Pazartesi, 09 Eylül, 2024
Teknopark İstanbul’da yerleşik ARS, zengin iklim ve toprak çeşitliliğine sahip Türkiye’de yetişen bitkileri kimyasal madde kullanmadan geliştirip, fonksiyonel gıda ve hammaddeler elde ediyor.
ARS’nin geliştirdiği ürünlerden ‘yüksek protein içerikli zenginleştirilmiş kenevir tohum tozu’, vejetaryenler ve veganlarda protein ihtiyacına da çözüm sunuyor.
HABER: ÖMÜR KIRBAŞLI
Türkiye, endemik bitki çeşitliliği en zengin ülkeler arasında yer alıyor. Bu bitkilerden elde edilen üstün özellikli, zengin içerikli fonksiyonel ürünler, birçok hastalığın tedavisinde ilaç, hammadde ya da takviye edici gıda olarak kullanılıyor. Türkiye’de yetişen bitkileri ‘zengin içerikli ve kaliteli’ özellikleriyle katma değeri yüksek ürünlere dönüştürmeyi hedeflediklerini ifade eden ARS Biyoteknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti kurucusu Prof. Dr. Aliye Aras, “Türkiye’de bu bitkiler üstün özellikte ürünler elde edilmek yerine ne yazık ki çok ucuz fiyatlara ihraç ediliyor” diyor. Aras, ülke bitkilerini kullanarak geliştirdikleri ürünlerini, projelerini ve hedeflerini, İstanbul Ticaret’e anlattı.
ZENGİN ENDEMİK YAPI
* Şirketinizi kısaca tanıtır mısınız? Hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?
Ülkemiz coğrafi ve jeolojik yapısı, iklim çeşitliliği, mikroklima gibi etmenlerden dolayı son derece zengin bir floraya sahip.
Türkiye’deki takson (bitki sayısı) sayısı 11 binden fazla olup endemizm oranı yüzde 32’dir. Yapılan sistematik çalışmalarla bu sayı artıyor. Zengin ve kaliteli bitki yapısından dolayı da ülkemizdeki bitkiler katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülebilir. Ancak Türkiye’de bu bitkiler üstün özellikte ürünler elde edilmek yerine ne yazık ki çok ucuz fiyatlara ihraç ediliyor. Defne yaprağı, çörek otu, haşhaş tohumu, kekik ve birçokları.
KEŞFEDİLMEMİŞ BİTKİLER
* Bu alanda çalışmaya nasıl başladınız?
Aslında doğada atık ya da artık diye bir şeyin olamayacağı, bunların çeşitli sektörlerde değerli hammaddelere ve ürünlere dönüştürülebileceği gerçeğini bilmek, ülkemizde keşfedilmemiş çok değerli bitkiler varken, farklı ülkelerden farklı bitkilerin getirilmesini ve ticaretinin yapılmasını kendi adıma doğru bulmuyorum. Ülkemize gerçek anlamda başarı, katma değer ve farklı Ar-Ge alanları açmak adına bir akademisyen olarak 2020 yılında Teknopark İstanbul tarafından ‘yalancı iğde meyve ve tohum yağının in vitro antioksidan özelliklerinin belirlenmesi’ isimli projenin kabulü ile ARS Biyoteknoloji San.ve Tic. Ltd. Şti’yi kurdum.
NERELERDE KULLANILIYOR?
ARS Biyoteknoloji olarak çalışmalarımızın temeli, ülkemiz florasında bulunan bitkileri yüksek yeşil teknolojilerle ki, en önemlisi Süperkritik CO2 ekstraksiyonu ve bize özgü yeşil yöntemlerle işleyerek ‘yenilebilir’ CO2 ekstraktları elde etmek. Kimyasal kullanılmadan elde edilen ekstrelerin sıfır atık/artık kapsamında değerlendirilerek fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, ilaç, ilaç hammaddesi ve dermokozmetik alanlarında katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülmesi, sanayide kullanılarak ülke ekonomisine kazandırılması çalışmaları temel ilkemizi oluşturuyor. Elde ettiğimiz bu özel ekstraktlar diabet, yara-yanık tedavilerinde (radyoterapi dahil), antikanserojen, immünomodülatör (bağışıklık sistemini dengeleyen), analjezik, çoklu antiviral ve antibakteriyal özellik taşıyor. Toz ekstreler protein oranı yüksek, amino asitçe zengin fonksiyonel gıda kaynağı olarak kullanılabilir.
İLK PROJE YALANCI İĞDE
* Geliştirdiğiniz ürünler hakkında bilgi verir misiniz?
Teknopark İstanbul’da 2022 Temmuz ayında tamamlanan ilk projemiz, ‘yalancı iğde meyve ve tohum yağının in vitro antioksidan özelliklerinin belirlenmesi’ idi. Serbest radikallerin lipit, protein ve DNA’nın normal fonksiyonlarında bozulmaya neden olduğu ve çeşitli hastalıklarla yakından ilişkili olduğu biliniyor. Antioksidanlar, serbest radikallerin oluşumunu engelleyerek ya da var olan serbest radikalleri süpürerek hücrenin zarar görmesini engeller. Epidemiyolojik ve deneysel araştırmalar karotenoid, tokoferol, fenolik asitler ve flavanoid gibi doğal antioksidanların oksidatif strese bağlı hastalıkları iyileştirici etkisi olduğunu gösteriyor. Proje kapsamında ülkemizde doğal olarak yetişen yalancı iğde meyve ve tohumlarına farklı parametreler uygulanarak elde edilen Süperkritik CO2 ekstraktlarının in vitro antioksidan özellikleri araştırıldı ve antioksidan kapasitesi yüksek meyve ve tohum yağının eldesini gerçekleştirdik.
VEGANLARA PROTEİN
* İkinci projeniz neydi?
‘Yüksek protein içerikli zenginleştirilmiş endüstriyel kenevir tohum tozu’ projemizi de geçtiğimiz nisanda tamamladık. Proje çıktısının yüzde 58.57 protein miktarına sahip kenevir tohum tozu ve özellikle X4 kodlu örnek ile oluşturulacak kombinasyonunun amino asitler ve serotonin bakımından zengin, güçlü fonksiyonel gıda olarak çocuk, hasta ve özel diyetlerde kullanılabileceğini öngörüyoruz. Kenevir proteini, insan vücudunun protein ihtiyacını karşılamak için gerekli olan zengin bir amino asit kaynağı olup, et için en iyi alternatifi oluşturuyor. Vejetaryenler ve veganlar arasındaki protein ihtiyacındaki artış, laktoz intoleransı, baklagillere alerjisi olan tüketicilerin talebine ek olarak kozmetik, içecek, ilaç, nutrasötik ve kişisel bakım endüstrileri gibi çeşitli sektörlerde çok yaygın kullanılması, kenevir proteininin global pazardaki talebini hızla artırıyor.
Kenevir tohumları yüzde 35 protein, yüzde 10 karbonhidrat ve yüzde 45 yağdan oluşur. Tohumun zengin esansiyel amino asit profili 10 yaş ve üstü insanlar için uygun gıda kaynağını oluşturuyor. Yüksek arginin içeriğinden dolayı kenevir tohumu proteini özellikle kardiyovasküler sağlıkla ilgili yiyeceklerin formülasyonunda önemli yer tutuyor.
DERMOKOZMETİK KREMLER
* Hedefte başka projeler var mı? Farklı alanlarda yer alacak mısınız?
Şu an için Teknopark İstanbul yönetimine sunduğumuz ülke bitkilerini kullanarak anti-aging, antioksidan, leke karşıtı, 50+ ve PA++++ değerinde doğal, vegan ve global pazarda rekabet gücü yüksek güneş bakım kremi oluşturmak istiyoruz. Sağlık, fonksiyonel gıda ve dermokozmetik alanında bitkiler ve biyoteknolojinin farklı alanlarını birleştirerek gerçekten işleyen, güvenilir, kimyasal ve sentetiklerden uzak, katma değeri yüksek ürünlerin oluşturulmasında yer alarak ülke ekonomisi ve bilimsel başarıya katkı verecek projeler üretmek hedefimiz.
TALEP YÜKSEK, İHRACAT İÇİN TESİSİ BÜYÜTMELİYİZ
* Yurt dışından talep var mı?
Elde ettiğimiz CO2 ekstraktları, geliştirilecek ürünler global piyasada (analiz sonuçlarına göre) yüksek talep gören ve oldukça pahalı olan ürünler. Henüz dış piyasaya ürün tanıtımı, paylaşımı yapmadık. Ülkemizden çok ucuza ihraç edilerek oluşturulan CO2 ekstraktları doğru ya da uygun parametrelerle işlenemediğinden ve ayrıca iyi ve doğal ürünlere talep her geçen gün arttığından yurt dışından talepler fazla gelecek. Kanımca bunu karşılayabilmek için tesisin büyük ve daha kapasiteli olması gerekir ki, bu da ciddi maliyet anlamına geliyor.
SORUNLARIM ANINDA ÇÖZÜLÜYOR KENDİMİ ÖZGÜR HİSSEDİYORUM
*Teknopark’ta yer almanın sizler için faydaları neler?
Akademisyenler mevzuat gereği teknopark harici şirket sahibi olamıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde aktif Prof. Dr. olduğum için teknopark bünyesinde olmam zorunlu. Ve elbette ki, bunun yanında şirket için güzel avantajlar var. Ama neden Teknopark İstanbul? Kesin ve net cevabım: Güven. Tamamen kendimi güvende ve özgür hissediyorum ve sorunlarım anında çözülüyor ya da çözülmeye çalışılıyor. İstediğim desteklere ulaşmak için yardım alabiliyorum. Huzur, mutluluk ve güven duygusu ile geliyor ve kendimi buraya ait hissediyorum.
16 Temmuz 2024 Salı
Elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren teknolojisi geliştirildi. İkincil rotalarda emisyonsuz çalışmayı mümkün kılan, hafif, hidrojen ya da pil gücüyle çalışabilen, ikisi arasında geçiş yapabilen bu tren dünyada bir ilk.
Avrupa’nın en ikonik trenlerinden biri olan Stadler RS1 Railbus, demiryollarında uzun yıllardır seyahat ediyor. Üretildiğinde ilk yeni nesil dizel trenlerden olan tasarım, ya doğrudan dizel ya da kolza tohumu yağından yapılan biyodizel ile çalışabiliyor ve şu an hizmette olan bu nitelikte yaklaşık 500 tren var. Onlar hâlâ rayları arşınlarken çevre dostu trenler üretme iddiasındaki Stadler şirketi kısa süre önce Flirt H2 adlı yeni nesil trenlerinin, tek bir hidrojen tankıyla 46 saat boyunca 2 bin 803 km yol kat ederek dünya rekoru kırdığını duyurdu.
RS ZERO PİYASAYA SÜRÜLDÜ
Şirket, şimdi ise elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren olan RS Zero’yu piyasaya sürdü. Nispeten hafif tasarımı sayesinde RS Zero, özellikle yan hatları işleten ray operatörlerine yönelik bir tren. Stadler tarafından yeni duyurulan tren tek vagonlu bir hidrojen modeli, ancak çift vagonlu konfigürasyonları da mevcut. Hidrojenle çalışan tek bir araç 700 km yol kat edebilirken, çift kurulum bunu 1.000 km’ye ulaştırıyor. Pil enerjisi çok daha az menzile sahip. Tek bir araç tek bir şarjla 80-100 km yol gidebilirken, çift araç konfigürasyonu 90-180 km arasında yol kat ediyor. Her iki konfigürasyon da araçları 120 km/s azami hıza ulaştırabiliyor. Çift seçenek, demiryolu operatörlerinin rotalarının uzunluğuna ve rahat ettikleri yakıt türüne uygun aracı seçmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, dünyanın ilk hidrojenle çalışan demiryoluna sahip Almanya, tamamen pille çalışan modellere geçtiğini duyurduğundan, RS Zero’da her iki seçeneğin bir arada sunulması, akıllıca bir iş hamlesi gibi görünüyor.
VERİMLİLİK VE KONFORDA İDDİALI
RS Zero, verimliliği maksimum konforla birleştiren ve tüm yolcular için mümkün olan en iyi erişilebilirliği sağlayan bir tren olma iddiasında. Erişilebilirlikten bahsetmişken, tren vagonlarının alçak bir giriş yüksekliği ve basamaksız alçak bir taban alanı var. Bu da onları hareket kabiliyeti sorunları olan kişiler için erişilebilir kılıyor. Trenler ayrıca bisikletler ve diğer hacimli seyahat ekipmanları için çok amaçlı bir alana sahip. Eko-etik anlayışına uygun olarak, iç döşeme yüzde 98 yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Yan duvarlar da PET şişeler gibi geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ve iklim kontrol sistemi çevre dostu bir soğutucu ile gerçekleştiriliyor. Prototip, eylül ayı sonunda Berlin’de düzenlenecek InnoTrans 2024 kongresinde sergilenecek.
09 Eylül 2024 Pazartesi
3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolu bulundu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir. Yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceği öngörülüyor.
AYŞE BAŞAK
Yanıcı yapıştırıcılara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırabilecek gözenek seviyesinde süper güçlü bağlar oluşturan bir birleştirme yöntemi keşfedildi. Avusturya Graz Üniversitesi bilim insanları, 3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolunu buldu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir.
KİMYASALLARIN ZARARI
Endüstriyel yapıştırıcılar A parçasını B parçasına birleştirmek için ideal görünse de özellikle petrol bazlı kimyasallardan üretilenlerin bir kısmı çevre için son derece zararlı olabilir. Söz konusu yapıştırıcıların üretimi için çok fazla enerji ve kaynak gerekir. Üretimleri esnasında doğaya zararlı maddeler açığa çıkar, kullanım ömürlerinin sonuna ulaştıklarında içerikleri toprağı ve yeraltı sularını kirletebilir. En önemlisi, yapıştırıcı üretiminde kullanılan kimyasallar, bu süreçte çalışan, bunlara temas eden, soluyan işçiler için zararlı olabilir. Bu yüzden, ağır kimyasal içeren yapıştırıcılara alternatif üretme gayreti artıyor. Bir süredir, bitkilerden yapılan yeniden kullanılabilir yapıştırıcılar, ömrünü tamamladıktan sonra biyolojik olarak parçalanan yapıştırıcılar gibi nispeten çevre dostu alternatifler geliştiriliyor. Avusturya Graz Teknoloji Üniversitesi araştırmacıları, ahşap türleri ve iki tür plastik, paslanmaz çelik ve bir titanyum alaşımı arasında bağ kurabilen bir yaklaşıma yönelerek alternatif arayışını farklı bir zemine taşıdı ve iki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bir buluş gerçekleştirdi.
‘EKLEME’ İLE DAHA GÜÇLÜ
İlkinde, araştırmacılar ‘ekleme’ adını verdikleri bir 3D baskı süreci kullandı. Çeşitli malzemeleri doğrudan işlenmemiş bir ahşap parçasına, ahşaptaki gözeneklere nüfuz edecek ve bir yapıştırıcının yapacağı türde bir bağ oluşturacak şekilde 3D yazdırdılar. Ardından doğasını anlamak için kurdukları bu bağı kopardılar. Bağ koparıldıktan sonra, ahşap gözeneklerinde polimer ve polimerde kırık ahşap lifleri buldular. Bu da araştırmacılara kırılmanın ahşapta ve polimerde meydana geldiğini, ancak eklemde olmadığını gösterdi, yani sonuç başarılıydı. Ekip, daha karmaşık yapılar veya ek malzemenin bağlanacağı daha büyük gözenekler oluşturmak için yüzeyi ahşap lazerler kullanarak kazırsa 3D yazdırılmış bağların daha güçlü olacağını öngörüyor.
BİRLEŞTİRME TEKNİĞİNİN KULLANIM ALANLARI
Araştırmacıların bulduğu ikinci birleştirme tekniğine ‘ultrasonik birleştirme’ adı verilmiş. Bu teknikte, ahşap ve metal polimerlerin birleşme noktasına yüksek frekanslı, düşük titreşimli dalgalar göndermek için sonotrot adı verilen bir aletten istifade ediliyor. Bu alet, iki malzemeyi birbirine bağlamak için yeterli ısı üreten sürtünmeyi yaratıyor. Bu teknik, özellikle büyük bileşenler ve 2D yapılar için uygun görülüyor. Bilim insanları, geliştirdikleri yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceğini öngörüyor.
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
07 Eylül 2024 Cumartesi
06 Eylül 2024 Cuma