Küresel karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 9'undan sorumlu çelik endüstrisinin temiz üretime geçmesi ve kömüre bağlılığından kurtulması için "acil" dönüşüme ihtiyaç duyduğu belirtildi.


İklim odaklı yeni bir gözlemci kuruluş olan SteelWatch'un ilk raporu "Çelikte Kömürün Sonu"na göre, kömür bazlı çelik üretiminin devam etmesine yönelik olağan bir yaklaşım 2050'ye kadar dünyanın toplam karbon bütçesinin yaklaşık yüzde 25'ine karşılık geliyor.

 

Çelik üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarının yüzde 90'ı kömür bazlı üretimden kaynaklanırken, sektörün küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu olması için 1,8 gigaton karbon emisyonunun azaltılması gerekiyor.

 

Dünya genelinde kömür bazlı yüksek fırınlara dayanan yaklaşık 400 çelik tesisinin yüzde 71'inin gelecek 7 yılda en az bir fırınının yenilenmesi veya yeniden kaplanması gerekiyor. Bu da çelik endüstrisini kömürsüz olarak yeniden şekillendirmek ve emisyonsuz modern bir gelecek için tek fırsat olarak görülüyor.

 

Sektördeki karar vericilerin karbonsuzlaşma için hızla harekete geçmelerine ihtiyaç duyulurken, SteelWatch sektörün rotasını değiştirmek için kömüre dayalı çelik üretiminde kesin bir kırmızı çizgi belirlenmesi çağrısında bulunuyor.

 

SteelWatch'a göre, bugünden itibaren OECD ülkelerinde veya OECD merkezli şirketler tarafından yeni ya da yeniden inşa edilecek kömür bazlı yüksek fırın tesislerine yatırım yapılmaması, gelişmekte olan ekonomilerde Ocak 2028'den itibaren faaliyete geçecek mevcut kömür bazlı yüksek fırın tesislerinin yenilenmesi veya yeni kömür bazlı yüksek fırın tesislerinin inşası için yatırım yapılmaması gerekiyor.

 

SteelWatch Direktörü Caroline Ashley, yaptığı değerlendirmede, "Çelik endüstrisi yaşanabilir bir gezegen için tamamen raydan çıkmış durumda." ifadesini kullandı.

 

Çelik sektöründe sorunun kömür olduğunu aktaran Ashley, kömüre dayalı çelik üretiminin emisyonları ve kirliliğini artırdığını belirterek, "Çelik, gelişen bir sıfır emisyon ekonomisinin önemli bir parçası olacak, ancak iklim hedefleri ve eylem 2049'da değil, şimdi gerekli." değerlendirmesinde bulundu.

 

DÖNÜŞÜM, TÜRKİYE'NİN 2053 NET SIFIR EMİSYON HEDEFİ İÇİN GEREKLİ

 

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Kurucu Direktörü Bengisu Özenç ise Türkiye’deki çelik üretiminin dünya ortalamasının tersine, yüzde 70 elektrikli ark ocaklarından gerçekleştirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

 

"Yine de Türkiye'deki çelik üreticilerini karbonsuzlaşmaya yönelik önlemler almaya iten birçok etken bulunuyor. Çelik talebinde beklenen artış, elektrik bazlı üretim için gerekli hurda çeliğin tedarikinde yaşanan sorunlar, uluslararası ticarette sınırda karbon düzenlemelerinin yaygınlaşacağı yönündeki beklentiler ve bu uygulamaların ileriki dönemlerde üreticilerin elektrik tedarikini de kapsayacak bir hale dönüşecek olması, çelik üretiminde karbonsuzlaşmayı mecbur kılıyor. Rekabetçiliği koruma motivasyonuyla öne çıkan bu gündemin iklim hedefleriyle ve Türkiye'nin 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu bir hızda ve yönde gerçekleşmesini önemsiyoruz."

Küresel çelik endüstrisine ‘temiz dönüşüm’ çağrısı

 

Küresel karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 9'undan sorumlu çelik endüstrisinin temiz üretime geçmesi ve kömüre bağlılığından kurtulması için "acil" dönüşüme ihtiyaç duyduğu belirtildi.

 

İklim odaklı yeni bir gözlemci kuruluş olan SteelWatch'un ilk raporu "Çelikte Kömürün Sonu"na göre, kömür bazlı çelik üretiminin devam etmesine yönelik olağan bir yaklaşım 2050'ye kadar dünyanın toplam karbon bütçesinin yaklaşık yüzde 25'ine karşılık geliyor.

 

Çelik üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarının yüzde 90'ı kömür bazlı üretimden kaynaklanırken, sektörün küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu olması için 1,8 gigaton karbon emisyonunun azaltılması gerekiyor.

 

Dünya genelinde kömür bazlı yüksek fırınlara dayanan yaklaşık 400 çelik tesisinin yüzde 71'inin gelecek 7 yılda en az bir fırınının yenilenmesi veya yeniden kaplanması gerekiyor. Bu da çelik endüstrisini kömürsüz olarak yeniden şekillendirmek ve emisyonsuz modern bir gelecek için tek fırsat olarak görülüyor.

 

Sektördeki karar vericilerin karbonsuzlaşma için hızla harekete geçmelerine ihtiyaç duyulurken, SteelWatch sektörün rotasını değiştirmek için kömüre dayalı çelik üretiminde kesin bir kırmızı çizgi belirlenmesi çağrısında bulunuyor.

 

SteelWatch'a göre, bugünden itibaren OECD ülkelerinde veya OECD merkezli şirketler tarafından yeni ya da yeniden inşa edilecek kömür bazlı yüksek fırın tesislerine yatırım yapılmaması, gelişmekte olan ekonomilerde Ocak 2028'den itibaren faaliyete geçecek mevcut kömür bazlı yüksek fırın tesislerinin yenilenmesi veya yeni kömür bazlı yüksek fırın tesislerinin inşası için yatırım yapılmaması gerekiyor.

 

SteelWatch Direktörü Caroline Ashley, yaptığı değerlendirmede, "Çelik endüstrisi yaşanabilir bir gezegen için tamamen raydan çıkmış durumda." ifadesini kullandı.

 

Çelik sektöründe sorunun kömür olduğunu aktaran Ashley, kömüre dayalı çelik üretiminin emisyonları ve kirliliğini artırdığını belirterek, "Çelik, gelişen bir sıfır emisyon ekonomisinin önemli bir parçası olacak, ancak iklim hedefleri ve eylem 2049'da değil, şimdi gerekli." değerlendirmesinde bulundu.

 

DÖNÜŞÜM, TÜRKİYE'NİN 2053 NET SIFIR EMİSYON HEDEFİ İÇİN GEREKLİ

 

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Kurucu Direktörü Bengisu Özenç ise Türkiye’deki çelik üretiminin dünya ortalamasının tersine, yüzde 70 elektrikli ark ocaklarından gerçekleştirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

 

"Yine de Türkiye'deki çelik üreticilerini karbonsuzlaşmaya yönelik önlemler almaya iten birçok etken bulunuyor. Çelik talebinde beklenen artış, elektrik bazlı üretim için gerekli hurda çeliğin tedarikinde yaşanan sorunlar, uluslararası ticarette sınırda karbon düzenlemelerinin yaygınlaşacağı yönündeki beklentiler ve bu uygulamaların ileriki dönemlerde üreticilerin elektrik tedarikini de kapsayacak bir hale dönüşecek olması, çelik üretiminde karbonsuzlaşmayı mecbur kılıyor. Rekabetçiliği koruma motivasyonuyla öne çıkan bu gündemin iklim hedefleriyle ve Türkiye'nin 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu bir hızda ve yönde gerçekleşmesini önemsiyoruz."

 

27 Haziran 2023 Salı

Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER) Başkanı Mesut Öksüz, bu yıl 6 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini belirterek, "İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz." dedi.


Antalya'da düzenlenen 13. Uluslararası Ev ve Mutfak Eşyaları Üretici ve Marka Zirvesi'ne katılan Öksüz, dünyadaki küresel durgunluktan sektörün de etkilendiğini söyledi.

 

Yılın ilk çeyreğinde yüzde 3'lük daralma yaşadıklarını dile getiren Öksüz, sektör olarak ilk çeyrek itibarıyla 750 milyon dolar dış ticaret fazlası verdiklerini belirtti.

 

Öksüz, yıl ortası itibarıyla toparlanma beklediklerini, 2024'ü 6 milyar dolarlık ihracatla kapatmayı hedeflediklerini kaydetti.

 

İHRACAT, AVRUPA, AFRİKA VE ORTA DOĞU AĞIRLIKLI

 

Sektör olarak dünyanın her yerine ürün gönderdiklerini anlatan Öksüz, şöyle devam etti:

 

"Dünyanın neresine giderseniz gidin, hiç beklemediğimiz bir yerde, kafede, tabakta, porselende, seramikte, çelikte, bir ahşap üründe bizim markalarımızı bulma ihtimaliniz çok yüksek. İhracatta 8'inci sıradayız, ilk 5 yıl içerisinde hedefimiz 5'inci sıraya çıkmak. Bunun için çalışıyoruz. Çin, dünyanın devi, tek başına yüzde 50'den fazlasını gerçekleştiriyor, diğer ülkeler ise 300, 500 milyon dolarlık farklarla sıralanıyor."

 

Öksüz, sektörün dünyadaki ticaret hacminin 300 milyar dolar olduğunu ve bu ticaretin yaklaşık 152 milyar dolarını tek başına Çin'in gerçekleştirdiğini belirterek, Türkiye'nin ise dünya pazarından şu anda yüzde 2 pay aldığını kaydetti.

 

Çin'den sonra yaklaşık 15 milyar dolar ihracatla Almanya'nın, yaklaşık 14 milyar dolarla ABD'nin ilk üç sırada yer aldığını dile getiren Mesut Öksüz, ABD'yi de 8 milyar 860 milyon dolarlık ihracatla İtalya’nın, 8 milyar 813 milyon dolarla Meksika'nın, 7 milyar dolarla Hollanda'nın ve 6 milyar 400 bin dolarla Hong Kong'un takip ettiğini bildirdi.

 

Öksüz, Türkiye'nin de 6 milyar dolarla 8. sırada bulunduğunu ifade etti.

 

Sektör olarak ihracatı artırmak amacıyla farklı ülkelere yöneldiklerini belirten Öksüz, şunları söyledi:

 

"İhracatımızın yüzde 58'ini Avrupa Birliği ülkeleri oluşturuyor. Geri kalanı diğer ülkelere yayılmış durumda. Avrupa'daki ekonomik durgunluğun bizlerde sıkıntısı oldu. Son dönemlerde bir toparlanma var. Ukrayna, Rusya bizim için önemli pazar bölgesi. Buralarda da sıkıntılar yaşadık ama biraz toparlanma var. Satış bölgemiz Avrupa, Afrika ve Orta Doğu ağırlıklı."

 

ANNELER GÜNÜ CAN SUYU OLDU

 

ZÜCDER Başkanı Öksüz, iç pazarda ise ilk 3 ayda adet bazında daralma ancak ciro bazında artış yaşadıklarını söyledi.

 

Anneler Günü satışlarının sektöre can suyu olduğuna işaret eden Öksüz, "Geçtiğimiz hafta Anneler Günü vardı. Satışlar beklediğimize yakın seviyede geçti. Anneler Günü, düğün sezonu, bayramlara yönelik satışlar, cirolara katkı sağlıyor." diye konuştu.

 

Öksüz, özellikle yaz döneminde hareketlenen düğün sezonunun da sektöre katkı sağlamasını beklediklerini sözlerine ekledi.

19 Mayıs 2024 Pazar

Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) kurulan ve geçen yıl sonu itibarıyla sayısı 794'e ulaşan bal ormanlarıyla arıcılık faaliyetleri desteklenirken, bu alanda ülke ekonomisine de katkı sağlanıyor.


Bal ormanları, ekolojik olarak sunduğu katkının yanında kurulduğu bölgedeki bitki örtüsünü zenginleştirerek toprakları erozyona karşı korurken, arıcılık faaliyetlerinin artmasında da önem arz ediyor.

 

Bu kapsamda, OGM tarafından 2013-2017 ile 2018-2023 yıllarını kapsayan iki “Bal Ormanı Eylem Planı” hazırlanarak uygulamaya alındı. Bu ormanlar aracılığıyla bal üretim miktarı ve kalitesi bakımından dünyada üst seviyelere çıkılması planlanırken, bal ormanlarının sayısının artışına bağlı olarak verimsiz orman alanlarının verimli hale getirilmesi, ormanlık alanların ekonomik, ekolojik ve sosyal fonksiyonlarının artırılması, biyolojik çeşitliliğin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması ve orman köylüsüne istihdam ve ek gelir imkanı yaratılması da hedefleniyor.

 

BU YIL BAL ORMANLARI SAYISININ 850’YE ÇIKARILMASI PLANLANIYOR

 

Bal ormanı eylem planları kapsamında, her yıl bölge müdürlüklerince ikişer adet bal ormanı kuruluşu planlanarak, yılda 56 bal ormanı oluşturulması hedeflendi. Bal ormanı sayısı, 2023 sonu itibarıyla 794'e ulaşırken, bu yıl sayının 850'ye çıkarılması amaçlanıyor.

 

Ülkenin dört bir yanında bal ormanları kurulurken, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Hatay ve Trabzon bal ormanları bulunan illerin başında geliyor.

 

Arıcılığın desteklenmesi amacıyla ağaçlandırma, erozyon kontrolü, rehabilitasyon alanları ve diğer ormanlık alanlarda ekolojiye uygun ballı bitkilerin ekimi veya dikimi yoluyla oluşturulan bal ormanları, ayrıca hiçbir müdahale yapılmadan doğal yayılış alanları içerisinde belirlenen ve arıcıların konaklamasına imkan sağlayan ormanlık alanlardan da oluşturuluyor.

 

BAL ÜRETİMİNDE DÜNYADA İKİNCİ SIRADA

 

Geçen yıl sonu itibarıyla 95 bin 459 hektar ormanlık alanda kurulan 794 bal ormanıyla yaklaşık 1 milyon kovana ev sahipliği yapılabilecek imkan oluşturularak ülke ekonomisine de dolaylı katkı sağlanıyor.

 

2010'da 81 bin ton olan bal üretimi, geçen yıl itibarıyla 114 bin 886 tona ulaşırken, arıcılığa verilen destekler ve bal ormanlarının kurulmasıyla Türkiye bal üretiminde dünyada Çin'in ardından ikinci sırada yer almayı sürdürdü.

19 Mayıs 2024 Pazar