İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı’na (OECD) üye ülkelerin geçen yıl 14.1 trilyon dolar olan kamu borçlanmalarının bu yıl 15.8 trilyon dolara çıkması bekleniyor. En yüksek borcu olan ülke ise ABD.


NECMİ UYSAL

 

İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan rapora göre, üye ülkelerin geçen yıl 14.1 trilyon dolar olan kamu borçlanmalarının bu yıl 2020 yılındaki 15.4 trilyon dolarlık zirveyi geçerek 15.8 trilyon dolara çıkması bekleniyor. 

 

VADESİ GELEN BORÇLAR

 

Borçlanılacak miktarın çok büyük bir kısmını oluşturan 12.6 trilyon doların, Covid-19 salgını nedeniyle yapılan ve vadesi gelen borçların ve finansmanında kullanılacağı belirtiliyor. 

 

BORÇLANMA YÜZDE 4’E ÇIKTI

 

Ancak yükselen enflasyon nedeniyle hükümetler 2021 yılında yüzde 1 faiz ile borçlanırken, bu oran 2023 yılında yüzde 4’e çıkmış durumda. 

 

Bunun sonucu olarak da 2021 yılında faiz ödemlerinin milli gelirdeki payı yüzde 2.3 iken, 2023 yılında yüzde 2.9’a yükseldi. 

 

ABD’NİN BORCU 2008’E GÖRE 2 KATINA ÇIKTI

 

Yeni yüksek faizli borçlanmalar nedeniyle bu oranın 2026 yılı itibariyle 0.5 puan artması bekleniyor. 

 

OECD üyelerinin toplam borcunun ise bu yıl 2 trilyon dolar artış ile 56 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. 

 

Toplam içindeki en büyük pay ise 2008 yılına göre borcu 2 katına çıkan ABD’ye ait. 

 

2023 yılı itibariyle ABD’nin borcu neredeyse toplam borcun yarısı kadar.

28 Mart 2024 Perşembe

Küresel pay piyasaları, yoğun veri gündemi ve açıklanan şirket bilançolarının takip edildiği haftayı pozitif seyirle tamamlarken, gelecek hafta gözler Fed'in faiz kararı ile Fed Başkanı Jerome Powell'ın sözle yönlendirmelerine çevrildi.


 


 

Dünya genelinde enflasyonla mücadelenin sonuna yaklaşıldığına ilişkin beklentilerin artmasına rağmen ABD'de geçen hafta açıklanan verilerin karışık sinyaller vermesiyle para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed'in ilk faiz indirimine yılın son çeyreğine doğru gideceğine ilişkin beklentiler ötelenmeye devam ediyor.

 

ABD'de enflasyonla mücadelenin beklenenden uzun sürebileceğine işaret eden verilere karşın ülkede geçen hafta yoğunlaşan bilanço sezonu pay piyasalarında risk iştahını destekleyen ana etken olarak öne çıkarken, hisse ve sektör bazlı oynaklık dikkati çekti.

 

Analistler, özellikle teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketlerin duyurdukları finansal sonuçların ağırlıklı olarak beklenti üzeri açıklanmasının da etkisiyle pay piyasalarında yükseliş eğiliminin hakim olduğunu ifade etti.

 

Öte yandan, ABD'de geçen hafta açıklanan verilere göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), 2024'ün ilk çeyreğinde yüzde 1,6 artış kaydederek öngörülerin altında kalırken, gıda ve enerji harcamalarının hesaplama dışı tutulduğu çekirdek kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi ise aynı dönemde yüzde 3,7 ile beklentilerden fazla yükseldi.

 

Bu durum ülkede stagflasyona ilişkin soru işaretlerini artırırken, para piyasalarındaki fiyatlamalar Fed'in ilk faiz indirimine yönelik toplantıyı yılın son çeyreğine doğru ötelemeye devam etti.

 

Söz konusu veriler öncesi Fed'in faiz indirimine başlama ihtimali haziranda yüzde 20, temmuzda yüzde 45, eylülde yüzde 70 ile fiyatlanırken, veriler sonrasında bu ihtimaller ilgili aylar için sırasıyla yüzde 11, yüzde 30 ve yüzde 57'ye geriledi.

 

Analistler, Fed'in gelecek haftaki toplantısında faizleri sabit bırakacağına kesin gözüyle bakıldığını anımsatarak, karar sonrası Fed Başkanı Powell'ın gerçekleştireceği sözle yönlendirmelerden bankanın gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin ipuçları aranacağını dile getirdi.

 

Gelecek hafta ülkede açıklanacak, Fed'in enflasyon göstergelerinden biri olarak takip ettiği tarım dışı istihdam verilerinin söz konusu fiyatlamalar üzerinde etkili olabileceğini aktaran analistler, söz konusu verilerin piyasalarda da oynaklığı artırabileceğine değindi.

 

Bu gelişmelerle birlikte, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,74 seviyesini test etmesinin ardından yüzde 4,67'den haftalık kapanışını gerçekleştirdi. 103,9-105,1 aralığında dalgalı bir seyir izleyen dolar endeksi, haftayı önceki kapanışının yüzde 0,2 altında 105,9 seviyesinden tamamlarken, altının ons fiyatı haftayı yüzde 2,28 azalışla 2 bin 338 dolardan kapatarak, 5 haftalık yükseliş serisini sonlandırdı.

 

Orta Doğu'daki gelişmeler yakından takip edilirken, Brent petrolün varil fiyatı haftalık bazda yüzde 1,7 artarak 88,1 dolardan kapanış gerçekleştirdi.

 

NASDAQ VE S&P 500 ENDEKSİ SON 7 AYIN EN GÜÇLÜ HAFTALIK PERFORMANSINI KAYDETTİ

 

New York borsasında Nasdaq ve S&P 500 endeksi, özellikle teknoloji şirketlerinin karlarının ve gelirlerinin beklentileri aşmasının ardından Kasım 2023’ten bu yana en güçlü haftalık yükselişlerini gerçekleştirdi.

 

ABD’de hafta boyunca büyük şirketlerin açıkladıkları bilançoları gündemin odağında bulunurken, ABD’li elektrikli otomobil üreticisi Tesla’nın net karı, küresel çapta düşen satışlar ve fiyat indirimlerinin etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 55 geriledi.

 

Şirketin finansal sonuçlarının ardından Tesla’nın üst yönetici Elon Musk’ın daha uygun fiyatlı modellerin üretimine erken başlanabileceğini söylemesiyle Tesla’nın hisse fiyatı haftayı yüzde 14,4 değer kazancıyla tamamladı.

 

Boeing ise tahminlerden daha az zarar duyururken, tedarik zincirini istikrara kavuşturduğunu bildirdi. Buna karşın kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Boeing’in kredi notunu düşürürken, şirketin hisse fiyatı haftalık bazda yüzde 1,5 azalış kaydetti.

 

Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’nın geliri, bu yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27 artışla 36,5 milyar dolara ulaştığını bildirmesine rağmen şirketin yılın ikinci çeyreğinde piyasa beklentilerinin altında, 36,5 ila 39 milyar dolar arasında, gelir beklediğini açıklamasıyla Meta’nın hisse fiyatı haftayı yüzde 7,9 değer kaybıyla kapattı.

 

ABD’li teknoloji şirketi IBM’in geliri de bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 1 artışla 14,5 milyar dolara yükselirken, şirketten yapılan açıklamada, IBM’nin yazılım şirketi HashiCorp’u hisse başına 35 dolar nakit karşılığında 6,4 milyar dolara satın alma niyeti duyuruldu. Söz konusu satın almanın 2024 sonuna kadar tamamlanmasının beklendiği bildirildi.

 

Haftalık bazda IBM hisse fiyatı yüzde 8 gerilerken, HashiCorp şirketinin hisseleri yüzde 36 yükseliş kaydetti.

 

Microsoft’un geliri de ocak-mart döneminde geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 17 artarak 61,9 milyar dolara çıkarken, Google’ın ana kuruluşu Alphabet’in aynı dönemde elde ettiği gelir yüzde 15 yükselişle 80,5 milyar dolara ulaştı.

 

Microsoft’un hisseleri haftalık bazda yüzde 1,8 değer kazanırken, ilk kez temettü dağıtacağını duyuran Alphabet’in hisse fiyatı da yüzde 11,6 artışla haftayı tamamladı. Böylelikle şirketin piyasa değeri, 2 trilyon doların üzerine çıktı.

 

Dünyanın en büyük mikroçip üreticilerinden biri olan Intel ise yılın ilk çeyreğinde elde ettiği gelirini geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9 arttırarak 12,7 milyar dolara çıkarmasına rağmen 437 milyon dolarlık net zarar açıkladı.

 

Bilançosunu açıkladığı haftayı yüzde 6,8 değer kaybıyla tamamlayan Intel hisseleri, böylece düşüş eğilimini de üst üste 4. Haftaya taşımış oldu.

 

İlk çeyrekte karında düşüş bildiren ABD’li enerji şirketlerinden Exxon Mobil’in hisseleri de haftayı yüzde 1,6 azalışla kapattı.

 

Öte yandan, ABD’de geçen hafta açıklanan verilere karışık sinyaller vermeye devam etti.

 

Ülkede, öncü imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), nisanda aylık 2 puan azalarak 49,9 ile 4 ayın en düşük seviyesine inerken, hizmet sektörü PMI da aynı dönemde 0,8 puan gerileyerek 50,9 oldu.

 

Dayanıklı mal siparişleri martta aylık bazda yüzde 2,6 artışla piyasa beklentilerini aşarken, Kasım 2023’ten bu yana en yüksek aylık yükseliş kaydedildi.

 

ABD’de 30 yıl vadeli mortgage (konut kredisi) için ortalama faiz oranı da yüzde 7,24 ile geçen yıl kasım ayından bu yana en yüksek seviyesini gördü. Mortgage başvuruları ise geçen hafta bir önceki haftaya kıyasla yüzde 2,7 geriledi.

 

Ayrıca, dün ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), Philadelphia merkezli Republic First Bank’ın kapatıldığını ve Fulton Bank’a satıldığını duyurdu. Böylece, Republic First Bank’ın iflası bu yıl ABD’deki ilk banka iflası oldu.

 

Bu gelişmelerle New York borsasında Nasdaq endeksi yüzde 4,23 ve S&P 500 endeksi yüzde 2,67 yükselerek son 7 ayın en güçlü haftalık performansını kaydetti. Dow Jones endeksi de haftalık bazda yüzde 0,67 arttı.

 

29 Nisan ile başlayan haftada, Salı günü CB Tüketici Güven Endeksi, Çarşamba günü Fed’in faiz kararı ve Powell’ın açıklamalarının yanı sıra ADP özel sektör istihdamı ile imalat sanayi PMI, Perşembe günü dayanıklı mal siparişleri ve fabrika siparişleri, Cuma günü ise istihdam raporu, hizmet sektörü ve bileşik PMI verileri takip edilecek.

 

AVRUPA’DA GÖZLER ENFLASYON VERİLERİNE ÇEVRİLDİ

 

Avrupa borsalarında da geçen hafta pozitif bir seyir hakim olurken, gelecek hafta bölge genelinde açıklanacak enflasyon verileri başta olmak üzere yoğun veri gündemi yatırımcıların odağına yerleşti.

 

ABD'de açıklanan şirket bilançolarının çoğunun beklenenden iyi gelmesinin ardından pay piyasalarında artan risk iştahı, Avrupa borsalarına da taşındı.

 

Analistler, gelecek hafta Almanya ve Avro Bölgesi'nde açıklanacak öncü Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerinin piyasalarda oynaklığı artırabileceğini ifade ederek, söz konu verilerden alınacak sinyallerin aynı zamanda Avrupa Merkez Bankasının (ECB) gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin ipuçları verebileceğini dile getirdi.

 

ECB'nin haziranda faiz indirimlerine başlayacağına kesin gözüyle bakılırken, bankanın gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin ECB yetkililerinin sözle yönlendirmeleri de devam ediyor.

 

Portekiz Merkez Bankası Başkanı ve ECB üyesi Mario Centeno geçen hafta yaptığı açıklamalarda, bankanın bu sene 100 baz puanın üzerinde faiz indirimi gerçekleştirebileceğini söyledi.

 

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı ve ECB üyesi Joachim Nagel ise Avro Bölgesi'nde enflasyonun hala inatçı olabileceğini belirterek, ECB'nin haziran ayında faizlerde olası ilk indirimden sonra ne olacağı konusunda taahhütte bulunamayacağını ifade etti.

 

İtalya Merkez Bankası Başkanı ve ECB üyesi Fabio Panetta, Avro Bölgesi'nde uzun süreli ekonomik durgunluk riskini engellemek için zamanında ve küçük faiz indirimleri çağrısında bulundu.

 

Öte yandan, geçen hafta Almanya'da açıklanan verilere göre, Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) iş dünyasının ekonomiye güveni nisanda beklentilerin üzerinde artarak, yükselişini art arda üçüncü aya taşıdı.

 

Ülkede martta 87,9 puan değerini alan Ifo İş Ortamı Güven Endeksi, şirket yöneticilerinin mevcut ve gelecek beklentilerindeki iyileşmesinin etkisiyle nisanda 89,4 puana ulaştı. Piyasa beklentisi endeksinin 88,8 puana yükseleceği yönündeydi.

 

Ifo anketine göre, Beklentiler Endeksi 87,7 puandan 89,9 puana, Mevcut Durum Endeksi de 88,1 puandan 88,9 puana çıktı.

 

Ayrıca, Alman hükümeti, 2024 için daha önce yüzde 0,2 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisini, "hafif konjonktürel iyileşme işaretleriyle" revize ederek yüzde 0,3’e yükseltti.

 

Bu gelişmelerle, geçen hafta Almanya'da DAX endeksi yüzde 2,39, İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 3,09, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 0,97, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,82 artış kaydetti.

 

Gelecek hafta açıklanacak veri gündeminde pazartesi Avro Bölgesi'nde tüketici, reel kesim ve ekonomik güven endeksi ile Almanya'da öncü enflasyon, salı Almanya'da işsizlik oranı ve büyüme, Avro Bölgesi'nde öncü TÜFE ve büyüme, perşembe günü Avro Bölgesinde ve Almanya'da imalat sanayi PMI, cuma ise Avro Bölgesi'nde işsizlik oranı takip edilecek.

 

JAPON YENİ, DOLAR KARŞISINDA 1986'DAN BU YANA EN DÜŞÜK SEVİYESİNE İNDİ

 

Küresel pay piyasalarında artan risk iştahı Asya borsalarına da taşınırken, Japonya Merkez Bankası (BoJ) politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0 ila yüzde 0,1 aralığında bıraktı.

 

Bankadan yapılan açıklamada, bankanın, tahvil alımlarını bir önceki toplantıda alınan kararlar çerçevesinde sürdüreceği aktarılırken, para politikası kararının oy birliği ile alındığı ifade edildi.

 

BoJ’un yıl sonu enflasyonun yüzde 2,6-3 aralığında olmasını öngördüğü aktarılarak, enflasyonun 2025 ve 2026’da yüzde 2 seviyesinde olacağı tahmin edildi.

 

BoJ Başkanı Kazuo Ueda faiz kararı sonrası yaptığı açıklamada, ekonomi ve fiyatlar üzerinde döviz piyasası etkisinin izlenmeye devam edileceğini kaydederek, enflasyon trendi yüzde 2’ye doğru ilerlerse politika faizinin yükseltileceğini belirtti.

 

Öte yandan, hafta boyunca Japon yeninin dolar karşısında değer kaybetmesi gündemin odağında bulunurken, dolar/yen paritesi, haftayı yüzde 2,4 artışla 158,35 seviyesinden tamamlayarak, yaklaşık son 38 yılın en yüksek seviyesine çıktı.

 

Japonya Maliye Bakanı Shunichi Suzuki, döviz piyasasının hareketlerini yakından izlediklerini kaydederek, “Buna dayanarak uygun şekilde yanıt verme kararlılığımızda hiçbir değişiklik yok.” İfadesini kullanmıştı.

 

Ülkede geçen hafta açıklanan verilere göre ise TÜFE nisanda yıllık yüzde 1,4 artışla beklentilerin altında kalırken, öncü endeks şubatta 111,8’de sabit kaldı.

 

Çin Merkez Bankası (PboC) da bir ve beş yıllık kredi faiz oranlarını (LPR) sırasıyla yüzde 3,45 ve yüzde 3,95 seviyesinde sabit bıraktı.

 

Söz konusu gelişmelerle haftalık bazda Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 2,34, Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 2,48, Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 8,80 ve Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,76 değer kazandı.

 

29 Nisan ile başlayan haftada, Salı günü Japonya’da sanayi üretimi ve işsizlik oranı, Çin’de imalat sanayi, hizmet sektörü ve bileşik PMI, Çarşamba günü Japonya’da imalat sanayi PMI verilerinin yanı sıra Perşembe günü de BoJ toplantı tutanakları takip edilecek.

 

Diğer yandan, gelecek hafta Çin’de 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle piyasalar 3 gün işleme kapalı olacak.

 

BIST 100 ENDEKSİ REKOR TAZELEDİ

 

Yurt içinde de Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi haftayı yüzde 2,29 artışla 9.915,62 puandan tamamlayarak tüm zamanların en yüksek haftalık kapanışını gerçekleştirirken, gördüğü en yüksek seviye rekorunu 9.956,11 puana taşıdı.

 

Gelecek hafta enflasyon verilerinin yanı sıra uluslararası derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P), cuma akşamı açıklaması beklenen Türkiye değerlendirme raporu yatırımcıların odağına yerleşti.

 

Analistler, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in de 8 Mart'ta Türkiye'nin kredi notunu "B"den "B+"ya yükselttiğini ve not görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çıkardığını anımsattı.

 

Ayrıca Fitch Ratings dün politika tutarlılığındaki iyileşmenin sürdürülmesinin, Türkiye'nin kredi notu açısından olumlu olabileceğini bildirdi.

 

Öte yandan, bu hafta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının Bahar Toplantıları ile çeşitli etkinliklere katılmak üzere gerçekleştirdiği ABD ziyaretindeki temaslarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

ABD'de yatırımcıların Türkiye'ye ilgisinin büyük olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Dezenflasyonla, yapısal reformlarla, mali disiplinle makroekonomik temelleri güçlendiriyoruz ve bu çok ilgi çekiyor. Onun için yatırımcı ilgisi tek kelimeyle mükemmeldi." dedi.

 

Şimşek dün Sapanca'da düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, küresel ekonomik görünümde Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan olduğunu dile getirdi.

 

Kamuda tasarruf konusundaki çalışmaların nihai noktaya geldiğini de belirten Şimşek, "Kamuda tasarruf artış ve harcama kontrolü 2024'ün ikinci yarısında güçlü şekilde devreye girecek." dedi.

 

Şimşek, küresel ekonomik görünümde Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan olduğunu bildirdi.

 

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de tuttu.

 

Faiz kararının ardından TCMB'den yapılan duyuruya göre, parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi, Türk lirası (TL) mevduat payının artırılması ve Kur Korumalı Mevduat'tan (KKM) TL mevduata geçişin desteklenmesi amacıyla TL zorunlu karşılıklara uygulanacak faiz oranı yükseltildi.

 

Duyuruda, KKM için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık tutarına yenileme ve TL'ye geçiş oranına göre uygulanan faiz oranı üst sınırı, politika faiz oranının yüzde 60'ı, TL mevduat için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık tutarına TL'ye geçiş oranı seviyesine göre uygulanan faiz oranı üst sınırı, politika faiz oranının yüzde 80'i olarak belirlendi.

 

Böylece belirlenen koşulları yerine getiren bankaların tesis edilen zorunlu karşılık tutarı için alabileceği en yüksek faiz KKM hesaplarında yüzde 30, TL mevduat hesaplarında yüzde 40 oldu.

 

Gelecek hafta pazartesi ekonomik güven endeksi, salı dış ticaret dengesi, perşembe imalat sanayi PMI ve cuma günü enflasyon verilerinin yanı sıra S&P'nin piyasalar kapandıktan sonra açıklaması beklenen Türkiye değerlendirme raporu takip edilecek.

 

Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 10.000 ve 10.100 seviyelerinin direnç, 9.900 ve 9.800 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.

27 Nisan 2024 Cumartesi

Çin'deki emlak balonu ve pay piyasasındaki sert düşüşten sonra ekonomik belirsizliğe yönelik endişelerinin artmasıyla Çinli yatırımcıların altına hücumu değerli metalin ons fiyatını yukarı yönlü desteklemeye devam ediyor.


 

Enflasyona ve para birimindeki değer kaybına karşı bir koruma aracı olarak kullanılan altının ons fiyatı, Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesi ve Ekim 2023'de İsrail-Filistin çatışmasının jeopolitik gerilimleri artırmasıyla "güvenli liman" statüsüyle daha da yükseldi.

 

Enflasyonla mücadele kapsamında gelişmiş ülke merkez bankalarının bir süredir tarihi yüksek seviyelerde tuttukları politika faizlerini yakın zamanda indirmeye başlayacaklarına ilişkin tahminler de altının yatırım aracı olma özelliğini artırıyor.

 

12 Nisan'da 2 bin 432 doları aşarak rekor tazeleyen altının ons fiyatı, bu hafta 2 bin 310 doların üzerinde seyretti. Altının bu yıl ons başına rekor yenilemeleri küresel piyasaları etkilemeye devam ediyor.

 

Bu noktada altının en büyük üreticisi ve tüketicisi konumunda bulunan Çin'de altına talep oranında yaşanan yükselişle dikkati çekiyor. Genellikle Çin ve Hindistan dünyanın en büyük alıcısı unvanı için yarışıyor.

 

Düşük faiz oranları, faiz getirmeyen altını tutmanın fırsat maliyetini azaltırken, Hindistan'da düğün sezonu ve Çin'de yeni yılda altına talebi artırıyor.

 

ÇİN'İN YILIN İLK ÇEYREĞİNDEKİ ALTIN TÜKETİM 308 BİN TONA ÇIKTI

 

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, geçen yıl Çin’in mücevher, külçe ve madeni para tüketiminin rekor seviyelere ulaşmasıyla bu durum değişti.

 

Çin’in altın takı talebi yüzde 10 artarken Hindistan’ın yüzde 6 düştü. Bu arada Çin’in altın ve madeni para yatırımları yüzde 28 artarak 280 tona yükseldi.

 

Çin Altın Birliği verilere göre, Çin’in altın üretimi ve tüketimi 2024’ün ilk çeyreğinde artış göstermeye devam ediyor. Buna göre, Çin’de yılın ilk çeyreğinde, önceki yıla kıyasla yüzde 1,16 artışla 85 bin 959 ton altın üretildiği görülüyor. Buna karşın ülkede, aynı dönem zarfında yıl bazında yüzde 5,94 artışla 308 bin 905 ton altın tüketildi.

 

Verilere göre, mücevherata dönüştürülmüş altın tüketimi, geçen yıla kıyasla yüzde 3 düşerek 183 bin 922 ton olurken, para ve külçe olarak altın tüketimi yine yıl bazında bu sürede yüzde 26,77 sıçrama yaparak 106 bin 323 tona çıktı.

 

Ocak-mart döneminde altının endüstriyel amaçlara yönelik kullanımı da önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,09 artarak 18,66 tona yükseldi.

 

Uzmanlar talebin hala büyüyebileceğini belirterek, Çin’deki sınırlı yatırım seçenekleri, emlak sektöründe uzun süren kriz, istikrarsız hisse senedi piyasaları ve zayıflayan yuanın bu durumun en önemli etkenleri arasında yer aldığını belirtti. Çinli yatırımcılar ekonomideki belirsizlik arttıkça parayı daha güvenli olduğu düşünülen varlıklara yönlendirmeyi tercih ediyor.

 

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, Çin Halk Bankası, rezervlerini dolardan uzaklaştırmak ve kurdaki değer kaybına karşı korunmak için 17 ay boyunca aralıksız alım gerçekleştirerek şimdiye kadarki en uzun alım serisine imza attı.

 

Altını tercih eden merkez bankaları arasında en istekli alıcı konumundaki Çin Halk Bankasının, bu yılda da alımlarını yüksek tutması bekleniyor.

 

“ÇİN BİR NEVİ ALTIN REZERVİNİ NORMALLEŞTİRİYOR”

 

İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan, Çin'in altın rezervine değinerek, altına olan talebini ikiye ayrılabileceğini söyledi.

 

Manukyan, ilk olarak bazı analizlerde "Çin'in resmi gözükenden çok daha fazla altını olduğu spekülasyonu"na değinerek, şunları belirtti: “Ama en azından görülen resmi rakamlarda Çin’in altın rezervi Batı ülkelerine oranla çok daha düşük seviyelerde idi, hala da öyle. Dolayısıyla aslında Çin bir nevi rezervini normalleştiriyor diyebiliriz. İkinci noktada da özellikle Rusya’nın yaşadıklarından sonra Batı sisteminde bulunan rezervlerine el koyulması veya dondurulması. Önce dondurulma durumu söz konusu oldu. Geçen hafta sonu itibarıyla Amerika’nın elinde çok ufak bir miktar var ama Rus rezervlerine el koyduğunu da açıkladı.”

 

Manukyan, dolayısıyla böyle bir durumda altının kimsenin kontrolünde olmayan nötr varlık olarak öne çıktığını kaydederek, alımlarının bir kısmının da oradan kaynaklandığını söylemenin mümkün olduğunu vurguladı.

 

“HANE HALKININ ALTINA YÖNELMESİ İÇ EKONOMİYE VE YUANA GÜVENSİZLİKTEN KAYNAKLANIYOR”

 

Manukyan, ikinci olarak, ülkede hane halkının da yoğun alımları olduğunu belirterek, bunun iç ekonomiye ve yuana güvensizlikten kaynaklandığını dile getirdi.

 

Manukyan, "Çin hep çok büyük rezervleri olan devamlı ticaret fazlası veren bir ülke olarak lanse ediliyor. Tabii böyle de ama baktığınızda zaten IMF standartlarında rezervleri aslında o kadar büyük değil ama baktığınızda da kur üzerinde devamlı olarak bir baskı, devamlı bir çıkış baskısı da olduğunu görüyoruz. Hem emlak balonunun yaptıkları hem içerideki gelişmeler bunlara paralel olarak hane halkı da altın talebini sürdürüyor." diye konuştu.

 

Bu durumun uluslararası piyasalara etkisine de değinen Manukyan, "Bu talep çok arttığında yani son dönemde o kadar değil, geçtiğimiz yıl bunun daha şiddetli halini de gördük. Londra altın fiyatlarıyla Şanghay altın fiyatları arasında çok ciddi bir makas açılmaya başlıyor. Bunun başka nedenleri de var. Parayı çıkartma talebi de var ama o makasın açılması aslında bazen arbitraj fırsatlarına neden oluyor. Bazen fiziki altın piyasasıyla finansal altın piyasası arasında çok uzun sürmeyen kopukluklara neden oluyor. Muhtemelen de Çin tarafındaki talep bu şekilde sürecek. En azından rezervlerdeki yeniden düzenleme bu şekilde sürecektir diye düşünüyorum." dedi.

27 Nisan 2024 Cumartesi