Yenibiriş Yönetici Ortağı Karaboğa, OVP'de işsizliğin 2026'da yüzde 9.3 seviyesinde olacağının tahmin edildiğini hatırlatarak bunun elde edilebilir olduğunu, nitelikli personel yapısını zenginleştirecek projelerin ortaya çıkması gerektiğini bildirdi.



 

Türkiye ekonomisinin 3 yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı Orta Vadeli Program (OVP) geçen hafta duyuruldu. OVP ile Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ve 2024-2026 dönemini kapsayan temel ekonomik büyüklükler ile hedefler belirlendi.

 

Program, istihdam alanında da birçok politika ve tedbir içeriyor.

 

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Yenibiriş Yönetici Ortağı Uğur Karaboğa, OVP ile izlenecek planlı politika ve tedbirlerle istihdamın yıllık ortalama 909 bin kişi artması ve iş gücüne katılım oranlarındaki öngörülen artışa rağmen işsizlik oranının kademeli olarak gerilemesine yönelik pek çok farklı çalışmanın planlandığını söyledi.

 

2026'da işsizliğin yüzde 9,3 seviyesinde gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini belirten Karaboğa, şunları kaydetti: "Bu rakam, Türkiye'nin genç yetenek havuzu ve gelişim potansiyeli ele alındığında son derece elde edilebilir. Bunun için istihdamın her kademesindeki paydaşların katkılarının çok önemli bir rolü var. Yetenek alanlarını genişletmek ve üretime katkı sağlayacak nitelikli personel yapısını zenginleştirecek projelerin ortaya çıkması elzem. Özellikle gelecekte etkin olmayı isteyeceğimiz alanlara yatırım yapıp buradaki yetenek havuzunu geliştirmemiz gerekiyor. Bilişim ve sanayi bunun için çok elverişli sektörler. Sadece beyaz yaka, yüksek eğitimli bir havuzdan bahsetmiyorum. Gri yaka diyebileceğimiz, üretimde usta ve teknik personel gibi yetenekleri geliştirmek, ülkemizin geleceği için çok önemli olan tarım ve hayvancılık alanlarında gençlere yer açmak ve onlara sağlıklı bir çalışma ortamı sunmak gerekiyor. Bu noktada ülkemizin önündeki fırsatları çok değerli ve zengin buluyoruz."

 

"TEORİK EĞİTİMLERİN PRATİKLE GELİŞTİRİLMESİ GENÇLER İÇİN BÜYÜK ÖNEME SAHİP"

 

Karaboğa, üniversite yaşamı boyunca alınan teorik eğitimlerin pratikle geliştirilmesinin mezuniyet sonrasında iş hayatına atılan gençler için büyük öneme sahip olduğuna işaret etti.

 

Sanayide faaliyet gösteren firmalar için de öğrencilerin üniversite süresi boyunca teorik eğitimlerini stajda pratiğe dönüştürmesi, iş yapış şekillerini öğrenmesi, çalışacağı alanın alt dallarına olan yönelimi ve kariyer tercihlerini belirlemesinin, doğru adayla yola devam edilmesi bakımından kritik rol üstlendiğini vurgulayan Karaboğa, "Üniversite-sanayi iş birliği sayesinde akademisyenin konuyu aktarırken güncel vaka ve durumlardan örnek vererek açıklaması, uygulamalı pratiklere de derste yer vermesi, öğrenilen bilginin özümsenmesi noktasında farklı bakış açıları kazandırabiliyor." şeklinde konuştu.

 

OVP'nin üniversite-özel sektör-yerel yönetim-STK iş birliğinin güçlendirileceği hedefinin önemli olduğuna dikkati çeken Karaboğa, şöyle devam etti: "Akademisyenlerin de geniş bağlantılar kurabilme avantajı sayesinde öğrencisini gerektiğinde yönlendirmesi, kariyer planlaması açısından doğru adımları atma konusunda fayda sağlıyor. Bu durum sadece fakülteler için değil, direkt sektöre gri yaka olarak adlandırdığımız nitelikli mavi yaka kazandıran meslek liseleri ve meslek yüksek okulları için de geçerli. Bölgelere ve sektörlere özel projeler, iş gücü piyasasının sadece metropollere değil, Türkiye'nin her bölgesine eşit oranda dağılmasını sağlayacaktır."

 

"TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜN SON YILLARDAKİ HIZI BAŞ DÖNDÜRÜCÜ BİR SEVİYEYE ULAŞTI"

 

Uğur Karaboğa, teknolojik dönüşümün son yıllardaki hızının baş döndürücü bir seviyeye ulaştığını, bu noktada gerek kamu, gerekse özel sektörün üniversitelerle yaptığı iş birliğinin Türkiye'nin teknoloji üretimi, gelişimi ve ihracatı konusunda globalle rekabet etmesine de katkı sağladığını aktardı.

 

Yapay zekaya dayalı sistemlerin üretim süreçleri, meslekler, gündelik yaşam ve kurumsal yapılar üzerinde son yıllarda ortaya koyduğu değişimin insanlığın yeni bir çağın eşiğine geldiğinin de en net göstergelerinden biri olduğuna dikkati çeken Karaboğa, "Ülkemize teknolojik değer üretebilmek, rekabet gücü yüksek yazılımlar geliştirerek katkıda bulunmak için kamu-üniversite-özel iş birliği, tercihten ziyade gereklilik durumunda bulunuyor. Bu iş birliği sayesinde birer fikir yuvası olan üniversitelerin ve orada bulunan parlak zihinlerin ortaya koyacağı projeler ile kuracakları startuplar, teknolojiye dayalı milli kalkınmanın temelini daha güçlü kılıyor." diye konuştu.

 

Karaboğa, günün çalışma biçimleri ve çalışan beklentilerinin eskiye kıyasla pek çok açıdan değiştiğini, özellikle beyaz yaka iş gücü için ofislerin işlevinin çok daha farklı olduğunu, salgının yaşama yepyeni kavramlar kazandırdığını söyledi.

 

"BU DENGEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR İŞVERENLER İÇİN DE KIYMETLİ"

 

OVP içerisinde esnek çalışmaya özel bir madde ayrılmasının da çalışma hayatındaki yerinin yadsınamaz olduğunu vurgulayan Karaboğa, şunları kaydetti: "Programda uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması gibi yeni nesil esnek çalışma modellerinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda iş dünyasının ihtiyaçları ve iş-özel yaşam dengesi gözetilerek mevzuat düzenlemelerinin yapılacağından söz ediliyor. Bu dengeye yönelik çalışmalar sadece çalışanlar için değil, işverenler için de kıymetli. Çünkü çalışanlar yeni nesil çalışma modellerine adapte olurken verimlilik konusunda işverenlerin de kaygıları bulunuyor. Öte yandan ekip ruhunun devamı ve ortak çalışma dilinin oluşturulması gibi detaylar da önemli. Çalışanlar ise artık özellikle büyük şehirlerde trafikte kaybedeceği vakti özel hayatına ve işine harcamak istiyor. Kaldı ki farklı araştırmalara göre Türkiye'de yoldan kazanılan vaktin yaklaşık yüzde 40'ı yine işe harcanıyor. Bu iki dengenin kurulması iş sonuçlarını ve üretim gücünü olumlu yönde artıracaktır."

 

Karaboğa, Türkiye nüfusunun genç ve uluslararası alanda yüksek potansiyeli olan bir yetenek havuzuna sahip olduğunu hatırlattı.

 

Yeteneği yerinde yakalamanın, geliştirmenin, kendisini en mutlu, en verimli hissedeceği işe yerleştirmenin herkesin sorumluluğunda olduğunu aktaran Karaboğa, Yenibiriş olarak 2022'de yaptıkları yatırım ile "teknolojik insan kaynakları şirketi" olmak ve işe alım süreçlerinde aday ve işverenlere yönelik çok kapsamlı hizmet sunmak üzere vizyon ve hedeflerini güncellediklerini kaydetti.

 

Karaboğa, şirket olarak işe alım süreçlerine teknolojiyi dahil etmek üzere baştan uca destek verebilecek ürünler geliştirmeyi amaçladıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı: "Gelecek dönemde Türkiye'nin birçok bölgesindeki üniversitelerdeki öğrencilerle bir araya gelerek oradaki yeteneklerin daha geniş iş çevrelerine ulaşmasına katkı sağlamak istiyoruz. Platformumuz ve yeni teknolojilerimiz de bunun için son derece uygun. Geliştirdiğimiz yapay zeka tabanlı işe alım uygulamaları ile iş arayanların kendi kriterlerine uygun ilanları belirleyip, başvuru yapmasını kolaylaştıracak hizmetlerimiz olacak. Başvuru yaptıktan sonraki süreçte sadece filtreleme kriterleri üzerinden eleme yapılmadan online video mülakat veya işin niteliğine uygun online sınavlar ile objektif değerlendirmeler yapılmasını ve işe alım süreçlerinde zaman tasarrufu sağlanmasını amaçlıyoruz. Bu da iş arayanlar için işe alım süreçlerinin daha hızlı sonuçlanmasını sağlayacak önemli bir adım olacak. Böylece öte yandan yapay zeka teknolojileri kullanarak geliştirdiğimiz işe alım araçları yeteneği coğrafyadan ve üniversite isminden bağımsız hale getiriyor."

14 Eylül 2023 Perşembe

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kira artışında yüzde 25 sınırına ilişkin, "Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok" dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı TRT Haber'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Ekonomi programının gerçekten çalıştığını belirten Şimşek, her şeyden önce ekonomide dengeleme sürecine girdiklerini söyledi.

 

Şimşek, iç talepte bir yumuşama olduğunu vurgulayarak, "Net ihracatın etkisi ekonomide olumluya dönmeye başladı. Büyümede kompozisyon değişiyor, dengelenme var. Bu da beraberinde ortaya çıkan dengesizlikleri gideriyor. Cari açık, Türkiye'nin dış dünyayla olan açığı geçen yıl mayıs ayında 57 milyar dolar civarındaydı. Büyük bir açık... Bu sene bu açık büyük ihtimalle mayıs itibarıyla 30 milyar doların altına düşmüş olacak. Dolayısıyla çok ciddi bir iyileşme var. Türkiye'nin dış açığında neredeyse yarı yarıya düşüş var. Önemli dengesizlikten birisi bu çerçevede giderilmiş oldu." diye konuştu.

 

TÜRKİYE'YE FON AKIŞINDA ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ARTIŞ VAR

 

Programın çalıştığını özetleyen bazı göstergelere de işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:

 

"Örneğin Türkiye'nin risk primi geçen sene mayıs ayında 700 baz puanın üzerindeydi. Bugün 270'in altına düştü. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans göstermişiz. Sadece bizim risk primimiz düşmemiş, bize benzer ülkelere oranla risk primimiz çok daha hızlı şekilde düşmüş. Bunun düşmesi, programın çalıştığını özetleyen bir gösterge. Çünkü bu Türkiye'ye fon akışında maliyeti belirleyen unsurlardan biri. Türkiye'ye fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Özellikle yerel seçimlerden sonra son 1,5 ayda o kadar ciddi bir fon akışı ve TL lehine bir portföy değişikliği var ki TCMB'nin swap hariç rezerv pozisyonu neredeyse 49 milyar dolarlık bir iyileşme gösterdi. Bahsettiğim 1,5 aylık bir süreç. Belirsizlikler azaldıkça, programın çalıştığı ortaya çıktıkça Türkiye'ye rağbet artıyor."

 

Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch'in 12 yıl sonra, S&P'nin ise 11 yıl sonra Türkiye'nin notunu artırdığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Artırmakla kalmadılar, 'program bu şekilde çalışmaya devam ederse notu tekrar artıracağız.' şeklinde pozitif görünümde duruyorlar. Ekonomide büyümenin kompozisyonu iyileşiyor. Daha sürdürülebilir daha dengeli bir büyüme var ve makroekonomik dengesizlikler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütçe disiplini, Türkiye'ye fon akışındaki muazzam artış, dış dengedeki, rezervdeki ve risk primindeki iyileşme... Bütün bunlar şunu net şekilde ortaya koyuyor; programa olan güven güçlü, sürekli pekişiyor."

 

2 KANALDAN PARA POLİTİKASINA, DEZENFLASYON İÇİN DESTEK VERECEĞİZ

 

Geçen yıl ekim ayına göre enflasyon beklentilerinde muazzam bir iyileşme olduğunu ifade eden Şimşek, gelecek 12 ayda enflasyon düşüşü öngörüldüğünü, bunun şimdi yüzde 33 civarına, 24 aylık perspektifte ise yüzde 22'ye kadar indiğini kaydetti.

 

Şimşek, bunu performansla da destekleyeceklerini fakat sürekli şekilde programı güçlendireceklerini belirterek, deprem dışındaki harcamaları çok güçlü şekilde kontrol altına aldıklarını anlattı.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni güçlü şekilde uygulayacaklarının altını çizen Şimşek, "En önemli konu verimliliği ve Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak yapısal reformları hızlandıracağız. Dolayısıyla 2 kanaldan para politikasına, dezenflasyon için destek vereceğiz. Önce bütçe disiplini, ikinci olarak reformları hızlandırarak verimlilik artışı üzerinden destek vereceğiz. Şuna inanıyorum ki programı güçlendirdikçe çok daha iyi sonuçlar da alacağız. Biz programı güçlendirmeye başladık. Tasarruf paketini açıklamamız bunun bir ayağı ama daha önümüzdeki dönemde programı güçlendirecek ilave adımlar atacağız. Bunların bir kısmı kamu maliyesi bir kısmı yapısal dönüşüm ayağında olacak."

 

BU PROGRAM, TÜRKİYE'NİN KENDİ PROGRAMI

 

Şimşek, bu programın içeride ve dışarıda ciddi bir rağbet gördüğünü aktararak, bazı uluslararası platformlarda programın başarısı konuşuldukça, "Bu program, Türkiye'nin öz evlatları tarafından hazırlanmamış" gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekti.

 

Bunun doğru olmadığını dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

 

"İlk gün devir teslimde çok net bir tutum sergilemiştim. 'Bundan sonra bizim politikalar, kurala dayalı yani öngörülebilir olacak. İkinci olarak uluslararası normlara uygun olacak' demiştim. Uluslararası normlara uygun, kurala dayalı, kredibilitesi yüksek bir programı ortaya koymanız, sonra bu programla başarı elde etmeniz, dışarıda övüldüğü için bunu sanki dışarıda hazırlanmış bir program olarak lanse etmek bence doğru bir yaklaşım değildir. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey'i, beni, bir kenara bırakalım. Strateji ve Bütçe Başkanlığındaki, Hazine ve Maliye Bakanlığındaki çok değerli arkadaşlarımızın ortaya koyduğu katkıları görmezden gelmektir. Bu program, özü itibarıyla Türkiye'nin kendi programıdır. Programın dışarıdan rağbet görmesi ve övülmesi, bu programın 'dışarıdan' yapıldığı anlamına gelmiyor. Biz, hiçbir uluslararası kuruluşla program hazırlık evresinde bir diyaloğa girmedik. Tabii ki üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarla diyaloğumuz her zaman güçlü, onlarla bir araya geliriz, programımızı anlatırız. Hangi ülkeye gidersem mutlaka bir fırsat bulup, orada Türkiye'nin potansiyelini ve neden yatırım yapılması gerektiğini anlatırım. Bu program, kendi öz evlatları tarafından hazırlanmıştır, kurala dayalıdır ve uluslararası normlara uygundur."

 

KİRALARDA YÜZDE 25 ZAM SINIRI

 

"Kiralarda yüzde 25 zam sınırı uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağına" ilişkin ise Şimşek, şöyle konuştu:

 

"Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok. Zaten bir süreliğine bu düzenleme yapılmıştı. Ben hükümetimiz adına, verilmemiş bir karar üzerine yorum yapamam ama büyük ihtimalle devam etmez diye düşünüyorum. Piyasada, fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Arz artışı üzerinden fiyatların aşağı inmesini sağlamak lazım. Bunun için daha çok yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önemsiyoruz."

 

Maliye politikasının para politikasının gerisinden geldiği eleştirilerine cevap veren Şimşek, geçen sene çok büyük bir deprem felaketi yaşandığını ve bu felaketin yaralarını sarmayı önceliklendirdiklerini söyledi.

 

Şimşek, bu sene büyük ihtimalle bütçe açığının hedefledikleri oranın çok altında kalacağını aktarırken, "Maliye politikası ayağında dezenflasyona, yani Merkez Bankasının enflasyonu düşürme çabasına güçlü destek vermiş olacağız." diye konuştu.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'yle yatırımların, arzı, rekabet gücünü ve verimliliği artıracak alanlara aktarılması üzerinde durduklarını bildiren Şimşek, "Önümüzdeki dönemde önceliğimiz önemli sanayi üslerini limanlara bağlamak. Bunu önceliklendireceğiz çünkü rekabet gücünü artırmak, karbon ayak izini düşürmek istiyoruz. 'Maliye politikası gereken desteği vermiyor' demek, 'deprem konusunda gereken hassasiyeti göstermeyin' demekle eşdeğer hale geliyor. Deprem konusunda ne gerekiyorsa yapacağımızı söyledik ama deprem dışındaki alanlarda disiplin, harcama kontrolü ve harcamaların verimli alanlara aktarılması bizim için olmazsa olmaz." ifadesini kullandı.

 

Şimşek, Türkiye'ye ciddi bir fon akışı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin cari açığı düşüyor, Türk lirası çok cazip, dolayısıyla lirada geçen sene olduğu gibi ciddi bir değer kaybı için sebep yok. Bu, enflasyonu düşürmeyi destekleyecek." değerlendirmesini yaptı.

 

Bu sene vergi artışı olmayacağını ve enflasyonu düşürmekte kararlı olduklarını bildiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Gelecek sene enflasyonu yüzde 14'e, bir sonraki sene de tek haneye düşürmek için maliye, para ve gelirler politikasında geri adım atmayacağız. Enflasyonu düşürünceye kadar bize durmak yok. Enflasyonu düşürürsek gelir dağılımı iyileştiririz, işçimizi ve emeklimizi korumuş oluruz. Enflasyonu düşürürsek fonlama maliyetleri düşer, sanayicimizi, üreticimizi korumuş oluruz. Yatırımları teşvik etmiş oluruz. Öngörülebilirliği artırmış oluruz. Enflasyon düştükçe bu ülke daha yüksek sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Geçmişte bunu başardık, tekrar başaracağız."

 

Şimşek, Merkez Bankasının rezerv biriktirmesine ilişkin de "Piyasadan döviz almasak lira 30'un altına, 20'li rakamlara düşerdi. Merkez Bankamız bu kadar döviz biriktirmeseydi, gelen dövizi satın almasaydı lira nominal olarak değer kazanacaktı. Biz rezerv biriktirdik çünkü rezerv pozisyonumuzu güçlendirmemiz lazım." dedi.

 

GRİ LİSTEDEN HER HALÜKARDA ÇIKARIZ

 

Türkiye'nin Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) gri listesinden çıkışına ilişkin süreci de değerlendiren Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ve FATF'ın şubat ayında bir toplantı yaptığını ve Türkiye'nin gri listeden çıkmak için bir eylem planı hazırladığını anımsattı.

 

Mehmet Şimşek, FATF'ın, Türkiye'nin eylem planını başarıyla uyguladığını ifade ettiğini belirterek, "Dolayısıyla yerinde denetim yaparak 'Türkiye'den çıkış sürecini başlatabiliriz.' dediler. Bu karar alındı. Mayıs ayının başında buraya çok kapsamlı geniş bir heyet geldi, ben de heyetle bir araya geldim. Çünkü siyasi sahiplenme çok değerlidir." diye konuştu.

 

Terörün finansmanının kurutulmasının Türkiye için önemine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

 

"Bunun için bizim uluslararası normlara, uluslararası listelere ihtiyacımız yok ki. Biz bu konuda kararlıyız. Kara para aklamayla, terörizmin finansmanıyla mücadelede dozu en yüksek düzeye çıkartmaya devam edeceğiz. Listeden çıksak da çıkmasak da bu konuda çok kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. MASAK'ı teknoloji ve insan kaynağı olarak güçlendiriyoruz. Yapay zeka algoritmaları dahil olmak üzere sürekli arkadaşlarla istişare halindeyiz. Ekibimizi güçlendireceğiz, idari kapasitemizi artıracağız, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla çok güçlü şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Dolayısıyla her halükarda bu listeden çıkarız. Zamanlama konusu, umarım siyasi mülahazalar araya girmez. Siyasi sahiplenme konusunda hiç tereddüt bırakmayacak şekilde bir duruşumuz var ve inanıyorum ki Türkiye'nin çıkması gerekiyor."

 

(TASARRUF) PAKET KİT'LERİ DE YEREL YÖNETİMLERİ DE KAPSIYOR

 

Bakan Şimşek, orta vadeli programları (OVP) genellikle 3 yıllık perspektifle ortaya koyduklarını, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'nin de OVP'yi güçlendirecek bir adım olduğu için 3 yıllık perspektifi olduğunu dile getirdi.

 

Paketin çok iyi bir izleme, raporlama, kontrol ve yaptırım boyutları olduğunu aktaran Şimşek, "Her kurumun ve idarenin, izleme ve raporlama açısından bir sorumlu tayin etmesi gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak biz kontrolü yapacağız. Yaptırım gerektiren bir uyumsuzluk söz konusuysa Cumhurbaşkanlığına raporlanacak. Kamunun tamamını kapsıyor, sadece merkezi hükümeti değil. Bu arada haberleri olsun, KİT'leri de yerel yönetimleri de kapsıyor. Tekrar altını çizmek istiyorum, verimlilik boyutu da önemli." ifadelerini kullandı.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Emtia piyasasında Fed'in faiz indirimlerine ilişkin beklentilerin güçlenmesi ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler yaşanırken tarım grubunda üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrışma görüldü.


Emtia piyasasında geçen hafta yükseliş eğilimi hakimdi.

 

ABD'de enflasyona dair endişelerin ve dolara talebin azalması emtia gruplarında genel olarak talebi olumlu etkiledi.

 

Analistler, ülkede Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) beklentilerin altında artmasının, enflasyonun ikinci çeyreğin başında yavaşlama eğilimine devam ettiğini gösterdiğini ve eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini artırdığını belirterek, söz konusu durumun emtia piyasasında risk iştahını artırdığını söyledi.

 

ABD'nin Çin'e yönelik yaptırım kararlarına Çin'den de misilleme gelebileceğine ilişkin öngörüler de arz endişelerini tetikledi.

 

Emtia piyasasında, Fed'in faiz indirimlerine dair beklentilerin güçlenmesi, ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in ekonomisini güçlendirmek için attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler görülürken tarım grubu, üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrıştı.

 

Geçen hafta ons bazında altın yüzde 2,3, gümüş yüzde 11,5, platin yüzde 8,6, paladyum yüzde 3,1 değer kazandı.

 

Gümüşün onsu, 31,59 dolarla Şubat 2013'ten bu yana en yüksek seviyeyi test etti.

 

ABD'nin petrol hariç ithalat fiyat endeksinin son 16 ayın en büyük artışını kaydetmesinin ardından enflasyondan korunma aracı olarak artan talepten dolayı değerli metallerde sert yükselişler görüldü.

ABD'NİN ÇİN İÇİN GÜMRÜK VERGİLERİNİ ARTIRMA KARARIYLA BAZ METALLER SERT YÜKSELDİ

 

Baz metallerde geçen hafta ABD'nin Çin için gümrük vergilerini artırma kararıyla sert yükselişler yaşandı.

 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, kritik endüstrilerdeki yerli üretimi desteklemek amacıyla Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyum, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, bataryalar, kritik mineraller ve güneş pilleri gibi ürünlere yönelik gümrük vergilerini artırma kararı aldı.

 

Çin hükümetinin ülke ekonomisi için attığı destekleyici adımlar özelikle baz metallerde talebin daha fazla artabileceği öngörülerini öne çıkardı.

 

Halihazırda sıkıntılı durumda olan gayrimenkul sektörü için ise Çin hükümetinin yerel yönetimlerin makul fiyatlardan konut satın almasına izin vereceği bildirildi. Öte yandan, hükümet vatandaşlara uygulanan mortgage faizlerinde taban uygulamasını kaldırdığını duyurdu.

 

Bu gelişmelerle, tezgah üstü piyasada geçen hafta fiyatlar, libre bazında, bakırda yüzde 10,1, alüminyumda yüzde 4,1, çinkoda yüzde 3,3, kurşunda yüzde 3,2, nikelde yüzde 10,5 artış kaydetti.

 

BAKIRIN LİBRESİ, 5,24 DOLARLA TARİHİ ZİRVEYİ GÖRDÜ

 

Ekonomilerde en kötünün görüldüğü beklentisi ve artık faiz indirimlerinin başlayacağına yönelik öngörülerle özellikle bakır piyasasında yeniden toparlanma yaşandı.

 

Uzak Doğu'da, faiz indirimlerinin başlayabileceğine yönelik beklentilerle bölgeye verilen siparişlerde de artışlar olması bakır talebinde canlanmaya yol açtı.

 

Özellikle elektrikli araç kullanımının ve yenilenebilir enerjinin artması da bakır fiyatlarında sert artışlara neden oldu. Aynı zamanda uluslararası ticarette de ABD'nin Çin'e engeller koyması, yeni vergiler getirmesi, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar da özellikle bakır fiyatlarının yönünü etkiledi.

 

Çin'deki devalüasyon endişeleri de bakır fiyatlarının artmasına neden olan önemli bir faktör olarak öne çıktı.

 

Melbourne merkezli madencilik şirketi BHP Group, Güney Amerika'daki bakır varlıkları için Londra merkezli Anglo American'a 43 milyar dolarlık teklif yapmıştı. Anglo American ise bu teklifi reddederek kendisini bir bakır devine dönüştürmek için planladığı bir yeniden yapılanmayla elmas, platin ve kömür madenciliğinden çıkmaya karar verdi.

 

Analistler, madencilik şirketlerinin girişimlerinin de bakıra olan talebi ortaya koyduğunu dile getirdi.

 

Nikel fiyatları ise dünyanın en büyük maden yataklarından bazılarını barındıran Fransa'nın, topraklarından 17 bin kilometre uzaklıktaki kolonisi Yeni Kaledonya'daki şiddet olaylarının üretimi kesintiye uğratmasıyla sert yükseldi.

 

Enerji grubuna bakıldığında ise Brent petrolün varil fiyatı yüzde 1,4, New York Ticaret Borsası'nda işlem gören doğal gazın İngiliz Termal Birimi (MMBtu) cinsinden fiyatı yüzde 17,1 arttı.

 

Petrol fiyatlarının yükselişinde, dünyanın en çok petrol tüketen ülkeleri ABD ve Çin'de talebin artacağı beklentisi etkili olmaya devam ediyor.

 

ABD Enerji Enformasyon İdaresinin açıkladığı resmi veriye göre, ülkedeki benzin stokları bir önceki hafta yaklaşık 200 bin varil, ticari ham petrol stokları ise yaklaşık 2 milyon 500 bin varil azaldı. Piyasa beklentisi, ham petrol stoklarının yaklaşık 400 bin varil azalacağı yönündeydi.

 

Dünyanın en çok petrol tüketen ülkesinde stokların beklentilerin üzerinde düşmesi ülkede talebin arttığına işaret ederek fiyatları yukarı yönlü destekliyor.

 

Doğal gaz fiyatları, ABD Enerji Enformasyon İdaresinin haftalık doğal gaz stoklarının beklenenden daha az arttığını bildirmesinin ardından yükseldi. Bu durum, aşırı arza ilişkin endişelerin azalmasına yardımcı oldu.

 

ŞEKERİN LİBRESİ 0,1795 DOLARLA EKİM 2022'DEN BU YANA EN DÜŞÜK SEVİYEYİ GÖRDÜ

 

Tarım grubu, geçen hafta negatif seyretti.

 

Chicago Ticaret Borsası'nda geçen hafta kile başına fiyatlar buğdayda yüzde 2, mısırda yüzde 3,6, pirinçte yüzde 3,1 azalırken, soya fasulyesinde yüzde 0,7 arttı.

 

Intercontinental Exchange'de libre bazında fiyatlar pamukta yüzde 1,8, kahvede yüzde 2, şekerde yüzde 6,2 azalış kaydetti. Kakaonun ton başına fiyatı ise yüzde 17,4 azaldı.

 

Şekerin libresi 0,1795 dolarla Ekim 2022'den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

 

Dünya buğday ve pirinç üretim tahminlerinin artış göstermesi, fiyatlarda değer kaybına neden oldu.

 

Fildişi Sahili, Gana ve Endonezya'da yağışların artmasının üretime yönelik endişeleri azaltmasıyla kakao fiyatlarında sert düşüş görüldü.

 

Brezilya'da artan şeker üretimi fiyatların düşmesine sebep oldu.

 

Kahve stoklarının yeniden artış göstermesi ve üretim fazlası beklentileri, fiyatlarda değer kaybına yol açtı.

 

Uluslararası Kahve Organizasyonu (ICO) 2023/2024 sezonunda 1 milyon torba üretim fazlası olacağını tahmin ediyor. Avustralya'da pamuk üretiminin artacağı beklentileri de fiyatları aşağı yönlü etkiledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi