Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye, 100 ülkeye, 1.7 milyar dolarlık su ürünleri ihracatı yapıyor. Bu ürünlerden biri, Türkiye’ye özgü denizlerin paşası olarak bilinen Boğaziçi Lüferi. Bu balık, sadece İstanbul Boğazı’nda yetişiyor. Bu nedenle Boğaziçi Lüferi, geçen yıl İstanbul Ticaret Odası’nın öncülüğünde ve İstanbul Coğrafi İşaret Konsorsiyumu paydaşlarının desteğiyle Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaret tesciliyle koruma altına alındı.
ZİNCİR MARKETLERDE SATIŞ
Boğaziçi Lüferi, artık tezgahlarda ve zincir marketlerde coğrafi işaret damgasıyla satışa sunulacak. Süreçle ilgili istişarelerde bulunmak ve sektörün güncel durumunu değerlendirmek amacıyla İTO Başkan Yardımcısı Ahmet Özer, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdür Yardımcısı Nazif Koca, Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü Sadettin Doğu, İstanbul Ticaret İl Müdürü İsmail Menteşe ve beraberlerindeki heyet, İstanbul Gürpınar Su Ürünleri Hali’ni ziyaret etti.
ÇİNEKOP, LÜFER OLUR
Ziyaret kapsamından yapılan toplantıda, balık çeşitliliğinin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için avcılık kurallarının hayati önemde olduğuna dikkat çeken İTO Başkan Yardımcısı Ahmet Özer, şunları söyledi: “Boğaziçi’ne özgü lüferimizin coğrafi tescilini aldık. Lüfer, bu bölgeye ait ve bu nedenle oldukça kıymetli bir türdür. Ancak bölgedeki avcılıkla birlikte azaldı. Yerel halk arasında ‘paşa balığı’ olarak bilinen bu balık, yeni yıldan itibaren tezgahlarda ve zincir marketlerde coğrafi işaret damgasıyla satışa sunulmaya başlanacak. Bu, Boğaziçi’nin balıkçılık kültürünün korunmasına yönelik önemli bir adım.”
Özer, Boğaziçi Lüferi’nin korunmasına yönelik yapılması gerekenlere de şöyle değindi: “2024 Boğaziçi Lüfer sezonu verimsiz geçti. Lüferin sürdürülebilirliğini sağlamak için özellikle çinekop balığının korunmasına dikkat edersek, bu tür zamanla büyüyerek bize lüfer olarak geri dönecektir. Çinekop, lüferin erken evrelerini temsil eder ve bu balığa uygun koşullar sağlanırsa, gelecekteki lüfer stokları artacaktır.”
YENİ DÖNEMDE LÜFER BAYRAMI
Toplantıda, Boğaziçi Lüferi’nin denizde gözükme zamanının genellikle ekim, kasım ve aralık aylarında gerçekleştiğini belirten Ahmet Özer, bu dönemin hem balıkçılar hem de denizle ilgilenen yerel halk için önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etti. Özer, lüfer avının öneminin sadece ekonomik değil, kültürel açıdan da büyük bir anlam taşıdığını belirterek, “Fenerbahçe ve Kalamış tarafında, Boğaziçi Lüferi avlanmaya başladığı zaman geleneksel olarak çeşitli etkinlikler düzenlenir. Bu etkinlikler, sadece balıkçılığı kutlamakla kalmaz, aynı zamanda deniz kültürünün ve Boğaziçi’nin zengin ekosisteminin korunmasına dikkat çekmek adına da büyük önem taşır. Boğaziçi Lüferi için her yıl düzenlenen etkinliklere İTO olarak biz de aktif bir şekilde katılacağız. Bu yıl, özellikle Boğaziçi Lüferi’nin mevsiminde avlandığı ekim ve kasım aylarında bu etkinlikleri daha da güçlendirmeyi planlıyoruz” dedi.
İZLENİLEBİLİR BALIK
Balığın, ağdan çatala uzanan tüm tedarik sürecini kayıt altına alarak QR kod etiket sistemiyle yüzde 100 izlenebilirliğinin önemli olduğunu söyleyen Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü Sadettin Doğu ise şu bilgiyi verdi: “Sistem, balığın hangi rota üzerinden gittiğini, hangi çiftliklerde yetiştiğini ve ne gibi işleme süreçlerinden geçtiğini anlık olarak izleyebilmemizi sağlıyor. Bu da hem tüketicinin güveninin kazanılması hem de sektördeki denetimlerin etkili bir şekilde yapılabilmesi açısından oldukça önemli.”
Doğu, bu sistemin sürdürülebilirlik açısından büyük bir rol oynadığını vurgulayarak, “Balıkçılığın en önemli unsurlarından biri, kaynakların doğru yönetilmesi ve izlenebilirliğin sağlanmasıdır. Bu sistem sayesinde, avlanma ve yetiştirme süreçlerinde kullanılan yöntemlerin çevreye zarar vermediği, sürdürülebilir tarım ve balıkçılık ilkelerine uyulduğu denetlenebiliyor. Ayrıca, tüketiciler balığı alırken, nerede ve nasıl avlandığını ya da yetiştirildiğini tam anlamıyla görebiliyor. Bu da onları daha bilinçli bir tüketici haline getiriyor” şeklinde konuştu.
DENETİM VE TANITIM
Boğaziçi Lüferi’nin tanıtımı ve denetimi konusunda yapılan çalışmalar, bölgedeki ekonomik ve ekolojik değerlerin korunması açısından büyük önem taşıyor. İl Ticaret Müdürü İsmail Menteşe ve İl Tarım ve Orman Müdür Yardımcısı Nazif Koca da bu değerli balık türünün sürdürülebilirliği için çalışmaların artacağını belirtti. Ayrıca, denetim mekanizmalarının daha sıkı hale getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Koca, özellikle yasa dışı avcılıkla mücade-lede kararlı bir duruş sergileyeceklerini ifade etti.
Toplantıda 2024 yılı itibarıyla Boğaziçi’nde avlanan lüferin miktarı yüzde 15 oranında azalmışken, Türkiye’nin denizlerinde lüfer avcılığının düzenlenmesi amacıyla denetimlerin güçlendirilmesi, kaçak avcılığın engellenmesi ve eğitim programlarının yaygınlaştırılması gerektiği de ifade edilen diğer öneriler arasında yer aldı.
HALİN YAPISI UYGUN DEĞİL
Gürpınar Su Ürünleri Hali, İstanbul’un önemli balıkçılık merkezlerinden biri olarak faaliyet gösteriyor ve burada toplamda 104 firma yer alıyor. Hal, özellikle gece saatlerinde, 02.00 ile 05.00 arasında açık olup, balıkçılık ve deniz ürünleri ticaretiyle uğraşan esnaf için büyük bir iş hacmi sağlıyor. Ancak, esnafın en büyük sorununun, halin yapısının balıkçı haline uygun olmaması ve bu yapının birçok zorluğu beraberinde getirmesi olduğu söyleniyor.
Gürpınar Su Ürünleri Hali’nin mevcut yapısının, sektörün ihtiyaçlarına tam anlamıyla cevap vermediğini belirten hal esnafı, “Birçok işletme, halin fiziki koşullarından şikayetçi. Özellikle soğutma ve depolama alanlarının yetersizliği, balıkların taze ve sağlıklı bir şekilde saklanmasını zorlaştırıyor. Özellikle lojistik bizi zorluyor. Malzeme taşımacılığı ve balıkların hızlı bir şekilde depolama alanlarına yerleştirilmesi konusunda ciddi zorluklar yaşanıyor” diye konuştu.
MÜSİLAJLA MÜCADELEYE DEVAM
Marmara Denizi’nde yer yer müsilajın gözükmeye başladığını belirten Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü Sadettin Doğu, bu durumun balıkçılık faaliyetlerini olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Doğu, şunları söyledi: “Müsilaj, deniz ekosistemine zarar veren bir bakteri olup, balıkçılarımızın ağ atmasını son derece zorlaştırıyor. Özellikle deniz dibinde gözlemlenen müsilaj, ağlarla temasa geçtiğinde kaya etkisi yaratıyor. Bu da gemilerin batmasına yol açabilecek ciddi bir tehlike oluşturuyor. Müsilaj sadece deniz dibinde değil, yüzeyde de görülebiliyor. Ancak bizler bu durumu engellemek ve etki alanını azaltmak için çok daha yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Hem yerel yönetimler hem de ilgili bakanlıklarla işbirliği içinde müsilajın oluşumunu önlemek ve etkilerini azaltmak adına çeşitli önlemler alıyoruz. Bu çalışmaların en önemli hedefi, Marmara Denizi’ni sağlıklı bir şekilde korumak ve balıkçılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamaktır.”
RAKAMLARLA TÜRKİYE’NİN DENİZ ÜRÜNLERİ
30 - Su ürünleri üretiminde dünyadaki sıralamamız
16 - Balık yetiştiriciliğinde dünyadaki sıralamamız
1 - İçsu avcılığında Avrupa sıralamamız
1 - Levrek ve çupra üretiminde dünya sıralamamız
1 - Gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinde dünya sıralamamız