Türkiye'nin makine ihracatı, yılın ilk yarısında 2022'nin aynı dönemine göre yüzde 10 artarak 14.1 milyar dolarla rekor kırdı.


 

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) verilerine göre, makine imalat sanayisinin ihracatı, bu yılın ocak-haziran döneminde serbest bölgeler dahil edildiğinde 14,1 milyar dolara ulaştı.

 

Söz konusu dönemde sektörün kilogram başına düşen ihracat birim fiyatları 7,2 dolara yükselirken, en yüksek dış satım yaklaşık 2 milyar dolarla Almanya'ya yapıldı. Rusya'ya ihracat 1,4 milyar dolara yaklaştı. Türkiye'nin en büyük 10 pazarı arasında sadece Fransa'ya ihracatta düşüş yaşandı.

 

Sektörün haziran ihracatında, Kurban Bayramı tatiline rağmen geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,7 artış görüldü.

 

"AVRUPA'DA MAKİNE YATIRIMLARINDAKİ BÜYÜME SIKINTILARA RAĞMEN DEVAM EDECEK"

 

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ihracat rakamları ve sektördeki gelişmelere ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk yarıda en büyük 10 pazar arasında sadece Fransa'da düşüş yaşandığını, Almanya'nın payının yüzde 14'e, Rusya'nın ise yüzde 10'a yaklaştığını bildirdi.

 

Karavelioğlu, para politikalarındaki sıkılaşmanın etkisiyle küresel ölçekte durgun geçen yılın ilk yarısında endüstriyel talebin yavaşladığını ifade ederek, Türkiye'nin toplam makine ihracatının yüzde 60'ını gerçekleştirdiği Avrupa'da makine teçhizat yatırımlarındaki büyümenin bütün sıkıntılara rağmen yüzde 2,5 seviyesinde olmasını beklediklerini kaydetti.

 

Küresel arz kapasitesinin altında kalan talep nedeniyle siparişlerin düştüğünü, bu durumun karların azalmasına, azalan karlılığın da yeni yatırımlar açısından isteksizliğe dönüştüğünü aktaran Karavelioğlu, bu dönemde firmaların sırada bekleyen siparişlere yoğunlaştığını bildirdi.

 

Karavelioğlu, gelişmiş ülkelerde mevcut yatırım bütçelerinin AR-GE tarafına kaydığını, yeni dönemde verimlilik ve kalite artışını merkeze alan yatırımların öne çıktığını, uzun süre devam edecek bu yatırım trendinin ihraç ürünlerinin niteliğini ve teknoloji sınıfını da etkileyeceğini belirterek, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve otomasyona yönelik yatırımların makine ve teçhizat talebine olumlu etki edeceğini söyledi.

 

"İHRACAT VE YATIRIMLAR DAHA UYGUN MALİYETLERLE FİNANSE EDİLMELİ"

 

Kutlu Karavelioğlu, ihracatçı işletmeler için yeni iş almanın zorlaştığı bu dönemde, AB'de yasama süreci devam eden Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü'nün ikinci bir filtreleme daha getireceğine işaret ederek, "Ciro olarak yasa kapsamına girdikleri takdirde yaptırımlar ve denetim mekanizması açısından kurallara uymayan şirketleri büyük cezaların beklediği bu dönemde Avrupalı şirketler değer zinciri ortaklarının gelişip yetkinleşmesini izlemek konusunda çok titiz davranacaktır." dedi.

 

Mali sıkılaşmanın finansmana erişime etkilerine değinen Karavelioğlu, makine fiyatlarının arttığı bu dönemde borçlanma ihtiyacı ve üretim maliyetlerinin yükselmesinin satışları olumsuz etkilediğini ifade etti.

 

Karavelioğlu, yatırım mallarının güven ve müşteri finansmanıyla satıldığını, ödemelerin taksitlerle zamana yayıldığını belirterek, şöyle devam etti: "Bu sebeple makine imalatçılarının hem kendilerinin düşük faizlerle borçlanabilmeleri hem de müşterileri için orta ve uzun vadeli kredi bulabilmeleri rekabetçiliğin ana unsurudur. Rakiplerimizin bu konuda bizden daha avantajlı olduklarını, başta ülkemiz olmak üzere çetin rekabete girdiğimiz bütün büyük makine pazarlarında görüyoruz. Son 1,5 yılda, bir yandan Türkiye'de yerli katma değer oranı en yüksek, yani masraflarının çoğunu TL ile yapan sınai sektör olarak yatay kurdan herkesten fazla etkilendik, diğer yandan resesyon beklentisiyle fiyatlarını baskılayan rakiplerimizle sınırlı finansman imkanları içinde baş etmeye çalıştık. Netice itibarıyla bu ağır yükü taşıyabilecek güce ulaştığımız görülmüş olmakla birlikte TCMB, Eximbank ve kamu bankalarının rasyonel politikalara dönüş ilkeleriyle ters düşmeyecek şekilde, ihracat ve yatırımları daha uygun maliyetlerle finanse etmesi gerektiğine inanıyoruz."

 

"İTHALATTAKİ ARTIŞ YERLİ İMALATÇIMIZI KORUYAMADIĞIMIZI GÖSTERİYOR"

 

MAİB Başkanı Karavelioğlu, ihracat yapmanın zorlaştığı bu dönemde dış ticaret açığının ana kaynağı olan ithalat furyası konusuna da eğilmek gerektiğini vurgulayarak, TL'deki değerlenmenin ithalat konusunda yarattığı cazibe sonucu son 12 ayda 42 milyar dolarlık da makine ithal edildiğini söyledi.

 

Makine ithalatının bu yılın ilk 5 ayında yüzde 28,6 artarak 18,5 milyar dolara ulaştığını bildiren Karavelioğlu, "Sene sonunda 45 milyar dolara ulaşacak bir ithalat büyüklüğünün ve 15 milyar dolara yakın bir ticaret açığının sinyallerini görüyoruz. Bu açığın önemli bir kısmının Uzak Doğu mallarına karşı veriliyor olması, yerli imalatçımızı, tedbirlerini giderek sıkılaştıran Batılı rakiplerimiz kadar koruyamadığımızı da gösteriyor." diye konuştu.

 

"İLAVE GÜMRÜK VERGİLERİNİN SIFIRLAMASIN ZAFİYET OLUŞTURUYOR"

 

Kutlu Karavelioğlu, Yatırım Teşvik Sistemi ile sağlanan avantajların, özellikle doğudan gelen dampingli ve düşük teknolojili malların ithalatını kolaylaştırdığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "Geçen yıl yatırım teşvik belgeleri kapsamında ithalatı teşvik edilen makinelerin tutarı 19 milyar dolar civarındaydı. 360 milyar TL tutarında 5 bin 400 yatırım teşvik belgesinin verildiği bu yılın ilk 4 ayında ise yatırımların yüzde 65'ini yapacak olan genel imalat sanayisinin makine ihtiyaçlarında yerli makinelerin payının yüzde 40'ı ancak bulduğu görülüyor. Oysa madencilik yatırımlarında yerlilik oranı yüzde 72, tarımda yüzde 97, teknolojisi en yüksek dallardan olan enerji yatırımlarında ise yüzde 89 civarında. Yatırım Teşvik Mevzuatı'nın yerli makine imalatçımızı haksız rekabete karşı korumak üzere ihdas edilen ilave gümrük vergilerini sıfırlamasının çok önemli bir zafiyet oluşturduğunun altını tekrar çizmek lüzumu duyuyoruz. Rasyonel olmanın; ithalat mekanizmalarındaki bütün arka kapıları hızla kapatmayı ve kamunun tüm planlarında stratejik sektör olarak ilan edilmiş makine imalatını rakiplerimizden geri kalmayacak bir kararlılıkla korumayı gerektirdiğini düşünüyoruz."

21 Temmuz 2023 Cuma

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği ve 10 ton propolis üretiminin yapıldığını söyledi.


Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, açıklamada, Türkiye'nin 9,2 milyon arılı kovan sayısıyla dünyada 3.,115 bin ton bal üretimiyle de Çin'den sonra 2. sırada yer aldığını söyledi.

 

Türkiye'nin, bal üretimini destekleyecek flora çeşitliliğiyle Avrupa'da 1. sırada olduğunu ifade eden Şahin, ülkede 4 bin 319'u endemik olmak üzere 13 bin 414 bitki türü bulunduğunu dile getirdi.

 

Şahin, dünya genelinde sağlanan başarıyı temellendirmek, sürekliliği sağlamak ve ihracatı arttırmak için tüm arı ürünlerine bir standart getirilmesinin önemli olduğuna işaret ederek, "Bu kapsamda uluslararası standardizasyon örgütü olan ISO'nun arı ürünleri çalışmalarına 34 ülkeyle 2019'dan itibaren katkı ve katılım sağlıyoruz. Bu zaman zarfında çam, geven, kestane, pamuk, ayçiçeği ve narenciye gibi bal çeşitleri üzerinde çalışma başlattık. İlk adım olarak TSE onayıyla çam balında bir standart getirdik. Ardından lavanta ve meşe balı üzerinde çalışılıyor." diye konuştu.

 

Söz konusu bal türleriyle ilgili çalışmaları TAGEM ile yürüttüklerini kaydeden Şahin, bal konusunda dünyayla yarışabilmek için artık bilimsel kimliğin ortaya konulmasının elzem olduğunu belirtti.

 

Ziya Şahin, arı ürünleri ihracatında da önemli bir noktaya gelindiğini vurgulayarak, "Türkiye'de geçen yıl 9 bin 389 ton bal ihraç edildi. Bu ihracattan 32 milyon dolar gelir elde edildi. Yaklaşık 20 ülkeye ihracat yapılırken, başı Almanya, ABD, İspanya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Japonya çekiyor." ifadesini kullandı.

 

BİR KİLOGRAM BALIN MALİYETİ 216 LİRA

 

Balın kalitesi üzerinden pek çok spekülasyon yapıldığını dile getiren Şahin, baldaki sahtecilik ve uygunsuzluk konusunda başta merdiven altı üretim yapanlar olmak üzere buna dahil olan her kesimle mücadelenin çok önemli olduğunu vurguladı.

 

Şahin, sahteciliğin tespiti için balların da kayıt sistemine dahil edilmesi gerektiğine işaret ederek, kovan ve arıcıların yanında üretilen balı da kayıt altına alarak, kimin ne ürettiğinin bilinebileceğini aktardı.

 

Arıcılığın son yıllardaki fiyat artışlarından da ciddi şekilde etkilendiğini belirten Şahin, şunları kaydetti:

 

"Arıcılık tarla bitkilerindeki gibi sabit yerde yapılan bir üretim faaliyeti değil. Her gezginci arıcımız yılda 5-6 konaklama bölgesi değiştirerek, yılda ortalama 20 bin kilometre yol kat ediyor. Son yıllardaki akaryakıt, besleme, sarf malzeme, makine/ekipman ve işçilik benzeri giderler bir anda yükseldi. Geçen yılki bal maliyetine güncel enflasyon eklendiğinde, bir kilogram bal maliyeti 216 lira olmaktadır. Arıcıların elinden tutulmalı, desteklenmeli."

 

ÇİN VE BREZİLYA'NIN TÜRKİYE'DEN PROPOLİS TALEBİ VAR

 

Şahin, son yıllarda birliklerin kurulmasıyla arıcıların, balın yanında, propolis, bal mumu, arı sütü, polen, arı zehri gibi ürünlerin de üretimini yaptıklarına işaret ederek, "Balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği, 10 ton propolis, 600 bin ana arı üretimi yapılıyor. 2020 yılına kadar propolisi yurt dışından ithal ederken şu an için bu ürünlerde ihracatçı konumdayız. Özellikle Çin ve Brezilya'nın Türkiye'den propolis talebi var." diye konuştu.

 

Şahin, bal dışındaki ince işçilik gerektiren arı ürünlerindeki üretimi arttırmak için özellikle kadın çiftçilere ve girişimcilere daha fazla destek verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi