tatil-sepeti

Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olan RCEP, Türk firmalarını da yakından ilgilendiriyor. Anlaşma bölgesinin merkezinde yer alan Singapur’un Türkiye Büyükelçisi Jonathan Tow, İstanbul Ticaret’in sorularını yanıtladı.

Büyükelçi Jonathan Tow, Türk iş dünyasına, “Hem RCEP’in hem iki ülke arasındaki STA’nın sağladığı avantajlar var. Türkiye, Güneydoğu Asya’ya açılmak için Singapur’u bir üs olarak kullanabilir” mesajını verdi.

HABER: ADEM ORHUN

Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülkenin, kasım ayında imzaladığı ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık’ (RCEP) anlaşması, küresel ticarette yeni bir dönemi başlatacak. Taraf ülkelerden, bölgesel kalkınma için güçlü işbirliği açıklamaları yapılırken; anlaşma, diğer ticaret ortaklarını da yakından ilgilendiriyor. Şüphesiz, bölgedeki üç ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) bulunan Türkiye’nin dış ticaretinde de RCEP üyelerinin önemi arttı. Bu ülkelerden biri de RCEP alanının merkezinde yer alan Singapur.

Aslanlarla özdeşleşmiş olan Singapur, Türk firmaları için lojistik imkanlarıyla çevre pazarlara erişim bakımından da avantajlara sahip.

İstanbul Ticaret okurları için Singapur Cumhuriyeti’nin Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Jonathan Tow’a, yeni dönemin ve anlaşmaların neler getirdiğini sorduk. RCEP’in 15 ülke tarafından imzalanmış Serbest Ticaret Anlaşması olduğunu ifade eden Büyükelçi Tow, gazetemizin okurları için sorularımızı cevapladı.

RCEP NEDEN ÖNEMLİ?

RCEP’in, mevcut ASEAN Artı Bir anlaşmalarına dayanan, modern, kapsamlı, kaliteli ve karşılıklı fayda sağlayan bir ekonomik ortaklık tesis ettiğini belirten Büyükelçi, “RCEP anlaşması, bölgesel ticaret ve yatırımın artmasını kolaylaştıracak ve küresel ekonomik büyüme ile kalkınmaya katkıda bulunacak. Anlaşma, açık, kapsayıcı ve kurallara dayalı çok taraflı bir ticaret sistemini tamamlayıp desteklerken, bölgedeki işletmeler ve insanlar için pazar ve istihdam fırsatlarını artıracak” dedi.

NEDEN İLGİLENDİRİYOR?

Türk şirketlerinin de RCEP’e ilgi göstermesi gerektiğini ifade eden Büyükelçi Jonathan Tow, şunları söyledi: “RCEP, Türkiye ile olan STA da dahil olmak üzere Singapur’un hâlihazırda mevcut olan STA’larını tamamlayıcı bir rol üstlenecek, ekonomik alanı genişletecek, ticaret ve yatırım akışını artıracak. Anlaşma, ayrıca Singapur’un bölgeyle olan ekonomik ilişkilerini ve bağlantılarını daha da güçlendirecek, yeni fırsatlar oluşturacak ve işletmelerin büyümekte olan piyasalara imtiyazlı erişimine imkân sağlayacak.”

BÖLGEDEKİ FİRMALAR

Büyükelçi Tow, “Türk şirketleri ne elde edebilir?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Singapur’daki Türk şirketleri belirli RCEP üyelerinin piyasalarına imtiyazlı erişim fırsatlarından, basitleştirilmiş gümrük prosedürlerinden ve ticaretin kolaylaştırılmasına yönelik ekstra önlemlerden de faydalanabilecekler.

MENŞE KURALLARI

RCEP anlaşmasında yer alan modernize edilmiş menşe kuralları, Singapur’daki Türk şirketlerinin bölgesel tedarik zincirlerinden daha iyi yararlanmalarına, bölgesel kümülasyon ise işletmelerin, 15 RCEP ülkesi pazarının herhangi birinden elde edilen hammadde ve parçaları menşe içeriği olarak kullanmalarına imkan sağlayacak.

HİZMET TİCARETİ

Türk şirketleri ayrıca belirli RPC pazarları (RCEP ülkeleri) için geçerli olmak üzere ‘hizmet ticareti’ konusunda piyasaya erişimlerinin kolaylaştırılması ve yatırım önlemlerinin iyileştirilmesi gibi kolaylıklardan da faydalanabilecek.

REKABET POLİTİKASI

Son olarak, e-ticaret, rekabet politikası ve fikri mülkiyet başlıklarının da kapsama alınmış olması, daha elverişli bir ticaret ortamı oluşturacak, işletmelere ekstra koruma sağlayacak.”

GÜMRÜK MUAFİYETİ

Büyükelçi Tow, iki ülke arasında 2017’de yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması’nın sağladığı avantajlar hakkında ise şu bilgileri verdi: “Singapur, Türkiye’den yapacağı tüm ithalata anında gümrük muafiyeti getirdi. Buna önemli bir örnek, bu STA kapsamında gümrük vergisinden muaf olarak Singapur’a ihraç edilebilen Türk içeceğidir. STA yürürlüğe girdiğinden bu yana Singapur, Türkiye’ye olan ihracatının yüzde 80’inde gümrük vergisi muafiyetinden yararlandı. Bu kapsamın 2027’ye kadar yüzde 95’e yükselmesi bekleniyor.

KAMU İHALELERİ

Her iki ülke de ticareti sekteye uğratan tarife dışı engellerin azaltılması konusunda uluslararası standartlar ve uygulamaları benimsemiştir. Türk şirketler, Singapur hükumetinin kamu ihalelerine teklif verme hakkına sahip. Singapurlu şirketler de Türkiye’deki ihaleler konusunda aynı erişime sahip.

PERAKENDE VE İNŞAAT

STA, perakende hizmetleri, iş hizmetleri ve inşaat hizmetleri gibi Singapurlu ve Türk şirketlerin ilgi alanlarını kapsamına aldığından, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım akışını teşvik ediyor.

Ayrıca, Singapur pazarına STA çerçevesinde girmek isteyen Türk hizmet sağlayıcılarına piyasaya erişim kolaylığı da sağlanıyor. Örneğin, yabancı yatırımcılar için herhangi bir yabancı hisse senedi sınırı yok. Singapur’da mal ve hizmetler konusunda yerli ve yabancı yatırımcılar arasında herhangi bir ayrım yapılmadığından, eşit muamele var.”

ÜS OLARAK KULLANIN

Coğrafi olarak avantajlı bir konuma sahip olan Türkiye gibi Singapur’un da kendi bölgesine açılan bir kapı olduğunu ifade eden Büyükelçi Tow, “650 milyon gibi büyük bir nüfusu olan Güneydoğu Asya’nın geri kalanıyla güçlü bağlantılara sahibiz. Türkiye, Güneydoğu Asya’ya açılmak için Singapur’u bir üs olarak kullanabilir” dedi.

İŞBİRLİĞİ ALANLARI

Büyükelçi Tow’un, “Hangi alanlarda işbirliği yapılabilir” şeklindeki sorusuna cevabı ise şöyle oldu: “Singapurlu şirketler, tüketim malları, sağlık sektörü, şehirlerin sorunlarına ilişkin çözümler ve teknoloji sektörü gibi işletmeler arası işbirliğine elverişli alanlarda Türkiye ile birlikte çalışmak konusunda istekli.

Türkiye, aynı zamanda pek çok gıda kaleminin net ihracatçısı konumunda olduğundan, bu sektörde de ikili ticareti artırmak niyetindeyiz. Bahsi geçen işbirlikleri, her iki ülkeye de istihdam ve tüketici ürünleri açısından fayda sağlayacak.”

TÜRKİYE İLE STA

Büyükelçi Jonathan Tow, Türkiye ile Singapur arasında 1 Ekim 2017 tarihinde yürürlüğe giren STA hakkında şunları söyledi: “Bu STA, ülkelerimiz ve bölgelerimiz arasında ticaretin artırılması için de imkân sağlıyor. STA, ikili gümrük vergisi serbestisi sağlamakla kalmıyor; ayrıca tarife dışı engellerin azaltılması ve hizmet sektörlerine müşterek erişimin ve kamu ihalelerine dair anlaşmaların kolaylaştırılması konularını da kapsıyor.”

(Antalya’da 14 Kasım 2015’te gerçekleştirilen G20 Zirvesi’nde zamanın Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Singapur Maliye Bakanı Heng Swee Keat, STA’yı imzalamıştı.)

TİCARİ ORTAKLIK PROJELERE YANSIDI

Büyükelçi Jonathan Tow, “Türkiye ile Singapur arasındaki ekonomik ilişkilerin durumu nedir?” şeklindeki soruyu şöyle cevapladı: “Türkiye’de yatırım yapmış pek çok Singapurlu şirket mevcut. Örneğin, Türkiye’nin en büyük limanlarından biri olan, 1.7 milyon TEU kapasiteye sahip Mersin Uluslararası Limanı’nın işletmeciliğinden, yıllar içinde bu girişime 1 milyar dolar yatırım yapmış olduğu bildirilen PSA International adlı şirket sorumlu. Progıda markasının sahibi olan Olam International adlı küresel tarım ve gıda şirketi ise Türkiye’nin en büyük ikinci fındık üreticisi konumunda olup Samsun, Giresun ve Ordu’da fabrikaları bulunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile Şubat 2019’da temel atma töreni yapılan Haliç’teki tarihi tersaneyi yenileme projesi, DP Architects adlı mimarlık bürosu tarafından tasarlandı. Konaklama sektöründe bir dünya markası olan Ascott Holdings ise İstanbul’da bir rezidans-otel işletmekte olup Türkiye’deki etkisini genişletiyor.”

21 Aralık 2020 Pazartesi

Etiketler : Gündem

Borsa haftaya düşüşle başladı.


Açılışta BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 29,79 puan ve yüzde 0,30 azalışla 9.747,67 puana geriledi.


Bankacılık endeksi yüzde 0,43 ve holding endeksi yüzde 0,37 değer kaybetti. Sektör endekslerinden en çok kazandıran yüzde 1,07 ile spor, en çok kaybettiren yüzde 0,68 ile iletişim oldu.


Cuma günü, satış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,53 değer kaybederek 9.777,46 puandan tamamladı.


Küresel piyasalar, başta ABD'deki istihdam raporu olmak üzere yoğun makroekonomik veri takviminin takip edileceği haftaya temkinli başladı.


Dünya genelinde enflasyonla mücadelenin resesyonla sonuçlanıp sonuçlanmayacağına ilişkin soru işaretleri ve Orta Doğu'daki çatışmaların ortaya koyduğu endişeler varlığını korusa da son dönemde açıklanan makroekonomik veriler piyasalarda endişelerin sınırlı kalmasına yardımcı oluyor.


Analistler, bugün yurt içinde Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) ve aylık para ve banka istatistikleri, yurt dışında ise Almanya'da enflasyon ve ABD'de Dallas Fed imalat sanayi endeksinin yanı sıra ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde'ın yapacağı konuşmaların takip edileceğini belirterek, BIST 100 endeksinde 9.700 ve 9.600 puanın destek, 10.050 ve 10.200 seviyelerinin direnç konumunda olduğunu kaydetti.


30 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : #Borsaİstanbul #BIST100

TCMB’nin blog sayfası Merkezin Güncesi'nde yer alan "Konkordato Gelişmelerine Yakından Bir Bakış" başlıklı analizde, yıl içindeki konkordato taleplerinin parasal sıkılaştırma öncesinde de riskli kategoride sayılabilecek ve ekonomideki ağırlığı düşük firmalarda yoğunlaştığının görüldüğü belirtildi.


 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) internet sitesinde Başdanışman Halil İbrahim Aydın, Uzman Yardımcısı Kadir Gürci ve Yapısal Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürü Ünal Seven tarafından hazırlanan "Konkordato Gelişmelerine Yakından Bir Bakış" başlıklı bir analiz yayımlandı.

 

Finansal stres altındaki firmaların faaliyetlerine devam ederken ödeme kolaylığı elde etmek amacıyla konkordato talebinde bulunabildiği belirtilen analizde, "İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan konkordato hükümleri ile borçlunun borcunun uzatılması, borcundan indirim yapılması veya muhtemel bir iflastan kurtulması amaçlanıyor. Bu yazıda, son dönemde gerçekleşen konkordato taleplerinin finansal koşullarla ilişkisi inceleniyor." ifadeleri kullanıldı.

 

Analizde, firmaların borçluluğu, borç ödeme kapasiteleri ve likidite durumlarının konkordato süreçlerinde belirleyici olduğu aktarıldı.

 

Konkordato firmalarının genel borçluluk seviyesinin diğer firmalara kıyasla daha yüksek, likidite seviyelerinin ise belirgin şekilde daha düşük olduğunun görüldüğü aktarılan analizde, "Bu firmaların ticari borçlarının toplam varlıklara oranı yüzde 36 iken, bu oranın diğer firmalarda yüzde 11 seviyesinde olduğu görülüyor. Benzer şekilde konkordato firmalarının hazır değer olarak adlandırılan kasa ve banka hesaplarının kısa vadeli yükümlülüklerine oranının medyanı yaklaşık yüzde 2 iken bu oran diğer firmalar için yüzde 8 civarında." ifadelerine yer verildi.

 

Analizde, şu değerlendirmelere yer verildi: "Konkordato talebinde bulunan firmaların konkordato talebinde bulunmadan önceki dönemde yüksek borçluluğa ve düşük likiditeye sahip olması finansal koşulların sıkılaştığı dönemlerde dikkatleri bu firmalara çekiyor. Likidite şoklarıyla karşılaşan firmaların, özellikle beklenmedik şoklarla karşılaştığında ve borçlanma kapasitelerine yakın olduklarında, ticari kredilerde temerrüde düşme olasılıklarının daha yüksek olduğu biliniyor. Firmaların konkordato sürecine girmeden önce temerrüde yakınlığını anlamak amacıyla 2024 yılında konkordato talebinde bulunan firmaların 2023 yılının ilk altı ayına ilişkin çeşitli risk göstergeleri inceleniyor. Bulgular, son dönemde konkordato talebinde bulunan firmaların parasal sıkılaştırma öncesinde de finansal sorunlarının olduğuna işaret ediyor. 2024 yılında konkordato ilan eden firmaların parasal sıkılaştırmanın başladığı 2023 yılı haziran ayı itibarıyla yüzde 41’inin temerrüt halinde, yüzde 61’inin yüksek borçlu, yüzde 26’sının da düşük likiditeye sahip olduğu görülüyor."

 

Konkordato sürecinin firmaların tedarikçilerine olan ödemelerini erteleme imkanı tanıdığı için bu firmaların doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik büyüklüklerdeki paylarının önem taşıdığı belirtilen analizde, şu bilgilere yer verildi: "TCMB, reel sektör firmalarının temerrüt gelişmelerini iktisadi faaliyet, finansal istikrar ve arz zincirinin devamlılığı açısından yakından takip ediyor. Buna göre, 2024 yılında konkordato talep eden ve geçici mühlet verilen firmalar toplam nakdi ticari kredi bakiyesinin yüzde 0,38’ini, toplam istihdamın yüzde 0,07’sini, toplam satışların yüzde 0,16’sını ve toplam yurt dışı satışların yüzde 0,18’ini oluşturuyor. Konkordato firmalarının tedarikçileri ise toplam nakdi ticari kredi bakiyesinin yüzde 0,23’ünü, toplam istihdamın yüzde 0,12’sini, toplam satışların yüzde 0,21’ini ve toplam yurt dışı satışların yüzde 0,14’ünü oluşturuyor."

 

Analizde, konkordato sürecinin önemli bir sonucunun da firmalar arası ticaretin etkilenmesi olduğu vurgulandı.

 

Konkordato öncesinde firmaların müşteri ve tedarikçi sayısının azaldığı, konkordato sonrasında ise yatay seyrettiğinin görüldüğü bildirilen analizde, şu ifadelere yer verildi: "Konkordato öncesinde tedarikçi sayısındaki azalış nakit akışı ve borç yönetiminde yaşanan sorunların diğer firmalar tarafından da hissedildiğini gösteriyor. Bu durum, konkordato firmalarının ticari ilişkilerinin süreç öncesinde zayıfladığını ancak ilgili kanunda da öngörüldüğü gibi konkordato sonrasında firmaların faaliyetlerine devam edebildiğini gösteriyor."

 

Analizde, özetle, yüksek borç ve düşük likidite ile çalışan finansal stres altındaki firmaların konkordato taleplerinin dönemsel olarak yükselebildiği belirtilerek, "2024 yılı içinde gerçekleşen konkordato taleplerinin parasal sıkılaştırma öncesinde de riskli kategoride sayılabilecek ve ekonomideki ağırlığı görece düşük firmalarda yoğunlaştığı görülüyor." değerlendirmesinde bulunuldu.

30 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : Merkez Bankası konkordato