Küresel ısınmayı durdurmak için atılan önemli adımlardan biri olan Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinin yedinci yılında sera gazı emisyonları artmaya devam ederken uzmanlar bu artışı, anlaşmada yaptırım unsuru bulunmamasına bağladı.



 

İklim krizinin etkilerinin azaltılması amacıyla Fransa’nın başkenti Paris’te 12 Aralık 2015’te düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’nda kabul edilen Paris Anlaşması, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 55’ini oluşturan en az 55 ülkenin anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Toplam 195 ülkenin imzaladığı anlaşmaya, İran, Libya, Yemen ve Eritre taraf olmadı.

 

Anlaşma, küresel sıcaklık artışını sanayileşme öncesi döneme göre 2 derecenin altında tutmayı, mümkünse 1,5 dereceyle sınırlamayı, bunun için de yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyor.

 

Karbon nötr olma taahhüdünde bulunan ilk ülke olan İsveç, 2045’te bu hedefe ulaşmayı planlarken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) 2050, Paris Anlaşması’nı 7 Ekim 2021’de onaylayan Türkiye ise 2053 için net sıfır emisyon hedefi ilan etti.

 

Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezinin (JCR) geçen ay açıkladığı “Dünya Ülkelerinin Sera Gazı Emisyonları” raporuna göre, küresel sera gazı emisyonu 2022’de, bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak 53,7 gigaton karbondioksit eş değerine yükselirken Çin, ABD, Hindistan, 27 ülkeden oluşan AB bölgesi ile Rusya ve Brezilya en fazla sera gazı salan ülkeler oldu.

 

EMİSYONLAR ÇİN, ABD VE HİNDİSTAN’DA ARTTI, AB, RUSYA VE BREZİLYA’DA AZALDI

 

İlk sıradaki Çin'in 15,7 gigaton karbondioksit eş değeri sera gazı emisyonu, dünyadaki toplam emisyonun yüzde 29,2'sini oluştururken, ABD'nin 6 gigaton karbondioksit eş değeri emisyonu küresel emisyonun yüzde 11,2'sine tekabül etti.

 

Üçüncü sırada bulunan Hindistan toplam emisyonun yüzde 7,3'üne denk gelen 3,9 gigaton, AB bölgesi küresel emisyonun yüzde 6,7'sini oluşturan 3,6 gigaton, Rusya toplam emisyon içindeki yüzde 4,8'lik payla 2,6 gigaton, Brezilya ise yüzde 2,4'lük payla 1,3 gigaton karbondioksit eş değeri sera gazı emisyonundan sorumlu oldu.

 

En fazla sera gazı salımına neden olan 5 ülke ve AB bölgesi, küresel nüfusun yüzde 50,1'ini, küresel gayrisafi yurt içi hasılanın ise yüzde 61,2'sini oluştururken, küresel fosil yakıt tüketiminin yüzde 63,4'ünü ve küresel sera gazı emisyonunun yüzde 61,6'sını gerçekleştirdi.

 

Çin'in 2022'deki sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre yüzde 0,3, ABD'nin ise yüzde 1,6 artarken, en fazla yükseliş yüzde 5'le Hindistan'da kaydedildi. Emisyonlar AB bölgesinde yüzde 0,8, Rusya'da yüzde 1, Brezilya'da ise yüzde 2,4 azaldı.

 

"ŞU ANDA OLUŞAN SERA GAZI, TUTULABİLECEK MİKTARDAN ÇOK DAHA FAZLA"

 

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Dr. Baran Bozoğlu, dünyada iklim değişikliği ile ilgili yapılan son anlaşma olan Paris Anlaşması'nı ülkeler arasındaki en geniş mutabakat olarak nitelendirdi.

 

Anlaşma ile belirlenen karbon nötr hedefinin, dünyada oluşan sera gazının; orman, deniz ve sulak alanlar gibi yutak alanlarda tutulan sera gazı miktarıyla eşit olması anlamına geldiğini belirten Bozoğlu, "Sera gazı emisyonları doğal döngü içinde tutulabiliyor fakat şu anda oluşan sera gazı miktarı tutulabilecek miktardan çok daha fazla. Dolayısıyla karbon nötr hedefinin başarılması için sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekiyor." dedi.

 

Paris Anlaşması'nın esnek bir yapı olduğunu, ülkelere ulusal katkı beyanlarını sunmak için fırsat tanıdığını ve Türkiye dahil diğer ülkelerin de bu beyanları BM'ye sunduğunu kaydeden Bozoğlu, son yapılan BM değerlendirmesine atıfta bulunarak, ülkelerin açıkladığı ulusal katkı beyanlarının 2050'de karbon nötr hedefine ulaşılması ve ortalama sıcaklığın 1,5 veya 2 derecede tutulmasına yönelik taahhütlere uygun olmadığını aktardı.

 

"TÜKETİM TALEBİ YÜKSEK OLDUĞU İÇİN SERA GAZI EMİSYONLARI FAZLA"

 

Gelişmiş sanayiye sahip ülkelerin, en fazla karbon salımına neden olan ülkeler olduğuna dikkati çeken Bozoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bunun 3 temel sebebi olduğunu düşünüyorum. Bugün Çin'de üretilen mal dünyanın her tarafında var. Türkiye'de, Avrupa'da ya da başka ülkelerde kullanılan malzemelerin sera gazı emisyonlarını Çin'e yazıyoruz. Aslında dünyanın kullandığı malı üreten ekonomi olduğu için sera gazı emisyonları bu yüzden yüksek. İkincisi ise insanların tüketim alışkınlıkları ile bağlantılı. Özellikle ABD veya AB ülkelerinde, normal şartlarda Orta Doğu, Asya veya Afrika'daki bir bireyin tüketiminden çok daha ciddi tüketim olduğunu görüyoruz. Bu tüketim talebi de yüksek olduğu için sera gazı emisyonları o bölgelerde fazla. Üçüncü sebep de aslında bazı ülkelerin bu konuyu çok önemsemedikleri veya önemsiyormuş gibi yapmalarından kaynaklanıyor."

 

Bozoğlu, Paris Anlaşması'nın, ülkeler tarafından verilen sözler üzerinden ilerlediğini dolayısıyla taahhütlerin uygulanmadığı veya başarılmadığı durumlarda yaptırım uygulanmadığının altını çizdi.

 

"NE YAZIK Kİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ DURDURMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK"

 

Anadolu Ajansı podcast yayınına konuk olan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da Paris Anlaşması'nın, ülkelerin hayata geçirmesi gereken hedefleri belirlemek yerine onları kendi bildiği yoldan gidecek şekilde serbest bıraktığını, bu durumun da küresel sıcaklık artışını 1,5-2 derecede tutma hedefinin gerçekleştirilmesini imkansız kıldığını söyledi.

 

Anlaşmanın eksik yaptırım yönü nedeniyle atmosfere salınan karbondioksit ve metan gibi sera gazlarının miktarını azaltma konusunda çok fazla bir etkisi olmadığını dile getiren Kurnaz, sera gazı salımının azaltılmaması halinde 2030'da küresel sıcaklık artışının 2,8 dereceyi geçebileceği uyarısında bulundu.

 

Kurnaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Geçtiğimiz en az 100 bin senede, insanlık bu kadar sıcak bir yıl yaşamadı ve 2030’dan sonra daha da kötü olacak. Eğer biz iklim değişikliği konusunda ciddi durdurma adımları atmazsak aşırı hava olayları da buna bağlı olarak artacak. Yağmur uzun süre yağmayacak yani kuraklık olacak ondan sonra yağdığında sağanak yağış olacak, sel basacak. Aynı şekilde sıcaklıklar çok uzun süre çok yüksek değerlerde seyredecek. Sıcak hava dalgaları gelecek ve nemle birleştiğinde ciddi can kaybına yol açacak. Bütün bunlar artık geçtiğimiz günlerde ve senelerde alışmak zorunda kalacağımız olaylar haline gelecek. Ne yazık ki iklim değişikliğini durdurmaktan başka çare yok."

04 Kasım 2023 Cumartesi

Çin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yatırımı 2023’te yüzde 16 artarak 1.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptığı yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

NECMİ UYSAL

 

Çin ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında artan ekonomik ilişkilere paralel olarak Çin’in BAE’deki yatırımları 2023 yılında yüzde 16 artış ile 1.3 milyar dolara yükseldi. 

 

TOPLAM YATIRIMIN YÜZDE 60’I

 

Bu rakam tüm Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptıkları toplam yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

BAE’NİN ÇİN’DEKİ YATIRIMLARI YÜZDE 120 ARTTI

 

Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çin’deki yatırımları ise geçtiğimiz yıl yüzde 120 artış gösterirken, Arap ülkelerinin Çin’de yaptıkları yatırımların yüzde 90’ına karşılı geliyor. 

 

PETROLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇABASI

 

Birleşik Arap Emirlikleri de Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirmeye çalışıyor. 

 

Bu kapsamda Çin ile BAE arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkiler artış gösterme eğiliminde. 

 

EN BÜYÜK İHRACAT PAZARI

 

Nitekim BAE, Çin’in Arap ülkeleri arasındaki en büyük ikinci ticaret ortağı olurken, aynı zamanda en büyük ihracat pazarı konumunda. 

 

Diğer taraftan BAE, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım pazarında aktif proje bakımından 1.277 proje ve 23 milyar dolarlık yatırım ile dünyada üçüncü sırada bulunuyor.

 

Geçtiğimiz yıl körfez yatırım fonu ise Çin’de 2.3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

17 Mayıs 2024 Cuma

Merkezi Fransa'nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi, yapay zekayla ilgili ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti.


Kuruluşunun 75. yılını kutlayan Avrupa Konseyine 46 üye devletin dışişleri bakanları, yıllık toplantıları kapsamında Strazburg'da bir araya geldi.

 

Avrupa Konseyinden yapılan açıklamaya göre, üye ülkelerin dışişleri bakanları, Konsey'in çevre, göç, insan kaçakçılığı ve gazetecilerin korunması dahil farklı alanlarda gelecekte izleyeceği yolu belirledi.

 

Bakanlar, yapay zekaya ilişkin ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin imza faslı eylülde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta başlayacak.

 

Hukuki bağlayıcılığı olan sözleşme, yapay zekaya başvurulurken uluslararası insan hakları, demokrasi ve hukuk devletine yönelik hukuki düzenlemelere uyulduğunu garanti altına almayı amaçlıyor.

 

Sözleşmeye üye devletlerin, yapay zeka sistemlerinin kullanımı sırasında insan hakları düzenlemeleriyle aykırı riskleri belirlemeye, ölçmeye ve önlemeye yönelik önlemler alması gerekecek.

 

Üye devletlerden ayrıca, yapay zeka sistemlerinin eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına uymasını ve özel hayatı korumasını sağlaması isteniyor.

 

Bu arada, Ukrayna'nın desteklerini ifade eden bakanlar, toplantıda bu ülke için "Hasar Kaydı" mekanizmasının önemini de kaydetti.

 

Söz konusu mekanizma kapsamında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna topraklarında oluşan hasarların tazminat taleplerine ilişkin kanıt ve bilgiler toplanıyor.

 

Bakanlar, Ukraynalı çocukların korunması ve "kaçırılan Ukraynalı" çocukların geri getirilmesi için atılan adımları memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

 

Toplantıda, 2025'te gençlik bakanlarını bir araya getiren bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.

 

BAKANLAR KOMİTESİ BAŞKANLIĞINI LİTVANYA DEVRALDI

 

Toplantı kapsamında Liechtenstein, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı görevini Litvanya'ya devretti.

 

Litvanya Başbakanı İngrida Simonyte, ülkesinin Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemindeki öncelikleri hakkında bilgi verdi.

 

Buna göre, Litvanya'nın öncelikli görevleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna'yı desteklemek, Reykjavik Zirvesi'nde alınan kararları uygulamak, otoriterliğe karşı Konsey'in değerlerini korumak, demokrasiyi, insan haklarını ve üye devletlerde hukuk devletini savunmak yer alacak.

17 Mayıs 2024 Cuma