tatil-sepeti
104 ülkeyi Türkler inşa ediyor

Bu yıl ana teması ‘Değişen Dünya - Gelişen Malzeme’ olarak belirlenen Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi, 7’nci kez organize edildi. Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından düzenlenen zirvede konuşan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın, dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu söyledi. 300 MİLYAR DOLARLIK İŞ Türk müteahhitlerin 104 ülkede 300 milyar dolardan fazla iş yaptığını dile getiren Kalsın, “Böyle stratejik bir sektörde Türkiye dünyanın yükselen yıldızı konumunda. Türk müteahhitler yurt içinde ve yurt dışında başarılı işlere imza atıyor” dedi. Kalsın, kentsel dönüşümle ilgili kanunun yürürlüğe girmesinden bahsederek, “Bu, bir anlamda dünyanın en büyük gayrimenkul projesi. Önümüzde kat edecek daha çok mesafe var. İTO olarak inşaat, gayrimenkul ve malzeme sektörüne faaliyetlerimizle katkıda bulunmaya gayret gösteriyoruz” diye konuştu. İYİ YOLDA GİDİYORUZ Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ise 2023 hedeflerine ulaşmak için inşaat ve yapı malzemeleri sektörünün toplam Ar-Ge harcamalarından aldığı payın yükselmesi gerektiğini söyledi. “Sektörün 2023’teki100 milyar dolarlık ihracat hedefi çok büyük bir hedef değil” diyen Büyükekşi, bu rakamların kendilerine aslında iyi yolda gidildiğini gösterdiğinikaydetti. 21 MİLYAR DOLAR İHRACAT Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar da Türkiye inşaat malzemeleri sektörünün geçen yıl 21.2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini hatırlatarak, “Bu yıl, özellikle de yakın çevremizde cereyan eden siyasi karışıklıklar nedeniyle yıl sonu ihracatımızın 19 milyar dolar seviyelerinde tamamlanacağını tahmin ediyoruz” dedi.

06 Aralık 2015 Pazar

Yayıncılar dijital çağ için strateji belirliyor

HABER: FEDAİ YILDIRIM Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 2014 yılına ait verilerine göre Türkiye yayıncılık sektörü, dünyada 12’nci sırada yer alıyor. Üretilen yeni kitap çeşidi sıralamasında ise 11’inci olan sektör, geçtiğimiz yıl cirosunu, bir önceki yıla göre yüzde 2.9 artırarak 2 milyar 381 milyon dolarla geride bıraktı. International Standard Book Number (ISBN) verilerine göre geçen yıl Türkiye’de 50 bin 752 başlıkta yayım yapılırken, bu rakamın 44 bin 779’u da kağıt üzerine basılı yayın olarak kayıtlara geçti. ZOR DÖNEMLER GEÇİRDİK İstanbul Ticaret Odası (İTO) Basım-Yayın Meslek Komitesi’nin zümre toplantısında bir araya gelen sektör temsilcileri, dünden bugüne basım ve yayın sektörünün gelişimini, sıkıntılarını ve çözüm önerilerini konuştu. Zümre toplantısının oturum başkanlığını da yürüten Komite Başkanı Ahmet Karademir, sektörün özellikle 2008 ile 2011 yılları arasında çok zor dönemler geçirdiğini, hatta birçok matbaanın iflasın eşiğine geldiğini söyledi. O dönemler çoğu meslektaşının yarış durumuna geçtiğini ifade eden Karademir, daha fazla iş alabilmek için çoğu zaman en dip fiyatların verildiğini hatırlattı. Bu uygulama esnasında maliyetlerin göz ardı edildiğini dile getiren Karademir, meslektaşlarına şu mesajı verdi: “Öncelikle maliyet iyi hesaplanmalı. Eğer hesabı doğru yapamazsak ayakta kalma şansımız da kalmaz. Umarım bundan sonra gelir-gider iyi hesaplanır ve işimizde de istikrar sağlanır.” GELECEKTEN UMUTLUYUZ Toplantının açılışında konuşan Basım-Yayın Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Halil Çelik, yayıncılık sektörünün son yıllarda gelişerek artan büyüme ivmesini devam ettirdiğini söyledi. Bandrol satışlarının da arttığını kaydeden Çelik, “Bizi en çok sevindiren konu ise kişi başına düşen kitap sayısındaki artış oldu. Bu gelişme sektörün geleceğine dair umutları da artırdı” dedi. YENİ SIKINTILAR DOĞDU Çelik, şunları aktardı: “2008 ve 2015 yılları arasında talep azlığından kaynaklı amansız bir rekabet yaşandı. Bu rekabet ortamı aynı zamanda iflaslar yaşanmasına da sebep oldu. Tam bu dönemi geride bıraktık derken; daha büyük hacimli matbaaların açılması, ihracat yapan matbaaların sayılarının az olması ve dijital sektörün matbaacılık sektörünün büyümesini yüzde 60 oranında engellemesi ile bugün aynı sıkıntıyı yaşamaya devam ediyoruz.” DÜNYADA 12’NCİYİZ Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM) Başkanı Alpaslan Durmuş, geçtiğimiz yıl yayıncılık sektörünün toplam cirosunun 2013’e göre yüzde 2.9 artarak 2 milyar 381 milyon dolara yükseldiğini söyledi. Durmuş, “Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 2014 verilerine göre Türkiye, dünyanın en büyük 12’nci yayıncılık sektörüne sahip ve üretilen yeni kitap çeşidinde de 11’inci sırada yer alıyor” dedi. RAKAMLARLA BASIM VE YAYIN SEKTÖRÜ Yayınevi sayısı: 1.732 Kitabevi sayısı: 6.000 Dağıtım şirketi sayısı: 145 Yayınlanan başlık sayısı (ISBN 2014): 50.752 Bandrol alan kitap adedi: 344.405.399 Ücretsiz dağıtılan ders kitabı adedi (MEB): 216.698.371 Üretilen toplam kitap adedi: 561.103.770 Kişi başına düşen üretilen kitap adedi: 7.3 Kitapta ve e-kitapta KDV oranı: %8 Kaynak: Türkiye Yayıncılar Birliği

06 Aralık 2015 Pazar

Kozmetikte yerli marka oluşturacak

Akademisyen bir eczacı olan ve kozmetik alanındaki buluşlarıyla birçok ödül kazanan Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, başarılı kadın girişimcilerimizden biri. Aynı zamanda bir çocuk annesi olan Orhan, uzun yıllar doğal asıllı ilaç hammaddelerinin ve tıbbi bitkilerin aktiviteleri üzerine çalışmalar yürütür. Yaklaşık 4 yıl önce araştırmalarına kozmetiği de dahil eder. Kozmetik alanında eğitim alan tek meslek grubunun eczacılık olduğunu, ancak eczacıların üretim aşamasına pek dahil olmadıklarını söyleyen Orhan, bu açığı kapatmanın gerekli olduğunu savunuyor. EN ÇOK İLGİ GÖRENLER Sektöre dünya çapında satılan kozmetik ürünlerini inceleyerek adım atan Orhan, cilt beyazlatıcı/leke giderici ve kırışıklık karşıtı ürünlerin pazarda büyük bir paya sahip olduğunu tespit eder. Özellikle Uzakdoğu, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde kadınların en çok rağbet ettiği ürünlerin başında cilt beyazlatıcı/leke giderici ürünlerin geldiğini ve talebin çok fazla olmasının ürün çeşitliliğinden anlaşıldığını belirten Orhan, kırışıklık karşıtı kozmetiklere ise başta Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinde talep olduğunu dile getiriyor. KENDİ FORMÜLÜNÜ ÜRETTİ Orhan, bir araştırmayla başladığı serüveninin ikinci aşamasında, piyasada bu amaçlarla satılan ürünlerin içeriklerindeki bitki türlerini saptayarak bir liste oluşturur. Ancak bu tip ürünlerin içinde bulunan bitkilerin pek çoğunu bilimsel veri tabanlarında taradığında, bu etkilerine dair bir veri göremez. Bunun üzerine bir öğrencisi ile birlikte laboratuvar ortamında birtakım testler uygular. Daha sonra ülkemizde bulunan bitki türlerinden hazırladığı 100’den fazla ekstreyi, bu etkileri yönünden tarar ve 4 bitki türü üzerinden cilt beyazlatıcı/leke giderici ve kırışıklık karşıtı etkinlikleri laboratuvar testlerinde kanıtlanmış kozmetik ürün formülasyonu elde eder. Sonraki aşamada da bu ürünler için bir marka belirleyerek, logo ve ambalaj tasarımı yapar. Orhan böylece, ülkemizde birçok yabancı markanın domine ettiği ve yerli şirketlerin Ar-Ge’sine pek önem vermediği kozmetik sektöründe, yeni, yerli ve etkili bir kozmetik ürün profili oluşturmak için ilk adımı atmış olur. ZİHNİYET DEĞİŞMELİ Kadın girişimciliği denilince halen sadece el işleri, el sanatları, gıda ürünleri veya kafe/restoran işletmeciliğini anlayan bir zihniyetin hakim olduğuna dikkat çeken Orhan, “İnovasyon kampına katılan 28 kadın girişimcinin üniversiteden gelmesi veya çalışan eğitimli kadınlar olması, fikir veya ürün bazında sonuç veren girişimcilik projeleri ile sivrilmeleri, kadınlara fırsat verilince neler yapabileceklerinin göstergesi” diyor. Kadın olarak çalışma hayatının zorluklarına da değinen Prof. Dr. Orhan, “İster bakan olun, ister profesör, evin kapısından girince siz o evin annesisiniz ve beklentiler hep aynı” diye anlatıyor. YENİ ÜRÜNLER YEREL EKONOMİYİ DE GÜÇLENDİRİR Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, KADEM ile TÜBİTAK-MARTEK işbirliğinde desteklenen “İnovasyonda Kadın Girişimcilik Kampı”na bu projesi ile katılmaya karar verir ve Türkiye çapında başvuran 359 proje arasından ilk 30’a seçilir. Bu 30 projeden de en başarılı 10 proje arasına girer. Bir akademisyen olarak girişimciliğe ilk adımı atmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Orhan, “Özellikle inovatif girişimcilik, yeni markalar ile yerli ürünlerin ortaya çıkarılması, ülkemizin dünya ile rekabet gücünün artırılması açısından büyük önem arz ediyor. Yerli ürünlerin üretilmesi yerel ekonomiyi güçlendirerek toplumsal refahı da artıracak” diyor.

06 Aralık 2015 Pazar

Tespihleriyle facebook’a ya sabır çektirdiler

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Beş yıl önce Beyazıt’ta faaliyete geçen ve bugün 15 mağazaya ulaşan Tesbihane, ünü facebook’un yöneticilerine kadar ulaşmış mütevazı bir girişimin başarı hikâyesi. Şirketin kurucu ortaklarından Hakan Kapıyoldaş, arkadaşının ürettiği tesbihleri satma teklifini kıramayınca çantasında üç el işi tespihle yola çıktığında firmasının bu kadar büyüyeceğini kendisi bile tahmin edemez. ÇAĞRILARA YETİŞEMEDİLER Kapıyoldaş, tespihleri satmak için o yıllarda bir firmada inşaat mühendisi olarak çalışan ortağı Veysel Çimenci ile istişare ettiğinde aslında Türkiye’de tespihe olan ilgiyi keşfeder. Tespih adına kurumsal bir satışın da yapılmadığını gören ikili, bu alana yönelmeye karar verir. O yıllarda kendi mesailerinden sonra bu iş için çalıştıklarını söyleyen Kapıyoldaş, “Gündüz mesaimiz esnasında cep telefonumuza tespihle ilgili gelen aramaları açamıyorduk. Akşam oturup cevaplayamadıklarımızı tek tek arıyorduk. Bir müddet ciddi bir satış yapamadık. Ancak sabrederek çalıştık” diyor. İNTERNET SİTESİNDEN DÜKKÂNA Talebe yetişemeyen iki ortak, bir süre sonra kendi siteleri Tesbihane.com’u kurarlar. Ardından Selçuklu ve Osmanlı motiflerinin işlendiği tespihlerle birlikte erkek gümüş yüzüğüne de yönelirler. Sitelerine yoğun ilgi gösterilen iki ortak, bir süre sonra dükkân açmaya karar verir. Kapıyoldaş, bu deneyimlerini şöyle anlatıyor: “Pek çok firma önce dükkân olarak başlar, sonra e-ticaret işine girer. Bizde tam tersi oldu. Çünkü bizi sosyal medyada takip eden kişiler karşılarında bir dükkân da görmek istiyordu. Biz de ilk mağazamızı Ankara Keçiören’de açtık.İlk açılışımıza bini aşkın kişi geldi. Buradan anladık ki, biz gerçekten doğru yoldayız.” FACEBOOOK’TAN 12 KEZ ZİYARET İki kişiyle başlayan Tesbihane, bugün 60 çalışana ulaşmış durumda. Türkiye’nin her yerine ve dahası yurt dışına tespih ve her türlü takıyı ulaştıran firma, aynı zamanda facebook’ta Türkiye’den en çok takip edilen 18. marka olmayı da başarmış. Tesbihane’den önce yer alan firmaların çok köklü ve kurumsal firmalar olduğunu belirten Kapıyoldaş, “Takipçi sayımız 2 milyonu aşıyor” diyor. Bu kadar takipçi sayısına ulaşan firma, facebook yöneticilerinin de dikkatini çeker. Öyle ki, İrlanda’dan kalkıp “Bu firma nasıl bir firma ki bu kadar çok takip ediliyor” diye araştırmak için gelirler. Facebook yöneticileriyle yaklaşık 12 kez görüştüklerini söyleyen Kapıyoldaş, “Biz bir takı-tespih markası zinciri olma yönünde hızla ilerliyoruz” bilgisini veriyor. DUBAİ ŞEYHLERİNE YÜZÜK Özel ustalarla çalışan Tesbihane, özellikle Arap ülkelerine satış yapıyor. Dubai şeyhlerine özel tasarım yüzükler ürettiklerini söyleyen Kapıyoldaş, “Yurt dışında ilk mağazamızı Almanya’da açmak üzereyiz. İkinci mağazamızı da 2016’nın ikinci ayında Dubai’de açacağız. Önümüzdeki yıl Avrupa’da genelinde de franchise sistemi ile 10 mağazaya ulaşmayı hedefliyoruz” diyor. 1 MİLYON ÇEŞİT Tedarikle başlayan Tesbihane, şu anda bütün tasarım ve üretimlerini kendisi gerçekleştiriyor. Kişiye özel tespihlerin de tasarlandığı firmanın yelpazesinde bir milyona yakın tespih çeşidi bulunuyor. Yüzüklerin ve kolyelerin de bu sayıda olduğunu belirten Kapıyoldaş, “Özellikle hangi yaş grubunun hangi tercihlerden hoşlandığını belirleyerek adımlarımızı atıyoruz” diyor.

03 Aralık 2015 Perşembe

İplikçilerin gözü döviz kurlarında

HABER: FAHRİ SARRAFOĞLU İplikçiler Rusya-Ukrayna gerginliği ile rotalarını Avrupa olarak belirledi. Ancak, Avrupa pazarında da pariteden dolayı maliyetine satış yapmak zorunda kalan sektör öncelikle kurların istikrar kazanmasını bekliyor. İTO İplik ve Elyaf Ürünleri Meslek Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi Davut Tolga Batallı, seçim sonrası ekonomide olumlu hava esmeye başladığına dikkat çekti. İÇ PAZAR CANLANMALI Sektör olarak istikrar açısından olumlu beklentiler içinde olduklarını belirten Batallı, sektörü şöyle değerlendirdi: “2015 senesi beklentileri karşılamadı. 2016 senesinde piyasanın daha iyi olabilmesi için öncelikle kurların bir düzene girmesi gerekir. İthalat ve ihracat ile uğraşan sanayicilerin, işadamlarının maliyetlerini yeniden düzenleyebilmeleri için döviz kurlarında bir düzen lazım. Ayrıca iç talepte bir canlanma olabilmesi için piyasalara tekrardan güven verilmeli.” GÜVEN GELDİ Komite Üyesi Oğuz Yurdakul da seçim sonrası piyasanın hem hareketlendiğini hem de güven geldiğini belirtti. 2015’in ilk yarısını durgunluk içinde geçirdiklerini söyleyen Yurdakul, şöyle devam etti: 4 YILIMIZ VAR “Döviz kurlarındaki aşırı hareketlilik işlerimizin yavaşlamasına sebep oldu. Sektördeki firmaların sıkıntıya girmesi, karşılıksız çeklerin artmasıyla, öz kaynakları güçlü firmalar, ‘para batırmayalım’ diye durdu. Bu durum piyasayı daha da durgunlaştırdı. Ama 1 Kasım seçimlerinin hemen ardından döviz kurlarının durağanlaşması ile tekrar piyasaya bir güven geldi. Ülkemiz ve sektörümüz açısından önümüzdeki 4 yıl boyunca herhangi bir seçim olmaması, yatırım yapıp borçlanacak firmalar açısından büyük bir avantaj. İnşallah bu avantajları en iyi şekilde değerlendirip 2019 seçimlerine daha güçlü firmalar daha güçlü Türkiye ekonomisi olarak gireriz. Böylece herhangi bir seçim sonucundan etkilenmemek en büyük arzumuz.” ÜRETİME ODAKLANALIM Komite Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Bekir Taner Ateş, seçim süreci ve yoğun ihracat yapılan Rusya ile Ukrayna’daki gelişmelerin satışlarını hiç olmadık seviyelere düşürdüğünü söyledi. Bu nedenle hedef pazarlarda yönlerinin Avrupa piyasalarına döndüğünü belirten Ateş şöyle konuştu: “Gerek iç piyasa gerekse komşu ülkelerdeki karışıklıklardan dolayı ihracatın yönü Avrupa’ya döndü. Orada da ciddi şekilde düşen pariteden dolayı neredeyse maliyetine mal satıyoruz. İç piyasamızda ise son çek düzenlemesiyle ciddi bir kaybımız mevcut. Bunun yanında tüm Anadolu’yu da kontrolsüz şekilde saran AVM’lerden dolayı küçük esnaf zor durumda. Yeni hükümetimizden beklentimiz acil olarak üretim odaklı bir ekonomik modele dönülmesi. Çek yasasının ciddi yaptırımlı bir şekilde tekrar düzenlenmesi. Eğitimde de acil olarak meslek lisesi ağırlıklı bir modelin benimsenmesi.”

01 Aralık 2015 Salı