TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Yerel Zincirler Buluşuyor" etkinliğinde konuştu.


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, aynı ürünün aynı ambalaj içinde ancak daha düşük gramajla sunularak tüketicinin aldatıldığını belirterek, "Bu esasında tüm sektörün yaşadığı bir sorun. Bunun önüne geçmek üzere, perakende satışa sunulan ürünlere 'standart gramaj uygulaması' getirmeyi konuşmalıyız." dedi.

 

Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) tarafından düzenlenen ve üreticiden tedarikçiye, perakendecilerden sektöre hizmet sunan firmalara kadar binlerce paydaşı bir araya getiren Yerel Zincirler Buluşuyor (YZB) 2023 etkinliği, "Birlik-Beraberlik" temasıyla İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde başladı.

 

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, burada yaptığı konuşmada, 14'üncüsü gerçekleştirilen Yerel Zincirler Buluşuyor konferansının tanınan bir marka haline geldiğini belirterek, kendisinin etkinliğe son 10 yılda 8 defa katıldığını söyledi.

 

Üretim, tedarik ve lojistiğin son ayağı olan perakende sektörünün ürünleri müşteriyle buluşturan, çok büyük bir organizasyon olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, sektörün ülke ekonomisinin barometresi ve istihdam fabrikası olduğunu dile getirdi.

 

Hisarcıklıoğlu, perakende sektörünün ekonominin öncü göstergesi olduğunu vurgulayarak, tüm dünyada da perakende verilerinin kritik ekonomik gösterge olarak kullanıldığını aktardı.

 

Türkiye'nin büyümesinde perakende sektörünün gelişmesinin payı ve katkısının büyük olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Zira perakende sektörü, hem yerel ekonomiyi büyütüp imalatı artırmakta hem de yerel kaynakların yerel KOBİ'ler tarafından işlenerek pazarlara sunulmasını sağlamaktadır. Yerel zincirlerimiz de bu sektörün lokomotifidir." ifadelerini kullandı.

 

Yerel zincir marketlerinin; yerel ekonominin güçlenmesi, yerel istihdamın hareketlenmesi ve küçük işletmelerin ekonomiye doğrudan katılmasıyla ilgili stratejik öneme haiz olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye Perakendeciler Federasyonu çatısı altında toplanan yerel market zincirlerinin, üretici ve tüketici arasında önemli bir köprü vazifesi gördüğünü ifade etti.

 

Rifat Hisarcıklıoğlu, yerel marketlerin, özelikle geleneksel gıda perakendeciliği kanalının modernize olmasında çok önemli bir rol üstlendiğini belirterek, yerel zincirlerin, sağladıkları iş imkanlarıyla kadınların ve gençlerin iş gücüne katılımını da desteklediğini söyledi.

 

Sektörün yaşadığı sorunlara değinen Hisarcıklıoğlu, "'Private label' markalı ürünler, hem KOBİ'lerimizin büyümesini hem de markalaşmasını engelliyor. Sektörün kendi içinde de rekabetini bozuyor. Bir taraftan 'markalaş' diyoruz. Ama markalaşanın da paçasından tutuyoruz. Eğer bu işin önü alınmazsa milli bir sanayimiz kalmaz. Sanayicimiz ve üreticimiz taşeronlaşır." diye konuştu.

 

Düşük gramajlı ürünlerin de bir başka sorun olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Aynı ürün aynı ambalaj içinde ama düşük gramajla sunularak tüketici aldatılıyor. Bu esasında tüm sektörün yaşadığı bir sorun. Bunun önüne geçmek üzere, perakende satışa sunulan ürünlere 'standart gramaj uygulaması' getirmeyi konuşmalıyız." dedi.

 

Hisarcıklıoğlu, eskiden alışverişlerin tek noktadan yapıldığını, şimdi ise markerlerden hızlı teslimat şirketlerine kadar çok fazla alternatif bulunduğunu aktararak, şöyle devam etti:

 

"Alternatifin bu kadar çok olduğu yerde, yerel marketler olarak, 'bunlardan nasıl ayrışabiliriz' sorusuna cevap bulabilmemiz gerekir. Diğer yandan eski tüketici profili de yok. Hayat hızla dijitale doğru evriliyor. Tüketici dijitalde, alışverişini de dijitale taşıyor. Ürün incelemesi, ürün kıyaslaması, ne, nerede, nasıl sorgusu, marka deneyimi, tecrübe paylaşımı, hepsi internette. Bunlara kim daha rahat cevap verebiliyorsa onun şansı daha çok olacak. Teknolojiye ayak uyduramayan geri kalacak. Gelecek e-ticarette ve mobil uygulamalarda... Bunlara da en hızlı sizler adapte olabilirsiniz. Bu nedenle gündemimizde; kullanıcı dostu dijital mecra tasarımları, mobil uyumluluk, online iş yapma stratejileri, dijital görünürlük olmalı."

 


SEKTÖRÜN GELECEĞİ PARLAK

 

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, veri madenciliğinin dünyada takip edilen bir konu olduğunu belirterek, barkod sisteminin veri madenciliğinde kullanıldığını aktardı.

 

Herhangi bir market veya dükkanın rafındaki ürünlerin yüzde 99'unun barkodlu olduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu, "Bu barkodları size ulaştıran, bu sistemin ülkemizde işletilmesini sağlayan da, TOBB çatısı altında faaliyet gösteren Global Standartlar 1, yani kısa adıyla GS1 Türkiye organizasyonudur. Kasada duyduğunuz o 'Bip' sesi, arka planda GS1 sisteminin çalıştığını gösteriyor." dedi.

 

Hisarcıklıoğlu, barkod sayesinde tüketicinin de daha güvenilir alışveriş yaptığını belirterek, "Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü de ürün ve tedarik zinciri ile ilgili konularda bizi referans gösteriyor. Sizler de GS1 uygulamalarını yakından takip edip kullanarak, daha verimli, etkin bir çalışma düzeni kurabilir ve tüketicinin beklentilerine daha hızlı cevap verebilirsiniz." ifadelerini kullandı.

 

Sektörün geleceğinin parlak olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

 

"Türkiye, çok hızlı biçimde şehirleşiyor. 1950'de nüfusun sadece yüzde 25'i şehirlerdeydi, şimdi bu oran yüzde 85'i geçti ve artmaya devam ediyor. Almanya'da 100 sene alan bir süreç, bizde neredeyse bir nesilde gerçekleşti. Karşımızda daha şehirli, daha mobil, daha hızlı ve kolay tüketim yapmak isteyen büyük bir nüfus var. Onların tüketim kalıplarına en çok uyan, onların taleplerine en hızlı cevap veren sektör de biziz. O yüzden sektörümüzü sahip çıkalım, firmalarımıza sahip çıkalım, koruyalım."

 

Hisarcıklıoğlu, sektörün dijitalleşmesinin önemini vurgulayarak, perakende sektörünün ortaklık yapmayı ve ortak hareket etme kültürünü öğrenmesi gerektiğini ifade etti. Hisarcıklıoğlu, sektöre, illerdeki yerel markalarla iş birliği yapma çağrısında bulundu.

 

Yerel zincirlerin coğrafi işaretli ürünlere sahip çıkmasını isteyen Hisarcıklıoğlu, "20 sene önce coğrafi işaretli ürün sayımız sadece 31'di. Bugün 1,400'ü geçtik. TOBB ile odalarımız ve borsalarımız bu işe sahip çıktı. Yerel ürünlerimize ve yerel değerlerimize coğrafi işaret kazandırdık, bunları koruma altına aldık. Bu işe sadece yurt içinde değil, yurt dışında da sahip çıktık. Ürünlerimize, AB'de de coğrafi işaret tescili sağladık. Birlik nezdinde korunma hakkı elde eden tescilli coğrafi işaret sayımız 14'e yükseldi." şeklinde konuştu.

 

Artık insanların yerel ve doğal ürünleri tercih ettiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, coğrafi işaretli ürünlerin de üretici ve müteşebbislere yeni fırsatlar açtığını ifade etti.

                                                                        

YEREL ZİNCİRLER, REKABET GÜCÜNÜ HIZLA KAYBEDİYOR

 

Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Ömer Düzgün de sektörün hızla büyüyen sorunlarına ve gelecekteki tehditlere dikkati çekerek, tüm sektör oyuncularını bir araya gelmeye davet etti.

 

Türkiye genelinde market mağaza sayılarının 51 bini aştığını belirten Düzgün, "Gıda perakendesinin güvencesi olan yerel zincirler, rekabet gücünü hızla kaybediyor. Bir tarafta 46 bini aşkın discount ve ulusal zincir, diğer tarafta 5 bin 500 yerel zincir... Sektörün tüm tarafları ortak hareket etmezse sadece yerel zincirler değil, yerli üreticiler ve tüm ekosistem kaybedecek. Mağaza açılışlarına yönelik önlem alınmazsa 3 kuşak bu işi yapan yerel zincirler tekelleşmeye yenik düşecek." diye konuştu.

13 Eylül 2023 Çarşamba

Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER) Başkanı Mesut Öksüz, bu yıl 6 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini belirterek, "İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz." dedi.


Antalya'da düzenlenen 13. Uluslararası Ev ve Mutfak Eşyaları Üretici ve Marka Zirvesi'ne katılan Öksüz, dünyadaki küresel durgunluktan sektörün de etkilendiğini söyledi.

 

Yılın ilk çeyreğinde yüzde 3'lük daralma yaşadıklarını dile getiren Öksüz, sektör olarak ilk çeyrek itibarıyla 750 milyon dolar dış ticaret fazlası verdiklerini belirtti.

 

Öksüz, yıl ortası itibarıyla toparlanma beklediklerini, 2024'ü 6 milyar dolarlık ihracatla kapatmayı hedeflediklerini kaydetti.

 

İHRACAT, AVRUPA, AFRİKA VE ORTA DOĞU AĞIRLIKLI

 

Sektör olarak dünyanın her yerine ürün gönderdiklerini anlatan Öksüz, şöyle devam etti:

 

"Dünyanın neresine giderseniz gidin, hiç beklemediğimiz bir yerde, kafede, tabakta, porselende, seramikte, çelikte, bir ahşap üründe bizim markalarımızı bulma ihtimaliniz çok yüksek. İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz. Çin, dünyanın devi, tek başına yüzde 50'den fazlasını gerçekleştiriyor, diğer ülkeler ise 300, 500 milyon dolarlık farklarla sıralanıyor."

 

Öksüz, sektörün dünyadaki ticaret hacminin 300 milyar dolar olduğunu ve bu ticaretin yaklaşık 152 milyar dolarını tek başına Çin'in gerçekleştirdiğini belirterek, Türkiye'nin ise dünya pazarından şu anda yüzde 2 pay aldığını kaydetti.

 

Çin'den sonra yaklaşık 15 milyar dolar ihracatla Almanya'nın, yaklaşık 14 milyar dolarla ABD'nin ilk üç sırada yer aldığını dile getiren Mesut Öksüz, ABD'yi de 8 milyar 860 milyon dolarlık ihracatla İtalya’nın, 8 milyar 813 milyon dolarla Meksika'nın, 7 milyar dolarla Hollanda'nın ve 6 milyar 400 bin dolarla Hong Kong'un takip ettiğini bildirdi.

 

Öksüz, Türkiye'nin de 6 milyar dolarla 8. sırada bulunduğunu ifade etti.

 

Sektör olarak ihracatı artırmak amacıyla farklı ülkelere yöneldiklerini belirten Öksüz, şunları söyledi:

 

"İhracatımızın yüzde 58'ini Avrupa Birliği ülkeleri oluşturuyor. Geri kalanı diğer ülkelere yayılmış durumda. Avrupa'daki ekonomik durgunluğun bizlerde sıkıntısı oldu. Son dönemlerde bir toparlanma var. Ukrayna, Rusya bizim için önemli pazar bölgesi. Buralarda da sıkıntılar yaşadık ama biraz toparlanma var. Satış bölgemiz Avrupa, Afrika ve Orta Doğu ağırlıklı."

 

ANNELER GÜNÜ CAN SUYU OLDU

 

ZÜCDER Başkanı Öksüz, iç pazarda ise ilk 3 ayda adet bazında daralma ancak ciro bazında artış yaşadıklarını söyledi.

 

Anneler Günü satışlarının sektöre can suyu olduğuna işaret eden Öksüz, "Geçtiğimiz hafta Anneler Günü vardı. Satışlar beklediğimize yakın seviyede geçti. Anneler Günü, düğün sezonu, bayramlara yönelik satışlar, cirolara katkı sağlıyor." diye konuştu.

 

Öksüz, özellikle yaz döneminde hareketlenen düğün sezonunun da sektöre katkı sağlamasını beklediklerini sözlerine ekledi.

19 Mayıs 2024 Pazar

Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) kurulan ve geçen yıl sonu itibarıyla sayısı 794'e ulaşan bal ormanlarıyla arıcılık faaliyetleri desteklenirken, bu alanda ülke ekonomisine de katkı sağlanıyor.


Bal ormanları, ekolojik olarak sunduğu katkının yanında kurulduğu bölgedeki bitki örtüsünü zenginleştirerek toprakları erozyona karşı korurken, arıcılık faaliyetlerinin artmasında da önem arz ediyor.

 

Bu kapsamda, OGM tarafından 2013-2017 ile 2018-2023 yıllarını kapsayan iki “Bal Ormanı Eylem Planı” hazırlanarak uygulamaya alındı. Bu ormanlar aracılığıyla bal üretim miktarı ve kalitesi bakımından dünyada üst seviyelere çıkılması planlanırken, bal ormanlarının sayısının artışına bağlı olarak verimsiz orman alanlarının verimli hale getirilmesi, ormanlık alanların ekonomik, ekolojik ve sosyal fonksiyonlarının artırılması, biyolojik çeşitliliğin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması ve orman köylüsüne istihdam ve ek gelir imkanı yaratılması da hedefleniyor.

 

BU YIL BAL ORMANLARI SAYISININ 850’YE ÇIKARILMASI PLANLANIYOR

 

Bal ormanı eylem planları kapsamında, her yıl bölge müdürlüklerince ikişer adet bal ormanı kuruluşu planlanarak, yılda 56 bal ormanı oluşturulması hedeflendi. Bal ormanı sayısı, 2023 sonu itibarıyla 794'e ulaşırken, bu yıl sayının 850'ye çıkarılması amaçlanıyor.

 

Ülkenin dört bir yanında bal ormanları kurulurken, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Hatay ve Trabzon bal ormanları bulunan illerin başında geliyor.

 

Arıcılığın desteklenmesi amacıyla ağaçlandırma, erozyon kontrolü, rehabilitasyon alanları ve diğer ormanlık alanlarda ekolojiye uygun ballı bitkilerin ekimi veya dikimi yoluyla oluşturulan bal ormanları, ayrıca hiçbir müdahale yapılmadan doğal yayılış alanları içerisinde belirlenen ve arıcıların konaklamasına imkan sağlayan ormanlık alanlardan da oluşturuluyor.

 

BAL ÜRETİMİNDE DÜNYADA İKİNCİ SIRADA

 

Geçen yıl sonu itibarıyla 95 bin 459 hektar ormanlık alanda kurulan 794 bal ormanıyla yaklaşık 1 milyon kovana ev sahipliği yapılabilecek imkan oluşturularak ülke ekonomisine de dolaylı katkı sağlanıyor.

 

2010'da 81 bin ton olan bal üretimi, geçen yıl itibarıyla 114 bin 886 tona ulaşırken, arıcılığa verilen destekler ve bal ormanlarının kurulmasıyla Türkiye bal üretiminde dünyada Çin'in ardından ikinci sırada yer almayı sürdürdü.

19 Mayıs 2024 Pazar