tatil-sepeti

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "Son verilerimize göre Türk lirası bazlı mevduatın payı Ağustos 2023'teki en düşük seviyesi olan yüzde 31'den yüzde 45'e yükseldi." dedi.


Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Uluslararası Arap Bankacılık Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, mevcut küresel ekonomik görünüme, Türkiye'deki para politikası ve bunun bankacılık sektörü üzerindeki etkilerine ve katılım bankacılığı ile finansal teknolojilerdeki son gelişmelere değindi.

 

Küresel sıkılaşma döngüsünün zirvesinde bulunulduğunu ifade eden Karahan, Türkiye'de enflasyonun 2023 yılı genelinde düştüğünü ancak Merkez Bankasının hedeflerinin üzerinde kalmaya devam ettiğini söyledi.

 

GİDEREK DAHA FAZLA MERKEZ BANKASI AÇIK ENFLASYON HEDEFLEMESİ YAPIYOR

 

Büyük ölçüde para politikalarının geliştirilmesindeki ilerlemeler sayesinde gelişmekte olan piyasalardaki merkez bankalarının küresel riskleri azaltma konusunda çok daha yetenekli hale geldiğini belirten Karahan, "İlk olarak, giderek daha fazla merkez bankası açık enflasyon hedeflemesi yapıyor. Bu nedenle salgının ardından artan enflasyona yanıt olarak politikayı önemli ölçüde sıkılaştırdılar. İkincisi, küresel finansal mimari ve iç politika çerçevelerindeki iyileştirmeler, sermaye akışlarındaki dalgalanmalara daha az maruz kalınmasını sağladı." dedi.

 

BÖLGESEL İŞBİRLİĞİMİZİ GELİŞTİRMEYE DEVAM ETMEMİZ GEREKİYOR

 

Yakın tarihli bir OECD raporuna göre, gelişmekte olan piyasa hazinelerinin yabancı para cinsinden borç ihraçlarının payının 2005'teki yüzde 15'ten 2022'de yüzde 4'e düştüğünü aktaran Karahan, "Bu, gelişmekte olan piyasalardaki finansal piyasaların dayanıklılığını artırma konusunda işimizin bittiği anlamına gelmiyor. Örneğin, ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımı sınırlı kalıyor. Bunun artması yurt içi ekonomilerin küresel şoklara karşı dayanıklılığını daha da güçlendirecektir. Bu nedenle ekonomilerimizin ve finans sektörlerimizin birbirine bağlılığı göz önüne alındığında, bölgesel işbirliğimizi geliştirmeye devam etmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.

 

Türkiye'deki enflasyon beklentilerine değinen TCMB Başkanı Karahan, şunları kaydetti:

 

"En son açıklanan nisan ayı verisine göre enflasyon, yüzde 69,8 seviyesindeydi ve baz etkileri nedeniyle enflasyonun mayıs ayında yüzde 75 civarına ulaşmasını bekliyoruz. Fiyat istikrarını yeniden tesis etmek amacıyla geçtiğimiz haziran ayında sıkılaştırma sürecine başladık ve halihazırda cari dengemizde, döviz rezervlerimizde önemli iyileşmeler, iç talepte yavaşlama işaretleri ve Türk lirası finansal varlıklara olan tercihin arttığını görüyoruz. Haziran ayından itibaren manşet enflasyonda kalıcı bir düşüş görmeyi bekliyoruz. Bu düşüş, kısmen yaz aylarındaki baz etkisinden kaynaklansa da aylık enflasyonun ana eğilimindeki iyileşmenin devam etmesiyle kalıcı olacaktır. Para politikamızda ara hedef niteliğini de taşıyan yıllık enflasyon tahminlerimiz 2024 yıl sonu için yüzde 38, 2025 için yüzde 14 ve 2026 için yüzde 9'dur. Gelecek dönemde aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş gözlenene ve enflasyon beklentileri tahmin aralığımıza yaklaşana kadar sıkı para politikasını sürdürmemiz gerekecek. Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma olması durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır."

 

YABANCI YATIRIMCILARIN TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN BORÇLANMA ARAÇLARINA OLAN İŞTAHININ ARTTIĞINI GÖZLEMLİYORUZ

 

Fatih Karahan, TCMB'nin sağlam para politikası duruşunun, yurt içi talebin dengelenmesi, Türk lirasının reel olarak değer kazanması ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin etkisiyle aylık enflasyonun ana eğilimini aşağı çekeceğini söyledi.

 

Türkiye'de enflasyondaki düşüşten en fazla yararlanacak olanlar arasında bankacılık sektörünün de yer alacağına işaret eden Karahan, "Fiyat istikrarının sağlanması ve Türk lirasına olan güvenin artmasıyla birlikte borçların düşük olması, bankacılık sektörüne ciddi bir büyüme alanı açacağı anlamına geliyor." dedi.

 

Türk bankacılık sektörünün şoklara karşı dayanıklı olduğunu vurgulayan Karahan, bu dayanıklılığın 2001 krizine kadar uzandığını ve küresel mali kriz sonrası dönemde daha da güçlendiğini ifade etti.

 

Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün 2024'ün mart sonu itibarıyla 25 trilyon lirayı (yaklaşık 804 milyar dolar) aştığını bildiren Karahan, "Kredilerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 50 seviyesindedir. Aktif kalitesi yüksek ve takipteki kredi oranı Mart 2024 itibarıyla yüzde 1,5 civarı ile tarihin en düşük seviyesinde bulunuyor. Yakın zamanda faizlerdeki yükseliş döngüsü ve enflasyonla mücadele yolumuza yönelik artan küresel güven, dış finansmana ilişkin görünümü de iyileştirdi. Politika normalleşmesi ve Türkiye risk primindeki düşüş eğiliminin de etkisiyle yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sektörünün borçlanma araçlarına olan iştahının arttığını gözlemliyoruz." şeklinde konuştu.

 

YÜKSEK ENFLASYON ORTAMINA RAĞMEN BANKACILIK SEKTÖRÜ GÜÇLÜ KARLILIĞINI SÜRDÜRÜYOR

 

TCMB Başkanı Karahan, Mart 2024 itibarıyla toplam mevduatın, toplam pasiflerin yüzde 66'sını oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti:

 

"Son verilerimize göre Türk lirası bazlı mevduatın payı Ağustos 2023'teki en düşük seviyesi olan yüzde 31'den yüzde 45'e yükseldi. Ayrıca, yüksek enflasyon ortamına rağmen bankacılık sektörü güçlü karlılığı sürdürüyor ve bu da bankaların çekirdek sermayesini destekliyor. Her ne kadar faiz artırım döngüsü sırasında karlılık bir miktar azalmış olsa da sektör öz sermaye getirisi ve aktif karlılığı tarafında güçlü kalmaya devam ediyor."

 

Sektörün küresel finans piyasalarına erişiminde hiçbir zaman önemli sorunları olmadığını belirten Karahan, bu dayanıklılığın kısmen borç verenler, borçlanma araçları ve vade yapısındaki çeşitliliğin bir sonucu olduğunu vurguladı.

 

Fatih Karahan, şunları kaydetti:

 

"Yakın zamanda, yükseliş döngüsü ve enflasyonla mücadele yolumuza yönelik artan küresel güven, dış finansmana ilişkin görünümü de iyileştirdi. Politikaların normalleşmesi ve Türkiye'nin risk primindeki düşüş eğiliminin etkisiyle yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sektörüne olan iştahında da artış gözlemliyoruz. Kamu ve özel bankalar 2023'te ve bu yıl çok sayıda uzun vadeli eurobond ihraç etti. Eurobond ihraçları geçen yılın eylül ayından bu yana yaklaşık 13,8 milyar dolara ulaştı. Bu yılın başından bu yana toplam eurobond ihraçları 7,8 milyon dolar, sermaye benzeri borç ihraçları ise 4,1 milyar dolar olarak gerçekleşti."

 

BANKALAR SENDİKASYON KREDİLERİNİ UYGUN KOŞULLARLA YENİLİYOR

 

Fatih Karahan, bankaların sendikasyon kredilerini uygun koşullarla yenilediğini bildirdi.

 

Karahan, "Para politikası yaklaşımımız bankacılık sektörünün büyümesini desteklemeye devam edecek. Şu ana kadar makroihtiyati düzenlemeleri parasal sıkılaştırmayı tamamlayacak şekilde yeniden düzenledik. Bu düzenlemeler, Türk lirası likidite fazlalığını sterilize etmeye, Türk lirası mevduata geçişi desteklemeye ve aşırı kredi büyümesinin önlenmesine hizmet ediyor." diye konuştu.

 

Ancak bir geçiş aşamasında olduklarını belirten Karahan, makroihtiyati düzenlemelerin bozucu niteliği nedeniyle bankalara yüklenen maliyetlerin farkında olduklarına dikkati çekti. Karahan, "Bu nedenle politika faizlerindeki artışların yanı sıra makroihtiyati politika çerçevesindeki sadeleşmenin de ileriye dönük bir politika hedefi olacağını açıkça ifade ettik. Bu amaçla Türk lirası tahvil piyasasında sağlıklı fiyat oluşumuna ve piyasa işleyişine engel teşkil eden menkul kıymet idame gerekliliklerinin tamamını yakın zamanda kaldırdık." ifadelerini kullandı.

 

TÜRKİYE'DE KATILIM FİNANSMANININ PAZAR PAYI ARTIYOR

 

Merkez Bankası Başkanı Karahan, İslami finans ve finansal teknolojilerdeki son gelişmelere de değinerek, "Türkiye'de katılım finansmanının pazar payı artıyor ve Mart 2024 itibarıyla yüzde 8,7 seviyesinde. Ancak hala büyümek için çok yer var. Nitekim son İslami Finansal Hizmetler Kurulu'nun (IFSB) verileri, Türkiye'nin küresel faizsiz bankacılık varlıklarında sadece yüzde 2,8'lik bir paya sahip olduğunu ortaya koyuyor. IFSB'nin yakın zamanda yayınladığı rapora göre, piyasanın küresel varlık büyüklüğünün 2024 yılı sonunda 3,7 trilyon dolara ulaşması bekleniyor." diye konuştu.

 

Katılım finansmanının büyümesinin Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını vurgulayan Karahan, Türk lirasının finansal varlıkların çeşitlendirilmesinin ve sermaye piyasalarının derinleştirilmesinin, gelecekte finansal istikrarın desteklenmesi açısından temel hedef olduğunu kaydetti.

 

Karahan, İslami finansın dünya çapında istikrarlı bir hızla büyüdüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:

 

"Bunun Türk bankalarının ve şirketlerinin erişebileceği bir pazar olduğundan emin olmak istiyoruz. Bu nedenle katılım bankalarının daha da büyümesini sağlayacak gerekli finansal ve düzenleyici altyapının oluşturulmasına destek vermeye devam ediyoruz. Örneğin, düzenlemelerimizi katılım finans kuruluşlarına özel uyarlayarak, katılım bankaları ile konvansiyonel bankalar arasında eşit şartlar sağlamaya çalışıyoruz. Katılım bankalarının daha iyi uyum sağlaması için finansal mimaride ince ayar yapılması konusunda diğer düzenleyici kurumlara teknik yardım ve destek sağlıyoruz."

 

Finansal teknolojilerin ödeme sistemleri ve finansal istikrar açısından oluşturduğu risklerin de farkında olduklarını belirten Karahan, gelecek dönemde düzenleyici kurum olarak finansal teknolojileri takip etmeye devam etmeleri gerektiğini ifade etti.

 

Karahan, finans sektörünün yenilikçi ve her türlü yeniliği benimsemekte hızlı olduğunu vurgulayarak, bunun da düzenleyicilerin güvenlik önlemleri oluşturma konusunda benzer bir yaklaşım benimsemesi gerektiği anlamına geldiğini sözlerine ekledi.

24 Mayıs 2024 Cuma

Türkiye’nin yüksek teknoloji yatırımları için küresel cazibe merkezleri arasında yerini almasını sağlayacak HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı kapsamında 8 alandaki 30’un üzerinde öncelikli yatırım, 30 milyar dolarlık programla teşvik edilecek.


Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen "HIT-30 Yüksek Teknoloji Teşvik Programı" Tanıtım Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlarken, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İmalatla istihdamla ihracatla ticaretle ileri teknoloji alanındaki yatırımlarıyla Türkiye ekonomisine katkı veren, katma değer üreten sanayicilere ve girişimcilere teşekkür eden Erdoğan, çeşitli sektörlerde başarı hikayesi yazanlara ödüllerinin verildiğini anımsattı.

 

TEKNOLOJİ EKOSİSTEMİ

 

Erdoğan, savunma sanayisinden otomotive, havacılıktan insansız sistemlere, kimyadan güneş enerjisi hücrelerine kadar oldukça geniş bir yelpazede kendi sektörlerinin lideri olan şirketlere teşekkür ettiğini aktararak, Türkiye'de teknoloji ekosistemi zenginliğinin en güzel göstergesi olan firmaları tebrik etti.


Erdoğan, onların yanında olmayı sürdüreceklerini dile getirerek, "Yeter ki siz çalışın, üretin, istihdam sağlayın. Yeter ki siz Türkiye'nin üretim kapasitesine güç katın. Allah'ın izniyle bizi sizlerden hiçbir zaman kimse ayıramayacaktır. Sermaye düşmanlığı, yatırım karşıtlığı yapanlara da asla fırsat vermeyiz." diye konuştu. Erdoğan, düzenlenen toplantının bu iradenin, samimiyetin ve ileri teknolojiye atfedilen önemin sembolü olduğunu vurgulayarak, programın hazırlanmasına katkı sunanları kutladı.

 

STRATEJİK BİR HAMLE

 

"Özellikle dünyamızın içinden geçtiği büyük dönüşüm sürecinde geleceği öngörerek atılan bu adımlar Türkiye'nin hedefleri açısından çok önemlidir" ifadelerini kullanan Erdoğan, programın doğru zamanda yapılmış fevkalade stratejik bir hamle olduğuna inandığını söyledi. Erdoğan, bir gerçeği öncelikle vurgulamak istediğini dile getirerek, şöyle devam etti: "İkinci Dünya Savaşı'nın galiplerinin ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik çıkarlarını korumak amacıyla kurulan mevcut küresel sistem artık miadını doldurmaya başlamıştır. Sistemin sorunlara çözüm üretme kabiliyetini yitirdiğinin işaretlerini uzun zamandır zaten görmekteyiz. 


Sadece yakın geçmişte yaşanan krizlere bakmak bile sistemin iflas bayrağını çoktan çektiğini göstermeye yeterlidir. Mesela Suriye'deki ihtilaf tam 13 yıldır sürüyor, Ukrayna'daki savaş 2,5 yıldır aralıksız devam ediyor. Yemen henüz istikrara kavuşmadan maalesef Sudan karıştı. Gazze'de 16 bini masum çocuk, 40 bin sivil hayattan koptu, soykırımın önüne yaklaşık 10 aydır geçilemedi. İşte herhalde Amerika'nın kongresinde soykırımcı bir katilin nasıl alkışlandığını tüm dünya izledi, gördük. Kim alkışlanır? İnsanlığa hizmeti olan alkışlanır. 40 bine yakın çocuk, kadın, yaşlı, bu insanları katledenleri düşünün Temsilciler Meclisi alkışlıyor. Öbür taraftan Temsilciler Meclisinin dışında da onlara karşı tam aksi bir tavır ortaya konuldu. Bu dünyanın nereye gittiğini gösteriyor."

 

30 MİLYAR DOLARLIK KAYNAK

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Teknoloji alanlarında kalkınma yolculuğumuza büyük katkı sağlayacak en az 20 milyar dolarlık özel sektör yatırımını ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz." dedi. Erdoğan, "HIT-30 Programı'yla vergi teşvikleri ve hibe desteklerinden oluşan toplam 30 milyar dolarlık kaynağı yüksek teknoloji yatırımlarına yönlendireceğiz. Güneş enerjisinde 15 gigavatlık bir kapasitenin tesisine yönelik hücre yatırımlarına megawatt başına 8 bin dolara kadar hibe desteği vereceğiz. Rüzgar enerjisinde kritik bileşenlerin ve deniz üstü türbinlerin imalatını desteklemeyi ve yerli bir rüzgar enerjisi markayı inşa etmeyi hedefliyoruz." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AR-GE faaliyetleri bakımından dünyanın en büyük ilk bin firmasının ülkemizde kuracağı yeni merkezlerin personel giderinin yarısını 5 yıl karşılayacağız." dedi.

 

UYGULAMA SANAYİ BAKANLIĞI’NDA

 

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, etkinlikteki konuşmasına, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli üretimde Türkiye'yi devler ligine taşıyacak HIT-30 Programı'nın Türkiye için hayırlı olması temennisiyle başladı. Kacır, 22 yılda gerçekleştirilen demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla sanayi ve teknolojide Türkiye'nin çağ atladığına işaret ederek, sanayide çalışan sayısının 3 milyon 900 binden 6 milyon 700 bine çıktığını, sayıları 191'den 361'e yükselen Organize Sanayi Bölgeleri ve kurulan 43 Endüstri Bölgesi'nin Türkiye'nin üretim üsleri haline geldiğini bildirdi.

 

22 YILDAKİ YATIRIMLAR

 

Sanayi sektörlerinde üretim ve ihracat rekorları kırıldığını anımsatan Kacır, şunları kaydetti:

"Otomotiv üretimimiz yıllık 357 binden 1 milyon 468 bine yükseldi, Türkiye Avrupa’nın üçüncü büyük otomobil üreticisi oldu. Beyaz eşya üretimimiz 6,7 milyondan 32,3 milyona yükseldi, Türkiye Avrupa'nın en büyük, dünyanın ikinci büyük beyaz eşya üreticisi oldu. Demir-çelik üretimimiz 16,4 milyon tondan 33,7 milyon tona, İlaç üretimimiz 969 milyon kutudan 2,4 milyar kutuya çıktı. Otomotivden kimyaya, makineden çelike, beyaz eşyadan savunma ve havacılığa, tekstilden mobilyaya 22 yılda tüm sektörlerde sanayi ürünlerimizin yıllık ihracatını 34 milyar dolardan 241 milyar dolara yükselttik. Elbette Türkiye’yi küresel bir üretim üssü haline getiren muazzam atılım kendiliğinden olmadı. 


Gümrük Birliği ve serbest ticaret anlaşmalarıyla 1 milyar nüfusluk dev bir pazara doğrudan erişim imkanı sunan ülkemizle dünyanın geri kalanı arasında kurduğumuz ticaret köprüleri ihracat odaklı üretim altyapımızı güçlendirdi. Planlı sanayileşmeden enerjiye, demir yolları ve limanlara, sanayinin dünyayla bağlantısını sağlayan yatırımlar güçlü üretim altyapımızın temelini oluşturdu. İnsan kaynağımızı doğru yetkinliklerle buluşturan atılımlar nitelikli ve çalışkan iş gücümüzü bu ülkenin en büyük değeri haline getirdi. Siyasi istikrarla tahkim edilen ekonomik istikrar ve iş ortamını iyileştiren yapısal reformlar yatırımların önünü açtı. Sağladığımız yatırım teşvikleri özel sektörün yatırım iştahını önemli ölçüde artırdı. 


Yatırım teşvik sistemimizle son 22 yılda imalat sanayimizde ilave veya yeni yatırımlar için 73 bin 273 yatırım teşvik belgesi düzenledik. 6,4 trilyon lira tutarında sabit yatırımın ve 2 milyon 800 bin nitelikli istihdamın önünü açtık. Proje bazlı devlet teşvikleriyle, büyük ölçekli ve yüksek etki doğurabilecek katma değerli ve ileri teknolojili yatırımlar için terzi usulü teşvik paketleri oluşturma imkanımız mevcut."

 

PROJE BAZLI DESTEKLER

 

Bakan Kacır, bugüne kadar aralarında savunma sanayi, elektrikli araç ve batarya imalatı, güneş hücresi gibi ülkemizin katma değerli üretim altyapısının öncü projelerinin yer aldığı 68 yatırıma proje bazlı devlet desteği sağladıklarını dile getirdi.

Proje bazlı devlet destekleriyle bugüne kadar harekete geçen projelerde toplam 43 milyar dolarlık yatırımla, 57 bin kişilik istihdamın, yıllık 30 milyar dolarlık ihracatın oluşmasını hedeflediklerine dikkati çeken Kacır, şunları söyledi: "Dünyada uygulanan en etkin AR-GE teşvik sistemiyle de ülkemizde adeta sıfırdan bir AR-GE ve inovasyon ekosistemi inşa ederek yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye'nin temelleri attık. 


Türkiye'yi baştan başa 102 teknoparkla, 1600'den fazla AR-GE ve Tasarım Merkeziyle donattık. Devletler tarihi açısından kısa bir sürede, 22 yılda teknoloji geliştirme ve üretmede önemli kazanımlar elde ettik. Milli Teknoloji Hamlemizin işaret fişeğini yakan savunma sanayiimizin milli ve özgün ürünleri bugün dünyada savaş paradigmalarını değiştiren ve jeopolitik dengeleri belirleyen unsurlar haline geldi.

 

Uydu teknolojilerinde gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla ülkemizi kendi haberleşme ve görüntüleme uydularını geliştirebilen, test edebilen, üretebilen bir seviyeye taşıdık. Yollara çıkan Türkiye'nin otomobili Togg'la milletimizin 60 yıllık yerli ve milli otomobil hayalini gerçeğe dönüştürdük. Milli markamız Togg’la, Ford, Toyota, Renault gibi dünya markalarının yeni nesil araçları Türkiye fabrikalarında üretmeye başlamalarıyla ve dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi BYD’nin ülkemizde gerçekleştireceğini duyurduğu yatırımla, otomotiv sektörünün yeni mobilite ekosistemine dönüşümünde, ülkemizin 'ben de varım' dediğini tüm dünyaya kanıtladık. Güçlü AR-GE ve inovasyon kabiliyetine sahip üretim altyapımızla sanayi üretimimizin yükselişinde yüksek teknoloji sektörleri lokomotif rol üstleniyor."

 

TEKNOLOJİDE 2028 HEDEFİ

 

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "AR-GE'ye dayalı, rekabetçi, yüksek katma değerli ve yüksek teknolojili ürünlerin üretiminin ve ihracatının artırılmasını önceleyen 12. Kalkınma Planımız doğrultusunda da 2028’e kadar yüksek teknoloji ihracatımızı 9,1 milyar dolardan 19,5 milyar dolara, yüksek ve orta-yüksek teknolojili sektörlerin imalat sanayi ihracatı içerisindeki payını yüzde 40,3’ten 49,5’e çıkarmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Bu doğrultuda ihracata dönük, yüksek teknoloji odaklı yeni yatırımlar için yeni teşvik mekanizmalarını devreye aldıklarını dile getiren Kacır, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) programıyla, Türkiye ekonomisinin yükselişini destekleyecek teknolojik ve stratejik yatırımların gerçekleştirilmesi için uzun vadeli ve uygun koşullarda finansmana erişim imkanı sunduklarını anlattı.

 

Kacır, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile yüksek teknoloji yatırımları için AR-GE’den seri üretime uçtan uca bütüncül bir destek mekanizması kurduklarına atıfta bulunarak, şu bilgileri verdi: "Büyük ölçekli firmalarımızın yanında KOBİ’lerimizin de yararlandığı program kapsamında bugüne kadar makine, mobilite, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri ve dijital dönüşüm alanlarında desteklediğimiz 175 projeyle 102 milyar liralık yatırımı harekete geçirdik. Bugün de paradigma değişimlerinin tehdit değil aksine doğru adımlar attığımızda fırsat olduğu anlayışıyla Yükselen Yenilikçi Teknolojiler Çağrısı'nı ilan ediyoruz. 

 

Döngüsel ekonomi ve iklim teknolojilerinden malzeme teknolojilerine, biyoteknoloji ve akıllı yaşam teknolojilerinden yeni nesil bilgi ve iletişim teknolojilerine, elektronik ve makine teknolojilerinden afet teknolojilerine birçok sahada yeni yatırımlara öncülük ediyoruz. Tüm dünyada yatırım iştahının azaldığı pandemi sonrası dönemde ülkemiz jeostratejik konumu, nitelikli insan kaynağı, güçlü lojistik ve ticaret altyapısıyla yatırımcılar için güvenli ve güvenilir bir liman olmaya devam ediyor.

 

Orta Vadeli Program kapsamında uyguladığımız istikrar ve güven ortamını pekiştiren politikaların meyvelerini almaya başladık. Türkiye ekonomisi son 15 çeyrektir kesintisiz ve istikrarlı büyümesini sürdürüyor. İstihdamımız 32,9 milyonu aştı. İstihdam oranında yüzde 50 ile tarihi bir zirveye ulaştık. İşsizlik oranımız yüzde 8,4 ile son 12 yılın en iyi seviyesine geriledi. Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyelerindeki ihracatımız ve azalan ithalatımız cari dengede önemli bir düzelmeyi beraberinde getirdi. Dış kaynak girişinin güçlenmesi ve Türk lirasına ilginin artmasıyla Merkez Bankası rezervlerindeki yükseliş finansal istikrarı sağlamlaştırıyor. Ülkemiz kredi risk primlerindeki düşük seviyeler ve kredi notu artışları ekonomimizdeki yükselen ivmeyi teyit ediyor."

 

CAZİP KOŞULLARDA FİNANSMAN

 

Düşük risk ve cazip yatırım ortamının küresel şirketleri yüksek teknoloji yatırımlarını Türkiye'de konumlandırmak için cesaretlendirdiğini dile getiren Kacır, "Ülkemize yönelik yatırım iştahının yükseldiği böylesine bir dönemde Türkiye’yi yüksek teknoloji yatırımlarının odağı hâline getirecek tarihimizin en büyük ölçekli teşvik programı HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'nı açıklıyoruz." dedi.Bakan Kacır, program kapsamında yatırımlara proje bazlı yatırım teşviklerinin yanında pazar geliştirme destekleri, cazip koşullarda finansman ve uygun yatırım alanları sunacaklarını söyledi.

 

Kacır, "Yarı iletkenlerden mobiliteye, ileri imalattan haberleşme ve uzaya, sağlık teknolojilerinden dijital teknolojilere ve yeşil enerjiye 7 ana sektörde ve yüksek teknoloji değer zincirimizi tamamlayacak diğer alanlarda çıkacağımız çağrılarla bugüne kadarkilerin çok ötesinde ölçekte özel sektör yatırımlarını 2030 yılına dek gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz." bilgisini verdi.

 

YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM PROGRAMLARI

 

21. yüzyılda yapay zeka, nesnelerin interneti, büyük veri, robotik gibi yenilikçi teknolojilerin iş modellerini yeniden tanımladığına dikkati çeken Kacır, işletmelerin müşterilerine etkin, verimli ve hızlı hizmet sunmaya devam edebilmesi için dijital dönüşümü hızlandırmaları gerektiğini söyledi.

 

Kacır, dünyada iklim değişikliği ile mücadele politikaları hız kazanırken iklim değişikliğinin sanayi ve teknoloji politikalarıyla bağlantısının giderek güçlendiğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye Yüzyılında 2053 net sıfır emisyon hedeflerimizle uyumlu yeşil dönüşüm yatırımlarının gerçekleştirilmesi sürdürülebilir, verimli ve çevreci bir üretim altyapısı kurmak tercihten öte bir zorunluluğu ifade ediyor. Bu anlayışla, üretim zincirlerinin ilk aşamalarında lokomotif sektörlere temel girdi sağlayan alüminyum, çelik, gübre ve çimento sektörleri için Düşük Karbonlu Yol Haritalarımızı hazırladık. 2053 net sıfır emisyon hedeflerimiz doğrultusunda bu 4 sektörde mevcut tesislerin uyumu ve yeni kapasitelerin karbonsuzlaşma gereksinimleri için 2053 yılına dek 71 milyar dolarlık yatırım ihtiyacı öngörüyoruz. Bugün yatırım teşviklerimizi daha etkin mekanizmalarla ikiz dönüşüme yönlendirmeyi hedeflediğimiz Yeşil Dönüşüm ve Dijital Dönüşüm Destek Programlarımızı da kamuoyuyla paylaşıyoruz.

 

Program doğrultusunda, işletmelerin ikiz dönüşümde kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçlarını adresleyecek yol haritaları sunmalarını bekliyoruz. Sunulan yol haritalarıyla uyumlu yatırımları öncelikli yatırımlar uygulaması ile destekleyeceğiz. Desteklediğimiz projeleri gerçekleştiren tesislere, yol haritasının uygulama süresince 'Yeşil Dönüşüm Merkezi' veya 'Dijital Dönüşüm Merkezi' unvanı vereceğiz. Bu merkezlerde görev alacak yeşil ve dijital dönüşüm ekipleri ile yeşil ve dijital dönüşüm kültürünün yerleşmesini ve kurumsallaşmasını sağlayacağız."

 

22 YILLIK TECRÜBEYLE

 

Bakan Kacır, son 22 yılda edinilen tecrübenin, Türk sanayini dünyada daha güçlü, daha etkin bir konuma birlikte taşımak için rehber niteliğinde olduğunu anlattı. Milli Teknoloji Hamlesi ve Yerel Kalkınma Hamlesi'nin gerçekleştirileceği "Türkiye Yüzyılı"nda Türkiye'nin uzun vadeli hedef ve ihtiyaçlarıyla uyumlu olarak yatırım teşvik sistemini yeniden yapılandırma sürecini başlattıklarına dikkati çeken Kacır, şunları kaydetti:

 

"Kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve teşvik unsurlarının yatırımlara etkisini gözeterek teşvik modellerimizi güçlendireceğimiz yeni dönemde odağımız selektif ve program bazlı teşvikler olacak. Ülkemizin stratejik öncelikleriyle hizalanmış yeni teşvik modelimizin yürürlüğe girmesiyle 'Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi Programı'nı devreye alacağız. Yüksek teknoloji, yerel kalkınma, arz güvenliği ve ikiz dönüşüm odaklı yatırımları hibe destekleri de dâhil olmak üzere farklı teşvik enstrümanlarıyla destekleyeceğiz.

 

ULUSAL SANAYİ ALANLARI

 

Hazırlık çalışmaları devam eden Ulusal Sanayi Alanları Master Planıyla gerçekleştirdiğimiz ve planlanmış ulaşım ve lojistik yatırımlarını dikkate alan ve sektörel kümelenme odaklı yeni sanayi alanları oluşturacağız. Yatırımcıların öncelikleri arasında yer alan finansman ihtiyaçları, yer seçimi, kamulaştırma ve altyapı çalışmalarında yenilikçi yaklaşımları da devreye alacağız. Yatırımcımızın önünü açmaya, ülkemizin yüksek teknoloji yatırımları ile buluşmasında ve küresel bir cazibe merkezi hâline dönüşmesinde her türlü engeli kaldırmaya her daim devam edeceğiz. Ülkemizin potansiyeline, geleceğine güvenen ve inanan yatırımcılarımızın en güçlü şekilde yanında olacağız.

 

"DÜNYA 80 YILLIK EZBERLERİ TERK EDİYOR"

 

Dünyanın 80 yıllık ezberleri terk ettiğini belirten Kacır, sosyalizm ve komünizmin çöktüğünü, 'Alternatifi kalmayan liberal kapitalist düzen insanlığın varacağı son duraktır ve dünyanın her köşesine refah dağıtacaktır.' fikirlerinin alıcısının kalmadığını anlattı.

 

Kacır konuşmasını şöyle tamamladı: "İnsanlık, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir dönemin eşiğinde. Bu yeni döneme liderliğinizde hazırlıklı ve eskisinden çok daha güçlü adım atıyoruz. Yapamaz, başaramaz, diyenlere aldırış etmeyen, kendi evlatlarının kabiliyetlerine, akıl ve alın terine güvenen bir Türkiye var artık. Olana bitene seyirci kalmayan, sözü etkili, kuvveti tesirli bir Türkiye var artık. Kalkınma yolculuğunda nice ulusa ilham veren, rol model olan bir Türkiye var artık. Afrika’dan Orta Doğuya, Avrupa’dan Uzak Asya’ya bağ kuran, iş birliği geliştiren, oyun değiştiren, denge kuran bir Türkiye var artık. Nitelikli, genç ve üretken beşeri sermayesiyle, yaşlanan Batılı ülkelerden, eşsiz ticari bağlar ve lojistik imkanlarla Asya'dan yatırımcıların gözdesi bir Türkiye var artık."

 

 

 

26 Temmuz 2024 Cuma

“Yetiştirdiğimiz gençler, hala eğitimini aldığı mesleği yapmıyorsa, sistemimizi gözden geçirmemiz lazım" diyen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, öğrencilerin haftada bir gün okul, 4 gün iş yerlerinde çalışmasına imkan veren MESEM'lerin rolüne vurgu yaptı.

 

Avdagiç,  yaptığı açıklamada, istihdam konusunda Mesleki Eğitim Merkezlerinin (MESEM) önemine dikkati çekti.

 

Şekib Avdagiç, olabildiğince daha çok gencin MESEM sürecine yönlendirilmesi gerektiğini belirterek, bunun akademik süreçlerde ortaya çıkan "okulu benimsememe", "sınıfta kalma" gibi olumsuz süreçleri azaltacağını kaydetti.

 

Gelecek dönem eğitim sistemini kurgularken iş dünyasına göre önce MESEM, sonra meslek liseleri ve daha sonra klasik liseler olması gerektiğini savunan Avdagiç, meslek liseleri konseptinin hem gençlerin hem de piyasanın beklentilerine uygun halde güncellenmesi için yapılan önemli çalışmalar olduğunu, bunların hızlandırılması gerektiğini dile getirdi.

 

"OLABILDIĞINCE DAHA ÇOK ÇOCUĞUMUZU MESEM SÜRECINE YÖNLENDIRMEMIZ GEREKIYOR"

İTO Başkanı Avdagiç, konvansiyonel lise eğitiminden ziyade çocukların eski çırak-kalfa-usta sürecine tekrar girilmesini sağlayan ve haftada bir gün okul, 4 gün iş yerlerinde çalışmasına imkan veren MESEM'lerin rolüne vurgu yaptı.

 

Avdagiç, "MESEM sistemi iş dünyasının beklentilerine uygun ve bazı küçük düzenlemelerle daha da verimli hale getirilebilir. Avrupa'da meslek liselerini bitirenlerin yüzde 50-55'i bitirdiği bölümde çalışıyor, Türkiye'de ise bu oran yüzde 16 gibi düşük bir seviyede. Meslek lisesinde 6 çocuk yetiştiriyoruz, bu 6 çocuğun sadece biri mesleğini yapıyor. Yetiştirdiğimiz gençler, hala eğitimini aldığı mesleği yapmıyorsa, sistemimizi gözden geçirmemiz lazım." dedi.

 

Bir taraftan daha çok genci MESEM sürecine yönlendirirken, gençlerin de piyasanın ihtiyaç duyduğu elemanlar halinde yetişip, hayata asılmaları gerektiğini ifade eden Avdagiç, hükümetin mesleki eğitime yönelik önemli teşvikler çıkardığını hatırlattı.

 

Avdagiç, "Mezun oldukları alanda İşbaşı Eğitim Programı'na katılan mesleki ve teknik eğitim mezunlarına ödenen cep harçlığının günlük tutarı 654 liradan, 850 liraya yükseltildi." bilgisini verdi.

 

"ÜNIVERSITE VE MESLEKI EĞITIM BIRBIRLERINE ZARAR VEREN YAPILAR OLMAMALI"

Şekip Avdagiç, mesleki eğitim alan yetkin insanların iyi gelir elde edebilecekleri bir yapının olduğunu belirterek, üniversite ve mesleki eğitimin birbiri ile rekabet eden alternatifler olmaması gerektiğini söyledi.

 

Avdagiç, "İsveç'te toplantıda bir profesör ile beraberdik. Ailelerden konu açıldı. 'Benim oğlum çok iyi taş ustası' dedi. Üniversite profesörü, oğlunun ne kadar iyi taş ustası olduğunu anlatıyor. Bu kompleksi atmamız lazım. En büyük statü, meslek sahibi olmanın bizatihi kendisidir. Mesleklerin kendi içinde statü ve prestij sıralaması olamaz. Bunu gençlerimize öğretmeli, bu algıyı oluşturmalıyız. Çocuğumuz yüksek öğrenimde okuyorsa zaten önü açık, 200'ün üzerinden üniversite var. Üniversite ve mesleki eğitim, yetkin personel yetiştirilmesi konusunda birbirlerine zarar veren yapılar olmamalı." şeklinde konuştu.

 

 

 

26 Temmuz 2024 Cuma