tatil-sepeti


HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

Türkiye’de günde 87 bin ton atık üretiliyor. Bu atıkların ancak yüzde 9’u geri dönüştürülebiliyor. Daha yeşil ve temiz bir gelecek için Çevre Kanunu’nda 2018’in aralık ayında değişiklikler yapılmıştı. Buna paralel olarak ücretli plastik poşet uygulamasına geçilmiş, ardından da Sıfır Atık Yönetmeliği yürürlüğe girmişti. Sürdürülebilirlik için bir diğer adım olan Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) uygulamasında da geri sayım başladı. Bir ay ertelemeli olarak 31 Mart’tan itibaren yürürlükte olması planlanan uygulamanın mantığı, çevreye atık bırakanların bunun bedelini ödemesine dayanıyor. Ürünlerini ambalajlayan tüm sektörleri ilgilendiren uygulama ile paketleme için kullanılan zımba, ip gibi aksesuarlardan dahi GEKAP alınacak. GEKAP ambalajla birlikte lastikler, akümülatörler, piller, madeni yağlar, bitkisel yağlar, elektrikli ve elektronik eşyalar ile ilaçları da kapsayacak.

PİYASAYA SÜRENLER

GEKAP’tan ürünü piyasaya sürenler ya da yurtdışından söz konusu ürünü alan firmalar sorumlu olacak. GEKAP yalnızca yurtiçinde tüketilecek ürünler için geçerli olacak. Ambalajsız satılan ürünler için ise ürünü paketleyip tüketiciye sunan satış noktası GEKAP’tan sorumlu olacak. Örneğin bir top kâğıdı, lastikle paketleyip tüketiciye veren satıcı, paketleme amacıyla kullandığı lastik için GEKAP ödeyecek.

SONRAKİ ADIM 2021

Türkiye’nin çevresel hassasiyetlerini gözeten mevzuat uygulamalarının bir sonraki adımı da 2021’de atılacak. Buna göre 2021’in ocak ayından itibaren içecek ambalajları için depozito uygulamasına geçilecek. Piyasaya yıllık sürülen 50 milyar adet içecek ambalajı için uygulamaya konulacak sistemin de sıfır atık yolunda önemli adım olması bekleniyor. Depozito uygulamasının alt yapısının bu yılın ortalarına kadar hazır olması öngörülüyor.

UYUM SORUNU

GEKAP ve Yenilenen Çevre Mevzuatları, İstanbul Ticaret Odası’ndaki seminerle ele alındı. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) işbirliğiyle gerçekleşen seminerin açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Levent Taş gerçekleştirdi. Taş, “Ar-Ge çalışmalarımızı ve yatırımlarımızı yaparken, teknolojiyi ve dünyanın mevcut durumuna ilişkin bilginin bizlere sağladığı çevreye duyarlı alternatifleri tercih etme sorumluluğumuz bulunuyor. Geçiş süreçlerinde uyum ve maliyet sorunları görebiliyoruz. Bu yüzden özel sektör ve kamu kurumları temsilcilerini bir araya getirerek, çözüm önerilerini paylaşmanın faydasına inanıyoruz” dedi. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu da yönetmeliğin bazı noktalarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

PLASTİK YOL

Dünyada her yıl 350 milyon ton plastik kullanılıyor. Avrupa’da plastik uygulamalarının yüzde 7’si geri dönüşümlü plastiklerden oluşuyor. Geri dönüşümlü plastiklere güzel bir örnek Hollanda’da bulunuyor. Dünyada ilk olan proje ile 218 bin plastik bardak, 500 bin plastik şişe standart bir bisiklet yolundan 3 kat daha dayanıklı bir yola dönüştürüldü.

SIFIR ATIK 2022’DE TAMAMLANACAK

Geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ve bazı kurumlarda uygulanmaya başlayan Sıfır Atık Yönetmeliği, 1 Haziran 2020 itibarıyla kamu kurum ve kuruluşlarında zorunlu olacak. Bu zorunluluk 2020’nin aralık ayı itibarıyla organize sanayi bölgeleri, havalimanları, limanlar, 5 bin metrekare üzeri alışveriş merkezleri, zincir marketler, akaryakıt istasyonları ve dinlenme tesisleri için de geçerli olacak. Proje son olarak 31 Aralık 2022’de çeşitli yerler için zorunlu hale gelecek. 2023 için hedef, 20 milyar TL’lik tasarruf sağlamak.

ATIKLAR GERİ DÖNÜŞÜRSE NE OLUR?

  • 1 adet camşişe = 1 bilgisayarın 25 dakikakullandığı enerji
  • 10 adet metalkutu = 100 wattlık bir ampulün35 saat yanması
  • 8 adet plastikşişe = 1 adet yağmurluk
  • 1 ton kâğıt = 17 ağaç

11 Mart 2020 Çarşamba

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, yalan haberlerle kasıtlı şekilde gündem oluşturulmaya çalışıldığını ifade ederek, "Dedikodulara itibar etmeyiniz. Cumhurbaşkanımızın tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. Hedeflere ulaştığımızda vatandaşlarımızın refahı kalıcı olarak artacak" dedi.


 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız." diye konuştu.

 

Sosyal medya hesabı X'ten açıklamalarda bulunan Bakan Şimşek şu ifadeleri kullandı:

 

"PROGRAMIMIZI DAHA DA GÜÇLENDİRECEĞİZ"

 

Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. 

 

Bizim derdimiz memlekete hizmet, gündemimiz yoğun. Bu zor coğrafyada ülkemizin sorunlarını çözmek, potansiyelini ve performansını artırmak için yapacak çok işimiz var.  

 

Enflasyonu düşürmek, cari açığı azaltmak, bütçe disiplini tesis etmek ve yapısal sorunları çözmek konusunda kararlıyız.   

 

Cumhurbaşkanımızın başından beri tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. 

 

Programımız hedeflerine ulaştığında, vatandaşlarımızın refahı da kalıcı olarak artacaktır.

 

Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : Hazine Maliye Bakanlığı Mehmet Şimşek

Bu yıl üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan tek ülke olan Türkiye'nin, S&P Global Ratings'ten kasımdaki değerlendirmede yeni bir not artışı daha alması bekleniyor.


 

Türkiye'nin makroekonomi politikalarındaki değişimin ardından, Fitch Ratings, Moody's ve S&P Global Ratings, ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükseltti. Fitch Türkiye'nin notu son değerlendirmesinde "BB-"ye, Moody's iki basamak artışla "B3"ten "B1"e ve S&P Global Ratings de "B"den "B+"ya yükseltti.

 

Söz konusu kuruluşlardan S&P Global Ratings'in, 1 Kasım'da Türkiye'ye ilişkin bu yılki ikinci değerlendirmesini açıklaması bekleniyor.

 

S&P Global Ratings Kıdemli Direktörü Frank Gill, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve 1 Kasım'daki değerlendirmeye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinde politika değişikliğinin ardından başta dış göstergeler olmak üzere bazı kredi derecelendirme ölçütlerinin iyileştiğini ve bunlar arasında en önemlilerinden birinin net döviz rezervlerindeki artış olduğunu dile getirdi.

 

Cari açığın da çok hızlı şekilde daraldığını ve bu yıl için cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 1'inin biraz üzerinde seyretmesini beklediklerini ifade eden Gill, Brent petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesinin, cari açıktaki daralmaya katkı sunduğunu aktardı.

 

Gill, Türkiye'nin net altın ithalatındaki düşüşün de cari açığın azalmasına olumlu yansıdığını ve bunun çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, net altın ithalatının azalmasının yanı sıra Türk lirası mevduat faizlerinin yüzde 60'lara yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda, altın gibi riskten korunma ürünlerinin hane halkı ve firmalar için daha az cazip hale geldiğini anlattı.

 

Kredi notu kararlarında net rezerv seviyeleri ve cari açıktaki pozitif eğilim başta olmak üzere birçok göstergeyi dikkate aldıklarını vurgulayan Gill, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizim için önemli sorulardan biri Türkiye'de kamu maliyesinin yönünün ne olacağı. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için yetkililerin tüketici talebini azaltması gerekiyor, bu da daha düşük büyüme anlamına gelir ve daha düşük büyüme genellikle daha zayıf mali sonuçlara yol açabilir. Bahsettiğim gibi not kararı için gözden geçirilecek birçok gösterge var. Türkiye'deki ekonomi politikası değişiminin bir yıllık bir düzeltme değil, ekonomiyi enflasyondan arındırmak için çok yıllık bir süreç olduğu göz önüne alındığında, kendimize Türk hükümetinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca politikaya bağlı kalıp kalmayacağını sormak zorundayız. Bizim temel tahminimiz, bağlı kalacakları yönünde. Bunu bir yıldan fazladır sürdürüyorlar ve ancak ana senaryomuza ilişkin 'tasarruf yorgunluğu' riskleri de mevcut. Pozitif bir görünüme sahip olduğunda, (Türkiye için kasımda) not artışı mümkün. Net rezervlerdeki iyileşme ve cari açığın hızlı şekilde daralması çok önemli. Not artışı kararı büyük ölçüde bu iki faktöre bağlı diyebiliriz. Ayrıca, Türkiye'nin enerji ve altın ithalatındaki gerileme de çok önemli gelişme. Bu arada, not kararı için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz politikasına da bakacağız."

 

YIL SONU ENFLASYON BEKLENTİSİ YÜZDE 43, 2025 İÇİN YÜZDE 23

 

Frank Gill, Türkiye'ye ilişkin enflasyon beklentilerini de paylaşarak, Türkiye'de yıllık manşet enflasyonun yüzde 52 ile hala oldukça yüksek seviyede bulunduğunu ve enflasyonu düşürmenin zaman aldığını vurguladı.

 

Çok yüksek kalmaya devam eden hizmet enflasyonuna karşın gıda enflasyonunun hafiflediğini aktaran Gill, "Enflasyonu düşürmek muhtemelen birkaç yıl alacak. Bu nedenle Türkiye'de enflasyonun 2027'ye kadar tek haneli rakamlara düşeceğini öngörmüyoruz. Kademeli bir dezenflasyon süreci bekliyoruz. Bu yıl sonu için enflasyon öngörümüz yüzde 43, 2025 sonu için yüzde 23 ve 2026 sonu için yüzde 10 seviyesinde. 2027 sonunda enflasyonun yüzde 10'un altına gerileyeceğini öngörüyoruz." ifadesini kullandı.

 

Gill, yavaş gerçekleşmesi beklenen dezenflasyon sürecinin önemli bir ayağının Türk lirasının dolar ve avro karşısında "çok az değer kaybetmesinin sürdürülmesi" olduğunu belirterek, "Gelecek yıl Türk lirasının enflasyonun altında değer kaybedeceğini düşünüyoruz." dedi.

 

TCMB, KASIMDA "TEMKİNLİ GEVŞEME" BAŞLATABİLİR

 

TCMB'nin para politikası kararlarını yakından izlediklerini söyleyen Gill, manşet enflasyonun yüzde 50'nin üzerinde olduğu düşünüldüğünde, Bankanın para politikasını çok erken gevşetmesinin bir risk olduğunu dile getirdi.

 

Gill, "Bizim temel senaryomuz Merkez Bankasının yılın son çeyreğinde çok temkinli şekilde faiz indirimine başlayabileceği yönünde. Bu muhtemelen kasımda olabilir ancak buradaki 'temkinli yaklaşımı' vurgulamak gerek." değerlendirmesinde bulundu.

 

TCMB'nin politika faizinin bu yıl sonunda manşet enflasyonun üzerinde olacağını öngördüklerini ifade eden Gill, "Enflasyonun yıl sonunda yüzde 42-43 seviyesinde olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle politika faizinin kesinlikle yüzde 45'in altına inmesini beklemiyoruz." diye konuştu.

 

Gill, özellikle 2025'in mali konsolidasyon açısından önemli olduğunu ve Orta Vadeli Program'da iddialı mali sıkılaşma tedbirlerinin bulunduğunu vurgulayarak, "Mali sıkılaşmanın büyük bir kısmı 2025'te devreye girecek. Bu nedenle ilk olarak iddialı mali hedefler ve ayrıca talepteki yavaşlama nedeniyle 2025 biraz zor olabilir. Bu yüzden, önümüzdeki yıl politika yapıcıların yeniden dengeleme programına bağlı kalıp kalmayacaklarının gerçekten test edilebileceğini düşünüyoruz." görüşünü paylaştı.

 

"RESESYON ÖNGÖRMÜYORUZ"

 

Gill, Türkiye'de tüketici talebinin yavaşlamaya başladığını belirterek, "Bu yıl yüzde 3,6 ekonomik büyüme bekliyoruz, büyümenin gelecek yıl yüzde 2 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak biz Türkiye'de bir resesyon beklemiyoruz. 2025'teki yavaşlamanın ardından, 2026'da yüzde 3'e ulaşan bir toparlanma öngörüyoruz. Türkiye ekonomisinde 2019'daki gibi keskin bir yavaşlama olabilir ancak herhangi bir takvim yılı için negatif bir büyüme beklemiyoruz." öngörüsünü dile getirdi.

 

Türkiye'nin oldukça güçlü, çeşitli ve açık bir ekonomisi olduğunu kaydeden Gill, özel sektörün dirençli olduğunu belirtti.

 

Gill, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasının birçok avantaj sağladığına işaret ederek, "Türkiye, özellikle ekonomik açıklık açısından diğer gelişmekte olan ülkeler olan Arjantin ve hatta Brezilya'nın sahip olmadığı avantajlara sahip, özellikle ekonomik açıklık noktasında. Bu da iç talep zayıfsa şirketlerin ihracata odaklanabileceği anlamına geliyor." dedi.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : NotArtışı derecelendirme kredi