Soçi’deki görüşme, Türkiye’nin tarafları yalnızca Tahıl Koridoru konusunda değil, bölgede barışı sağlama konusunda da masaya oturtma ve netice alma şansına sahip olduğunu gösterdi.


 

Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında geçen görüşmeyi, bu görüşmenin önemli noktalarını ve olası gelişmeleri kaleme aldı.

 

4 Eylül günü Rusya Federasyonu’nun Soçi şehri, bir kez daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmeye ev sahipliği yaptı. İki lider Ankara ve Moskova’dan sonra en fazla Soçi’de bir araya geliyor. Bu görüşmenin de Soçi’de olmasının birkaç sebebi var. En başta Putin Rusya’nın Batı'yla yaşadığı sorunlar dolayısıyla yurtdışı gezilerini askıya almış bulunuyor. Diğer taraftan Moskova’daki havaalanlarının Ukrayna dronları tarafından saldırıya uğramasının ve Soçi’ye uçuşun daha kısa sürmesinin de görüşmenin bu şehirde yapılmasında etkisi var. Özellikle ikili ilişkiler açısından bakıldığında günübirlik ziyaretler çerçevesinde yapılan görüşmelerin genellikle Soçi’de gerçekleştiğini görüyoruz. Dolayısıyla son yıllarda Soçi, gerek Türk-Rus ilişkileri açısından gerekse de bölgesel gelişmeler açısından önemli kararların alındığı bir şehirdir. 4 Eylül 2023 tarihli görüşme de sonuçları merak edilen bir görüşmeydi.

 

GÖRÜŞMENİN ÖNEMİ

 

Söz konusu merakın sebeplerinden biri de bu görüşmede Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra iki liderin ilk kez bir araya gelmesidir. Bu süreçte Türkiye’nin Bakanlar Kurulu yenilendi. Batı'yla ilişkilerde eskisine nazaran bir yakınlaşma başladı. Ayrıca, son aylarda İsveç’in NATO üyeliği için yeşil ışık yakıldı. Hatta Türk yetkililer Ukrayna’nın da NATO üyeliğini dillendirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin ziyareti sırasında Türkiye'deki Azov taburu komutanlarının salıverilmesi de Kremlin’in tepkisine yol açtı. Dolayısıyla, tüm bunların Rusya-Türkiye ilişkilerini etkileyip etkileyemeyeceği konusu son ayların en merak edilen meselelerden. Kaldı ki Afrika’da son bir ayda yaşanan iktidarlar değişimleri ve kıtanın Rusya'yla Batı arasında yeni mücadele alanı haline gelmesi de Rusya'yla bölgede daha çok insani amaçlarla var olan Türkiye arasında yeni bir sayfa açma potansiyeline sahip.

 

TÜRK-RUS TİCARİ İLİŞKİLERİ ZİRVEDE

 

Soçi’deki görüşmeden çıkan sonuçlara bakacak olursak, görüşmenin ardından iki ülke arasında herhangi bir anlaşma imzalanmasa da liderler, ikili münasebetlerin tüm boyutlarını ve bölgedeki son gelişmeleri bir kez daha gözden geçirdi. Son 20 yıldır gelişen ilişkiler, 2023’te belki de zirve dönemini yaşıyor. 2022’de iki ülke arasındaki ticaret hacminin 69 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye çıkması bu durumun önemli bir göstergesi. Tarafların 100 milyar dolarlık hedefe de yakın zamanda ulaşacaklarını tahmin edebiliriz. Öyle anlaşılıyor ki Rusya ve Batı arasında Soğuk Savaş döneminden sonra günümüzde yaşanan en sert çekişmeden Türkiye kendi çıkarlarına uygun olarak istifade etmeyi başarıyor. Zirvede iki lider de bir kez daha ticaretin daha çok yerel para birimiyle yapılması konusuna vurgu yaptı. Görüşmede iki ülkenin merkez bankası başkanlarının da hazır bulunması tarafların bu konuda kararlı olduklarını gösteriyor. Yine Rus turistler gerek 2022’de gerekse de 2023’te en fazla Türkiye’yi seçtikleri gibi dünyanın dört bir tarafına da yine Türkiye üzerinden uçuyorlar. 2023 yılının ilk 7 ayında yaklaşık 3.5 milyon Rusya vatandaşı, Türkiye’yi ziyaret etti.

 

ENERJİ ALANINDAKİ İŞBİRLİĞİ

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutladığı 2023’te Rusya’nın Akkuyu’da inşası devam eden nükleer santrale ilk yakıtı teslim etmesiyle santral, “nükleer tesis” statüsü kazandı. Türkiye de böylece nükleer güç olma yolunda önemli bir adım atmış oldu. Bu alanda işbirliği devam ettiği gibi özellikle Rusya’da eğitim gören uzmanlar ve bu alanda geliştirilen işbirliği sayesinde Türkiye önümüzdeki yıllarda nükleer alanda da gerek kendi uzmanlarını yetiştirmeye gerekse de kendi teknolojilerini üretmeye başlayacak. Bu bağlamda ister istemez 20. yüzyılın başında Rus teknisyenlerin yardımıyla Türkiye’de inşa edilen tekstil, kömür, cam fabrikalarının hızlı bir şekilde gelişmesi ve çok geçmeden, aynı asrın sonunda, tam tersine Rusya’ya ihracat yapmaya başlamaları hususu akla geliyor. Rusya, Sinop’ta inşa edilmesi planlanan ikinci nükleer santralin inşasına da talip.

 

Yine görüşmede ele alınan önemli konulardan biri, Rus doğalgazının alımı ve üçüncü ülkelere ihracatı konusudur. Bu mesele de yeni bir konu olmamakla birlikte her iki ülkenin de çıkarınadır. Rusya, Mavi Akım ve TürkAkım boru hatları üzerinden kendi gazını Türkiye’ye satmaya devam ederken, Türkiye, Azerbaycan ve diğer ülkelerden aldığı gazla birlikte bu gazın Avrupa’ya ihracatını artırmak istiyor. Rusya aslında buna karşı olmadığı gibi Türkiye’de doğalgaz dağıtım merkezinin (hub) kurulmasını destekliyor. Bu sürecin hızlandırılması ve sistematik hale getirilmesi için özel bir çalışma grubunun kurulması kararlaştırıldı. Bu işbirliği, enerji alanında merkez haline gelmek isteyen Türkiye’nin de müşteri arayışında olan Rusya’nın da lehinedir.

 

KARADENİZ TAHIL KORİDORU SORUNU VE TÜRKİYE’NİN BAŞARILI ARABULUCULUĞU

 

İkili ilişkilerin yanı sıra sonucu merakla beklenen diğer bir konu da şüphesiz Karadeniz Tahıl Koridoru meselesiydi. Temmuz ayında Rusya daha önce vaat edildiği gibi kendi gıda ürünlerinin satışına yönelik yaptırımların kaldırılmaması nedeniyle Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekildi. O tarihten itibaren Ankara’nın Rusya’yı bu kararından vazgeçirmeye yönelik birkaç girişimi oldu. Bu konu, Soçi’deki zirvede de gündeme gelse de şimdilik somut bir netice çıkmadı. Böyle bir sonucun çıkması da pek beklenmiyordu. Zira Putin de diğer Rus yetkililer de ısrarla daha önceki görüşmelerde Rusya’ya verilen vaatlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini dile getiriyor. Bunların en önemlisi ise Rus tahıl ürünlerinin de ihracatına iznin verilmesi ve en büyük Rus tarım bankası olan Rosselkhozbank’ın uluslararası SWIFT sistemine yeniden dahil edilmesidir.

 

Rusya haklı olarak, Ukrayna tahılının önemli bir kısmının Afrika kıtası yerine Avrupa Birliği (AB) ülkelerine gitmesine de tepkili. Görüşme sonrası dikkat çeken konulardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna’nın yaklaşımlarını yumuşatması gerektiğini dile getirmesidir. Ankara genel olarak tahıl koridoru konusunda Rusya'yla hemfikir durumda. Nitekim Rusya'yla Türkiye bu konuda birlikte çalışmaya da devam edecek. Taraflar 1 milyon ton Rus tahılının Türkiye üzerinden Afrika’ya gönderilmesi konusunu görüştükleri gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan da önümüzdeki günlerde yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na konuyla ilgili yeni çözüm önerilerini götürecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda sonuç alma şansı yüksek. Zira Vladimir Putin hem görüşmelere hazır olduklarını hem de Türkiye’nin bu konudaki arabuluculuğuna karşı olmadıklarını belirtti. Yine son günlerde AB liderleri de Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri de Rusya'yla tahıl sorununu görüşmek istiyorlar.

 

Türkiye’nin söz konusu arabuluculuğunun başarılı olmasının Türkiye’nin prestiji, bölgede barış ve istikrarın sağlanması ve en önemlisi de tahılın ihtiyaç duyan coğrafyalara ulaştırılması gibi konularda da büyük önemi var. Soçi’deki görüşme, Türkiye’nin tarafları yalnızca Tahıl Koridoru konusunda değil, bölgede barışı sağlama konusunda da masaya oturtma ve netice alma şansına sahip olduğunu gösterdi.

 

Soçi’deki görüşmede şüphesiz diğer bölgesel ve küresel konular da ele alındı. NATO’nun genişlemesi, Suriye ve Afrika’daki son gelişmeler de ele alınan başlıca konulardandır. Tüm bu alanlarda iki ülkenin yaklaşımları farklı olsa da önemli olan husus tarafların söz konusu meselelerde karşılıklı çıkarlarının farkında olmasıdır. Dolayısıyla NATO’nun genişlemesi, Türkiye’nin Ukrayna üyeliğini dile getirmesi, Türkiye-Batı arasında yumuşamanın başlaması gibi hususlar günümüz şartlarında ikili işbirliğine zarar verebilecek ya da değiştirebilecek konular değildir. Bu da her iki ülkenin de birbirine duyduğu ihtiyaçla ilgilidir. Günümüzde Türkiye, Rusya için adeta dünyaya açılan kapıysa, Rusya da Türkiye’nin özellikle ekonomi alanında kendi projelerini hayata geçirme sürecinde önemli rol oynayan bir ülkedir.

05 Eylül 2023 Salı

Çin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yatırımı 2023’te yüzde 16 artarak 1.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptığı yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

NECMİ UYSAL

 

Çin ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında artan ekonomik ilişkilere paralel olarak Çin’in BAE’deki yatırımları 2023 yılında yüzde 16 artış ile 1.3 milyar dolara yükseldi. 

 

TOPLAM YATIRIMIN YÜZDE 60’I

 

Bu rakam tüm Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptıkları toplam yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

BAE’NİN ÇİN’DEKİ YATIRIMLARI YÜZDE 120 ARTTI

 

Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çin’deki yatırımları ise geçtiğimiz yıl yüzde 120 artış gösterirken, Arap ülkelerinin Çin’de yaptıkları yatırımların yüzde 90’ına karşılı geliyor. 

 

PETROLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇABASI

 

Birleşik Arap Emirlikleri de Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirmeye çalışıyor. 

 

Bu kapsamda Çin ile BAE arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkiler artış gösterme eğiliminde. 

 

EN BÜYÜK İHRACAT PAZARI

 

Nitekim BAE, Çin’in Arap ülkeleri arasındaki en büyük ikinci ticaret ortağı olurken, aynı zamanda en büyük ihracat pazarı konumunda. 

 

Diğer taraftan BAE, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım pazarında aktif proje bakımından 1.277 proje ve 23 milyar dolarlık yatırım ile dünyada üçüncü sırada bulunuyor.

 

Geçtiğimiz yıl körfez yatırım fonu ise Çin’de 2.3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

17 Mayıs 2024 Cuma

Merkezi Fransa'nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi, yapay zekayla ilgili ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti.


Kuruluşunun 75. yılını kutlayan Avrupa Konseyine 46 üye devletin dışişleri bakanları, yıllık toplantıları kapsamında Strazburg'da bir araya geldi.

 

Avrupa Konseyinden yapılan açıklamaya göre, üye ülkelerin dışişleri bakanları, Konsey'in çevre, göç, insan kaçakçılığı ve gazetecilerin korunması dahil farklı alanlarda gelecekte izleyeceği yolu belirledi.

 

Bakanlar, yapay zekaya ilişkin ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin imza faslı eylülde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta başlayacak.

 

Hukuki bağlayıcılığı olan sözleşme, yapay zekaya başvurulurken uluslararası insan hakları, demokrasi ve hukuk devletine yönelik hukuki düzenlemelere uyulduğunu garanti altına almayı amaçlıyor.

 

Sözleşmeye üye devletlerin, yapay zeka sistemlerinin kullanımı sırasında insan hakları düzenlemeleriyle aykırı riskleri belirlemeye, ölçmeye ve önlemeye yönelik önlemler alması gerekecek.

 

Üye devletlerden ayrıca, yapay zeka sistemlerinin eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına uymasını ve özel hayatı korumasını sağlaması isteniyor.

 

Bu arada, Ukrayna'nın desteklerini ifade eden bakanlar, toplantıda bu ülke için "Hasar Kaydı" mekanizmasının önemini de kaydetti.

 

Söz konusu mekanizma kapsamında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna topraklarında oluşan hasarların tazminat taleplerine ilişkin kanıt ve bilgiler toplanıyor.

 

Bakanlar, Ukraynalı çocukların korunması ve "kaçırılan Ukraynalı" çocukların geri getirilmesi için atılan adımları memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

 

Toplantıda, 2025'te gençlik bakanlarını bir araya getiren bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.

 

BAKANLAR KOMİTESİ BAŞKANLIĞINI LİTVANYA DEVRALDI

 

Toplantı kapsamında Liechtenstein, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı görevini Litvanya'ya devretti.

 

Litvanya Başbakanı İngrida Simonyte, ülkesinin Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemindeki öncelikleri hakkında bilgi verdi.

 

Buna göre, Litvanya'nın öncelikli görevleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna'yı desteklemek, Reykjavik Zirvesi'nde alınan kararları uygulamak, otoriterliğe karşı Konsey'in değerlerini korumak, demokrasiyi, insan haklarını ve üye devletlerde hukuk devletini savunmak yer alacak.

17 Mayıs 2024 Cuma