Türkiye’nin Karadeniz’de doğalgaz keşfetmesi enerjideki birçok tahmini değiştirdi. Tartışmalar artık Türkiye’de petrol ve doğalgaz olup olmadığı üzerine değil, üretim sürecinin ne kadar zaman alacağı ve küresel enerji piyasasını nasıl etkileyeceği üzerine yapılıyor.

Uzmanlar Türkiye’nin Karadeniz doğalgazını 2023 yılında halkın kullanımına sunma hedefini iddialı bulmakla birlikte, Mısır’ın Zohr sahasını örnek vererek başarılabileceğini belirtiyor. Karadeniz doğalgazının, ithalat sözleşmelerini nasıl etkileyeceği de gündemde.

HABER: ŞEREF KILIÇLI

Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası adı verilen bölgede 320 milyar metreküp rezerve sahip doğalgazın keşfedildiğinin ilan edilmesi, enerjiyi bir kez daha Türkiye’nin ana gündemine taşıdı. Bu süreçte enerji politikalarının ekonomiye etkilerinin yanında, Türkiye’nin bu alandaki teknik birikimi ve ileride daha başka neler yapabileceği de öncelikle tartışılıyor. Karadeniz’deki tarihi doğalgaz keşfi ve yansımaları konusunda Boğaziçi Enerji Kulübü Başkanı Mehmet Öğütçü ve Bilkent Üniversitesi Enerji Politikaları Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sohbet Karbuz, İstanbul Ticaret’e açıklamalarda bulundu.

TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ

Yeni doğalgaz sahasının envantere katılmasının sevindirici ve önemli bir gelişme olduğunu belirten Mehmet Öğütçü, şu değerlendirmeyi yaptı: “İleride yeni keşifler olması, belki de Karadeniz’in yeni bir Kuzey Denizi örneğine dönüşmesi ihtimali var. Şimdilik TPAO’nun belirlediği 320 milyar metreküpü esas alırsak, bu kaynak dünya ölçeğinde ‘oyun değiştirici’, ‘eksen kaydırıcı’ bir avantaj sağlamaz. Çünkü dünya kanıtlanmış doğalgaz rezerv toplamı 198.8 trilyon metreküp. En büyüğü 38 trilyon metreküp ile Rusya. Ortadoğu’da 75.6 trilyon metreküp rezerv olduğu tahmin ediliyor. Doğu Akdeniz’in toplam rezervleri 3.5 trilyon metreküp ki, bu dünyanın bir yıllık tüketimine eşdeğer. Üretimde lider ise 921 milyar metreküp ile ABD. Yani, bizim yeni belirlenen rezervlerin neredeyse üç katı fiili üretimi var. En büyük tedarikçimiz Rusya’nın gaz üretimi ise yıllık 679 milyar metreküp. Bu istatistikler gösteriyor ki, yeni keşfimiz dünya ölçeğinde mütevazı boyutlarda, fakat yıllık 48 milyar metreküplük gereksiniminin sadece yüzde 2’sini üretebilen Türkiye için çok önemli bir gelişme.”

YILLIK ÜRETİM TAHMİNİ

Sakarya sahasından yapılacak üretimin doğalgazda dışa bağımlılığı azaltmada bir araç konumuna gelebileceğini vurgulayan Doç. Dr. Sohbet Karbuz ise bu keşfin ivmesiyle belki diğer keşiflere ulaşılabileceğine dikkat çekerek, “Sakarya sahasının en önemli özelliğinden biri, ‘Türkiye’de petrol ve gaz yok’ ön yargısını kırmış olması” diye konuştu. Yeni kaynaktan yıllık ne kadar doğalgaz üretilebileceği konusuna da değinen Karbuz, şunları söyledi: “Şimdiden bir rakam vermek doğru olmaz, daha işin başındayız. Ancak bir örnekleme yapabiliriz. Mesela İsrail’de 2009 yılında keşfedilen Tamar sahası yılda 10 milyar metreküp gaz üretim planına sahip. Bu saha da derin denizde ve Sakarya sahası ile benzer gaz miktarına sahip. 10 milyar metreküp değil de daha az üretsek bile bu bizim için çok önemli. Yine bir başka örnek ise Güney Kıbrıs’taki Afrodit gaz sahası. Bu sahadaki gaz Sakarya’daki miktarın yarısından az, ancak saha geliştirme planı yılda 6 milyar metreküp gaz üretmeye planlanmış. Dolayısıyla Sakarya sahasından yılda 6 ila 10 milyar metreküp gaz aralığında bir gaz üretmek mümkün demek pek abes kaçmaz.”

TPAO VE BOTAŞ İÇİN KÜRESEL OLMA FIRSATI

Mehmet Öğütçü’nün doğalgazın üretim sürecinde uluslararası firmalarla işbirliği yapılması tartışmaları konusundaki görüşleri ise şu şekilde: “Doğalgazın keşfi, çıkartılması, yüksek sülfürden temizlenmesi, pazar bulunması, taşınması, pazarlanması bugünden yarına olacak iş değil. Her şey yolunda gitse bile kaynaklarının işletilmesinden doğacak paraya ev sahibi ülkelerin dokunması en az 10 yıllık bir süreç. Gereken finansman, teknoloji, deneyim ve ‘know-how’ olmaksızın Karadeniz’in son derece zorlu, maliyetli denizaltı ve üstü koşullarında başarı sağlamak Akdeniz’e kıyasla daha zor. Uluslararası şirketlerle işbirliği ya da ortaklık bu yüzden kaçınılmaz. Özellikle de en kısa sürede, 2023’e kadar bu kaynakları üretime dönüştüreceksek. Bildiğim kadarıyla, TPAO’nun mevcut kaynakları bu iş için yeterli olmayabilir, ciddi şekilde takviyesi gerekiyor. Belki de halka arzı amaçlanan TPAO ve BOTAŞ’ı küresel düzeyde rekabet edebilir bir şirkete dönüştürmek için önümüzde bir fırsat var.”

MISIR ÜRETİME 3 YILDA GEÇTİ

Karadeniz’deki doğalgaz sahasında üretim süresi konusundaki görüşlerini Mehmet Öğütçü, şöyle anlattı: “Dünya gaz sektöründe rezerv tespitinden üretime kadar geçen süre ortalama 7-8 yıl. Böylesine çetin koşullar yaratan bir denizde, 3 bin metrenin üzerinde derinliğe inerek üretimi gerçekleştirmek, kükürtünü ayrıştırmak, temizlemek, kıyıya ulaştırıp dağıtıma vermek 3 yılda yapılamaz. Bunun benim yakından bildiğim tek istisnası Mısır. Orada ENI, BP, Mubadala ve Rosneft tarafından işletilen Zohr sahasında çok süratle hareket edilerek üretime 3.5 yılda geçilebildi.”

ÖNCEKİ ANLAŞMALARI NASIL ETKİLEYECEK?

Karadeniz’de çıkarılacak doğalgazın Rusya ve İran gibi ülkelerle yapılmış veya yenilenecek doğalgaz kontratlarına etkisinin nasıl olacağı konusunu Doç. Dr. Sohbet Karbuz, şöyle değerlendirdi: “Türkiye’deki şirketlerin dış tedarikçilerle olan gaz kontratlarının önemli kısmı önümüzdeki 5 yılda bitecek. Bunun toplamda yıllık 18 milyar metreküplük kısmı 2021 yılı sonunda bitecek. Buradan Şah Deniz birinci fazından aldığımız gazı TANAP yoluyla Şah Deniz-2 ile ikame edeceğimizden yıllık 11.6 milyar metreküp tutarındaki kontratları esas almak gerekir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de gaz talebinin ne kadar olacağı konusunda illaki özel ve resmi tahminler vardır. Bu talep beklentisinden, Sakarya sahasından üretilecek gaz miktarını çıkarttığımızda elde edilecek miktara karşılık gelen kısım kadar kontratın yenilenmemesi veya kısa süreli olarak uzatılması söz konusu olabilir. Eğer bir uzatmaya gidilecekse bile bunun şartları veya fiyat mekanizmasının ne olacağı konusunda Sakarya sahası bize harika koz sağlayacaktır. Bu durum sonraki yıllarda dolacak kontratlar için de geçerli. Yani masada pazarlık gücümüzü kuvvetlendirecektir.”

3 YIL HEDEFİ NEDEN MÜMKÜN?

Genel olarak keşiften üretime geçiş arasındaki sürenin sektör ortalamasının 5-7 yıl olarak kabul edildiğini fakat Sakarya sahasında aynı durumun söz konusu olmadığını belirten Karbuz, bunun gerekçesini şöyle anlattı: “Alıcı ve pazar sorunu yok. Finansman bulmak da sorun olmayacak. Yatırım kararı almak için beklemek de yok. Bürokraside de sorun yok. Bir üretim platformu bakılacak ve gazın karaya ulaştırılması için bir boru hattı yapılacak. Karada bazı tesisler zaten mevcut. Bunlar için yabancı servis şirketleri kolayca bulunabilir, ihaleler yapılabilir veya ortaklık yoluna gidilebilir. Dolayısıyla 2023 sonuna doğru gazın sektöre kazandırılması bence mümkün. Sektör ortalamasının çok altında bu işin yapılabileceğine ilişkin Mısır açıklarında 2015 yılında keşfedilen Zohr sahası örnek. Sakarya sahasının iki katından fazla gaz içeren bu saha, Akdeniz’de bugüne kadar keşfedilen en büyük doğalgaz sahası. Keşif tarihiyle gaz akışının başlaması arasında sadece 28 ay var. Benzerini biz neden yapamayalım?”

01 Eylül 2020 Salı

Etiketler : Sektörel

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği Başkanı Harun Çallı, "Sanayicinin ihracat pazarlarında elde edeceği başarılar sayesinde çiftçinin ürettiği çiğ süt ve et fiyatları da ülke içerisinde istikrara kavuşacaktır." şeklinde konuştu.


Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, sektördeki sanayicinin ihracat pazarlarında elde edeceği başarıların çiğ süt ve et fiyatları istikrara kavuşturacağını belirterek, "Bu sayede sanayicimiz dünya standartlarında üretmiş olduğu ürünleri tüketicilerimize, daha avantajlı fiyatlarla arz etmeye devam edebilecektir. İnovatif ürünlerle pazarı büyütmeyi hedefliyoruz." dedi.

 

Çallı, 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla sektördeki gelişmeleri değerlendirdi.

 

Sütün her yaştan birey için öneminin tartışılmaz olduğuna dikkati çeken Çallı, Kovid-19 salgını sürecinden sonra tüketicilerin sağlıklı ve hijyenik ürünlere olan bakış açılarının değiştiğini, ambalajlı gıdanın öneminin daha iyi kavrandığını söyledi.

 

Çallı, üretim, nakliye ve depolama aşamalarında ambalajlı süt ürünlerine ihtiyaçta belirgin bir artış yaşandığına işaret ederek, bağışıklığın ön plana çıkmasıyla kişiselleştirilmiş ürünlerin değer kazandığını ifade etti.

 

SÜT SANAYİMİZİN ÜRETİM KAPASİTESİ VE TEKNOLOJİK DONANIMI ARTIYOR

 

Çallı, Türkiye'de Avrupa Birliği'nce (AB) onaylanan tesis sayısının 40'a ulaştığına dikkati çekerek, "Süt sanayimizin üretim kapasitesi ve teknolojik donanımı her geçen gün artmaktadır. Tesislerimiz dünyanın her köşesindeki tüketiciler için ürünler üretebilecek yüksek standarda sahiptir." diye konuştu.

 

Sanayicinin ihracat pazarlarında elde edeceği başarılar sayesinde çiftçinin ürettiği çiğ süt ve et fiyatlarının da ülke içerisinde istikrara kavuşacağını anlatan Çallı, "Bu sayede sanayicimiz dünya standartlarında üretmiş olduğu ürünleri tüketicilerimize, daha avantajlı fiyatlarla arz etmeye devam edebilecektir. İnovatif ürünlerle pazarı büyütmeyi hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Çallı, üreticilerin küresel piyasalarda varlığını sürdürebilmeleri için hem süt üreticilerini hem de sanayicileri geliştirecek destek modeline ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

01 Haziran 2024 Cumartesi

Türkiye'de "bilgi ve iletişim" sektöründe ücretli çalışan sayısı mart itibarıyla yaklaşık 290 bin 911'e ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkede sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörlerindeki ücretli çalışan sayısı mart ayında 15 milyon 225 bin 128 ile tüm zamanların rekorunu kırdı. Söz konusu istihdam geçen yılın aynı döneminde 14 milyon 839 bin 534 seviyesindeydi.

 

Ülkede ücretli çalışanların alt dağılıma bakıldığında, "bilgi ve iletişim" sektöründe ücretli çalışan sayısının son aylarda düzenli olarak arttığı gözlemlendi.

 

Geçen yılı 289 bin 599 kişilik istihdamla kapatan sektör, bu yılın ilk ayında 290 bin 165 kişilik istihdama ulaştı.

 

Sektör istihdamı şubatta 290 bin 270 olurken, martta ise tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 290 bin 991'e yükseldi.

 

SEKTÖRDEKİ İSTİHDAM ARTIŞI ÜLKE EKONOMİSİ İÇİN ÖNEMLİ

 

Pariterium Danışmanlık Kurucusu İsmet Demirkol, teknoloji ve dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de gündeminde olmasının önemine dikkati çekti.

 

Teknolojik gelişmelere verilen önemin, ekonomi başta olmak üzere, birçok alanda verimlilik artışını sağladığını ifade eden Demirkol, "Bilgi ve iletişim sektöründeki istihdam artışı ülke ekonomisi için önemli. Gelecek dönemde de, artan ihtiyaçlar doğrultusunda, sektördeki istihdamın artmasını bekliyorum." dedi.

 

Demirkol, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler sınıfına çıkmasını kolaylaştıracak dijital dönüşüm ve teknolojinin ihtiyaç duyduğu yetkinliğe sahip iş gücü için sektörün daha çok desteklenmesi gerektiğini bildirdi.

 

Bu kapsamda mevut fon ve ekosistem desteğinin daha da artırılması gerektiğini dile getiren Demirkol, yazılım ve kodlama gibi derslerin de eğitim müfredatında olması gerektiğini ifade etti.

01 Haziran 2024 Cumartesi