Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, küresel fosil yakıt sübvansiyonlarının 2020'de yaklaşık 6 trilyon dolara ulaştığını belirterek, 2025 yılına kadar fosil yakıt fiyatlarının çevre ve tedarik maliyetlerini tam olarak yansıtacak şekilde artması halinde küresel karbon emisyonlarının 3'te 1 oranında düşebileceğini ifade etti.

Georgieva, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında düzenlenen enerji konulu zirvede yaptığı konuşmada, fosil yakıtların kullanımında azalma olmaması halinde çevreye, insan sağlığına ve geçim kaynaklarına verilen zararın devam edeceğini, Paris Anlaşması'nın küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefinin hızla ulaşılamaz hale geleceğini söyledi.

Fosil yakıt fiyatlarını doğru belirlemenin önem taşıdığına dikkati çeken Georgieva, fiyatların hem tedarik maliyetlerini hem de özellikle karbon emisyonları ve hava kirliliği olmak üzere çevresel maliyetleri tam olarak yansıtması gerektiğini vurguladı.

Georgieva, "Fosil yakıtın düşük fiyatlandırılması, yerel ve küresel çevresel hedefleri baltalayarak insanlara ve gezegene zarar verir." dedi.

Fosil yakıtın düşük fiyatlandırılmasının ağırlıklı olarak yüksek gelirli hanelere fayda sağlayan ve hükümetleri değerli mali kaynaklardan yoksun bırakan kötü hedeflenmiş bir politika olduğunu belirten Georgieva, "IMF çalışanlarının yeni tahminlerine göre, küresel fosil yakıt sübvansiyonları 2020'de yaklaşık 6 trilyon doları buldu. Bu küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 6,8'ine eşit. ​" diye konuştu.

Georgieva, 2025 yılına kadar fosil yakıt fiyatlarının çevre ve tedarik maliyetlerini tam olarak yansıtacak şekilde artması halinde küresel karbon emisyonlarının 3'te 1 oranında düşebileceğini dile getirdi.

Akaryakıt fiyatlarını yükseltmenin çok zor olduğuna dikkati çeken Georgieva, "Ne kadar zor olduğunu hafife almak istemiyorum ama hiçbir şey yapmamak çok daha büyük zorluklar doğuracak." dedi.

Georgieva, IMF'nin kalkınma seviyelerine göre belirlenen uluslararası karbon fiyat tabanı önerdiğini belirterek bunun yakıt için doğru fiyatın belirlenmesine ve küresel iklim hareketini hızlandırmaya yardımcı olacağını ifade etti.

28 Eylül 2021 Salı

Etiketler : Dünya

İran-İsrail geriliminin yol açtığı arz endişeleriyle yılın en yüksek seviyelerini gören petrol fiyatlarının, jeopolitik gerilimlerin piyasa üzerinde etkisini artırmasıyla kısa vadede "keskin dalgalanmalarla" karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor.


İran'ın, İsrail'in 1 Nisan'da Şam'daki konsolosluk binasına saldırısına 13 Nisan'da ilk kez bölgesel vekillerine başvurmadan yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle karşılık vermesi, petrol kaynaklarının çoğuna ev sahipliği yapan Orta Doğu'daki gerilimi artırdı.

 

Bölgedeki tansiyonun daha da yükselme ihtimali, küresel petrol arzının kesintiye uğrayarak petrol fiyatlarının artacağı endişelerini de beraberinde getirdi.

 

Brent petrolün varil fiyatı 12 Nisan'da, İran'ın İsrail'e yönelik misilleme saldırısı gerçekleştireceği beklentisiyle 92 doları aşarak Ekim 2023'ten bu yana en yüksek seviyesini kaydetti. Aynı gün, Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili ise 87,67 doları gördü.

 

Saldırı sonrası 14 Nisan'da İran'ın askeri operasyonun başarıyla sonuçlandığı ve devamının amaçlanmadığına ilişkin açıklaması ise risk algısının sınırlı da olsa yatışmasını sağladı. Bu durum takip eden ilk işlem gününde petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü baskıyı bir miktar hafifletti.

 

Tel Aviv'in Tahran'ın söz konusu misilleme saldırısına nasıl ve ne zaman yanıt vereceğine ilişkin tartışmalar kesintisiz devam ederken, petrol fiyatları da dalgalı bir seyir izledi.

 

Haftanın ilk işlem gününde 91,05 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı, perşembe günü 86,09 dolara geriledi. WTI ham petrolün varili ise bu hafta boyunca 81,56 ila 86,28 dolar aralığında seyretti.

 

Dün sabah saatlerinde İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğine ilişkin haber akışıyla hızla yukarı yönlü hareketlenen petrol fiyatları, gün içinde bu kazancının büyük bir kısmını geri verdi.

 

JEOPOLİTİK RİSK PRİMİ İSTİKRAR KAZANACAK VE KADEMELİ OLARAK AZALACAK

 

Norveç merkezli bağımsız araştırma kuruluşu Rystad Energy Kıdemli Başkan Yardımcısı Jorge Leon, mevcut jeopolitik gerilimin önemli bir risk faktörü olmaya devam ettiğini söyledi.

 

Leon, piyasalarda gözlerin, İsrail'in karşılık olarak tekrar İran'a düzenlediği saldırının tek seferlik bir olay mı yoksa iki bölgesel güç arasında daha geniş bir çatışmayı ateşleyen bir kıvılcım mı olduğunu görmek için Orta Doğu'ya çevrildiğini dile getirdi.

 

İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğine ilişkin haber akışının ardından petrol fiyatlarının hızlı bir tepki verdiğini ancak tekrar gerilediğine dikkati çeken Leon, "Bunun geçici bir duraksama mı yoksa İran ile İsrail arasındaki çatışmada yeni bir tırmanışın başlangıcı mı olduğunu değerlendirmek zor olsa da ilk piyasa tepkisi ilkinin daha olası olduğunu gösteriyor." dedi.

 

Leon, en olası senaryonun gerilimin tırmanmayacağına yönelik senaryo olduğuna inandıklarını ancak bunun taraflar arasındaki düşmanlıkların ve silahlı saldırıların sona ereceği anlamına gelmediğini belirterek, İsrail'in bugünkü saldırısında olduğu gibi, bu senaryoda da taraflar arasında iyi ayarlanmış misilleme saldırılarının söz konusu olacağını ifade etti.

 

Taraflardan herhangi birinin yanlış bir hamlesinin halihazırda istikrarsız olan bölgede hızla yeni bir gerilimi tetikleyebilme ihtimalinin asıl risk olduğunu vurgulayan Leon, şunları söyledi:

 

"Kesin olan bir şey varsa, o da jeopolitiğin önümüzdeki günlerde ve haftalarda petrol piyasasında daha da büyük bir rol oynayacağıdır. Bu nedenle, kısa vadede keskin fiyat dalgalanmaları yaşanabilir."

 

Leon, dünkü saldırının bu dalgalanmalara gösterilebilecek iyi bir örnek olduğunu kaydederek, "Rystad Energy olarak tamamen arz ve talep temellerine dayanarak nisan ayı için Brent petrolün 'adil değerinin' varil başına 83 doların biraz altında olduğunu hesaplıyoruz. Bu da mevcut jeopolitik risk priminin varil başına 5 ila 6 dolar civarında olduğu anlamına geliyor." diye konuştu.

 

Orta Doğu'daki çatışmalarda önemli bir tırmanma olmadığı sürece jeopolitik risk priminin istikrar kazanacağına ve kademeli olarak azalacağına değinen Leon, "Bu iddiamızın iki nedeni var. Bunlardan ilki, OPEC+ grubunun günlük 7 milyon varile yakın, daha önce görülmemiş büyüklükte bir yedek kapasiteye sahip olması. İkincisi ise birkaç hafta sonra, gerçek arz kesintilerinin yokluğunda, jeopolitik yorgunluğun rol oynamaya başlaması." dedi.

 

DAHA YÜKSEK FİYAT ARTIŞLARINDA OPEC+ GRUBU VE YEDEK ÜRETİM KAPASİTELERİ DEVREYE GİREBİLİR

 

Bağımsız Petrol Piyasası Analisti Gaurav Sharma da Orta Doğu'da tansiyon düşene kadar petrol fiyatlarının kısa vadede son 6 ayın en yüksek seviyelerinde kalacağını söyledi.

 

Sharma, İran-İsrail cephesindeki son gelişmelere dikkati çekerek, "Durum hızla gelişiyor ancak İsrail'in eylemi kapsam olarak sınırlı ve saldırıdan çok bir uyarı gibi görünüyor. İran da bu olayı önemsiz gibi gösteriyor. Bir tırmanma olmadığı sürece petrol fiyatları mevcut seviyelerde seyredecektir." dedi.

 

Taraflar arasındaki gerilimin daha da tırmandığı senaryoya ilişkin de değerlendirmede bulunan Sharma, "İsrail, İran'ın topraklarına yönelik balistik füze ve insansız hava aracı saldırılarına aynı şekilde karşılık verirse, muhtemelen Brent petrol vadeli işlemlerinin varil başına 85-95 dolar arasında dalgalandığını göreceğiz." ifadesini kullandı.

 

Sharma, petrol piyasasında risk priminin eskisi gibi olmadığını belirterek, ABD, Brezilya, Kanada ve Norveç'in yanı sıra Guyana gibi yeni ihracatçılardan gelen OPEC+ dışı petrolün de fiyatlardaki hareketlilikte etkili olacağını dile getirdi.

 

Daha yüksek fiyat artışlarında OPEC+ grubunun da devreye girebileceğini ifade eden Sharma, "Orta Doğu'da gerilimin ciddi anlamda tırmanması halinde, OPEC+ grubu petrol fiyatlarını 100 doların üzerinde görmek istemeyeceği için gönüllü üretim kesintilerinden vazgeçecektir. Piyasada oldukça fazla yedek üretim kapasitesi var ve jeopolitik gerilimlerin devam etmesi halinde bunların devreye gireceğine inanıyorum." diye konuştu.

20 Nisan 2024 Cumartesi

ABD Merkez Bankası (Fed), inatçı enflasyonun ve parasal sıkılaşmanın finansal istikrara yönelik en büyük risk olarak görüldüğünü bildirdi.


Fed, Amerikan finansal sistemindeki mevcut duruma ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Finansal İstikrar Raporu'nun nisan sayısını yayımladı.

 

Raporda, inatçı enflasyonun ve sıkı para politikasının etkilerinin piyasa katılımcıları arasında en çok belirtilen risk olmaya devam ettiği kaydedildi.

 

Piyasa katılımcılarının çoğunun enflasyonun yeniden hızlanmasının faiz oranlarını beklenenden daha uzun süre yüksek tutabileceğini belirttiği aktarılan raporda, "Kalıcı enflasyonist baskıların beklenenden daha kısıtlayıcı bir para politikası duruşuna yol açması riski en sık dile getirilen risk olmaya devam etti." ifadeleri kullanıldı.

 

ORTA DOĞU VE UKRAYNA KÜRESEL EKONOMİ İÇİN RİSK

 

Katılımcıların yaklaşık üçte ikisinin politika belirsizliğini bir risk olarak gördüğü de belirtilen raporda, ticaret politikası ve artan jeopolitik gerilimlerle ilgili diğer dış politika konuları da dahil olmak üzere birçok belirsizlik alanına dikkat çekildiği kaydedildi. Raporda, ABD'de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleriyle ilgili politika belirsizliğinin de dile getirildiği aktarıldı.

 

Fed'in raporunda, Orta Doğu'daki çatışmalar ve Rusya'nın Ukrayna'da devam eden savaşının, enerji ve emtia piyasaları ile küresel değer zincirlerinde sürekli aksama olasılığı da dahil olmak üzere küresel ekonomik faaliyetlere yönelik riskler oluşturduğu belirtti.

 

Jeopolitik gerilimlerin veya politika belirsizliğinin daha da artmasının ekonomik aktiviteyi azaltabileceğine işaret edilen raporda, bunun enflasyonu ve finansal piyasalardaki oynaklığı artırabileceği ifade edildi.

20 Nisan 2024 Cumartesi