Fiyatlamaların hızlı değişebildiği piyasalarda, riskini belirleyen yatırımcılar güvenli liman arayışına girebiliyor. İlk akla gelenler arasında şüphesiz değerli metaller oluyor. Peki, altının mı geleceği daha parlak yoksa gümüşün mü?


 

Küresel piyasalar, enflasyonist baskı ve ekonomik durgunluk endişesiyle yön arayışını sürdürürken; majör merkez bankalarının (ABD Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası) para politikasına ilişkin ipuçları yatırımcıların odağında olmayı sürdürüyor.

 

www.ekonomim.com’da Şenay Zeren imzalı habere göre, altın ve gümüş fiyatları özelinde baktığımızda, özellikle ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikasına yönelik attığı adımlar ya da verdiği mesajlar fiyatlar üzerinde direkt etkili oluyor. Fed’in 2022 yılında sıkılaşma adımlarında vites yükseltmesiyle beraber, iyi bir yıl geçirmeyen değerli metaller için bu yıl daha umut verici görünüyor.

 

Fed’in faiz artırımlarında hız kesmesi ve 2024 yılında faiz indirimlerine başlanabileceğinin öngörülmesiyle dolar dünyada güç kaybederken, ABD tahvil faizleri yükseliyor ve ters korelasyon etkisiyle bu durum altın ve gümüş fiyatlarını destekliyor. Para piyasalarındaki son fiyatlamalara bakıldığında Fed’in mayıs toplantısında 25 baz puan faiz artırımına gideceğine kesin gözüyle bakılırken, haziran ayındaki toplantısında faiz artırımına gidebileceği öngörüleri ise önemli ölçüde gerilemiş görünüyor.

 

Diğer taraftan, altın ve gümüşün birbirinden ayrıştığı bazı özellikleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Altın, dünyada daha nadir bulunması sebebiyle daha değerli olurken, gümüş endüstriyel malzeme olarak da kullanılıyor. Gümüş tüketiminin yarıdan fazlası endüstriyel amaçlarla kullanılırken; en çok tüketim yapan ülkeler ise ABD ve Çin olarak bulunuyor. Özellikle bu ülkelerin ekonomilerinde yaşanan gelişmeler doğrudan gümüş fiyatlarını etkileyebiliyor. Dolayısıyla iki değerli metal, piyasa hareketlerine, ekonomik verilere ve resesyon risklerine göre farklı tepkiler verebiliyor.

 

Önümüzdeki süreçte olası ekonomik gelişmeleri, merkez bankalarının adımlarını ve bunların altın ve gümüş fiyatları üzerindeki etkilerini birbirinden değerli 8 uzman isim ekonomim.com’a değerlendirdi.

 

ROLLER DEĞİŞTİ

 

Eral Karayazıcı - Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü

 

Bu ikilinin rekabetinde yılın ilk 2,5 ayında üstünlük altından yanaydı. Ons altın 20 Mart’a kadar olan parkurda dolar bazında yüzde 8,6 yükselerek 1980 dolara ulaşırken gümüş yüzde 5,5 kayıpla 22,5 dolara gerilemişti.

 

Ancak geride kalan yaklaşık 2 ayda roller değişti. Altın yatay seyrederken gümüş yüzde 11 yükselerek 25 dolar üzerine çıktı.

 

Önümüzdeki 9-12 aylık vadede gümüşün görece daha iyi bir performansa imza atması bence daha olası. Ancak kısa vadede şanslarının birbirine yakın olduğunu hatta altının bir adım önde görülebileceğini düşünüyorum.

 

İKİ SENARYO

 

Enver Erkan – Dinamik Menkul Başekonomisti

 

Piyasa risklerine karşı korunma anlamında güvenlik talebinde;

 

Bankacılık risklerinin ve ılımlı resesyon sonrası görülebilecek toparlanmanın zaman alacağı beklentisiyle altında yükselişin görüldüğü kanaatindeyiz. Küresel durgunluğun konuşulduğu bir dönemde dolar, Euro gibi para birimlerinin de bulundukları ülkede riskleri bulunuyor ve bu doğrultuda düşündüğümüzde altının yatırımcılar için iyi bir seçim aracı olacağını düşünüyoruz.

 

Geniş perspektifte ekonomik talep anlamında ise;

 

Gümüşün gelişen yeşil ekonomide çok önemli bir rol oynayacağı ve gümüşe olan artan talebin arz ile dengelenemeyebileceği son zamanlarda dile getirilen bir görüştür. Son on yılda, yeşil ekonomide fotovoltaiklerde gümüşün yaygın olarak kullanıldığı görülürken, aynı zamanda fotovoltaik kurulumlar büyük ölçüde arttı. Bu noktada, bu tip fotovoltaik hücrelerin 2010 yılında kullanılan modellere göre yüzde 20 gümüş kullandığı tahmin edilmektedir. Bu artışın temel nedeni, karbondioksit emisyonlarını azaltma çabasıdır. Bunların dışında diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında da gümüş kullanılmaktadır. Bunlar rüzgar ve gelgit enerjisi ve düşük karbonlu nükleer enerji endüstrisidir. Gümüş, elektrikli otomobil üreticileri için arzu edilen benzersiz elektriksel iletkenlik özelliklerine sahiptir.

 

Yaklaşan yerel seçimler uygulanacak ekonomi programını nasıl etkiler?

 

Elektrikli araç (EV) ve güneş enerjisi üretimi ve altyapısına yönelik önerilen yatırımlar ilerlemeye devam edecektir. Bu gelişmeler, fosil yakıta bağımlı ekonomilerden küresel geçişte önemli bir kilometre taşına işaret ediyor. Gümüş, hem güneş panellerinin hem de EV'lerin üretiminde esastır. Dünya, yenilenebilir enerjiye yoğun bir şekilde yatırım yapmaya devam ederken, gümüşü de uzun vadeli büyüme yoluna koyuyor. EV'lere ve güneş enerjisine yapılan kamu yatırımlarının yanı sıra potansiyel enflasyon risklerine yüksek talep etkisi eşlik edebilir.

 

İLK YARIDA ALTIN, İKİNCİ YARIDA GÜMÜŞ BÜYÜK POTANSİYEL TAŞIYACAK

 

Volkan Dükkancık – Alnus Yatırım Araştırma Direktörü

 

Altının hem olası bir sistemik risk karşısında güvenli liman olarak görülecek olması, hem de merkez bankalarının bunca faiz artırım adımına karşın enflasyonu kontrol etmekte güçlük çekiyor olmaları altını 2023 yılı için önemli bir alternatif yatırım aracı olarak öne çıkarak kanısındayım. Bununla birlikte durgunluğun sona ermesinin ardından beklenen ekonomik toparlanmanın ise endüstriyel kullanımı yüksek olan ve arz konusunda sıkıntıların da olduğu gümüşü biraz daha fazla öne çıkarabilir. Bu noktada 2023 yılının ilk yarısında altın fiyatlarının, yılın ikinci yarısında ise gümüş fiyatlarının yükseliş adına daha büyük potansiyel taşıdığı kanısındayım.

 

GRAM ALTIN VE GRAM GÜMÜŞTE BEKLENTİ NE?

 

Murat Özsoy - Biz Finansal Danışmanlık Kurucusu

 

Bugünden ileriye baktığımızda, şu anda her iki emtia için de belirleyici faktörler arasında en yakın ve en güçlü olanı 3 Mayıs tarihli Fed toplantısı olacak. Fed toplantısının asıl önemi ana beklenti olan 25 baz puan faiz artış kararından çok, bu artış Fed’in 2023 yılındaki son faiz artışı mı olacağına yönelik piyasanın almaya çalışacağı sinyal olacak. Eğer piyasalarda bu toplantıda Fed’in faiz artış trendinin tamamlandığına dair bir algı oluşursa büyük ihtimalle ABD Dolar Endeksinde ve ABD 10 yıllık faizlerinde kısa vadede geri çekilmeler görebiliriz.

 

Özellikle ABD 10 yıllık faizlerinin gerilemesi ve resesyon beklentilerinin güçlenmesi sonucunda ons altında yeniden 2000 dolar üzeri seviyeler ve ons gümüşte de 26 dolar üzeri seviyeler görebiliriz. Bu durum bugünden bakıldığında benim de ana senaryom olarak öne çıkıyor. Hatta ons gümüş tarafında 30 dolar üzeri fiyatları da 2023 yılı içerisinde beklediğimi ve ons altına göre artış hızında daha hızlı hareketler beklediğimi söyleyebilirim.

 

İç piyasada dolar/TL kurunda özellikle seçim sonrası döneme dair yukarı yön beklentilerin paralelinde gram altında 1400TL üzeri gram gümüşte ise 20TL-22TL bandının izlenmesinin ardından 24TL fiyatlarının da görüleceğini düşünüyorum. Yıllık bazda gram altın ve gram gümüş fiyat artışları bugüne kadar birbirlerine yakın oldu. Son dönemde aylık bazda gram gümüş gram altına göre daha hızlı değer kazanımları gösterdi. Bundan sonra da gram gümüşün performansı gram altına göre daha iyi seviyede olabilir görüşündeyim.

 

GÜVENLİ LİMAN HER İKİ ENSTRÜMANDA DA ÖN PLANA ÇIKACAK

 

Seda Yalçınkaya – İntegral Yatırım Araştırma Müdürü

 

2022 yılında Fed politikaları doların hakimiyetinde bir yıl geçirmemize neden olurken ons altını önemli ölçüde baskıladı. Buna karşın Rusya – Ukrayna riski yıl genelinde 2070 direncinin tekrar test edilmesine neden olmuştu. 2023’te Fed para politikasında frene basarken, Rusya – Ukrayna savaşında risk düzeyinin hala canlı olması ve bir bankacılık krizi olasılığı ons altının geri çekilmesini sınırlı kılıyor.

 

SEÇİMİN ARDINDAN KISA VADEDE ÖNEMLİ YATIRIM GİRİŞİ OLMAZ

 

Ons altın için pandemi ve Rusya savaşı tepesi olan 2070 tepesinin aşılmasını beklemekteyiz. Gümüşün ise sanayi için önemi onu her zaman önemli kılmaktadır. 2022 yılında rekor küresel gümüş talebine karşın arzın değişmemesi 237,7 milyon ons açığın çıkmasına zemin hazırladı. Çin COVID politikalarının talebi törpülediği bir ortamda ortaya çıkan açığın devam etmesi beklenebilir. Çin’de yaşanan açılmalar sanayi sektöründe kullanılan gümüşü desteklerken, Mart ayının başında ortaya çıkan ABD bankacılık krizi gümüşün ons altından daha agresif yükselmesine olanak kılmış görünüyor. Güvenli liman her iki enstrümanda ön plana çıkacak gibi görünmekle birlikte geri çekilmeler sınırlı kalabilir.

 

ALTIN – GÜMÜŞ RASYOSU DİKKATLE TAKİP EDİLMELİ

 

Kudret Ayyıldır - GCM Yatırım Araştırma Müdürü

 

Mayıs ayının ilk haftasında Fed ve ECB kararları değerli metallerdeki realizasyonu ne kadar istekli sorusunun cevabı için önemlidir. Ons altın için 1900 – 1930 bölgesi, ons gümüş içinse 21,95 – 22,70 bölgesi orta vadeli alıcıları heyecanlandıran en önemli aralıklardır. Bu açıdan kısa vadeli kar realizasyonlar ilgili bölgeye yaklaştıkça yerini orta vadeli alıcılara bırakabilir. Bu düşünce altın için tarihi zirve 2070, gümüş içinse 2022 yılı zirvesi 26,95 seviyesini gündemde tutmayı sürdürmektedir.

 

Altın ve gümüş tarafındaki fiyatlama davranışlarında yeni dönemde hangi varlık daha ön plana çıkabilir hususunda iki temel gereksinime bakabiliriz: Bunlardan ilki altın – gümüş rasyosudur. 78,50 ile 80,50 arasında sıkışan rasyoda 80,50 üzerindeki seyirde ons altının 78,50 altındaki seyirde ise ons gümüşün daha popüler olmasını sağlayabilir. İkincisi ise büyüme temasına yönelik aşağı yönlü revizeler dolayısıyla da endüstriyel üretim tarafında baskı oluşturmaktadır. Bu durumu İmalat PMI verilerinden de net bir şekilde görebilmekteyiz. Bu açıdan büyüme temasına yönelik zayıf veriler geldiği müddetçe altının gümüşe göre daha iyi bir performans sergileme ihtimali ön planda yer almakla birlikte altın – gümüş rasyosu bu düşünceye destek veriyor mu hususu dikkatle takip edilmelidir.

 

EN BELİRLEYİCİ HUSUS ‘RESESYON’

 

Yusuf Kavak - Galata Menkul Araştırma Müdürü

 

Altın mı, Gümüş mü? sorusunun cevabı için en belirleyici husus şüphesiz; resesyonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği olacak. Şayet ABD, Euro Bölgesi ve Asya gibi majör bölgelerden birisinin tetikleyeceği bir durgunluk dönemine gireceksek; 3 hafta öncesinde "Altın-Gümüş Rasyosu"nda başlayan yüzde 14'lere ulaşan düşüş eğilimi, güvenli liman varlığı olan altının rağbet görecek olması ile yükselişe dönecektir. Diğer taraftan, her hangi bir ekonomik durgunluk yaşanmaz ve bu kapsamda majör merkez bankalarının faiz artırımları bir süre daha devam edecek olursa, bu sefer de ibre; sanayi emtiası olan gümüşte kalmaya devam edecektir.

 

KISA VADEDE ALTIN, ORTA VE UZUN VADEDE GÜMÜŞ DAHA MANTIKLI

 

Onur Altın - Ikon Menkul Araştırma Müdürü

 

Fed’in backstop kredilerinde 4. haftada da üst üste düşüş yaşanması yani ABD bankalarının Fed’den çektiği likidite miktarını azaltması bankacılık sektöründeki risklerin azaldığını bize gösterdi. Bunun yanında ABD’den açıklanan banka bilançolarının genel itibariyle iyimser gelerek bu görüşü desteklemesi ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin tekrar yüzde 3.60 seviyesine yükselmesine ve mayıs ayında Fed’den 25 baz puanlık faiz artırımlarına işaret etmesi ons altında tepeden satışları hızlandırdı. Bu sürecin devam etmesini bekliyoruz. Ons altında sırasıyla 1950 ve 1805’e kadar satış bekleyen tarafta olacağız.

 

Gram altın ise, muhtemelen ons altına ayak uydurarak satışlarını sürdürecektir. Ancak Dolar/TL’nin yükselişe devam etmesi bu düşüşlerin onsa göre daha sınırlı kalmasını sağlayacaktır. Aşağıda 1180 TL seviyesine kadar düşüş bekliyoruz. Bu seviye de kırılır ise 1086 TL’ye kadar bu düşüşler sürebilir.

25 Nisan 2023 Salı

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi