DR. İLHAMİ FINDIKÇI


ifindikci@degerdanismanlik.com.tr

 

Hayat bir seçim sürecidir. Hiçbir seçim de bir son değildir. Günlük hayatımız; bazen büyük ve uzun süreli, bazen küçük ve kısa süreli sayısız tercihle geçer. Tercihlerimizin birikimiyle ilmek ilmek dokuduğumuz hayatımızı, bir halı misali kendi nakışlarımızla süsleriz.

 

Saat kaçta kalkacağız? Ne giyeceğiz? Ne yiyeceğiz? İşe hangi yoldan gideceğiz? Hangi vasıtayı kullanacağız? Kiminle arkadaş olacağız? Hangi renk önceliğimiz olacak? Hangi lideri seçeceğiz? Ya da okul, meslek ve eş seçimi gibi çok önemli tercihlerimizi nasıl şekillendireceğiz? 

 

Bir de seçemediklerimiz var. Doğum yerimiz, cinsiyetimiz, annemiz, babamız, kardeşlerimiz, ten rengimiz, boyumuz… Kısacası hayat, tercih ettiklerimizle tercih edemediklerimiz arasındaki dengeden ibaret. Doğuştan gelen, zaten sahip olduğumuz özellikler; sorumluluğumuzun dışında, dahlimiz olmayan zorunlu tercihler. 

 

Diğerleri günlük yaşamın gerektirdiği ve sorumluluğumuzdaki tercihler. Bazı tercihlerimizin sonuçları sadece bizi ilgilendirirken bir kısmının sonuçları ötekileri de ilgilendirir ve sorumluluğu daha yüksektir. 

 

SEÇMEN DAVRANIŞI

 

Sosyal yaşamın yüklediği ve ötekileri de ilgilendiren bir karar sorumluluğu da demokrasinin gereği kullandığımız oylarla yaptığımız tercihlerdir. Beldeleri, şehirleri ve ülkeyi yönetecek kişi ya da partileri tercih sürecindeki seçmen davranışının; seçme ve seçilme hakkımızı kullanmanın ötesinde anlamı, sorumluluğu ve sonuçları vardır.  

 

Siyasal tercih, sosyal bir varlık olan insanın diğerleriyle birlikte yaşamasının sonucudur. Böylece bireylerin tercihleri sadece kendilerini değil, toplumu da etkiler. Bunun içindir ki; bireylerin siyasal tercihlerinde sadece kendi geleceklerini değil, devletin ortak geleceğini ve çıkarlarını da düşünmeleri elzemdir. 

 

Seçmen davranışına ilişkin araştırmalar, tercih sürecinde ortaya çıkan önemli bir çatışmaya dikkat çekiyor. ‘Bireyin kişisel isteği, beklentisi, çıkarı’ ile bireyin içinde yer aldığı ‘devletin ortak isteği, beklentisi ve çıkarı’ aynı noktada buluşmayabilir. Bu çatışma durumunda, seçmen tercihinin bireyden yana değil, devletten yana olması, bireyin ve toplumun ruh sağlığı bakımından önemli. 

 

Sağlıklı birey-toplum ilişkisi bunu gerektirir. 

 

İrademizle yaptığımız irili ufaklı tercihlerin amaca uygun ve kaliteli olması için bu kararların, insanın normal gelişim seyrine, temel insani değerlere ve toplumsal bütünün çıkarlarına uygun olması elzemdir. Bu zaruret de kendimize yabancılaşmadan insanı ve toplumu bilmeye yönelik aktif bir çabayı gerektirir. 

 

NİTELİKLİ ÜRETİM İÇİN ÇOK ÇALIŞMALIYIZ 

 

İz bırakan filozofların, sağlıklı birey toplum ilişkisine ve insanın hakikatine dair temel görüşleri nettir. 


Tercihlerin merkezinde yer alan kavramları; Platon ‘erdem’, Aristo ‘akıl’, Farabi ‘kalp’, Descartes ‘düşünme’, Marx ‘emek’, Russel ‘iktidar’, Nietzsche ‘güç’, Freud ‘arzu’, Hegel ‘özgür irade’, Gazali ‘mana’ ifadeleriyle öne çıkarmıştır. İnsan, her biri hakikatin bir yönünü aydınlatan bu kavramların tam da ortasındadır ve tercihlerimiz bu gibi olgulardan etkilenir.

 

Bütün mesele; ferdin bireysel tercih hakkına saygı gösterilmesi yanında bu tercihin bütüne, yani ana sistem olan topluma ve devlete zarar vermemesidir. Bunun için de bireyi ve toplumu gözeten demokrasi bilincinin çocuk yaşlarda yerleşmesi önemli. İnsanın kendisi olabildiği yegâne kurum olan ailede, bireysel hak ve özgürlüklerin yanında ‘öteki’ne ve ‘toplumun bütünlüğü’ne olan saygının temelleri de atılmalı.    

 

Seçmenin iradesiyle çıkan sonuca rıza göstermek; demokrasinin olmazsa olmazıdır. İnsanın ve toplumun doğasını, temel insani değerleri gözeterek yapılan tercih, toplumun yararınadır. Toplumun geleceği düşünülmeden, salt bireysel çıkarlara ve ön yargılara dayanan tercihlerse topluma ve devlete zarar verebilir. 

 

Seçenlerin; kişisel ideolojilerini ön yargılara ve takıntılara çevirmeden, toplumun temel çıkarlarını en önde algılayarak seçmeye devam etmesi mühimdir. Ayrıca yeniden ya da yeni seçilenlerin, adalet odaklı bir ‘hizmetkâr lider’ duruşunu, sözün ötesinde davranışlarıyla sergilemeleri, bugünün ihtiyacı olan yeni bir söz söylemeleri hayatidir. 

 

Elbette fertlerin sosyoekonomik refahları iyileşmeli. Bu iyileşme yaşanırken toplum unutulmamalı. Bireylerin ihtiyaçları ile devletin ihtiyaçları çatışmamalı. Birey ve toplum ile devletin gündemi ayrışmamalı. Jeopolitik konumumuzu ve çevremizdeki yangınları görerek adım atmak, mevcutla yetinmeyip gelişme ihtiyacımıza süratle odaklanmak, temel kültürümüzden, adaletten ve bilimden ödün vermemek, çok çalışmak ve niteliği esas alarak üretmek zorundayız.

15 Nisan 2024 Pazartesi

DOÇ. DR. ADNAN VEYSEL ERTEMEL


adnan.ertemel@gmail.com

 

Yapay zeka, son dönemde birçok alanda çığır açan gelişmelere yol açtı. Bu yazımızda yapay zeka alanında ChatGPT tarzı ilk akla gelen örneklerin dışında varsayımlarımızı sorgulatacak çığır açan yeni teknolojilere değineceğiz.

 

ROBOTİK GÖZ TEMASI

 

Araştırmacılar, insanlarla doğal ve etkileşimli bir şekilde iletişim kurabilen robotlar geliştirmek için çalışıyor. Bu hedefe ulaşmada hedeflenen önemli bir adım, robotlara insanlarla göz teması kurabilme yeteneği kazandırmak... Robotlar artık sözlü iletişimde usta oldukça, büyük dil modellerinin (örneğin ChatGPT gibi) gelişmelerin katkısıyla görsel ifade becerileri, özellikle de yüz ifadeleri, oldukça geride kaldı.

 

Birçok farklı yüz ifadesini yapabilen ve bunları ne zaman kullanacağını bilen bir robot tasarlamak oldukça zorlu bir görev oldu.

 

Columbia Üniversitesi Yaratıcı Makinalar Laboratuvarı, bu zorluğun üstesinden gelmek için beş yıldan fazla süredir çalışıyor. Grup, yakın zamanda saygın bir akademik dergide yayınlanan yeni bir çalışmada, insanla aynı anda yüz ifadelerini okuyan ve bundan hareketle aynı anda yüz ifadelerini değiştiren bir robot geliştirdiğini duyurdu. Öyle ki, insan yüzündeki değişimlerden tahminleme yapabilen robot, insanın gülümsemesinden yaklaşık 840 milisaniye önce gülümsemeyi öngörebiliyor ve bu sayede insanla aynı anda gülümsemeyi gerçekleştirebiliyor.

 

Bu gelişme, robotların insanlarla daha insancıl bir şekilde etkileşime girmesini ve çeşitli alanlarda daha yaygın olarak kullanılmasını sağlamada önemli bir adım olarak nitelendirilebilir. Çünkü bu tarz bir insan robot etkileşiminde gecikmiş yüz mimikleri samimiyetsiz görünürken, bir insanın duygusal durumunu zamanında gerçekleştirmek için yüz ifadesinin doğru bir şekilde çıkarsanması çok önemli.

 

SADECE BİR FOTOĞRAF VE SES KAYDINDAN VİDEO ÜRETİMİ

 

Diğer yandan Microsoft şirketi, fotoğrafları konuşan ve şarkı söyleyen insan videolarına dönüştürebilen yeni bir yapay zeka aracı geliştirdi. VASA olarak adlandırılan bu teknoloji, yapay zeka modellerini kullanarak bir kişinin yüzünü ve sesini bir videodan diğerine aktarmayı mümkün kılıyor. VASA, deepfake teknolojisinin etik ve sorumlu kullanımı konusunda endişeleri artırsa da film yapımı, eğlence ve eğitim gibi alanlarda birçok yeni uygulamaya yol açabilir.

 

YAPAY ZEKA İLE SEL TAHMİNİ

 

Google, yapay zekayı kullanarak yedi gün öncesine kadar sel tahmini yapabilen bir sistem geliştirdi. Bu sistem, geçmiş sel verilerini ve hava durumu gibi gerçek zamanlı bilgileri analiz ederek potansiyel sel risklerini belirleyebiliyor. Google, bu sistemi Hindistan’da halihazırda kullanıyor ve selden etkilenen insanları önceden uyararak can kaybını ve hasarı azaltmaya yardımcı oluyor. Bu gelişme, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede ve doğal afetlere hazırlıklı olmada önemli bir rol oynayabilir.

 

Sonuç olarak yapay zeka, her geçen gün yeni ve heyecan verici gelişmelerle bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bu örnekler, yapay zekanın birçok alanda çığır açan gelişmelere yol açtığını ve gelecekte daha da büyük bir etkiye sahip olacağını gösteriyor. 

29 Nisan 2024 Pazartesi

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ


 

Bakü ve İstanbul hattını her açıdan güçlendirmek iki ülke ilişkisine ne katar? Siyasette, ticarette, eğitimde, diplomaside, savunma sanayinde, sağlıkta, sanayide, bütün sektörlerde ve alanlarda. Dört günlük Bakü ziyaretimizde bu sorunun cevabını anlamaya yönelik birtakım temaslar yaptık. Bu çerçevede özellikle iş dünyasının temsilcileriyle görüş alışverişinde bulunma ve ilişkilerin seyri seviyesi hakkında bilgi alma imkânımız oldu. Bakü’deki eğitim kuruluşlarımızla ilgili yaptığımız ziyaret ve görüşmelerde bu alanın gelişmelerini öğrendik. Tüm elde ettiğimiz bilgileri Bakü Büyükelçimiz Doç. Dr. Cahit Bağcı ile değerlendirdik. Netice olarak Bakü-İstanbul hattının her alanda giderek güçlendiğine dair bir kanaat edindik. 

 

Görüştüğümüz iki iş adamı kuruluşunun başkanı, Bakü-İstanbul hattının ticari olarak güç kazanmasında ciddi rol oynuyor. İstanbul Ticaret Odası ise Bakü’ye olan ilgisi nedeniyle bu hattın güçlendirilmesinde kapsayıcı bir işleve sahip. İTO ve TİM’in İstanbul-Bakü hattında önemli görevler üstlendiğini özellikle belirtmek gerekir. Azerbaycan-Türkiye İşadamları Birliği’nin (ATİB) Başkanı Mürsel Rüstemov, önemli ticari işbirliklerinin oluşmasına sebep olmuş. MÜSİAD Azerbaycan’ın tesciliyle Bakü’deki teşkilatlanmasını güçlendirerek sektörel örgütlenmede uygun bir zemin oluşmuş. ATİB Başkanı Rüstemov, MÜSİAD Başkanı Reşat Cabirli ve heyetleri çalışmalarına aşkla devam ediyor. Her ikisinin de Türkiye-Azerbaycan ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmede önemli rolü olduğunu belirtmek gerekir. Bunlara ilaveten iş dünyasındaki Türkiye Yüzyılı İşbirliği ve Dayanışma Platformu hem kendi dayanışmasını hem de ihtiyacı olanlara yönelik yaptığı çalışma ve yardımlarla önemli bir rol oynuyor. 

 

Trabzon İş Adamları Birliği de benzer çalışmalar yapıyor. 

 

*           *           *

 

Büyükelçimizin verdiği bilgilere göre geçtiğimiz yıl Kocaeli’den İzmir’e, Bursa’dan Kahramanmaraş’a, Çorum’dan Trabzon’a, Niksar’dan Gebze’ye 55 iş adamı heyetimiz gelmiş ve ilçelerimiz dahi heyetler oluşturup ticaretin gelişmesine gayret etmiş. Bakü’de düzenledikleri iş formlarının büyükelçimizin de tavsiyeleriyle tematik nitelikte kimya, kreatif endüstriler, hediyelik eşya, sağlık turizmi, tekstil, gıda ve savunma sanayi gibi alanlarda yapıldığını görüyoruz. Bu ticari heyetlerin tematik düzeydeki ziyaretleri, iş ve bayilik görüşmeleri yatırım imkânlarını da ortaya çıkarabilecek özelliğe sahip. 2023 yılı rakamlarıyla Ticaret Başmüşavirliği’ne 9 bine yakın soru alınması ve bunların tümünün cevaplanması, Türk yatırımcısının ve tacirinin Azerbaycan’a artan ilgisini gösteriyor. Diğer önemli bir husus ise Türk malına olan güven olup ürünün menşei fiyatından önce sorgulanması ve bir ürün Türk malıysa piyasası vardır kanaatinin yerleşmesidir.

 

Ticaretin ardından en önemli işbirliği, eğitim sektöründe oluyor. Bakü’deki Milli Müdafa Üniversitesi ile İstanbul’daki Milli Savunma Üniversitesi arasındaki güçlü işbirliği, iki ülke arasında çok anlamlı neticeler veriyor. İki kurum arasındaki müfredat işbirliği ise iki ordunun yapısal olarak benzerliğini, Türk modelinin benimsenmesini ve savunma sanayindeki gücünü ortaya çıkaracak.   

 

*           *           *

 

Diğer taraftan, Azerbaycan Türkiye Üniversitesi’nin YÖK ile Azerbaycan İlim ve Tahsil Nazırlığı arasında imzalanan bir mutabakat zaptıyla kuruluş sürecinin başlatılması, eğitim alanında yeni bir aşamaya geçileceğinin işaretidir. Kuşkusuz bu üniversite modeli Ahmet Yesevi ve Manas Üniversitesi tecrübesinden hareketle üzerinde çalışılan yeni bir model olarak tasarlanmalı. Bu yolla Türkiye tecrübesinin aktarılarak Azerbaycan’ın insan kaynağının güçlendirmesine katkı sağlayacak bir anlayışla acilen kurulması gerektiğidir.

 

Bunlarla birlikte ülkemizin global eğitim kuruluşu Maarif Vakfımız, Bakü’de inşaatı bitmek üzere olan ikinci eğitim kampüsünü açmaya hazırlanıyor. Bu da Bakü-İstanbul hattının güçlenmesi anlamında önemli. Diğer taraftan, Türk Dünyası Bakü Atatürk Lisesi ve MEB’in Bakü Türk Anadolu Lisesi, yılların tecrübesiyle hizmete devam ediyor. Diyanet Vakfı Bakü Türk Lisesi Azerbaycan’ın en nitelikli ve gözde bir okulu olarak çalışmalarına devam ettiğini, mezunlarının hem ülkemiz üniversitelerine hem de MİT gibi dünyanın en seçkin üniversitelerine gidebildiğini, okulu ziyaretimizde gururla öğrenmiş olduk.

 

Netice-i kelam; Türkiye ve Azerbaycan’ın iki gardaş liderinin aşkla oluşturdukları müşterek işbirliği zeminini iyi değerlendirmek, ortak geleceğimiz açısından son derece stratejik mahiyet arzeder. Özellikle eğitim üzerinden siyasetimizi, ticaretimizi geliştirerek İstanbul-Bakü hattını güçlendiren anlayış önemli. Siyasetten gelen bir büyükelçinin vazife yapıyor olması da ayrı bir kazanımdır.

29 Nisan 2024 Pazartesi