde etmeniz, dışarıda övüldüğü için bunu sanki dışarıda hazırlanmış bir program olarak lanse etmek bence doğru bir yaklaşım değildir. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey'i, beni, bir kenara bırakalım. Strateji ve Bütçe Başkanlığındaki, Hazine ve Maliye Bakanlığındaki çok değerli arkadaşlarımızın ortaya koyduğu katkıları görmezden gelmektir. Bu program, özü itibarıyla Türkiye'nin kendi programıdır. Programın dışarıdan rağbet görmesi ve övülmesi, bu programın 'dışarıdan' yapıldığı anlamına gelmiyor. Biz, hiçbir uluslararası kuruluşla program hazırlık evresinde bir diyaloğa girmedik. Tabii ki üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarla diyaloğumuz her zaman güçlü, onlarla bir araya geliriz, programımızı anlatırız. Hangi ülkeye gidersem mutlaka bir fırsat bulup, orada Türkiye'nin potansiyelini ve neden yatırım yapılması gerektiğini anlatırım. Bu program, kendi öz evlatları tarafından hazırlanmıştır, kurala dayalıdır ve uluslararası normlara uygundur."

 

KİRALARDA YÜZDE 25 ZAM SINIRI

 

"Kiralarda yüzde 25 zam sınırı uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağına" ilişkin ise Şimşek, şöyle konuştu:

 

"Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok. Zaten bir süreliğine bu düzenleme yapılmıştı. Ben hükümetimiz adına, verilmemiş bir karar üzerine yorum yapamam ama büyük ihtimalle devam etmez diye düşünüyorum. Piyasada, fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Arz artışı üzerinden fiyatların aşağı inmesini sağlamak lazım. Bunun için daha çok yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önemsiyoruz."

 

Maliye politikasının para politikasının gerisinden geldiği eleştirilerine cevap veren Şimşek, geçen sene çok büyük bir deprem felaketi yaşandığını ve bu felaketin yaralarını sarmayı önceliklendirdiklerini söyledi.

 

Şimşek, bu sene büyük ihtimalle bütçe açığının hedefledikleri oranın çok altında kalacağını aktarırken, "Maliye politikası ayağında dezenflasyona, yani Merkez Bankasının enflasyonu düşürme çabasına güçlü destek vermiş olacağız." diye konuştu.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'yle yatırımların, arzı, rekabet gücünü ve verimliliği artıracak alanlara aktarılması üzerinde durduklarını bildiren Şimşek, "Önümüzdeki dönemde önceliğimiz önemli sanayi üslerini limanlara bağlamak. Bunu önceliklendireceğiz çünkü rekabet gücünü artırmak, karbon ayak izini düşürmek istiyoruz. 'Maliye politikası gereken desteği vermiyor' demek, 'deprem konusunda gereken hassasiyeti göstermeyin' demekle eşdeğer hale geliyor. Deprem konusunda ne gerekiyorsa yapacağımızı söyledik ama deprem dışındaki alanlarda disiplin, harcama kontrolü ve harcamaların verimli alanlara aktarılması bizim için olmazsa olmaz." ifadesini kullandı.

 

Şimşek, Türkiye'ye ciddi bir fon akışı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin cari açığı düşüyor, Türk lirası çok cazip, dolayısıyla lirada geçen sene olduğu gibi ciddi bir değer kaybı için sebep yok. Bu, enflasyonu düşürmeyi destekleyecek." değerlendirmesini yaptı.

 

Bu sene vergi artışı olmayacağını ve enflasyonu düşürmekte kararlı olduklarını bildiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Gelecek sene enflasyonu yüzde 14'e, bir sonraki sene de tek haneye düşürmek için maliye, para ve gelirler politikasında geri adım atmayacağız. Enflasyonu düşürünceye kadar bize durmak yok. Enflasyonu düşürürsek gelir dağılımı iyileştiririz, işçimizi ve emeklimizi korumuş oluruz. Enflasyonu düşürürsek fonlama maliyetleri düşer, sanayicimizi, üreticimizi korumuş oluruz. Yatırımları teşvik etmiş oluruz. Öngörülebilirliği artırmış oluruz. Enflasyon düştükçe bu ülke daha yüksek sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Geçmişte bunu başardık, tekrar başaracağız."

 

Şimşek, Merkez Bankasının rezerv biriktirmesine ilişkin de "Piyasadan döviz almasak lira 30'un altına, 20'li rakamlara düşerdi. Merkez Bankamız bu kadar döviz biriktirmeseydi, gelen dövizi satın almasaydı lira nominal olarak değer kazanacaktı. Biz rezerv biriktirdik çünkü rezerv pozisyonumuzu güçlendirmemiz lazım." dedi.

 

GRİ LİSTEDEN HER HALÜKARDA ÇIKARIZ

 

Türkiye'nin Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) gri listesinden çıkışına ilişkin süreci de değerlendiren Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ve FATF'ın şubat ayında bir toplantı yaptığını ve Türkiye'nin gri listeden çıkmak için bir eylem planı hazırladığını anımsattı.

 

Mehmet Şimşek, FATF'ın, Türkiye'nin eylem planını başarıyla uyguladığını ifade ettiğini belirterek, "Dolayısıyla yerinde denetim yaparak 'Türkiye'den çıkış sürecini başlatabiliriz.' dediler. Bu karar alındı. Mayıs ayının başında buraya çok kapsamlı geniş bir heyet geldi, ben de heyetle bir araya geldim. Çünkü siyasi sahiplenme çok değerlidir." diye konuştu.

 

Terörün finansmanının kurutulmasının Türkiye için önemine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

 

"Bunun için bizim uluslararası normlara, uluslararası listelere ihtiyacımız yok ki. Biz bu konuda kararlıyız. Kara para aklamayla, terörizmin finansmanıyla mücadelede dozu en yüksek düzeye çıkartmaya devam edeceğiz. Listeden çıksak da çıkmasak da bu konuda çok kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. MASAK'ı teknoloji ve insan kaynağı olarak güçlendiriyoruz. Yapay zeka algoritmaları dahil olmak üzere sürekli arkadaşlarla istişare halindeyiz. Ekibimizi güçlendireceğiz, idari kapasitemizi artıracağız, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla çok güçlü şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Dolayısıyla her halükarda bu listeden çıkarız. Zamanlama konusu, umarım siyasi mülahazalar araya girmez. Siyasi sahiplenme konusunda hiç tereddüt bırakmayacak şekilde bir duruşumuz var ve inanıyorum ki Türkiye'nin çıkması gerekiyor."

 

(TASARRUF) PAKET KİT'LERİ DE YEREL YÖNETİMLERİ DE KAPSIYOR

 

Bakan Şimşek, orta vadeli programları (OVP) genellikle 3 yıllık perspektifle ortaya koyduklarını, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'nin de OVP'yi güçlendirecek bir adım olduğu için 3 yıllık perspektifi olduğunu dile getirdi.

 

Paketin çok iyi bir izleme, raporlama, kontrol ve yaptırım boyutları olduğunu aktaran Şimşek, "Her kurumun ve idarenin, izleme ve raporlama açısından bir sorumlu tayin etmesi gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak biz kontrolü yapacağız. Yaptırım gerektiren bir uyumsuzluk söz konusuysa Cumhurbaşkanlığına raporlanacak. Kamunun tamamını kapsıyor, sadece merkezi hükümeti değil. Bu arada haberleri olsun, KİT'leri de yerel yönetimleri de kapsıyor. Tekrar altını çizmek istiyorum, verimlilik boyutu da önemli." ifadelerini kullandı.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Emtia piyasasında Fed'in faiz indirimlerine ilişkin beklentilerin güçlenmesi ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler yaşanırken tarım grubunda üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrışma görüldü.


Emtia piyasasında geçen hafta yükseliş eğilimi hakimdi.

 

ABD'de enflasyona dair endişelerin ve dolara talebin azalması emtia gruplarında genel olarak talebi olumlu etkiledi.

 

Analistler, ülkede Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) beklentilerin altında artmasının, enflasyonun ikinci çeyreğin başında yavaşlama eğilimine devam ettiğini gösterdiğini ve eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini artırdığını belirterek, söz konusu durumun emtia piyasasında risk iştahını artırdığını söyledi.

 

ABD'nin Çin'e yönelik yaptırım kararlarına Çin'den de misilleme gelebileceğine ilişkin öngörüler de arz endişelerini tetikledi.

 

Emtia piyasasında, Fed'in faiz indirimlerine dair beklentilerin güçlenmesi, ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in ekonomisini güçlendirmek için attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler görülürken tarım grubu, üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrıştı.

 

Geçen hafta ons bazında altın yüzde 2,3, gümüş yüzde 11,5, platin yüzde 8,6, paladyum yüzde 3,1 değer kazandı.

 

Gümüşün onsu, 31,59 dolarla Şubat 2013'ten bu yana en yüksek seviyeyi test etti.

 

ABD'nin petrol hariç ithalat fiyat endeksinin son 16 ayın en büyük artışını kaydetmesinin ardından enflasyondan korunma aracı olarak artan talepten dolayı değerli metallerde sert yükselişler görüldü.

ABD'NİN ÇİN İÇİN GÜMRÜK VERGİLERİNİ ARTIRMA KARARIYLA BAZ METALLER SERT YÜKSELDİ

 

Baz metallerde geçen hafta ABD'nin Çin için gümrük vergilerini artırma kararıyla sert yükselişler yaşandı.

 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, kritik endüstrilerdeki yerli üretimi desteklemek amacıyla Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyum, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, bataryalar, kritik mineraller ve güneş pilleri gibi ürünlere yönelik gümrük vergilerini artırma kararı aldı.

 

Çin hükümetinin ülke ekonomisi için attığı destekleyici adımlar özelikle baz metallerde talebin daha fazla artabileceği öngörülerini öne çıkardı.

 

Halihazırda sıkıntılı durumda olan gayrimenkul sektörü için ise Çin hükümetinin yerel yönetimlerin makul fiyatlardan konut satın almasına izin vereceği bildirildi. Öte yandan, hükümet vatandaşlara uygulanan mortgage faizlerinde taban uygulamasını kaldırdığını duyurdu.

 

Bu gelişmelerle, tezgah üstü piyasada geçen hafta fiyatlar, libre bazında, bakırda yüzde 10,1, alüminyumda yüzde 4,1, çinkoda yüzde 3,3, kurşunda yüzde 3,2, nikelde yüzde 10,5 artış kaydetti.

 

BAKIRIN LİBRESİ, 5,24 DOLARLA TARİHİ ZİRVEYİ GÖRDÜ

 

Ekonomilerde en kötünün görüldüğü beklentisi ve artık faiz indirimlerinin başlayacağına yönelik öngörülerle özellikle bakır piyasasında yeniden toparlanma yaşandı.

 

Uzak Doğu'da, faiz indirimlerinin başlayabileceğine yönelik beklentilerle bölgeye verilen siparişlerde de artışlar olması bakır talebinde canlanmaya yol açtı.

 

Özellikle elektrikli araç kullanımının ve yenilenebilir enerjinin artması da bakır fiyatlarında sert artışlara neden oldu. Aynı zamanda uluslararası ticarette de ABD'nin Çin'e engeller koyması, yeni vergiler getirmesi, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar da özellikle bakır fiyatlarının yönünü etkiledi.

 

Çin'deki devalüasyon endişeleri de bakır fiyatlarının artmasına neden olan önemli bir faktör olarak öne çıktı.

 

Melbourne merkezli madencilik şirketi BHP Group, Güney Amerika'daki bakır varlıkları için Londra merkezli Anglo American'a 43 milyar dolarlık teklif yapmıştı. Anglo American ise bu teklifi reddederek kendisini bir bakır devine dönüştürmek için planladığı bir yeniden yapılanmayla elmas, platin ve kömür madenciliğinden çıkmaya karar verdi.

 

Analistler, madencilik şirketlerinin girişimlerinin de bakıra olan talebi ortaya koyduğunu dile getirdi.

 

Nikel fiyatları ise dünyanın en büyük maden yataklarından bazılarını barındıran Fransa'nın, topraklarından 17 bin kilometre uzaklıktaki kolonisi Yeni Kaledonya'daki şiddet olaylarının üretimi kesintiye uğratmasıyla sert yükseldi.

 

Enerji grubuna bakıldığında ise Brent petrolün varil fiyatı yüzde 1,4, New York Ticaret Borsası'nda işlem gören doğal gazın İngiliz Termal Birimi (MMBtu) cinsinden fiyatı yüzde 17,1 arttı.

 

Petrol fiyatlarının yükselişinde, dünyanın en çok petrol tüketen ülkeleri ABD ve Çin'de talebin artacağı beklentisi etkili olmaya devam ediyor.

 

ABD Enerji Enformasyon İdaresinin açıkladığı resmi veriye göre, ülkedeki benzin stokları bir önceki hafta yaklaşık 200 bin varil, ticari ham petrol stokları ise yaklaşık 2 milyon 500 bin varil azaldı. Piyasa beklentisi, ham petrol stoklarının yaklaşık 400 bin varil azalacağı yönündeydi.

 

Dünyanın en çok petrol tüketen ülkesinde stokların beklentilerin üzerinde düşmesi ülkede talebin arttığına işaret ederek fiyatları yukarı yönlü destekliyor.

 

Doğal gaz fiyatları, ABD Enerji Enformasyon İdaresinin haftalık doğal gaz stoklarının beklenenden daha az arttığını bildirmesinin ardından yükseldi. Bu durum, aşırı arza ilişkin endişelerin azalmasına yardımcı oldu.

 

ŞEKERİN LİBRESİ 0,1795 DOLARLA EKİM 2022'DEN BU YANA EN DÜŞÜK SEVİYEYİ GÖRDÜ

 

Tarım grubu, geçen hafta negatif seyretti.

 

Chicago Ticaret Borsası'nda geçen hafta kile başına fiyatlar buğdayda yüzde 2, mısırda yüzde 3,6, pirinçte yüzde 3,1 azalırken, soya fasulyesinde yüzde 0,7 arttı.

 

Intercontinental Exchange'de libre bazında fiyatlar pamukta yüzde 1,8, kahvede yüzde 2, şekerde yüzde 6,2 azalış kaydetti. Kakaonun ton başına fiyatı ise yüzde 17,4 azaldı.

 

Şekerin libresi 0,1795 dolarla Ekim 2022'den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

 

Dünya buğday ve pirinç üretim tahminlerinin artış göstermesi, fiyatlarda değer kaybına neden oldu.

 

Fildişi Sahili, Gana ve Endonezya'da yağışların artmasının üretime yönelik endişeleri azaltmasıyla kakao fiyatlarında sert düşüş görüldü.

 

Brezilya'da artan şeker üretimi fiyatların düşmesine sebep oldu.

 

Kahve stoklarının yeniden artış göstermesi ve üretim fazlası beklentileri, fiyatlarda değer kaybına yol açtı.

 

Uluslararası Kahve Organizasyonu (ICO) 2023/2024 sezonunda 1 milyon torba üretim fazlası olacağını tahmin ediyor. Avustralya'da pamuk üretiminin artacağı beklentileri de fiyatları aşağı yönlü etkiledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi