tatil-sepeti

HABER: ADEM ORHUN

ABD’de 2006 yılında yaşanan mortgage krizi ve yatırım bankası Lehman Brothers’ın 2008’de iflas etmesiyle likidite krizi ortaya çıkmıştı. Ülke ekonomileri ve finans piyasalarında bu krizle mücadelede farklı bir yöntem uygulanmaya başlandı.

ABD Merkez Bankası öncülüğünde 2008’de mortgage piyasasına dayalı tahvil satın alımına start verildi. Bu bir anlamda parasal genişlemenin başlangıcıydı. Fed bu politikasını uygularken faiz oranlarını da sıfıra doğru çekti. Bu uygulama Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası (BoJ) tarafından da tercih edildi.

Düşük enflasyon ve azalan iç talep bütün Avrupa’yı sararken, İsveç, İsviçre, Danimarka da negatif faize geçti.

Negatif faiz uygulamasıyla, şirketler için borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi ve kredi talebinin artmasıyla yeni yatırımların, yeni iş açılışlarının teşvik edilmesi hedefleniyor.

REKABET ÜSTÜNLÜĞÜ

Bu arada merkez bankalarının negatif faiz uygulaması finans dünyasına bir mesaj kabul ediliyor. Zira merkez bankaları, bankaların kendisinde tuttuğu cari hesaplara uyguladığı faizi eksiye düşürdü. Bu uygulama ‘Parayı bana yatıracağına, kredi ver’ mesajı olarak yorumlanıyor.

Bu uygulamanın tercih edilmesinin diğer bir sebebi de dış ticarette rekabet avantajı. Negatif faize geçen ülkelerin yerel para birimi değer kaybedeceğinden, ihracatta rekabet üstünlüğü elde ediyor. Bu durum kur savaşlarının da bir kaynağı oluyor.

GLOBAL PORTFÖY

Sıfır veya negatif faiz ortamında dikkati çeken bir gelişme ise iyice biriken likidite. Negatif faizle fiyatlanan tahvil stoku 12 trilyon doları geçti. Merkez bankalarının şirket tahvili alımları ile bu rakam 13 trilyon dolara ulaştı. Ancak yatırımcı kazanç ve parayı tutma konusunda endişe yaşıyor. Halk da bu politika sebebiyle tüketimden çekinerek daha fazla tasarruf yapmaya yönelmiş durumda. Almanya’da hane halkı tasarruf oranı son 5 yılın en üst seviyesi olan yüzde 10’u aştı. Yani hane halkları harcamak yerine biriktirmeyi tercih ediyor.

GELECEK ENDİŞESİ

Batı’da gelişmiş ekonomilerin mega şirketleri ile Ortadoğu’da doğal kaynaklardan ve dev projelerden milyarlar elde eden şirketler de rekor düzeyde nakit pozisyonunda bulunuyor. Bu durumda şirketlerin ellerindeki nakdi yatırıma yönlendirmesi gerekirken, bu adımlardan büyük oranda imtina edildiği görülüyor. Gelecek endişesi giderilmediği gibi; güvenli ve kârlı liman açlığı da karşılanamıyor. Bu aşamada siyasi ve ekonomik istikrara sahip gelişmekte olan ülkeler ön plana çıkıyor.

TEMMUZDA HAREKETLENDİ

Öte yandan gelişen ülke piyasalarına portföy hareketi ise ivmelenmeye başladı. Haziranda 13 milyar dolar olan dış kaynaklı portföy, temmuz ayında 24 milyar doları aştı. Bu anlamda son yılların en iyi aylarından biri yaşandı. Fakat 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi, Türkiye’nin ilk akımı kaçırmasına yol açtı.

AVANTAJLI ÜLKELER

Bu arada gelişmiş ülkelerde hisse fiyatları ‘pahalı’ bulunuyor. Diğer taraftan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış kararı da, Avrupa Merkez Bankası’nın ve yatırımcıların planlarını beklenmedik şekilde etkiliyor. Sermayenin, gelişmekte olan ülkelerde yatırıma yönlendirilmesi, hem tahvil şişkinliğini gidermesi hem yüksek kâr potansiyeli açısından pozitif avantajlı bir yol olarak görülüyor. Bu aşamada da gelişmekte olan ülkelerin beklentileri yönlendirmek için daha aktif olması kritik önem kazanıyor.

RİSKLER ETKİLİYOR

Negatif faiz ortamında sermaye sahipleri faiz ödememek için nakit paralarını bankalar yerine kendi kasalarında tutmayı tercih edebiliyor. Bu sebeple ekonomideki aktörler nakit paraya talep riski artıyor. Bankaların merkez bankalarında tutacakları kaynakların oluşturacağı maliyet de diğer bir sorun. Negatif faizdeki bir devlet tahvilinin alıcı bulup bulamayacağı da soru işaretlerine yol açıyor. Mevduat sahipleri ve tüketiciler para harcamak yerine sıkı tasarrufa yönelebiliyor.

S&P: STERLİN PLANLARI BOZUYOR

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), negatif faiz politikasının sonuçlarına ilişkin bir rapor yayımladı. Politika yapıcılar ile Merkez Bankalarının, deflasyonist baskılarla mücadele etmek ve ekonomik büyümeyi canlandırmak için geleneksel olmayan birçok para politikalarını takip ettiğini belirten S&P’nin raporunda “Avrupa’dan gelen veriler, negatif faiz oranlarının banka kredilerinin büyümesini teşvik etmek ve Euro’nun değerini düşürmek yoluyla ekonomik faaliyetler üzerinde istenilen olumlu etkiyi yaptığını gösteriyor. Japonya’nın ekonomik performansı açısındanbenzer etkiyi bulmak için ise çok küçük kanıt var veJapon yeniistenildiği gibi performans sergileyemedi” denildi.

İNGİLTERE’NİN KARARI

S&P’nin raporunda ayrıca şunlar kaydedildi: “Negatif faiz oranı politikası uzun bir süre devam ederse bankaların kârlılığına zarar verebilir ve kredi aktarım mekanizmasını zayıflatabilir. Siyasi koşullar, ekonomileri canlandırmak için uygulanan mali politikaların kullanımını güçleştiriyor. Negatif faiz politikasının etkisi, İngiltere’nin birlikten çıkma kararı ve Sterlin’deki değer kaybıyla daha da belirsizleşti. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) hedefi öncelikle dolara odaklanmak. Ancak Sterlin’deki başka bir dalgalanma ECB’nin hedeflerini zorlaştırabilir.”

TAHVİLLE BORÇLANMA YABANCILARI ÇEKER

Merkezi Washington’da bulunan Uluslararası Finans Enstitüsü (Institute of International Finance) Küresel Sermaye Piyasaları Departmanı uzmanları, gelişmiş ülkelerdeki negatif ve sıfır faiz ortamının, gelişmekte olan ülkelere sermaye akımını pozitif yönde etkileyeceğini vurguladılar.

İstanbul Ticaret’e yaptıkları açıklamada, benzeri bir eğilimi ABD’de daha önce gördüklerini belirten IIF uzmanları, “Hatta, bu yıl Euro bölgesinden gelişmekte olan piyasalara ciddi bir sermaye akımı oldu. Bunun hızlanarak artmasını bekliyoruz. Özellikle kurumsal yatırımcılar açısından (pension funds, life insurers) gelişmekte olan piyasalar çok çekici durumda” şeklinde konuştu.

ŞİRKETLERİN BORÇLANMASI

Türkiye’nin bu yıl içinde bu akımdan ciddi şekilde faydalandığını belirten uzmanlar, “Gelen ilk veriler gösteriyor ki, darbe girişiminin Türkiye’ye sermaye hareketine etkisi kısıtlıydı. Şüphesiz, politik istikrar yatırımcılar için çok önemli, Şu anda Türkiye sermaye piyasalarına olan güven yerinde görünüyor” dedi.

Şirketler için ise sürdürülebilir borçlanmanın çok önemli olduğunu vurgulayan IIF uzmanları, şunları söyledi: “Türkiye’de şirket borçlanmaları büyük oranda banka kredilerinden oluşuyor. Tahvil cinsinden borçlanma teşvik edilmeli. Bu tip borçlanma TL cinsinden dahi yapılabilir. Yabancı yatırımcıların bu tip tahvillere ciddi talebi olacaktır. Borçlanma araçlarındaki çeşitlilik, Türkiye finans piyasalarındaki istikrarı sağlamlaştırdığı gibi, Türkiye’deki faiz oranlarını da aşağıya çekecektir.”

PİYASALARDA YAPILANMA İLE SERMAYE GELİR

Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabri Burak Arzova, geçtiğimiz ay gelişmekte olan ülkelere doğru parasal akımın, negatif faiz ortamından kaçışı tekrar gündeme getirdiğini söyledi. İTO Ekonomi Danışma Kurulu üyesi de olan Prof. Dr. Sabri Burak Arzova İstanbul Ticaret Gazetesi’ne yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Avrupa’da genç nüfusta işsizlik çok yüksek. Ayrıca büyüme ve enflasyon oluşturmada başarısızlık çözülebilmiş değil. Japonya ise sürekli parasal genişleme ile büyüme ve enflasyon oluşturma hedefini yakalamaya çalışıyor. Japonya’da yaşlı bir nüfus var ve bunlar sürekli tasarruf halinde. Öte yandan, Japonya, teknoloji üreten ülke konumunu kaptırdı.”

SERMAYE PİYASALARI

“Geçtiğimiz ay gelişen ülkelere doğru olan parasal akımı büyük oranda ıskaladık” diyen Prof. Arzova, “Bunun en önemli sebebi 15 Temmuz’daki darbe girişimi ve Türkiye’ye yönelik yabancı raporlamalardı” dedi.

Sermaye piyasalarına girişin sağlanabilmesi için ciddi bir şeffaflaşmanın şart olduğunu belirten Prof. Arzova şöyle devam etti: “Sermaye piyasalarının tabana yayılması anlamında ve derinleşmenin sağlanması için bu gerekli. Tahvil piyasaları konusunda da mutlaka derinleşme sağlanmalı. Sukuk konusunda çok geç kalındı. Buradaki büyük yatırımcı imkanları kaçırılmamalı.”

YATIRIM BANKACILIĞI ŞART

Türkiye’de mevduat bankacılığı konusunda sıkıntı olmadığını kaydeden Prof. Arzova “Burada en önemli konulardan birisi yatırım bankacılığı. Özellikle dünya çapındaki yatırım bankalarının en azından birer şube açması konusunda özendirilmesi, bunlara ciddi kamusal destek ve vergi avantajlarının sağlanması gerekiyor. Ekonomide normalleşme oldukça yabancı yatırımcının güveni artacaktır” şeklinde konuştu.

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Bankacılık sektörünün kredi hacmi, 13 Eylül haftasında 64 milyar 584 milyon lira artarak 14 trilyon 687 milyar 686 milyon liraya çıktı.


 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bültenine göre, sektörün kredi hacmi 13 Eylül itibarıyla 64 milyar 584 milyon lira arttı.

 

Söz konusu dönemde kredi hacmi 14 trilyon 623 milyar 103 milyon liradan 14 trilyon 687 milyar 686 milyon liraya çıktı.

 

Bankacılık sektöründe toplam mevduat ise bankalar arası dahil, geçen hafta 309 milyar 415 milyon lira artarak 17 trilyon 613 milyar 411 milyon liraya yükseldi.

 

TÜKETİCİ KREDİLERİNİN TUTARI 1 TRİLYON 817,4 MİLYAR LİRA OLDU

 

Tüketici kredilerinin tutarı, 13 Eylül itibarıyla 16 milyar 866 milyon lira artışla 1 trilyon 817 milyar 399 milyon liraya çıktı. Söz konusu tutarın 461 milyar 352 milyon lirası konut, 80 milyar 790 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 275 milyar 257 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

 

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı, 5 milyar 781 milyon lira artarak 1 trilyon 857 milyar 38 milyon lira oldu.

 

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları ise yüzde 2,3 artışla 1 trilyon 623 milyar 959 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 554 milyar 761 milyon lirasını taksitli, 1 trilyon 69 milyar 198 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

 

YASAL ÖZ KAYNAKLAR ARTTI

 

Bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 13 Eylül itibarıyla önceki haftaya göre 2 milyar 28 milyon lira artışla 259 milyar 255 milyon liraya çıktı. Takipteki alacakların 193 milyar 842 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

 

Aynı dönemde bankacılık sisteminin yasal öz kaynakları, 7 milyar lira yükselerek 3 trilyon 145 milyar 402 milyon lira oldu.

 

KKM bakiyesi ise geçen hafta yüzde 0,7 ve 10 milyar 441 milyon liralık azalışla 1 trilyon 564 milyar 311,6 milyon liraya düştü.

 

Böylece KKM büyüklüğü, toplam mevduatın yüzde 8,9'una geriledi.

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : banka kredi mevduat

Sektörün toplam mevduatı 18 trilyon 80.9 milyar lira, kredi hacmi ise 14 trilyon 201.1 milyar lira oldu.


 


 

Bankacılık sektörünün toplam mevduatı, 13 Eylül ile biten haftada önceki haftaya göre 271,2 milyar lira artarak 18 trilyon 80,9 milyar liraya yükseldi.

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), haftalık para ve banka istatistiklerini açıkladı.

 

Buna göre, bankacılık sektörünün toplam mevduatı (bankalar arası dahil) 13 Eylül ile biten haftada 271 milyar 245 milyon 693 bin lira artışla 18 trilyon 80 milyar 927 milyon 399 bin liraya çıktı.

 

Aynı dönemde bankalardaki TL cinsi mevduat yüzde 3,53 yükselişle 10 trilyon 785 milyar 757 milyon 97 bin lira, yabancı para (YP) cinsinden mevduat ise yüzde 1,13 azalışla 6 trilyon 507 milyar 814 milyon 798 bin lira oldu.

 

Bankalarda bulunan toplam YP mevduatı, geçen hafta 201 milyar 644 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, bu tutarın 170 milyar 236 milyon doları yurt içinde yerleşik kişilerin hesaplarında toplandı.

 

Yurt içi yerleşiklerin toplam YP mevduatında, parite etkisinden arındırılmış veriler göz önünde bulundurulduğunda 13 Eylül itibarıyla 2 milyar 671 milyon dolarlık azalış görüldü.

 

TAKSİTLİ TİCARİ KREDİ MİKTARI ARTTI

 

Mevduat bankalarındaki tüketici kredileri, geçen hafta yüzde 0,96 artarak 1 trilyon 726 milyar 765 milyon 66 bin lira oldu.

 

Aynı dönemde taksitli ticari krediler yüzde 0,32 yükselişle 1 trilyon 701 milyar 915 milyon 488 bin liraya, kredi kartları bakiyesi ise yüzde 1,94 artışla 2 trilyon 101 milyar 895 milyon 504 bin liraya çıktı.

 

Mevduat bankalarındaki tüketici kredilerinin 415 milyar 389 milyon 198 bin lirası konut, 62 milyar 193 milyon 711 bin lirası taşıt ve 1 trilyon 249 milyar 182 milyon 157 bin lirası diğer kredilerden oluştu.

 

Bankacılık sektörünün TCMB dahil toplam kredi hacmi de 13 Eylül ile biten haftada 65 milyar 340 milyon 139 bin lira artarak 14 trilyon 201 milyar 72 milyon 556 bin liraya yükseldi.

 

Toplam kredi hacmi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,89 artış kaydetti.

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : banka mevduat kredi