Türkiye, e-ihracat konsorsiyumları ile rekabet avantajı elde ediyor. KOBİ'lere fırsat sunan modeller, e-ticarette büyümemizi hızlandırıyor.


Ticaret Bakanlığı'nın desteklediği E-İhracat Destek Paketi ve güncel e-ihracat konsorsiyumları, ürünlerin pazarda daha etkin yer almasını sağlıyor. 

 

HABER: BARIŞ CABACI

 

Dünya genelinde e-ticaretin her geçen gün katlanarak büyümesiyle birlikte Türkiye, bu pazardan daha fazla pay alabilmek için yeni modellerini etkinleştiriyor. 2022 yılında hayata geçirilen kapsamlı E-İhracat Destek Paketi’nin uygulanmasına dair adımlarını sıklaştıran Ticaret Bakanlığı, bu konuda e-ihracat konsorsiyumlarına öncü rol veriyor.


 

Konuyla ilgili olarak İstanbul Ticaret’in sorularını WORLDEF Başkanı Ömer Nart cevapladı:

 

YENİ OYUNCULAR GÖRECEĞİZ

 

E-ihracat konsorsiyum statüsü kazanan güncel 2 firma bulunuyor. Gelecek dönemde bu firmaların artmasını bekliyor musunuz? Hangi sektörlere odaklanmanın fazla olacağını düşünüyorsunuz? Odaklanmanın üye şirketlere sağlayacağı avantajlar neler?

 

E-ihracat konsorsiyumu statüsü alan Mega Merchant ve Asır Group şirketleri var. Türk ürünlerini e-ticaret ile yurt dışı pazarlara sunmak üzere genelgede yer alan şartları yerine getiren e-ihracat odaklı firmalar, başvuru yaparak e-ihracat konsorsiyumu statüsü alabiliyor. Bu şirketlerin depolama, dağıtım ve iade yönetimi gibi operasyonlarda profesyonel olması gerekiyor. Kısa ve orta vadede bu alanda yeni oyuncular göreceğiz.

 

E-ihracat konsorsiyumu sektörden bağımsız olarak verilen bir statüdür. Örneğin; toplayıcı ve satıcı şirketler, üreticiler, kooperatifler, hizmet sağlayıcılar bu statüde ortak olarak yer alabiliyor. Burada temel kriter, perakende ürünleri e-ihracata yönlendirmek. Dolayısıyla odaklanılacak sektör veya ürünler, pazara göre değişecektir. Örneğin; Avrupa Birliği ülkelerinde e-ticaret pazarı moda, aksesuar ve ayakkabı ürünlerinde cazip bir pazar. Ama bunun alt kırılımlarında gıda ve mobilya gibi sektörler de olabiliyor.

 

E-ihracat konsorsiyumlarına üye şirketler birçok açıdan avantaj sağlayacaktır. Konsorsiyum üyesi şirketlerin depo ve iade yönetimi operasyonları kolaylaşıyor. Örneğin; ürünlerinin global pazaryerlerine entegrasyonunda daha hızlı çözüm bulabiliyor. Ayrıca, konsorsiyum üyeleri Türkiye pazarında yer aldıkları için benzer süreçleri birlikte yürütme, tecrübelerden faydalanma, hedef pazardaki kriterleri alan tecrübesi olan şirketlerden deneyimleme gibi avantajları olacak.

 


KOBİ’LERE KUR KORUMASI 

 

E-ihracat konsorsiyumlarının Türkiye'nin genel ihracat performansına olan etkisi nedir ve gelecekte nasıl bir rol oynaması bekleniyor? Hangi faktörler, Türkiye'deki şirketleri e-ihracat konsorsiyumlarına katılmaya teşvik ediyor?

 

Türkiye ekonomik olarak ciddi bir süreçten geçiyor. Bu ortamda ihracatçı firmaların kur avantajını çok iyi kullanması ve yeni pazarlara açılarak lokal ekonomik riskleri minimize etmeleri gerekiyor. Burada büyük ihracat şirketlerden ziyade perakende ihracatı yapabilecek KOBİ’leri konuşmamız lazım. E-ihracat ya da mikro ihracat, perakende ürünlere odaklanan KOBİ’ler için çok önemli bir fırsat. E-ihracat konsorsiyumları bu fırsatı değerlendirmeyi kolaylaştırıyor. Örneğin; yurt dışındaki depoları aracılığı ile e-ihracat siparişlerinin yönetimi ve teslimatı çok daha hızlı ve kolay oluyor. Ayrıca, e-ihracat konsorsiyumu kapsamındaki paydaşlar destek, istisna, muafiyet ve indirimlerden yararlanabiliyor. Tüm bunlar e-ihracat konsorsiyumlarını cazip hale getiriyor. En temel teşvik kriteri; “döviz kuru dalgalanmalarından kurtulmanın ve bunu avantaja çevirmenin bir yolunu sunması” olarak değerlendirilebilir.

 

ENGELLERİ ORTADAN KALDIRIYOR

 

Türkiye’deki e-ihracat konsorsiyumları, uluslararası pazarda rekabet etmek isteyen şirketlere ne tür avantajlar sunuyor? Bu konsorsiyumlara katılan şirketler nasıl bir rekabet avantajı elde edebiliyor?

 

E-ihracat konsorsiyumu ortağı şirketler, Türkiye’ye özgü ürünleri ve sınai olmayan ürünleri e-ihracata yönlendirmeyi amaçlıyor. Bu ürünlerini yurt içinde konsolide etmek isteyen şirketler için benzersiz bir konsept sunuyor. Yurt dışı pazaryerlerine entegrasyondan nihai tüketiciye hızlı teslimat için depo, dağıtım ve iade yönetimi gibi görevleri yerine getiriyor. E-ihracatta en büyük handikaplar arasında depo, sipariş yerine getirme, teslimat ve iade gibi süreçler başı çekiyor. Örneğin; bir ürünü mikro ihracat ile Türkiye’den yurt dışındaki bir tüketiciye ulaştırmak ile yerel bir depodan ulaştırmak arasında büyük fark var. E-ihracat konsorsiyumu bu operasyonları üstleniyor ve marka koruma, konumlandırma, dijital pazarlama, tanıtım, raporlama, çoklu dilde müşteri ilişkileri gibi birçok hizmeti yerine getiriyor. Böylece e-ihracat konsorsiyumu bünyesinde yer alan şirketler global pazarlara açılmak için önemli bir fırsat elde ediyor. Özellikle KOBİ’lerin e-ihracattaki çekincelerini ve bu alandaki engelleri ortadan kaldırıyor.

22 Temmuz 2023 Cumartesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi